Yüz Aşk Sonesi – Pablo Neruda

( * ) Bizde, daha çok politik yönü öne çıkarılan ve o tür şiirleriyle bilinen Neruda (1904-1973), Aragon, Eluard, Nazım gibi çok güzel aşk şiirleri de yazmış olan komünist şairlerdendir. 1904 yılında Güney Şili?nin Parral kentinde doğmuştur. İlkgençlik aşklarını, yaşam sevgisi, özlem ve üzüntülerini dile getirdiği 20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı ile büyük bir başarı kazanmış ve henüz yirmi yaşındayken yayımlanan bu kitabıyla adını duyurmuştur. İlk şiirlerinde bireysel duygularını dile getirmiş, daha sonra 20. yüzyıl toplumcu şiirinin en önde gelen şairlerinden biri olmuştur. Yeryüzünde Konaklama kitabında yaşamın anlamsızlığı ya da saçmalığını dile getiren, düşlem gücünün yarattığı özgür imgelerin yer aldığı şiirlerden sonra, 1935-45 yılları arasında yazdıklarında politikleşme görülür. Şiir anlayışındaki bu değişimde İspanya İç Savaşı?nın etkileri vardır. ?Ölmüş Savaşçıların Analarına Şarkı? gibi önemli politik şiirlerini ve İspanya Kalbimizde yapıtını bu savaştan esinlenerek yazmıştır.
Başta Güney Şili olmak üzere, ülkesinin doğasına âşık olan şair, şiirlerinde toprağı taşıyla, bitkileri, ağaçları ve çiçekleriyle, dağları, denizi ve ırmaklarıyla (?Bio-Bio? şiiri gibi), kuşları ve böcekleriyle, yağmurları, insanları ve sorunlarıyla bu coğrafyadan görünümler sunar. Bir kitabının adı Şili Taşları, bir diğerininki ülkesinin kuşlarını anlattığı Kuşlar Sanatı?dır. Kuşlar Sanatı?ndaki şiirleri yazarken, Şili?nin ormanlarında elinde dürbün günlerce; tüylerinden kuyruk sallayışlarına, gagalarından ayaklarına, ötüşlerine kuşları gözlemiş, dinlemiştir. Çok dikkatli bir gözlemci olan Neruda, çevresinde gördüklerini en ince ayrıntılarına kadar, bazen gerçeküstü/düşsel ögeler de katarak, canlı ve etkili bir biçimde anlatır. Yalınlık, içtenlik, müzikalite ve lirizm şiirlerinin temel özelliklerindendir. Politik şiirlerinde bile lirizmden pek uzaklaşmaz. 1950?lerden sonra yazdığı şiirler daha açık ve yalındır. Üretken bir şairdir ve şiirlerinde ilginç yaşamından, tutkulu aşklarından, çocukluk anılarından esinler, yansımalar vardır.
Neruda, bir söyleşisinde, şiirlerinde politikanın yerinin önemsiz olduğunu ve onun için aşkın öncelikli olduğunu söyler: ?Şiirimin esası değil politika. Yazdığım şiirler galiba 7000 sayfa tutuyor. Oysa, politika konusunda, sanırım dört sayfayı geçmez orada bulacaklarınız. (…) Benim için aşkın önceliği vardır. Aşk üzerine on kitap yazdım. ? Yaşadığımı İtiraf Ediyorum kitabında da şöyle der: ?Bugünkü şair Neruda?yı hazırlayan nitelikler bence doğa ve sevgidir.?
Neruda, Yüz Aşk Sonesi?ni üçüncü eşi olan Matilde Urrutia için yazmıştır. Kırmızı Yayınları?nca, Adnan Özer?in Türkçesiyle ve İspanyolca asıllarıyla birlikte yayımlanan kitaptaki şiirler; tutkulu bir aşkı dile getiren, duygu yoğunluğu olan yumuşak tonlu şiirlerdir. Kitabıyla ilgili olarak şunları söylemiştir şair: ?Yüz Sevgi Sonatı? kitabımda ona karşı bütün duygularım ve söylediğim her şey vardır. ? 1952?de yayımlanmış olan Kaptanın Dizeleri kitabındaki şiirler de Matilde için yazılmış aşk şiirleridir. Şair, başka kitaplarındaki birçok şiirine de esin kaynağı olmuş olan Matilde?den, bunların bazılarında doğrudan, adıyla söz eder.

?Sadesin, toprağa yakın…?
Neruda, Matilde ile 1950?lerde tanışmıştır ve aşkları başladığında evlidir. Onların aşkı da bütün aşklarda olduğu gibi, mutluluk yanında, politik baskılar, korku, kaçak yaşamak zorunluluğu benzeri nedenlerle ayrılık, özlem, acı ve umutsuzluklar da getirmiştir. Şair, ?XXV. Sone?de onu tanımadan, onunla birlikte olmadan önce kendini boşlukta hissettiğini, kendisine her şeyin boş göründüğünü, bocaladığını ve kimi sorunlarına yanıt bulamadığını, herkesin öteki olduğunu belirtir. Bir dizesinde, Gerçek ve aşk çıplak yaşar bu evde diyen Neruda, Matilde ile aralarındaki tutkulu aşkı, en doğal ve yalın söyleyişle, en içten duygularla şiirleştirip ölümsüzleştirmiştir.
Matilde, bu aşk şiirlerine esin kaynağı olmasının yanı sıra; şaire, halkının özgürlüğü ve mutluluğu için baskıya, gecelerin karanlığına karşı savaşımında hep yanında yer alarak; bu aşkın aydınlığıyla, ışığıyla, verdiği yaşama sevinciyle de destek olmaktadır. Güzelliğinden ve sadeliğinden, ellerinin yalınlığından söz ettiği Matilde gibi sıcak ve içten, güzel ve yalındır bu şiirler: çıplaksın, ellerinden biri gibi yalın,/ sadesin, toprağa yakın, toparlak ve saydamsın.
Neruda?nın yazdıkları; yaşadıklarıyla, günlük yaşamla, somut gerçeklikle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Örneğin, evlerinin bahçesinde çalışan, elinde çapa fidan diken, sebze-çiçek yetiştiren, onları sulayan, budayan Matilde için ?Bahçıvana Övgü? şiirini yazmıştır. Şiirde, onun ellerini tomurcuklanan karanfil ve gümüşsü leylaklara benzetmiştir. Yaşadığımı İtiraf Ediyorum kitabında, onun kendisine nasıl esin verdiğini şöyle anlatır: ?Minicik ayakkabılarının bahçede çamura batışına bakarım, küçücük ellerinin bitkilerle toprağa gömülüşünü seyrederim. Matilde, mutluluğun bütün köklerini, bütün çiçeklerini, güzel kokulu bütün yemişlerini topraktan taşıdı bana… Ayaklarıyla, elleriyle, gözleriyle ve sesiyle.? Ev işleri yapan, yemek pişiren, dikiş diken, örgü ören Matilde için şu dizeleri yazar Neruda: Canımın içi, kerevizlerin ve hamur teknesinin sultanı,/ yünün ve soğanın minik panteri. Mutfak onunla şenlenmekte, mutlu olmaktadır; öyle ki tencereler şarkı söyler. Superisi, teninden bezekler keser ve onlar mutfakta çiçeklenir. O, süpürgeyle dans eden balerin?dir, evin sultanıdır. Neruda, aşkını somutlayarak anlatır: aşk deyince: Saf ellerinin hoş tutması kaşıkları, Amansız aşk, dikenler takınmış menekşe, kazılacak kömürdü aşkım toprakta. Böylece doğadan Matilde?ye, ondan doğaya deyim aktarmalar ya da eğretilemelerle hem anlatımını somutlaştırır hem de daha güçlü imgelere ulaşır. Çizdiği pastoral tablolarla da okuyanda güzel duygu ve tasarımlar oluşturur. Güney Şili?nin doğasından ülkesinin diğer bölgelerine, Güney Amerika coğrafyasına, Polonya ve Tibet?e uzanan şaire, başka ülkelerde gördüğü doğal güzellikler de sevgilisini anımsatır.
Kitabın, Latin Amerika ve İspanyol şiirini iyi tanıyan Adnan Özer tarafından çevrilmiş olması Neruda için bir şans. Çünkü aynı sözcüğü farklı dize ve şiirlerde bazen farklı anlamlarda kullanan Neruda?nın bu tür oyunlarını her çevirmen ayrımsayamaz. Özer?in başarısı, ?şiiri şairler çevirmeli? görüşünü hakkıyla bir kez daha doğrulamış oluyor. Özer, Neruda?nın özgün benzetme ve eğretilemelerine, alışılmadık bağdaştırma ve güçlü imgelerine Türkçede uygun karşılıklar bulmuş; konuşma dili ve deyimlerdeki doğallık ve içtenlikten, ses ögesinden de yararlanarak soneleri rahat bir şiirsel anlatım, doğal ve zorlamasız bir söyleyişle aktarabilmiş. Güzel ve etkileyici söyleyişiyle, çeviri kokmadan, yadırgatmadan Neruda şiirinin kokusunu, gücünü duyurabilmiş. Çeviride dil yalın, söyleyiş rahat ve doğaldır ki Neruda şiirinin temel özelliklerindendir bunlar. Uyak için zorlamalar yok çeviride. Özer, bu nedenle anlamdan uzaklaşma, doldurma sözcükler ekleme gibi yollara başvurma gereği duymamış.
Özer, bazı sözcükleri konuşma dilinde kullanıldıkları gibi yazarak (burda, orda…), ikileme ve yinelemelerle (buram buram, dolu dolu, tel tel; varsın yıksın/ varsın devirsin, ekmek gibi-ağaç gibi, nice çiçek-nice yıldız-nice dalga, ben diyorsam-biz diyorsam) konuşma dilindeki akıcılığı, kıvraklığı sağlamış. Çeviride bulunan birçok ulama için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Şiirlerdeki iç ses/ritim zenginliği çeviride de yansıtılmış. Bu bağlamda, deyimlerdeki ritim ve müziksellikten de yararlanmış Özer: kanlı canlı, yana yakıla, derdi günü, har vurup harman savurmak, yanıp tutuşmak, el vermek, dilinden düşürmemek, yola düşmek, diş bilemek… Aynı şekilde halk ağzı sözcüklere ve mecazlara yer vererek (gayrısı, bezeli, okuntu, katık etmek, kavruk, tarifsiz uzakta, hınzır tırnakları) şiirlere daha bir sıcaklık kazandırmış; böylece, okuyanın da şiirlere daha bir yakınlık duyması sağlanmış.
Neruda da Elsa için kitaplar dolusu şiirler yazan ve onunla ilgili dizeleri için, Sürüklenecek seninle sonsuzluğa yaşayacaklar benden sonra, Bir gün bu dizeler Elsa dillerinde dolaşacak insanların diyen Aragon gibi, şiirlerinin kalıcılığından umutludur. Aşklarının, ölümlerinden sonra da toprak gibi yaşayacağını dile getirmiştir: Düşeceksin benimle taşlar gibi mezara/ tükenmeyen aşkımız bizimle nasıl yaşarsa,/ yaşayacak her zaman, yaşayacak toprak da. Aragon?un, Neruda?nın aşk şiirleri insanlar yaşadıkça ve aşklar devam ettikçe yüzyıllarca daha okunacaktır kuşkusuz.
( * ) Yazan: Gonca Özmen
23/07/2010 tarihli Radikal Kitap’ta yayınlanan “Neruda’nın Ölümsüz Aşkı” adlı yazı

Özgür Uçakçıoğlu, Düşle Edebiyat ve Kültür Dergisi, 41.sayı, Şubat 2005
100 Aşk Sonesi, Pablo Neruda?nın eşi için yazdığı on dörtlüklerden oluşan soneleridir. Neruda aşkı ve şiirlerini bir yolculuğa benzeterek bu yolculukta rastladığı iyilikleri ve kötülükleri doğanın bir parçası olarak görüyor. Tatlı limon bir davranış sergilediğini belirtmek isterim. Çünkü Neruda aşıktır. Onun için insanın içinde aşk varsa kötülükte yoktur, bu amaçla bunu kabullenmiştir. İyi bir izlenimci olduğunu vurgulamış, aşkın her hangi bir kanunu asla kabul etmediğini ispatlamaya çalışmıştır. Çünkü, bireysel özgürlüğün en uç noktasında yer aldığını gözlemleyebiliriz. İşte bu noktada, toplumun bireye müdahale etmesi devreye giriyor…
Ve aşıkların yaşamları farklı bir düzenlemeye koyuluyor. Aşkın serbestçe gelişmesine izin verilmiyor. Hemen katı çerçevelere hapsediliyor, baskılanıyor. Böylece, çağlardan beri töreler ve kurumlar, toplumsal gelenekler ve dinsel kurallar, aşıkları sarıp sarmalayıp duruyor. Her ne kadar, ünlü Latin düşünür Severinus Boethius “Aşıkların yasasını kim yazabilir? Aşkın kendi yasadır.” dese de, dünya yüzündeki birçok şey gibi, bu konuda da olması gereken ile olup biten arasında uçurumlar oluşuyor.

Aşk Geçer Tohumdan Tohuma, Bir Gezegenden Öbürüne,
loş diyarlarıyla rüzgarın ağı,
kanlı çizgileriyle bir savaş;
hem gündüzü hem gecesi başağın.
Adalardan, köprülerden, bayraklardan gelirdik,
iç daraltan güzün uçucu kemanlarından,
mutluluk çoğalırdı, kadehte dudaklarla,
acıysa dondururdu bizi gözyaşı dersleriyle.
Açardı rüzgar bütün cumhuriyetlerde
hiç düşmemiş bayrağını, buzdan saçlarını,
sonra dönerdi o çiçekten işe.
Yine de güz asla küle dönmedi bizde.
Ve aşk, filizlenip büyüdü
çiyin ışıklarıyla kımıltısız ülkemizde.

Çok sevgili kadınım, sana bu kötü söyleyişli soneleri yazmak büyük çile oldu, acılar verdi ve sanki canımdan bir şeyler aldı, fakat sana bunları sunmanın mutluluğu bir çayırdan daha geniş. Bu işe girişirken, her biri için, aklının bir köşesinde şairlerin bunca zamandır titiz ve şık beğeniyle gümüşi çınıltılı, saydam ya da top ateşini andırır dizeler kaleme aldıkları vardı. Bense, olanca alçakgönüllülüğümle ağaçlardan çattım bu soneleri, demem o ki, pek ışıltılı olmayan, gücünü saflığından alan ezgilerdir duyduğun, nitekim senin kulağına da öyle geliyorlardır. Sen ve ben, yürüyerek ormanlar ve kumsallardan, yitik göller, kül enlemlerden, saf ağaç parçalarını devşirdik, suyla ve hava değişimiyle salınan dallardan.
Türküler yaktığım ve tapındığım gözlerini yaşatsınlar diye on dört tahtalı bu küçük evlerin çatısını ve aşk çatılarını o hoş kalıntılardan balta, bıçak ve çakı ile kurdum. İşte sana ait yüze tamamlanmış aşk sonesi: Sana borçlu oldukları yaşamdan başka bir şey olmayan dallardan soneler.

İşte böyle sunuyordu Pablo Neruda on dört dizeli sonelerini eşi Mathilde Urrutia?ya. Büyük şairin Isla Negra?da kaldığı dönemde yazılan bu soneler Antonio Skarmeta?nın ünlü romanı ?Ateşli Sabır?ın kahramanı Postacı Mario?nun sevgilisine sunduğu şiirlerdir. Ekim 1959

Pablo Neruda?nın şiirlerini okurken sanki bir bağ bahçesindeymişim de bir akşamüzeri bu bağ bahçesinde dolaşıyormuşum gibi geliyor. Doğal güzellikleri sevgiliye etkili bir şekilde yakıştırması ve kendince dünyadaki her bir güzelliğin onsuz eksik olacağını anlatır nitelikte. İronik bir hava estirmeden semboller kullanarak oluşturuş 100 Aşk Sonesi adlı eserini.
Pablo Neruda Güney Şili köylerini dolaşmaktan büyük bir haz aldığını öncesinde yapılan kimi röportajlarda belirtmiş. Kitaptaki şiirlerini dört bölüme ayırarak düşlerdeki yoğunluğu kuvvetlendirmiş, okuyucuya farklı bir tat vermeye çalışmıştır. Şiirlerini sabah, öğle, akşam ve gece olarak günün zamanlarına göre kadınına sunmuştur.

100 Aşk Sonesi?nden Seçmeler
Sabah
Aşığım Bir Avuç Toprağa Senden Parçadır Diye,
çünkü başka bir yıldız yok bana
o gezegen çayırlarındakinden. Tekrarı senin dilinde
gittikçe çoğalan evrenin.
Bir ışığım var saçılmış takımyıldızlarından
ve onda senin sesin, iri gözlerin;
yağmurda göktaşının koştuğu
yollar gibi titreşir tenin.
Kalçalarından bana ağan nice aydan,
derin ağzının ve tatlılığının kesintisiz güneşinden,
gölgesinde bal gibi yanan onca ışıktan
Yanık kalbinin, uzun, kızıl ışık yolları boyunca,
işte böyle geçiyorum öpülerek oluşan biçiminden ateşi,
öyle küçüktür, bir gezegen sanki, bir güvercin ve coğrafya.

Öğle
Ah Aşkım, Ah Deli Işık, Tehlikeli Dulavrat Otu,
ziyaret edersin beni ve tırmanırsın teni çatılmış merdiveninle
kalesinde isle taçlanmış zamanın,
kapalı yüreğin solgun duvarlarına.
Kimseler bilmeyecek, yalnız inceliğin vardı
saf camlardan şehirler kuran,
mutsuz tüneller açmıştı kan
kışın devirdiği saltanatından uzak.
Bu yüzden, aşkım, ağzın, ayakların, ışığın, acıların,
yaşamdan miras kaldılar, kutsal armağanları
yağmurun doğallığın;
Buğdayın gebeliğini taşıyıp yükseltiyor onlar,
fırçalarda şarabın gizli iklimini,
yerde parıltıyla yanışını tahılın.

Akşam
Göz Kamaştıran Gerçek, Öğlenin Doğrudan Vuruşuyla,
şeytani berraklığı mutlak üzümlerin,
yolun sonundayız işte, yalnızız yalnızlık olmadan da,
uzak sayıklamaları vahşi şehirlerin…
Saf çizgi döndürdüğünde güvercinini
ve ateş verdiğinde barış nişanını besiniyle,
sen ve ben kutluyoruz demek kikutlu dirliği.
Gerçek ve aşk çıplak yaşar bu evde.
Çılgın düşler, ırmaklar buruk gerçekliğin,
bir çekicin düşünde sert kararlar,
düştüler çift kapısına aşıkların.
Yükseldiler bir hizaya gelinceye,
ikiz oldu gerçek ve aşk, iki kanat gibi.
Böyle oldu… ve kuruldu saydamlık.

Gece
Gecedir Sevdiğim, Düğümle Kalbini Benimkine,
düş görenler dağıtır karanlıkları
ormanda savaşan çift davul gibi
nemli yaprakların sık örgülü duvarı karşısında.
Bir geçit görünür geceden, sanki kara gözü düşlerin
sarılmış filiziyle yeryüzü bağlarının,
karanlığı ve soğuk kayaları durmayan sürükleyen
düğüm olmuş bir trenin dakikliğiyle.
İşte böyle bağlarsın aşkım beni saf harekete,
göğsünde atan dirence,
batık bir kuğunun kanatlarıyla.
Göğün yıldızlı sorularına varsın bu,
yanıtla düşümüzü tek bir anahtarla,
kapalı tek bir kapıyla karanlıkta.

Kitabın Künyeleri
100 Aşk Sonesi
Yazar / Şair Adı: Pablo Neruda
Yayın: Gendaş Yayınları
Birinci Baskı: Şubat 1998
İkinci Baskı: Ekim 1998
Üçüncü Baskı: Mayıs 2000

Yüz Aşk Sonesi,
Pablo Neruda,
Çeviren: Adnan Özer,
Kırmızı Yayınları,
2010
226 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir