Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı hâlâ nasıl en çok okunan kitaplar listesinde?

Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı, yayımlanmasından bu yana yaklaşık yetmiş yıl geçmesine rağmen hâlâ en çok okunan kitaplar listesinde, üstelik ilk üçte yer alıyor. Romanın bunca yıla meydan okuyarak ilk sıralarda yer almasının nedeni nedir?

Sabahattin Ali 1907 yılında doğdu. İstanbul Muallim mektebini bitirdi. Almanya’da edebiyat eğitimi gördü. Anadolu’nun çeşitli illerinde öğretmenlik yaptı, konservatuarda çevirmen, öğretmen ve dramaturg olarak çalıştı. Aziz Nesin ile Markopaşa dergisini çıkardı. 1948 yılında öldürüldü ve ne yazık ki yaşama çok erken veda etti.

Sabahattin Ali bu kısa ve onurlu yaşamında pek çok zorluk, pek çok acı çekti ancak hiç bir zaman yalnız kalmadı. Yaşamı ve ölümünde dostları onu hiç bir zaman tek başına bırakmadı. Sabahattin Ali bu dostlarından bir kısmını kendisi de tanıyordu, ama büyük bir bölümünü hiç bilmez ve tanımazdı. Yetmiş yılın sonunda hiç tanımadığı pek çok okuru onun dostluğuna hep sadık kaldı ve geçen bunca yıla rağmen kitaplarına, düşüncelerine sürekli saygı gösterdi. Kızı Filiz Ali babasının bu konudaki öngörüsünü, yazarın şu sözleri ile aktarıyor: “Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir milletin önünde secdeye vardık. O da cefakâr milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz. Kanunlu kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yollara araştırmak istedik.”

Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940) ve Kürk Mantolu Madonna (1943) olmak üzere üç roman yazmıştır. Asım Bezirci’nin aktarımıyla, yazar ilk romanı olan Kuyucaklı Yusuf’ta yer alan Yusuf karakteri ile cezaevinde tanışmış ve Cevdet Kudret’e Yusuf’un yaşamını anlatan üç roman yazmayı planladığını söylemiştir. Bu romanların ilki Kuyucaklı Yusuf ismini taşır ve Yusuf’un yaşam hikâyesini çocukluğundan başlayarak anlatır. İkincisi Çineli Kübra adını taşıyacaktır ve Yusuf’un eşkıyalık günlerini aktaracaktır. Üçüncü ve son roman ise Yusuf’un dağdan inerek göçebe Yörükleri arasında geçirdiği hayatı anlatacaktır. Maalesef Sabahattin Ali sadece Kuyucaklı Yusuf’u yazabilmiştir. Ancak romanında Çineli Kübra bir yan karakter olarak yer alır. Ayrıca yazar, Kübra’nın evden ayrılması aşamasında, Yusuf’un şu sözleri ile bir kurgu ustalığı göstermiş ve yazmayı planladığı ikinci romanın önsemesini yapmıştır: “Onu hayrete düşüren, hem düşündüren bir his de, Kübra ile tekrar ve muhakkak karşılaşacağına dair kafasında yaşayan bir kanaatti. Sanki yarım kalmış bir işin tamamlanması lazımdı ve günün birinde Kübra herhangi bir yerde bu işi tamamlamak için karşısına çıkacaktı”. Bu satırlar yeni roman Çineli Kübra için okurun merakını canlı tutmakta ve yazılacak yeni metnin ilk düğümünü atmaktadır. Kuyucaklı Yusuf bir Anadolu hikâyesidir. Anne ve babası eşkıyalar tarafından öldürülen ve bir kaymakam tarafından evlatlık edinilen Yusuf’un yaşam öyküsü anlatılır. Kitap çağdaşları içinde hem Meşrutiyet döneminin Anadolu sorunlarına değinmesi, hem de söz konusu sorunları sınıfsal bir yapı içinde analiz etmesi bakımından farklılık gösterir.

İkinci roman olan İçimizdeki Şeytan’da ana eksen, Ömer ve Macide’nin aşkı ve başarısız evlilik ilişkisidir. Ancak bu romanda da toplumsal bir analiz yapılmakta ve Nihat, İsmet Şerif, Profesör Hikmet gibi karakterler aracılığıyla küçük burjuva ve sağcılara karşı eleştirel bir yaklaşım geliştirilmektedir. Romanda toplumsal altyapı aynı zamanda ölüm, intihar, yaşam, aşk gibi yan temalarla da beslenmektedir.

Kürk Mantolu Madonna Raif Efendi ve Maria Puder aşkını konu edinir. Filiz Ali “Kürk Mantolu Madonna’daki Maria Puder tipine talip olan pek çok kadın var Sabahattin Ali’nin hayatında. Ancak, tarif ettiği bazı bakımlardan daha çok anneme benzediği bir gerçek. Bana kalırsa Maria Puder, bir değil bir kaç kadının karşımıdır ve zaten de öyle olması gerekir” diyor. Füsun Akatlı’nın “Türk anlatı edebiyatının küçük ve zarif bir mücevheri” olarak tanımladığı Kürk Mantolu Madonna bu tanımlamayı hak eden bir incelikle yazılmıştır.

Roman temel olarak iki bölüme ayrılabilir. Birinci bölümde kitapta geçen olayları aktaran yazarın, Raif Efendi ile tanışması anlatılmaktadır. Bu bölümde Sabahattin Ali bireysel ve toplumsal iki farklı katman kurgulamıştır. Bireysel katmanda Raif Efendi’nin bir dış göz aracılığıyla tanıtımı sağlanır. Toplumsal katmanda ise büro ve aile yaşamıyla küçük burjuva hayatı ve bürokrasinin eleştirisi yapılır. Kürk Mantolu Madonna’nın ikinci bölümü, Raif Efendi’nin günlüğünün yazar tarafından okunması ve tarihsel geriye dönüşlerle Almanya’da başlayan Raif Efendi ile Maria Puder aşkının anlatımına ayrılmıştır.

Kürk Mantolu Madonna da diğer iki roman (Kuyucaklı Yusuf ve İçimizdeki Şeytan) gibi bir aşk hikâyesini konu edinir. Ancak Sabahattin Ali hiç bir zaman aşkı kuru bir romantiklik içinde ele almaz. Aşk ya da evlilik toplumsal bir olgudur ve her aşk toplumdaki kadın-erkek eşitliği ya da eşitsizliği içinde algılanmalıdır. Bu algıda yazar, kadının ticari bir metaya dönüşmesini eleştirir ve her aşkın ekonomik temelleri dikkate alınarak sınıfsal bir yaklaşım içinde algılanması gerektiğini söyler.

Sabahattin Ali romanları sağlam bir kurgu ile yazılmıştır. Olaylar zinciri okura serim düğüm ve çözüm sürecinde, gerçekçi bir üslupla aktarılır. Romanların arka planında her zaman toplumsal bir analiz vardır. Bu analiz Kürk Mantolu Madonna’da olduğu gibi küçük burjuva yaşamı, İçimizdeki Şeytan’daki gibi sağcı aydınlar ya da Kuyucaklı Yusuf’taki gibi Osmanlı Meşrutiyet dönemi ve İtalyan-Balkan savaşlarıdır. Romanlarda yazarın anne, baba ve kardeşlerinden izler taşıyan kahramanlar başarılı tasvirlerle yaşayan insanlara dönüştürülmüştür. Kullanılan dil duru ve yaşayan bir dildir. Ali’nin savunduğu düşünceler, karakterler aracılığıyla inandırıcı biçimde okura aktarılmış ve slogan atan kolaycı bir üsluptan kaçınılmıştır.

Doğaya düşkünlüğü ile bilinen Sabahattin Ali romanlarında başarılı çevre tanımlamaları yapmaktadır. Yaşadığı kasabaların, kentlerin ve hatta tren yolculuklarının izlerini taşıyan mekanlar kimi kez Edremit, kimi kez Ankara, İstanbul, bazen de Almanya’ya dek uzanır. Roman kahramanlarının psikolojileri doğa ve çevre tasvirleri ile güçlendirilir. Aşklar coşkulu ilkbahar günlerine, ayrılıklar soğuk ve yalnız kışlara benzer.

Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan ve Kürk Mantolu Madonna’nın yaratıcısı Sabahattin Ali, yaşamı boyunca verdiği onurlu mücadele ile tarihin ölümsüz sayfalarına yazılmayı çoktan hak ediyor. Romanlarının güncelliği ise Markopaşa’nın birinci sayfasına düşülen bir notta saklı: “Toplatılmadığı zamanlarda çıkar” veya “Yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar”.

FİLİZ ELMAS
12.10.2014, http://kitap.radikal.com.tr/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir