Samim Kocagöz’ün Unutulmaz Öyküleri – Sadık Güvenç

?Öykü nedir?? ve ?öykü nasıl olmalıdır?? sorusuna bir sürü yanıt bulmak mümkün. Muvaffak Sami Onat, ?Hikaye Denen Şey? başlıklı yazısında ?Hikayeyi, hele küçük hikayeyi öteden beri anlamam, sevmem. Sevmediğimdendir zahir: şiiri, tiyatroyu, tenkidi hatta romanı bile denedim de, hikaye yazabilir miyim diye düşünmedim. Edebiyatın bu kolu beni sarmaz. Hikaye bana lüzumsuz, boşa gitmiş bir emek gibi gelir.? der.
Öykü, gerçekten boşa gitmiş bir emek midir?
Öyle olmadığına inanırım ben. Öykü, niye boşa giden bir emek olsun ki? Ömrü yetseydi M. Sami Onat, Samim Kocagöz?ün Bütün Öyküler adlı kitabını görseydi yine böyle düşünür müydü?

Beklendiği gibi kötü sonlanmamalı öykü, insancıl yönümüzü anımsatmalı. Ortalık zaten kumpastan geçilmezken, öykü yazarı kumpasın içinde olanları değil de kumpasla işi olmayan sıradan insanı, ?biz? dediğimiz çoğunluğu anlatmalı. Samim Kocagöz gibi?
Toplumcu gerçekçi yazarlarımızdan Samim Kocagöz?ün Tellikavak, Sığınak, Sam Amca, Cihan Şoförü, Ahmet?in Kuzuları, Yolun Üstündeki Kaya, Yağmurdaki Kız adlı öykü kitapları bir arada okuyucuya sunulmuş. (Cem Yayınevi, birinci basım, İstanbul 1993, 390 s.)
Samim Kocagöz, gerçekçi bir yaklaşımla Ege yöresindeki köylüleri anlatıyor. Bunu yaparken iyimser bir tutum takınıyor. Okuyucuyu yaşama bağlayan telkinler sıralıyor. Buruk da olsa gülümsetiyor okuyucusunu. Beklenmedik sonuçlara ulaşmak için hiç uğraşmıyor. Öylesine doğal. Bu yönüyle gerçekçi.
Ahmet Muhip Dıranas Samim Kocagöz?ün öyküleri için şöyle diyor: ?Hikayeler ve romanlar vardır, insana hoş vakit geçirtir; güzel üslup, kıvrak cümlelerle dönen sürükleyici vakalar? Yine romanlar ve hikayeler vardır, üslubu güzel olmasa da yazılışı kıvrak ve gösterişli olmasa da ve vakadan yoksul bulunsa da, bir şey, bir şey saklıdır onlarda ki, size hoş vakit geçirtmekten fazla kâr bırakırlar. Yani kafanın çarklarını döndürür ve yaşamanın asıl manası olan düşünceyi getirirler. ?Tellikavak?a her iki fazileti birden veriniz.? (Ulus, 1942)
Bir roman tadında okuyoruz öyküleri. Kişiler bir başka öyküde yeniden karşımıza çıkıyor gibi.
Bütün umudunu, yıllık geçimini toprağa bağlayan köylülerin doğa ile mücadelesi, umutları, umutsuzlukları dile getiriliyor. Yaşama sıkı sıkıya bağlı sağlam insanların günlük yaşantısını okurken gülümsüyorsunuz burukça. ?Kaldı mı böyle insanlar?? diyerek.

Sadık Güvenç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir