21. Yüzyılda Beyin – Steven Rose

Evrendeki en karmaşık görüngü; beyin. Dünyadaki en yaygın meraklardan biri; beynin nasıl çalıştığı. 1938?de Londra?da doğan Steven Rose?un kaleme aldığı 21. Yüzyılda Beyin, beyin araştırmaları tarihinin özeti olarak okunabilir. Yazar, yaşıyla da ilintili olarak, bu alandaki çoğu kavramsal ve teknolojik gelişmeye, tartışmaya tanıklık etmiş. İki ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde sinir sisteminin gelişimi, bugünkü durumu, nörobiyoloji, genetik ve görüntüleme tekniklerindeki gelişmelerin beyin süreçlerini anlamamızı nasıl etkilediği tartışılıyor. İkinci bölümde ise bu yeni bilgilerin toplumsal yansımalarını inceliyor.
Türkçe önsözde belirtildiği üzere Rose, her şeyi kalıtsallıkta, biyolojik yapıda, genlerde arayan biyolojik/genetik deterministlere; bütünü parçaların matematiksel toplamından ibaret gören, parçayı bütünden, kendisini çevreleyen ilişkilerden koparıp sadece o en küçük parçasının anlaşılmasıyla açıklamaya çalışan indirgemecilere; insanın sosyal-kültürel-politik etkinlikleri dahil hemen her şeyi Darwin?in doğal seçilim tezleriyle açıklamaya yeltenen günümüzün Sosyal Darwincileri konumundaki Ultra-Darwincilere; sosyobiyolog ve evrimci psikologlara karşı en güçlü karşı çıkışı gerçekleştiren biyologlardan. Rose, ek olarak kendilerini ?diyalektikçi biyologlar? olarak adlandıran akımın en önemli temsilcilerinden. Diyalektikçi yanı, batılı düşünce tarzının tuzakları olarak gördüğü genetik-çevre, beyin-akıl, biliş-duygulanım, nörolojik-psikolojik gibi ayrımlardan (dikotomi) uzak durması ve beyni statik bir ?şey? değil, süreç olarak görmesinde kendini gösteriyor. ?Tarihsel bir bağlam içinde ele alınmadıkça, biyolojide hiç bir şey anlaşılır olamaz. Tarih kavramı burada, evrim, gelişim, toplum, kültür ve teknoloji tarihlerini kapsıyor.?
Bir yağ damlasının, etrafındaki organik moleküller ve iyonları içinde yoğunlaştırma özelliği sayesinde ilkel bir hücrenin nasıl oluştuğunu anlatarak başlıyor Rose, sonra proteinlerin yapıya katılmasıyla beliren seçici geçirgen hücre zarını, nükleik asitler ve kopyalama mekanizmasının gelişimini (ve bu aşamadan itibaren evrimin doğal seçiliminin işleyeceğini), çok hücreliliğe geçişi, ilk sinir hücresi tomurcuklarını derken ihtiyaçlar ve uyum sağlama eşliğinde mantıksal bir boşluk bırakmadan insan beynine uzanıyor. Zinciri takip eden okur için ?eninde sonunda beynin ortaya çıkmasının kaçınılmazlığı? netleşiyor.
Özlem Yalçın, 13/02/2009 Tarihli Radikal Gazetesi Kitap Eki

Hem “Beyin ve Davranış Araştırma Grubu” hem de daha geniş bir bilimsel çevre tarafından on yıllardır gerçekleştirilmiş olan ortaklaşa araştırmalar, tartışmalar ve konferanslar sonucunda elde edilmiş bilgiler ve deneyimleri temel alan bu kitap beynin biyolojik ve toplumsal gelişimini inceliyor. Günümüzün en çok tartışılan sorunlarına bilimsel açıdan yaklaşan Steven Rose bu kitabında (çalışmasında) konuyu; sinir hücrelerinin ve beynin evriminden, çağımızın hastalığı depresyona ve ilaç şirketlerinin durumuna kadar geniş bir yelpazede inceleyip, irdeliyor.

“Akıl ve bilinç ?insanoğlunun ortaya çıkışı yolunda bir dizi evrimsel değişim içinde gelişen özgün beyin yapılarının evriminin kaçınılmaz sonucudur… Bilinç, kendine özgü bir karmaşıklık düzeyinin ve serebral kortekse (beyin kabuğuna) ait sinir hücreleri (nöronlar) arasındaki etkileşim derecesinin evriminin bir sonucudur. Bunun aldığı biçim her bireyde, bireyin çevresiyle ilişkisi içerisinde gelişimi tarafından büyük ölçüde değiştirilmiş olsa da durum budur.?
Steven Rose, The Conscious Brain – Bilinçli Beyin – London, 1976),

21. Yüzyılda Beyin – Steven Rose
Çevirmen: Levent Can Yılmaz
Evrensel Basım Yayın
264 sayfa, Baskı Tarihi: Kasım 2008

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir