19 Aralık 2000 tarihinde, adına devlet denilen şiddet mekanizmasının gerçekleştirdiği en kapsamlı eylemlerden biri yaşandı.

Sabaha karşı siyasi mahpusların kaldığı 20 cezaevine birden operasyon düzenlendi. Binlerce asker, polis, bomba, mermi kullanarak, helikopterle, iş makinalarıyla, duvarlar çatılar delinerek cezaevlerine girildi ve 30 mahpus öldürüldü, yüzlercesi yaralandı.

Korkunç bir ironiyle adına Hayata Dönüş operasyonu dediler.

Geride kurşunlarla delik deşik edilmiş bedenler, halen ne olduğu anlaşılamayan kimyasallarla yakılıp kömür haline gelmiş cesetler, yüzleri tanınmayacak halde yaralı insanlar bırakan bu vahşetin boyutlarını anlatmaya kelimeler yetmez.

Bayrampaşa’daki yaralı mahpuslardan Hacer Arıkan’ın kafa derisi yüzülmüş, vücudu, saçları, kaşları yanmış, burnu erimiş, yok olmuştu. Operasyon sırasında Hacer’i merak edip koğuşundan çıkan kardeşi Erol bacağından yaralanırken, ağabeyleri Erdal ölüm orucunda hafızasını yitirecekti.

İşte bu kitap, operasyonu en sert biçimde yaşayan bu üç kardeşin birbirleriyle, aile yakınları ve diğer mahpuslarla olan yazışmalarını konu ediniyor.

Katliam sonrası ölüm sessizliğine bürünmüş mekanların sessizliğine meydan okurcasına, biz hala yaşıyoruz diyenlerin sesini duyacaksınız bu kitapta. Yıllar önce sosyalizm mücadelesinde bayraklaşan o güçlü kadın Rosa Luxemburg’un söylediği sözlerin yeniden hayat bulduğunu göreceksiniz; “vardık, varız, var olacağız!”

“Bu kitabın tüm geliri Wernicke Korsakoff ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi yararına kullanılacaktır”
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Künyesi
Hasretliğime, Doyumsuz Kardeşliğime
Hacer Arıkan
Belge Yayınları / Yaşam ve Anılar Dizisi
Kapak Tasarımı: Emel Akgül
İstanbul, Aralık 2012, 1. Basım
344 sayfa

Previous Story

Yazılı Kaynaklarda ÇERMİK – İbrahim Evirgen

Next Story

ODTÜ hep direndi – Can Dündar ?ODTÜ?ye dokunan yanar!?

Latest from Politika

SLAVOJ ŽIŽEK: Tabiat zaten kaotiktir, en vahşi afetleri, anlamsız ve öngörülemez felaketleri yaratmaya eğilimlidir. Bizlerse onun hain kaprislerine acımasızca tabiyiz, bizleri kollayıp gözeten Tabiat Ana diye bir şey yok. Tabiatın dengesini bozuyor filan değiliz, sadece onu sürdürüyoruz.

Sakınmanın Yolları Peki, ekolojik tehditler gerçekten de o kadar başa çıkılamaz mı? Liberal kapitalizmin bazı müdafileri çevreci harekete “XXI. yüzyılın Komünizmi” diye dudak büküyor;
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ