“Kürsüye çıkıp durgun, inandırıcı bir sesle dinsel öğütler vermeye, göbek bağlamaya, yalnızca zenginler için yaşamaya hakları olduğundan en ufak bir kuşkusu yoktur hiçbirinin. Zenginlerin, varlıklıların dinidir onlarınki…” F. Dostoyevski

(…) İngiliz papazlar ilgilenmiyorlar yoksullarla. Onları kiliselere bile almıyorlar. Oturacakları kanepenin kirasını verecek paralan yoktur çünkü. Nikâh kıymak hayli pahalıya patladığı için işçilerin -genelde yoksulların tümünün- evlilikleri yasadışıdır. Sırası gelmişken söyleyeyim: Kocaların büyük çoğunluğu kanlarını çok kötü dövüyorlar. Sakat bırakıyorlar onları. Ateşte iyice kızdırdıklan ocak demirleriyle oralarını buralarını dağlıyorlar. Ocak demirini kullanmayan koca pek azdır. Gazetelere geçen yaralanmayla ya da ölümle sonuçlanmış aile kavgalarında ocak demiri sözcüğüne sık rastlanıyor. Çocuklar daha büyümeden ayrılıyorlar evden.

Kalabalığa karışıyor, ana babalarının yanına bir daha dönmüyorlar. Ingiliz papazlar, piskoposlar mağrur, mağrur oldukları kadar da zengindirler. Ekmek elden su gölden bey gibi yaşar, gönülleri rahat mı rahat, semirdikçe semirirler. Çalımlarından yanlarına varılmaz. Hani bilgilidirler de. Dürüstlüklerine gurur dolu, ciddi bir inançları vardır. Kürsüye çıkıp durgun, inandırıcı bir sesle dinsel öğütler vermeye, göbek bağlamaya, yalnızca zenginler için yaşamaya hakları olduğundan en ufak bir kuşkusu yoktur hiçbirinin. Zenginlerin, varlıklıların dinidir onlarınki… Saklamıyorlar da bunu. Hiç değilse akıllıca, gizli kapaklı yanı olmayan bir davranış… Kendilerine kör bir güven besleyen bu din profesörlerinin pek değişik bir eğlenceleri var: Misyonerlik diyorlar adına. Yeryüzünü karış karış dolaşıyor, bir vahşiyi hak yoluna getirmek için Afrika’nın balta girmemiş ormanlarına dalıyorlar. Gelgelelim Londra’da, onlara verecek paraları olmadığını bildikleri milyonlarca vahşiyi görmezden geliyorlar. Öte yandan, zengin îngilizler, para babaları çok bağlıdırlar dinlerine. Karamsar, küskün, tuhaf bir dindarlıktır onlarınki. İngiliz ozanlar, taşradaki Protestan papazların yüzyıllık çınarlarla, güzelim saksılarla çevrili evlerinin güzelliğini, onların çok namuslu kanlarının, mavi gözlü sarışın kızlarının soylu güzelliklerini göklere çıkarmayı yüzyıllardır nedense pek benimsemişlerdir.

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları, İletişim Yayıncılık sayfa 76,77

Previous Story

Franz Kafka’da sözcüğü sözcüğüne aktarım yoktur. Yalnız devinim verilmiştir. Albert Camus

Next Story

Uzun Yürüyüş’te Mao’nun Maceraları – Frederic Tuten

Latest from Anlatı

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ