?Ada, bulutlarda / Bulut, denizde / Ressam, aramızda?? Abidin Dino?dan Adana?ya Armağan(*) – Duran Aydın

?Ne çok insan yüzü gördük bir ömür boyu, bre Yaşar!?

Bunu söyleyen Abidin Dino, İstanbullu. ?Yaşar? da, eşi Güzin Dino?nun ?Göğceli?si Yaşar Kemal; sözü sektirir mi?

?Çukurova?dan başlayarak, ne çok insan! (?) Oraya Toroslar?dan, Anadolu?dan ne çok insan geliyordu? Kale Kapısı?nı, Yeniistasyon?un önündeki alanı, tarlaları, Akdeniz kıyılarını anımsıyor musunuz??

Dino, Adana?ya 1941 yılında sürgüne geldiğinde, Türk Sözü gazetesini yönetmiş. Çukurova?da yüzleri güneş karası pamuk işçilerinin resimlerini yapmış.

İlk tiyatro yapıtı ?Kel?in basıldığı ve ?toplatıldığı? yer de, yine Adana? ?Verese? hemen ardından gelir. Halkevi?nde köylülerle bir tiyatro grubu kurar, ?Sıtmalı Adam?ı sahneler.

Adana köylüsünün Fransız İşgal Ordusu?na karşı kazandığı Gülek Zafer?i, Pozantı, Çingene, Toros Destanı, Su Destanı, Yunus Emre, Rakı Şişesi İle Konserve Kutusu, Menekşe-Yaşar Kemal ve Aşk-ı Memnu gibi, yazdığı sinema filmi senaryolarının sayısı 15?i bulur.

1942?de de; ??Doçentken tüm kariyerimi bırakıp sıcağın içine, Adana?ya gittim. Adanalılar bize iş buldu. Nikâh tanıklığımızı Türk Sözü gazetesinin sahibi yaptı. Düğün fotoğraflarımızı da haftalık izne çıkan askerler çekmişti.? diyen Güzin Dino?yla evlenmişler. Bir süre birlikte yaşamışlar bu kentte; Güzin Hanım?ın, ?Biz de Adanalıyık!? diyeceği kadar çok sevmişler. Sanat gönüllüsü gençlere el verip şimdi ?Abidin Dino Sanat Parkı?, o zamanlardaki Halkevi Bahçesi?ni bir ?Sanat Akademisi?ne dönüştürmüşler.

Sonrası, ver elini İstanbul?

Kuşkusuz, 68 yıl kadar önceki Adana yıllarında sık sık uğradığı, unutulmaz dostlukların sıcağında kendini evinde saydığı o dönemdeki Halkevi Bahçesi?nin, bugün, adına düzenlenen bir park olacağını bilseydi; yaptığı iş ve hayata tutunduğu aşkın koru daha da yakıcı olurdu.

Parkın bulunduğu ?vitrin? konumundaki bu yolu, bize belletilen adıyla ?Atatürk Caddesi?ni işitip volta atmayan ?Allah?ına kadar ayıp eder!? Her gün değilse de haftada bir iki kez bir köşede bir tablacıdan ?bici bici? yemeyen, ?Adanalıyık!? filan da demesin?

Hem çok bildiktir; tam da karnını yarar ?şak? diye, ortadan ikiye diler bu kenti!

Ha, bir de yanlış bir adlandırmanın çok belirgin bir örneği, ?Atatürk Caddesi? adını taşır ki bu yol; doğrusu ?Atatürk Bulvarı?dır.

Şiirdeki o ?Sisler Bulvarı? değildir ama, bütün özelliklerini duraklarında, cafelerinde, sinemasında, parklarında, kederli aşkların yaraladığı insan yüzlerinde, çöp bidonlarından kâğıt toplayan ?kurumuş bir nene?yle torununun çıplak ayaklarında; şusunda busunda sabah akşam resmeyler?

Gündüzleri ?Büyükşehir Belediye Binası? önünden taa Sular?a kadar boy boy palmiyelerle gölgelenir. Yolu boylu boyunca ?Bulvar? yapan, yarım metre kadar eninde, iki yanlı kaldırım taşı örülü, topraklandırılmış ince, uzun bir alandır.

Yer yer, istenmedik biçimde boy atması, usta bahçıvanlarca budanarak engellenip biçimlendirilen çam, zakkum ve İsrail Kauçuğu ağaçları; ?Atatürk Bulvarı?ndan kartpostallık görüntüler verir.
Ben yaştakiler kundakta bile değilken, taa 1940?larda, Halkevi Binası (şimdiki Büyükşehir Belediye Binası) ve bahçesi de (daha yenileyin, 5 Haziran 2012?de açılan ?Abidin Dino Parkı?) Adana Gar?ını kente bağlayan bu bulvar üzerindeymiş.

O zamanlar ki; Abidin Dino?nun Arif Dino?yu anlatırken dile getirdiğince, hüznün tozuna belenmiş? Yani, yaptığı heykelleri, fotoğrafını çeksin diye verdiği fotoğrafçı arkadaşının oğlunun ?gulle? sandığı günler; geçmişin efkârına dürülü? Yaşar Kemal içinse Arif Dino; ??arıların, otların, çiçeklerin, pamukların dilinden anlayan, Lokman Hekim gibi bir Çukurovalı.? Üstelik, ?Bütün çiçekler, otlar kendi dillerince, Lokman Hekim gibi Arif Bey?le konuşurlar??

Abi Arif Dino, kardeşi Abidin?e; ?O bir sözlü şairdi.? demiş. Rasih Nuri İleri de onaylamış: ?Bende bulunan mektuplarından ancak bir tanesi kendi kalemindendir. Buna karşılık, ondan, örneğin Orhan Kemal?e dikte ettirdiği çok mektup aldım. Oysa kendisinin gayet güzel ve kişilikli bir yazısı vardı.?

Yine, daha yakınlardan (42 yıl!) bir zaman; bu ?Atatürk Bulvarı? bir de bana, kimi sahnelerinin çekimine tanık olduğum ?Umut? filmini anımsatır. Daha filmin ilk karelerinde; 1970?in puslu bir seher alacasında bir belediye ?arazözü? Atatürk Parkı?ndan Sular?a doğru, bu yolu çimdirerek ikinci viteste gider?

Sonra, Tuncel Kurtiz?in anlattıklarından şunu öğreniriz bir de: Yılmaz Güney yardımcısından, Ceyhan?ın kıraç tepelerinden birinde bir ?kuru ağaç? görüntüsü istemektedir. ?Kuru ağaç?sa bu bulvar üzerinde, Amerikan Konsolosluğu binası yakınlarındadır. Ve der ki, ?Bu kuru ağacı kaldırımdan söküp Ceyhan?a, o kel tepeye dikiyoruz!?
Sonlardaki, Cabbar?ın yanı başında, kendi ekseninde sonsuzca döndüğü ?kuru ağaç?, o ?kuru ağaç? işte?

Eskittiğimiz Haziran?ın ilk günleri, aylardır yapımı süren ?Abidin Dino Sanat Parkı? görkemli bir şölenle açıldığında, Atatürk Bulvarı üzerindeki Amerikan Konsolosluğu Binası çoktaan yıkılmıştı; arsası boş şimdilerde.

?Abidin?in renkleri kendi aralarında konuşuyor. O, sanki yalnızca aracı? Onları dinleyin.?

Bunları söyleyen, ?Abidin Dino Sanat Parkı?nın hemen önünde, daha kaldırım kenarından başlayan çiçeklerin ?ahengiyle? sarsılacağımızı tahmin etmiş olabilir mi?

Sarısının rengini, Haziran güneşinin kavuran sıcağından almadığı, Çukurova?nın sonsuz buğday tarlalarından derlemediği kesin! Bu, biraz daha ?bağıran bir sarı!? Eşkalinin karanfili andırdığına kanmayın. Renkleri, edası onu çağrıştırsa da zerre kokusu yok! Daha iriceler. Minnacık hamamlığımızın damını bir dünya bahçesine dönüştüren annem, adına ?çıtlık? derdi bunların. Eteklerine ekelenmiş gülkurusu rengindeki ?şeyler? de, ?balıkağzı? filan değil!

Şimdi sıkı durun? Kaldırım karolarından bir metre kadar yüksekteki parka birkaç basamaklı merdivenden çıkar çıkmaz hemen sağda, gözünüze ilişmemesi mümkün olmayan bir görüntüyle sarsılacaksınız!
?Güneşin alnına? oturmuş bu adamları daha önce hiç okumamış, izlememişseniz de en azından fotoğraflarından onları çıkarmanız, tanımanız, adlarını öğrenmeniz koşuluyla neden orada, parktan içeri girer girmez sizi selamladıklarını anlar, duyumsayabilirsiniz?
Üç kişiler? Ve ?Allah?ına kadar Adanalılar!? Masada, Yaşar Kemal?le Orhan Kemal?in önlerinde birer kitap? Abidin Dino ortalarında; sanki kucağında yenice doğmuş bir bebek var da, öper onu gözleriyle?

Çivi delikleri yalama olmuş birer tahta sandalyede oturmuşlar. Karşılarındaki dördüncü sandalyede onları dinleyip izleyen ?arkadaşları?ysa bir serçe?

Kilitlenmiş camlı panolarda görüp okuduklarınızdan hafiflemiş, adım adım ilerlerken; Abidin Dino?ya aşık olup peşinden, ?Adana sıcağının tam ortasına gelin gelen? Güzin Dino, ?Göğceli? dediği o yılların Yaşar Kemal?ini anımsayarak yıllar öncesinden kulağınıza fısıldayacak:

??Dere tepe gezdiği köylerden getirdiği ağıtlar, türküler, gördüğü olaylar? Anlattıklarını tutkuyla dinlememek olası değil. Bir tek coğrafya sınavı kalmış ortaokulu bitirmesi için; girmedi o sınava! Onun coğrafyası başkaydı; Torosları doruktan eteğe, Çukurova?yı ovadan yaylaya, dere dere, ırmak ırmak, çiçek çiçek, ağaç ağaç, böcek böcek ezbere biliyordu.?

Ferit Edgü?nün ise, 5 Haziran 2012?de açılan ?Abidin Dino Sanat Parkı?na katkısı ortada. Güzin Dino?yla iletişimi Edgü sağlamış. Edgü, Abidin Dino?yu anarak; ?Paris?e gittim. Karşı karşıya oturduk, kahve içtik ve hemen hemen hiç konuşmadık. Daha doğrusu havadan sudan konuştuk. İkimiz de, havadan sudan konuşmanın ölümden, ayrılıktan konuşmak olduğunu bilecek yaşta ve baştaydık.? demiş. Sergilenenler arasında Güzin Dino ve Ferit Edgü?nün birer de mektupları yer alıyor, belediye başkanına yazdıkları. Anlaşılan, yıllar öncesinde Dino?lar için burası zaten ?Adana Sanat Akademisi?ymiş?

Panolardan birinde başka bir Adanalı sanatçı Ali Özgentürk?ün anılarında uç veren bir özlemin dile gelişi? Geçmişin tozu alındığında onun için çok önemli, unutulmaz an?lar canlanır: Berber Süleyman Abi (ki, Özgentürk?lerin babası ve dahi, Abidin Dino?nun da berberidir?) uyur uyumaz mahalleden kaçar edebiyat, tiyatro ve sinema arkadaşlığının güven veren sıcaklığına burada sığınırmış Özgentürk.

Önceleri protesto yürüyüşleri tasarlanır Halkevi?nin bu bahçesinde. Ardından köylere gidilen, köylülere oynanan tiyatro oyunları, düşlerde çiçeklenen ilk filmler? Felsefe, politika, estetikle yoğrulu çok boyutlu okumalar? Kitaplar, mücadele, romantizm, adalet duygusu? Sorular, kuşkular; aşklar bir de? Çakmak Caddesi?nde yürürken karşı kaldırımda abisiyle yürüyen sevdiği kıza ?el etti? diye kızın abisince bıçaklanış? Ellerinin, sevdiğinin ellerindeki mayınlı sınırı aşması.

Rilke, Süreya, Nâzım?
Sonrası mı? 70?lerin sonlarıyla 80?lerin el değmemiş kıyıcığında; burasını Abidin Dino, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Demirtaş Ceyhun, Nihat Ziyalan, Yılmaz Güney ve o dönemin öylesi görkemli günlerinde birçok sanatçıyla daha ilişkilendirmemizin belki de çok erken olduğu yaşlarımızda, yine burada, bu bahçede biraz da ?biz? varız! Salih Bolat, Mehmet Taşar, Ahmet Çadırcı, Mustafa Emre, Çetin Derdiyok, Feyyaz Kadri Gül, Çetin Boğa, Duran Aydın?

Sanatın, edebiyatın taşradaki eşiğinde körpe bir sabırla durmadan okuyan, yazan, düşünen; ?iyi birer? sinemacı, tiyatrocu, yazar ve şair olabilme uğruna sevdalarını düşe yatıranlar? Hiç dinmeyen bir özlem ve tutkuyla çıkarmayı ?hep? düşündüğümüz dergiler, şiir geceleri, gazetelerde düzenlediğimiz sanat sayfaları, Adana?daki ilk gösterimini bir sinemada yaptığımız Ali Özgentürk?ün ?At? filmiyle, Mehmet Taşar?ın o dönem oturduğu Denizli Mahallesi?nde bir evde, bir video kasetten gizlice izlediğimiz Şerif Gören ve Yılmaz Güney?in?Yol? filmi ve hayata karışmasını sağladığımız daha birçok şey?

Bir kez de Salih Bolat?la biz, ikimiz; bir oyun tutturmuştuk, buğulu bardaklarda sarısı altınlaşmış biralar ?götürerek.? Oyun ki, ne oyun; bir yaz ikindisi, burada, bu parkta, o an kurduğumuz? Salih ki, onu daha Ankara?lara, İstanbul?lara kaçırtmamışız! O günler daktilomuzu (Erika!) kucaklayıp Seyhan Baraj Gölü kıyılarında, Niğde Hanı?nda, ?sota kahvelerde?, Atatürk Parkı?nda, şurada burada bir edebiyat dergisi çıkarma düşlerimizle kanat alıştırıyoruz?
O gün, ?Hadi bir oyun oynayalım? demişiz. ?Öykü kurma oyunu!?
?Sağdan, Arı Sineması?ndan yana gelen şu adamın adı Hüseyin olsun mu??

?İki de çocuğu? Hacer, karısının adı. İstiklal Mahallesi?nde iki göz bir gecekonduda kiracılar?Para için gelen ev sahibini mındır mındır oynatır!?

?5 yıldır da evliler. Hüseyin, her Türk erkeği gibi karısını bazen döver. Evine çiçek götürmeyi bilmez. Bunun için para harcamaz; götürecekse de bir bahçeden çalar!?

?Güney Sanayi?de işçi. Fabrikada grev yapılırsa önlüğü sırtına ilk geçirenlerden. Solculuğun Birinci sigarası içmekle başladığını düşünüyor. Rahmi Saltuk?tan Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketim?i, sabah akşam dinler. İGD?li arkadaşları Politika gazetesi okumaya alıştırdı. Arzu Okay?a biter! Zerrin Doğan?la Çelik Sineması?nda gözleri kapalı uçmuşluğu yüzlercedir??

?Yılmaz Güney?i, öncelikle ?iyi bir nişancı olduğu için? çok sever??
?Emekli olmasına 8 yıl var. Ara sıra ?pataya vurur!? Müslüm?ü dinleyip şarap içerken beyaz peynir yer.?

İşte, 70?lerin son dönemeçlerinde; yenilerde adına Abidin Dino Sanat Parkı denilen, Atatürk Bulvarı üzerindeki, bir dönemin Halkevi Bahçesi?ndeyiz. Bir kauçuk ağacının gölgesinde, böylesi öyküler yakıştırıyoruz yoldan geçen insan hayatlarına. Adlarını koymak bizden. Oturduğu mahalleye göre ?fraksiyonunu? bile saptıyoruz! Her nasıl ve kimlerse, ?orada, o anda yazdığımız? öykülerimiz gereği öyleler. Düş bizim, onlara nesi?

?Sizin bir resimde çiçek diye baktığınız ola ki bir insandır.? sözü belki edilmiş, belki edilmemiş; Taşköprü?nün Seyhan yamacı doğrultusunda hafif bir rampayla çıkılan Abidinpaşa Caddesi yine var ama! Caddeye adı verilen Abidin Paşa?ysa, Adana eski valilerinden. Bir de paşamız, Abidin ve Arif Dino?nun dedeleriymiş; iyi mi?
Bu Abidinpaşa Caddesi, o yıllar Orhan Kemal?in kimi öykülerinde geçen somut, canlı bir mekân. Birinde, anası, oğlu için yakarır Tanrıya; düşler besler bir yandan da. Okusun, doktor olsun; Dino?ların dedesinin caddesinde bir de muayenehane açsın? Levhası mı? E, tabii, levha da öylemesine düşman çatlatmalı, görenlere gıcık verircesine sarkmalı caddeye: ?Allöşşş??

Adanalı olup da burada yaşamını sürdürenler, gurbetellerdekiler kadar özler mi bu kenti? Yaşar Kemal?de de özlemin böylesi, tıpkı Abidin Dino?daki gibi: ?Acı veren gerçeklerin yanında seni sarıp sarmalayan bir sıcaklık? Üstelik sevgi dolu. Biraz da sıtmalı??

Çok az kişinin adını bildiği, resimlerini gördüğü Abidin Dino adına Adana?ya armağan edilen ?Sanat Parkı?mız, uzun yıllardır yapılmak istenen, çok azıyla yetinmek zorunda kaldığımız güzelliklerin olumlu ve çok güzel bir örneği?

Duran Aydın

 (*)KIYI, Kültür-Sanat Dergisi, Eylül-Ekim 2012, Sayı 279

Bir yorum

  1. Mutluluğun Resmini Çizebilir misin Diyen Dünyanın Şairi Nazım, Bir Yanda yine Onun Gibi sanatına, Ülkesine Bağlı Abidin Dino..
    Şimdiki Düzensizliğiniçindeki düzende Yaşananları görselerdi;Tiyatroların kapılmaya kadar vardığı, Ülkenin Konuşan beyinleri , düşüncelerinin kalemleiyle bir Demirparmaklar ardına Atıldığını, Sanata , sanayçıya verilen DEĞERİ!!!!!! görselerdi, Onca geçen yılın Bu ülkede hala DEĞİŞEMEYEN bir Değişimin Olduğunu Görselerdi, Kalemiyle, fırçasıyla Büyüyen insanlar, Şimdi NEDERLERDİ??

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir