Kötü Yol – Orhan Kemal

İnsanı hayali kahramanlara çevirmeden, zayıflıkları, güçsüzlükleri ile benimseyen ve olduğu gibi seven yazarların başında gelen Orhan Kemal, edebiyatımızda sıradan insanın yaşam kavgasını en iyi anlatan yazarların başında gelir. İnsanın yitirdiği onurunu yeniden kazanışını anlatan Kötü Yol, maceralı kurgusu ile de okurların ilgisini çekecek romanların başında geliyor.

Orhan Kemal’in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve aydınlığı yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal’in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz. (Tanıtım Bülteninden)

NURAN?INKİNİN AKSİNE MÜNEVVER?İN ÖLÜM DÜŞTÜ PAYINA? – CANAN ZEHRA ÖZLEM
(Birgün Gazetesi, 26 Temmuz 2009)
?Bir kız kendi keyfine bırakılırsa ya davulcuya varırdı, ya zurnacıya!? (Kötü Yol, sayfa: 8)

Baştaki sözler size de tanıdık geldi mi? Evet, yanılmıyorsunuz, daha bir hafta önce benzer bir ifadeyi Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili olarak imalı da olsa bu ülkenin ?Başbakan?ı sıfatıyla Tayyip Erdoğan, partisinin bir kentteki kongresi sırasında kürsüden ifade etti.
Toplumun kadınlara yönelik egemen düşünsel eğiliminin dile yansımasından başka bir anlamı daha vardı kuşkusuz yukarıdaki tek satırlık cümlenin. O da bireyin kendi tercihlerini yaparak yaşamayı seçmesinin ve hayatı kendi ayakları üzerinde durarak eğrisiyle doğrusuyla yaşayarak öğrenmesinin önüne geçmek. Hatta biraz da Fruedçu bir bakış açısıyla ele alırsak, bu cümleyi sarf edenlerin bilinçaltında kadının günlük yaşamı üzerinde dahi hâkimiyet kurma çabaları olduğu rahatlıkla görülebilir.

ERKEĞE İYİ KADINA KÖTÜ
Orhan Kemal?in ilk baskısı 1969?da yapılan ve Everest Yayınları tarafından bugünlerde tekrar yayınlanan Kötü Yol isimli romanı tam da böyle bir örgüye sahip. Üstelik önemli bir farkla, o da romanın karakterlerinin neredeyse hepsi yaşam içerisinde kendi düşüncelerini sorgulayabiliyor.
Kitabın başkarakterlerinden Nuran?ın bir genç kız olarak kurduğu hayalleri ve bu hayaller uğruna attığı riskli adımların toplumda bulduğu karşılığın kötü yola düşmek olduğunu görüyoruz. Bu ifadelendirilişi kitaptaki karakterlerde olduğu gibi biz de biraz sorguladığımızda, Walter Benjamin?i takip edenlerin hiç de yabancısı olmadığı bir çift kelimeyle ?aylak adam?la karşılaşıyoruz. Kişinin sokak ve caddelerde amaçsız, boş boş gezinmesi, etrafı seyretmesi halidir aylak adamlık. Aslına bakarsanız W. Benjamin?in bu kelimeleri Charles Baudelaire?den devşirmedir. Türkçeye ise tam olarak ne zaman girdiğini bilmediğimiz bu kelimeler de, yani aylaklık da, adamlara, yani erkeklere yakıştırılır. Lakin iş kadına geldiğinde ise her şey birdenbire tersine döner. Erkekte bir nevi hoş görülen aylaklık eğer konu bir kadınsa ?kötü yola düşmek? olarak değişiverir.
Kadına, caddelerde mağaza vitrinlerine bakarak yürümek, salına salına dolaşmak, kısaca gezmek, aylaklık yapmak yakıştırılmaz. Zaten bu kelimeler günümüz Türkiye?sinde karşılığını kadınların kanlarının dökülmesiyle buluyor. Böyle yaşamayı tercih edenlerin romanı Nuran?ınki gibi mutlu sonla değil, çoğu kez ?namus? kurşunlarıyla işlenen vahşi bir cinayetle sona eriyor.

TDK?NIN ?KÖTÜ YOL? SKANDALI
Türk Dil Kurumu (TDK) bile durumu ?kötü yola düşmek? eşittir ?kötü kadın olmak? diye açıklıyor. Ama kötü kadının karşılığı yok sözlükte. Muğlâk bırakılmış. Haliyle erkeğin egemenliğinden kurtulan kadına karşılık yapılması gereken ilk iş, bir kurşun sıkıp onu ortadan kaldırmak oluyor.
Bu toprakların insanlarını kahramanlaştırmadan, bulundukları sosyal ilişkiler içerisinde toplumsal gerçekliklerine uygun olarak ela alan yazarlarımızdan Orhan Kemal, elimdeki kitabında böyle bir maceranın anlatıcısı olarak karşımıza çıkıyor.
Daha ilkokul yaşlarındayken babalarını kaybeden İhsan ve Nuran kardeşlerin anneleri Ayşe?yle bin bir yoksunluk içerisinde sürdürdükleri yaşam mücadelesinin anlatımıyla başlayan roman, Nuran?ın büyüyüp serpilmesi, İhsan?ın ailenin geçimi için okulu bırakıp çalışmaya başlaması gibi bir kurguyla devam ediyor.
Sürekli büyük şehirlere gidip film çekip artist olma hayalleriyle yanıp tutuşan, aklı bir karış havada olan genç kızımız Nuran?ın, gönlünü abisinin en yakın arkadaşı şehrin zampara delikanlılarından şoför Reşat?a kaptırması, akabinde ?bir biçimine getirip genç kızın tiril tiril göğsüne elinin tersiyle vurdu. (?) içinden dehşetli voltajlar geçti. Şehvetin, arzunun önüne geçilmez hırsıyla? (sayfa: 39) zaten kendinden geçmiş Reşat?ın, birlikte yollarının İstanbul?a sürüklenişiyle akıp gidiyor kitaptaki macera.

ARTIK SORGULAMA ZAMANI
Son yirmi yılın Türk filmlerine bir baktığımızda kullanılan senaryolarının ?kötü yola düşen? kadınların hikâyelerinin anlatımlarıyla dolu olması toplumsal gerçekliğimizin sanatsal olarak bir başka ifadesidir. Eminim senaryosu gereği bu tür sahnelerle dolu film ve dizilerden izlememiş olanınız yoktur.
Orhan Kemal?in bir film tadındaki Kötü Yol romanını okuyunca ?acaba hangimiz kendi tercihlerimizin belki acı bedelleriyle böylesine karşılaşmadık ki? diyecek ve ?kötü yola düşmek? deyimini tekrar sorgulayacaksınız sanırım.

KÖTÜ YOL’a Dair – Mustafa ASLAN
Orhan Kemal’in, Kötü Yol adlı yapıtında dünden bugüne uzanan bir köprüde gezinti yaptığımızda nasıl bir değişim yaşadığımızı görüyoruz. Nasıl mı?

Romanın temel kahramanlarından birisi çamaşırcı Ayşe kadın?dır. Bir oğlu bir kızı olan kadın eşini yıllar önce yitirmiştir. Geçimini zar zor sağlamaktadır. Kadının rakibi ya da ekmeğini elinden almaya çalışan çamaşır makinesidir. Bunun altında yatan neden ise yıkayacağı çamaşırın azalması, müşteri kaybıdır. Ekmeğini kaybedeceğinden korkmaktadır. Çamaşır makinesine karşı duyduğu korkunun altında da, aç kalma korkusudur.

?? Ta kocasının zamanından beri bitmek bilmeyen, ne zaman biteceği de belli olmayan çamaşırlar! Bu çamaşırlar bitmemeliydi. Bu çamaşırlar biterse, rızkları da bitebilirdi. Son zamanlarda ortalığı sarıp duran çamaşır makinelerine bunun için kızıyor, bu ?gavur icadı?ndan korkuyordu. Kirli bir yatak çarşafına sarılı kirli çamaşırların yükü altında ne zaman evinin yolunu tutsa, aklında hep bu?gavur icatları!? Memlekete ne diye sokmuşlardı sanki bunları? Eskiden ne iyiydi! Geceleri bütün pencereleri aydınlık, kocaman zengin konaklarından haber haber üstüne gelirdi de, bin ricadan sonra nazla bir ?peki? çıkardı ağzından. Gidince de, kolları dirseklerine kadar altın bilezikli, güler yüzlü hanımlar ta kapıdan karşılarlardı.? (s.5)

KONAKLARDAN APARTMANLARA

Kadın konakların yerine yükselen apartmanlara çok kızmaktadır. Birer birer yıkılan konakların yerine yapılan apartmanlarda ise sıcak ilişkiler yoktur. Ataerkil aileden çekirdek aileye giden yoldur bu. Herkes evinin içinde dışarıyla ilgilenmemektedir. Bugün apartmanlarda, ölüp, kokusu çevreyi rahatsız ettikten sonra haberi olmaktadır, karşı komşusunun. Kadına göre, ne değişiklik olmuşsa bu memlekette ?Alman harbi?yle (2. Paylaşım Savaşı) olmuştur.

Apartmanlar soğuk yüzlüdür, konaklar gibi sıcacık değildir. Börek tepsileri fırınlara gönderilmemektedir. Herkes evindeki fırınında pişirmektedir yiyeceğini. Tatması için, fırından dönen tepsiden fakir fukaraya verilmemektedir.

?Ne olmuşsa Alman harbinden sonra olmuştu bu memlekette! Bir zamanların bin ricadan sonra gittiği, tüm pencereleri aydınlık, zengin konakları birer ikişer uçmuş, yerlerini apartmanlar almıştı. Apartmanları sevmiyordu. Eski zengin konakları yumuşak yüzlüydü, ekmeği bol, lafı tatlı. Apartmanlarsa asık yüzlüydüler. Üstelik içlerinde kocaman ?gavur icatları? taşıyor, çamaşır yıkamakla geçinmeye çalışan fakir fukaranın ekmeğini ellerinden alıyorlardı.? (s.5)

?POPSTAR?LARIN ÖNCESİ

Günümüzde televizyon kanallarının birçoğu gençleri ünlü etme vaadiyle yarışmalar düzenliyor. Bu yarışmalara büyük kentlerden katılanlar olduğu gibi, küçük yerlerdeki gençlerimizde yoğun ilgi göstermektedir. Ünlü olduklarında bol paraya kavuşacaklarını düşündükleri için çırpınıp duruyorlar. (Bu nasıl olacaksa?)

Bunun için bu tür yarışmaların ön elemeleri Anadolu?nun belli kentlerinde yapılmaktadır, önce. Kızların ya da ?ünlü? olma heveslilerinin artık İstanbul?a kaçmalarına gerek kalmadı.

Orhan Kemal özellikle Kötü Yol ve Yalancı Dünya adlı yapıtlarında, Anadolu?nun küçük yerleşim birimlerinde yaşayan, aktrist olma heveslisi kızlardan söz eder.

Orhan Kemal?in Kötü Yol adlı romanındaki Nuran küçük bir kentte yaşayan bir çamaşırcının kızıdır. Kafaya İstanbul?a gidip aktrist olmayı koymuştur. O zaman, yüzlerce televizyon kanalı bir yana televizyon yayını olmadığı için ?popstar? türü yarışmalarında olması düşünülemezdi.

?Ağabeyiyle aynı şirkette çalışan Şoför Reşat bir gün, ?Sende bu güzellik olduktan sonra film artisti bile olursun!? demişti. Haksız mıydı? Görüyordu ağabeyinden gizli, zaman zaman kaçamak gittiği sinemalarda film artistlerini. Nereleri güzeldi sanki ondan? Hiç de bile.? (s.13)

KIZLAR, POPSTAR VE EVDEN KAÇMAK

Orhan Kemal?in Kötü Yol adlı romanında onu aktrist yapacağını söyleyen birinin sözlerine kanarak evden kaçar Nuran.

?-?Sen film yıldızı olup binler, on binler, yüz binler kazanacaksın. Seni o mevkiye ben getireceğim. Benim İstanbul?da tanıdığım çok film şirketi var. Anladın mı Nuran? Seni ben yükselteceğim. Öyle yükselecek, öyle yükseleceksin ki başta ağabeyin, sonra annen, daha sonra arkadaşların şaşacaklar. Hele arkadaşların, hasetten kendi kendilerini yiyecekler!? (s.59)

Artık Nuranlar İstanbul?da yıldız olmak için evden kaçmıyor. Kimi ana-babalar kendi elleriyle götürüyor, ?Popstar ?yarışmalarına. Ama onları Orhan Kemal?in Kötü Yol?da belirttiği koşullarından daha kötü durumdalar. Neden mi? Televizyon kanalları sayesinde büyük bir sektör ortaya çıkmıştır. Yeni yüzler birkaç aylığına hatta günlüğüne parlatılıp elde edilebilecek yarar sonrasında çöpe unutulmaktadırlar. Birkaç ay sonra anımsayan kimse kalmıyor. Ya gelecekte?

Orhan Kemal?in Kötü Yol adlı romanı hızlı aksiyonu beraberinde toplumdaki değişimleri de vermektedir. Dün-bugün arasındaki köprüyü daha rahat kurmamızı sağlayacak yapıtlardan birisidir. Hızla geçen zamanın her şeyi nasıl da değiştirdiğini çevremize bakarak görmemizi sağlayacak bir yapıt.
*Orhan Kemal, Kötü Yol, 8. Basım, Everest yayınları-İstanbul
(Alıntı: orhankemal2055.tr.)

Ataerkil trafikte tek çıkış: Kötü Yol – Tayfun Atay
(29/07/2012, www.radikal.com.tr)
‘Orhan Kemal’in romanından uyarlanan ‘Kötü Yol’, erkek iktidarı karşısında kadının kimsesizliği ve çaresizliği üzerine gerçekçi bir sorgulama girişimi.

Kanal D?nin yeni dizisi ?Kötü Yol?la bir Orhan Kemal eseri daha görsel kültür evrenimize taşındı. Daha çok Orhan Kemal kaldırır dizi film endüstrimiz. Çünkü onun romanları sıradanlıktan uzak, akıcı diyalogları ve ?şehir?le, dolayısıyla ?folk?u da içermekle birlikte esasen ?popüler kültür?le irtibatlı oluşları nedeniyle dizilere meftun insanımıza her daim hitap edecek zengin bir malzeme içermekte.
Orhan Kemal?in kente ilgisi kuşkusuz ?burjuva kültür?e değil ?yoksulluk kültürü?ne odaklıdır. O, bize değişen, endüstriyelleşen, kapitalistleşen Türkiye?de tarım işçilerinden fabrika işçilerine ve kenar mahallelerin işsiz-güçsüzlerine uzanacak şekilde yoksulluğu anlatır. Değişmeden yana toplumcu bir yazar olmakla birlikte değişmenin beraberinde gelen toplumsal-kültürel sorunları gerçekçi şekilde resmetmektedir.
Fakat Orhan Kemal?i esas ayırt etmek gereken nokta, kanımca eserlerindeki ataerkillik sorgulamasıdır. Henüz ne feminizmin, ne ?kadın çalışmaları?nın, ne ?eleştirel erkeklik incelemeleri?nin esamisi okunmayan yıllarda onun romanlarında ekonomik, toplumsal ve politik iktidar sorgulaması yanında, bazen bunları önceler mahiyette erkek iktidarının sorgulanma girişimi fark edilir. Bu, en çok kadınlık-erkeklik rollerini etkileyici bir mizahla tersine çevirdiği, ataerkil iktidar karşısında kadınlıktan yana ?empati?ye çağrı yapan ?Tersine Dünya?da barizdir.
Buna bağlı olarak kadın kahramanlar pek çok Orhan Kemal romanında öndedir. Kötüden iyiye derecelenen ama hepsi ataerkilliği icrada birörnekleşen erkekler de onları çevreler. Tıpkı dizisini izlemeye başladığımız ?Kötü Yol?daki gibi…
Çamaşırcı Ayşe?nin (Nergis Çorakçı) kızı, ?yoksulluğun kör memelerinde büyümüş?, ?artist? olma hayali kuran Nuran (Şükran Ovalı) hasta-hoyrat bir abi (Ferit Kaya), çapkın-?hırt? bir sevgili (İlker Aksum), kendisine göz koymuş zengin-kudretli bir ağa (Cengiz Sezici) ve ?yeni hayat?ı temsil eden hırslı-bencil bir film yönetmeninden (Cansel Elçin) mürekkep erkek iktidar ordusuna karşı varolma mücadelesine atılır. İstikameti (hemen doğru şıkkı işaretleyeceksiniz!) ?kötü yol?dur. Dizi, Orhan Kemal?den beslenerek, sözü dolandırmadan şu gerçeği yüzümüze çarpar: ?Kötü yol?, bütün diğer yolların ataerkilliğe açıldığı yerde kadına kalan ?tek çıkış?tır.
Yapım, romanla birebir aynı olmayıp uyarlama tabii ama Orhan Kemal?in ?ruhu?na bağlı kalındığı söylenebilir. Onun toplumculuğuna, gerçekçiliğine, eleştirelliğine ve en önemlisi ?erotik estetiği?ne ihanet edilmemiş. Değişen 1960?lar Türkiyesi?nde bir ?taşrakent? olan Adana?da yoksul, sefil, çaresiz insanlık halleri inandırıcı biçimde sunuldu ilk bölümde. Güçlü oyuncu kadrosu, ?yoksulluğun seyri?ni genelde tercih etmeyen, ?zenginlik serabı? sunan dizilerle zihni uyuşmuş izleyiciyi dahi ekranda tutacak kıvam ve kapasitede. Cesaretli, ?insaniyet? derdi olan, ticari risk almış ve hayli emek verilmiş bir yapım… Ayakta kalması dileğiyle ayakta alkışlıyoruz.

Kitabın Künyesi
Kötü Yol
Orhan Kemal
Everest Yayınları / Roman Dizisi
Kapak Tasarımı : Utku Lomlu
Editör : Sırma Köksal
İstanbul, 2008
226 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir