saatleri-ayarlama-enstitusu1. Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961), Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sağlığında yayımlanmış son romanıdır.

2. Eser, ilkin Yeni İstanbul gazetesinin 1647 ilâ 1749.sayılarında (20 Haziran-30 Eylül 1954; Törenek 2009: 151) tefrika edilerek okuruyla buluşmuş, 1961 yılının sonlarında, yazarın ölümünden sadece birkaç ay önce (Yücel 2002: 124-125) de kitap hâlinde yayımlanmıştır.

3. Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nün üçyüzyetmişbir sayfalık oylumunun ilk ikiyüzyirmiüç sayfasında enstitü yoktur. Romana adını veren kurum, metnin ancak neredeyse son üçte birinde ön plâna çıkar.

4. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, modernist roman kulvarında yabancılaşma sorunsalını irdeleyen eserler arasında yer almaktadır. Ancak bunu işleyiş biçiminin grotesk bir yapıya dayanması bakımından Türk edebiyatında özgün bir yere sahiptir. Yabancılaşma gibi kasvetli bir insanî durumu -ürkünç, tuhaf, abartılı, gülünç ögelerin bireşiminden meydana gelen- mizahî bir anlatım tutumuyla aktarması, onu “türünün tek örneği” (“sui generis”) kılar.

5. Berna Moran, romanın hiciv tekniğiyle yazıldığını belirtir. Moran’a göre, Hayri İrdal, çağın ve olayların içinde olmasına karşın, diğerlerinden farklı kişiliğiyle her şeye dışarıdan bakan bir karakter olarak çizilmekte ve böylece “topluma bir yabancının gözüyle bakma” ve ironi (söylenen sözlerin, bu sözlerden çıkan anlamın tersini ifade etmesi) yöntemi uygulanmaktadır. Moran, yazarın, hiciv tekniğini kullanırken gülmecenin çeşitli yöntemlerinden ustalıkla yararlandığına değinir.

6. Hayri İrdal bu romanı/ hatıratı asıl yazma nedenini belirginleştirirken, romanın ekseninde enstitünün değil; kendisinin bulunduğunu daha baştan vurgulama gereğini duyar. Enstitü, onun yanlışlıklarla dolu hayatının vardığı noktadır sadece. Ve asıl üzerinde durulması gereken, bu hayatın enstitü öncesindeki evreleridir. Romanda enstitü öncesinin çok ayrıntılı, uzun uzun verilişi, romanı grotesk yapısına yerleştirme amacından kaynaklanır. Dolayısıyla, çoğunlukla bu kısmı geçiştirerek dikkatleri çoğunlukla enstitü evresine yoğunlaştırmak, romanın bu önemli özelliğini, hatta edebiyatımızda bu yapısıyla elde ettiği çok ayrıcalıklı yeri de görememe sakıncasını doğurmaktadır.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟yle ilgili çalışmalarda genelde ihmal edilmiş bu tarafı, romanın kurmaca gerçekliği içinden ve daha o zamandan görür gibidir İrdal. O, henüz hatıratını yazmaya başladığı sırada, “Metih veya zem, Saatleri Ayarlama Enstitüsünden bahsedilirken daima bir hakikat unutulmuştur. O da bu müessesenin benim şahsımla, hatta mazimle olan sıkı bağlılığıdır.” (Saatleri Ayarlama Enstitüsü, 22) notunu düşmekten geri kalmaz.
(Hakan SAZYEK, Grotesk-Yabancılaşma İlişkisi Bağlamında Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü)

7. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, absürt tiyatronun kendisiyle özdeşleştirdiği grotesk ögeleri romana uyarlamakta, böylelikle modernist sanatın iki türü arasında belirgin bir geçişliliği de örneklemektedir.
Dolayısıyla, modernist bir roman olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nü, yabancılaşmayı işleyiş tarzı bakımından modernist anlayışa bağlayan kanalların, roman türünden çok tiyatroya özgü olduğu söylenebilir. Üstelik, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nün olay örgüsünün çok sayıda sinematografik ya da teatral pasaj, yani “sahne” şeklinde dokunmuş olması, söz konusu bağlantının varlığına dair çok güçlü bir kanıttır.
(Hakan SAZYEK, Grotesk-Yabancılaşma İlişkisi Bağlamında Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü)

8. Peki nedir Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nün kapsamı? Hayatın ve toplumun evrensel değişimine uyum sağlayamayan bir kişinin yabancılaşma merkezli yaşamıdır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bu yönüyle edebiyatımızda öncü bir roman değildir. 
Yukarıda değinildiği üzere, Hisar‟ın başlattığı çizgiye eklemlenen bir eserdir o. Ancak Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nü, yukarıda anılan modernist romanlardan ayıran çok önemli bir özelliği var. Bugüne kadar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nü değerlendiren çalışmalarda üzerinde durulmamış bir özelliktir bu: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, grotesk bir eserdir. Romana yönelik eleştiri repertuarında zaman zaman üzerinde durulan ironi de aslında bu grotesk yapının bir iç ögesi olarak kalır. Bir başka yaklaşımla grotesk, ardında felsefî, sosyolojik bir altyapıyı barındırması bakımından oldukça geniş kapsamlı bir tarzdır. İroni, bu tarzın bir alt tekniği olma işlevini görür.
Aslında birer grotesk örneği olan pek çok birim, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nde, genellikle, hemen hep birer ironi uygulaması olarak görülmüştür. Dolayısıyla, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nün görülebilen kütlesini oluşturan mizahîliğinin derinlerinde, onu absürt sanat ekolüne bağlayan temel tarz olarak grotesk bulunmaktadır.
(Hakan SAZYEK, Grotesk-Yabancılaşma İlişkisi Bağlamında Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü)

9. İlk romanı Huzur‟da -figüratif kadro ve bu kadronun temsil ettiği kültürel birikim bakımından- elit bir roman ortamı oluşturmuş olan Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nde toplumsal yapının daha alt katmanlarına iner ve Hayri İrdal gibi -Mümtaz‟a göre- kültürel donanım itibarıyla daha aşağıda bir kişiyi ele alır. Bununla birlikte İrdal da -yine Mümtaz gibi- toplumun içinde bulunmasına karşılık onunla bütünleşmede sorunları olan bir kişidir. Dolayısıyla Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nde kişinin, topluma belirgin bir mesafede kalması durumu, romanın temel
sorunsalıdır. Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟de bu sorunsalı Huzur‟dan çok daha ileriye taşıyarak irdeler. Mümtaz‟ın hüsranla biten aşkının da itkisiyle yakınlaştığı toplumsal değerler, İrdal‟a hep belli bir uzaklıkta kalır. Bundan hareketle denilebilir ki, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nün ana konusu topluma ve bir ölçüde hayata karşı yabancılaĢmadır. Bu yönü, eseri, Türk edebiyatında oldukça cılız kalmış bir kulvar olan modernist roman veriminin bir parçası kılar.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Abdülhak şinasi Hisar‟ın Fahim Bey ve Biz (1941), Çamlıcadaki Eniştemiz (1944) ve Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952) adlı eserleriyle açtığı bu kulvara Attilâ İlhan‟ın Sokaktaki Adam (1953)‟ından bir yıl sonra katılır. Kitaplaşmasından iki yıl önce de Yusuf Atılgan‟ın Aylak Adam (1959)‟ı yayımlanır. Yabancılaşmayı bu kulvarda çok daha geniş bir bağlamda, derinlikte ve eleştirel bir tutumla irdeleyen Tutunamayanlar (1971) ise on yıl sonra gelecektir. Yabancılaşma, bu romanların ortak konusudur.
(Hakan SAZYEK, Grotesk-Yabancılaşma İlişkisi Bağlamında Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü)

10. Bu eser, modernist bir roman olarak yabancılaşma sorunsalını irdeler. Bununla birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsü, yabancılaşmayı işleyiş noktasında aynı kulvardaki türdeşlerinden farklı bir özellik taşır. ‘Absürt/ uyumsuzluk tiyatrosu’, 20.yüzyılın başlarında oluşan modernist sanat anlayışının tiyatroya yansımasıdır. Yabancılaşma, birey-toplum/ hayat uyumsuzluğu, absürt tiyatronun başlıca konularıdır. Beklenmedik durumlar, tuhaf olaylar, ürkünç figürler, zıtlıkların birlikteliğinden doğan gülünçlükler gibi ögeler, anılan konuların işlenişinde başatlık taşır ve bütün bunlar genelde grotesk bir yapıyı yaratır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bütün bu ögeleri, yabancılaşma zemininde roman sanatına aktarmasıyla dikkati çekmektedir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, ürkünçlüğe, karşıtlığa, abartıya, absürde dayalı yapısıyla grotesk bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, yabancılaşmayı işleyiş tarzı bakımından ‘absürt tiyatro’nun izlerini taşır.
(Hakan SAZYEK, Grotesk-Yabancılaşma İlişkisi Bağlamında Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü)

Grotesk nedir?
Dünyayı yabancılaştıran ve onu eğlenceli hayali bir alana götüren, içinde esrarengiz, tekin olmayan güçlerin egemenliğinin yansıdığı, aslında bir araya gelmez gibi görünen şeylerin, mesela trajikle komiğin, adilikle yüceliğin bir oyun havasında birleştirilmesi.

Grotesk, varlıkların absürt (sıra dışı) özelliklerle yeniden tasviri ile dünyaya ait olmayan bir olgu haline getirilme sanatıdır. Grotesk sanatının bir başka uygulaması, dünyaya ait olan canlıların her bir özelliğinin harmanlanması şeklindedir.
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Previous Story

Dosta Methiye – Mehmet Ercan

Next Story

Dario Fo Hayatı

Latest from Ahmet Hamdi Tanpınar

“Coğrafya kaderdir” sözü kime aittir?

Coğrafya kaderdir, yaşanılan coğrafi alanın ve iktisadi durumun insan refahı üzerine etkilerini betimleyen, genellikle olumsuz anlamda kullanılan bir söylemdir. Türk dilinde yaygın olarak kullanılırken
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ