Kazancakis?ten bir tarih belgeseli: Kardeş Kavgası

Nikos Kazancakis, Zorba?sıyla biz okurların dünyasına girmiş, dünyada adını duyurmuştur. Hakkında hiçbir şey bilmeyen, daha önce duymayan biri için bile Zorba pek çok şey ifade eder. Hemen hemen her okurun okumadan bile hakkında az çok bir şeyler bildiği kitaplardandır Zorba. İlk olarak 1946?da yayımlanır. O zamandan bu zamana adını her geçen gün daha çok duyurmuş, her başarılı eser gibi değeri bugün çok daha anlaşılanlardandır. Hatta bugün Kazancakis?e öyle bir yaklaşım sergiliyoruz ki, Zorba?dan başka hiçbir eseri -hiçbir başarılı eseri- yokmuşçasına Zorba?yla yatıp kalkıyoruz. Filme uyarlanması da hem edebiyatseverlerin hem de sinemaseverlerin gözdesi yapıyor Zorba?yı. Oysa Kazancakis, daha pek çok eseriyle ? şiirleri, denemeleri, oyunlarıyla ? edebiyat dünyasında yerini sağlamlaştırmıştır.

Zorba?yı okumaktan nedendir bilmem her zaman çekinen bir okur olarak, Kazancakis?i tanımak ve en çok da Zorba?ya bir adım daha yaklaşmak adına eserlerini araştırdığımda, daha da kolay ulaşılabilir olan Kardeş Kavgası dikkatimi çekti. İsmiyle bile aslında tarihin gelmiş geçmiş en büyük ve en devamlı problemini anıştıran bu eser, okudukça daha etkileyici bir hal alıyor.

Kardeş Kavgası, Kazancakis?in kıyıda köşede kalmış eserlerinden. Daha doğrusu yazarının bile basımına tanık olamadığı, bu nedenle kıyıdaymışçasına kabul edilen eserlerden. Orijinal dili Yunanca olan eser, 1. baskısını E Yayınevi?nden 1969?da yapıyor. Bugün ise bize Aydın Emeç?in çevirisiyle Can Yayınları?ndan ulaşıyor.

İç savaşı konu ediniyor Kazancakis. Bugün belki de bütün dünyayı kasıp kavuran iç savaşlara, çok eski zamanlardan tanıklık eden bir yazar ve bir macera, okurun kitabı daha derinlikli okumasını sağlıyor diyebiliriz. İç savaş boyunca yaşananları, Hristiyanlık?ın enine boyuna tartışılmasını ve eleştirisini, bir papazın gözünden okuyoruz kitapta.

İç savaşın yarattığı kaoslar, yoksulluklar ve felaketlerden ziyade papazın gelgitlerine, bu gelgitlerin okura sunduğu farklı bakış açılarına ve bir topluma, düzene yahut düzensizliğe, bölünmüş halka ve aslında en çok da bu halkın tutkularına tanık olmak gerçekçi ve geniş bir pencere açar nitelikte. Bu açıdan Kazancakis?i bir yazar olarak nitelemek az kalıyor bence; bir sosyolog, bir tarihçi, bir psikolog gibi değerlendirebiliriz oysa. Okura bir tarih belgeseli sunuyor; sanatı, kurguyu ve gerçeği birleştiriyor.

Papaz Yannaros, çelişkileriyle yer ediyor zihnimizde. İç savaşın tam ortasında, hangi tarafta neden yer alması gerektiğini bilemeyen, tek bildiği doğru Tanrı?nın varlığı ve adaleti olan fakat zamanla ona inancını yitiren bir karakter. Belki de bir papazın en çok inandığı ve hayatını idame ettirdiği, insanlara ve dünyaya yaymaya çalıştığı din ve Tanrı olgusunu kaybetmesi, kitabın en çarpıcı yanı. Okurken bazı yerlerde papazın bunca yön değiştirmesi okura bazen olasılıksız görünse de, papazın ve ülkenin içinde bulunduğu duruma, yaşananlara ve papazın tanık olduklarına bakılırsa çok da mucize gibi gelmiyor. İsyankarlığı bir organıymışçasına taşıyan insanoğlu için bu gelgitler, çelişkili düşünceler ve kararsızlıklar bir simgeye dönüşüyor Yannaros?ta.

Sonuç olarak, Kazancakis Kardeş Kavgası?yla çok başarılı bir esere imza atıyor. Her ülkenin, her toplumun, her ailenin karşısına çıkabilen, insanı insanlıktan çıkarabilen kardeş kavgası olgusunu kendi toplumu ve dünyası üzerinden örnekliyor. Kardeş kavgasına dair genelgeçer kavramlar ve cümlelerle karşılaşıyor okur, bu da kitabın anlattığı olayla ve toplumla sınırlı kalmadığını gösteriyor okura. Tarihin belki de en eski ama hala bitmeyen sorununu gözler önüne sererken okura da sıkıcı olduğuna inanılan klasikler arasından sıyrılan eşsiz bir eser sunuyor Kazancakis. Üslubunu, sanatını, bakış açısını da bu şekilde sevdiren yazar, ben gibi Zorba?dan kaçan okurları da ona yaklaştırıyor, cesaretlendiriyor. İyi okumalar?

Merve Akıncı
20/08/2013, http://www.yalnizlarmektebi.com/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir