Alman ruhu… – A.Ömer Türkeş

Thomas Mann, Almanya?yı savaşa sürükleyen felsefi, psikolojik ve ideolojik ortamı, halkın kaygı ve umutlarını, savaşın Alman toplumunun akıl ve ruh dünyasıyla bağını tartışmak için aynı Faust mitini kullanıyor.

Sembolik ve ironik epik romanlarıyla sanatçı ve aydınlar üzerinden burjuva toplumuna, özellikle de Alman ruhuna çözümlemeler ve eleştiriler getiren Thomas Mann, Türkçeye ilk kez çevrilen Doktor Faustust?ta benzer temaları kullanarak gerçek bir başyapıt yaratmış. Doktor Faustus ?Faust miti ile bağlantılı bir sanatçı romanı, bir çağ ya da toplum romanı, müziği dil ile ifade etmeyi amaçlayan deneysel bir roman ya da epik anlatının bütün katmanlarına yayılan sanat kuramına dair bir deneme olarak farklı perspektiflerden okunabilecek? çokkatmanlı ve görkemli bir anlatı…

Çoğumuz ?Faust?u Goethe sayesinde tanıdık. Ancak Faust miti 15-16. yüzyıla dayanır ve pek çok yazara ilham vermiştir. Goethe?den sonra da Faust temasını bir metafor olarak ele alan pek çok yazar -ya da bestelerinde Faust temasını kullanan müzisyen- ismi sayılabilir. Faust genellikle aydınlanma çağının tam teşekküllü ideal insan tipinin temsili olarak yorumlanmıştır. Onun bu idealize edilişi Nazi döneminde abartılacak, Alman halkının ruhunun cisimlendiği bir kahraman tipi olarak gösterilecektir. Hitler?in ideal Alman?ı olarak Faust aydınlanma düşüncesinden uzak, rasyonel akılla değil görev duygusuyla hareket eden, ulusun çıkarlarını kendisinden üstün tutan bir propaganda aracı, basit bir Nazi klişesidir ve Goethe?nin Faust?uyla hiç bir benzerliği kalmamıştır.

Savaşın hemen ardından, 1947 yılında yazdığı bu romanında Thomas Mann, Almanya?yı savaşa sürükleyen felsefi, psikolojik ve ideolojik ortamı, halkın kaygı ve umutlarını, savaşın Alman toplumunun akıl ve ruh dünyasıyla bağını tartışmak için aynı Faust mitini kullanıyor. Kullanıyor ama tersyüz ederek. Sadece Nazizmin yaydığı Faust klişesini düzeltmek değil Goethe?yi de temize çıkarmak derdinde.

Doktor Faustus, bir yaşam öyküsü biçiminde kurgulanmış. Filolog Doktor Serenus Zeitblom sevgili dostu Adrian Leverkühn?ün hayatını çocukluğundan ölümüne kadar ayrıntılı biçimde anlatıyor. Sonunu söylemekte sakınca yok, çünkü Adrian?ın yaşayacağı trajedi baştan belli. ?Sonsuzluğa göçmüş olan Adrian Leverkühn?ün, kaderin ağır sillesini yemiş, görmüş geçirmiş bu değerli adamın, bu dâhi müzisyenin hayatına dair bilgileri paylaşmaya, onun ilk ve kesinlikle en geçerli, en güncel yaşamöyküsünü yazmaya? 23 Mayıs 1943 günü, Leverkühn?ün ölümünden üç yıl sonra başlıyor Zeitblom.

Bir roman değil bir biyografi yazdığını, amatör olduğunu, kurallara uygun bir yapı kurmadığını, bu nedenle hikâyeyi hak ettiği gibi aktaramadığından yakınan anlatıcı, kendisinin de bu hikâyeye dahil olması nedeniyle nesnesiyle istediği mesafeyi kuramadığını da belirtmiş. Yazmakta olduğu zaman (II. Dünya Savaşı yılları) ile bu biyografinin çerçevesini oluşturan zamanın (1900-1930 yılları arası) birbirine karıştığından da şikayetçi. Gerçekten de üç katlı bir zaman düzeni içindeyiz. Okuyucunun içinde bulunduğu zaman, olayları aktaranın yaşadığı zaman ve ?tarihsel? zaman.

Söz konusu yakınmalar kuşkusuz Mann?ın kurgusu gereği. Bu sayede ayrıntıları romanın kendisi haline getiren Laurence Sterne?in Tristram Shandy?sine selam yollamış Mann. Tıpkı Sterne gibi Mann da olay ve fikir sıçramalarıyla yan yollara sapsa, farklı zamanlara gidip gelse bile ?fikri zemine? bağlılığı sayesinde ana hikâyeden hiç kopmuyor.

Parlak bir kariyer için…
Bu dev romanı -hele ki olayları, insanları, felsefi tartışmaları bu denli zenginken- kısa bir özete sığdırmak çabasına hiç girmeyeceğim. Sadece Adrian?ın şeytanla giriştiği pazarlıktan söz etmekte yarar var. Goethe?nin Faust?u daha güzel bir dünya yaratmak arzusuyla satmıştı ruhunu. Adrian ise sanat için, daha doğrusu parlak bir kariyer adına el sıkışacaktır şeytanla. Şeytanın bahşettiği tam yirmi dört parlak yıl vardır önünde. Ancak kötülüğün sağlayabileceği bir deha, bir yaratıcılıktır kazanmıştır. Sürenin sonunda en büyük eserini, ?Doktor Faustus?un Ağıdı? adlı senfonik kantantını tamamlar. Anlatıcı bu besteyi dinlerken hissettiklerini şu sözlerle ifade edecektir;

?Elli ölçü boyu süren tek bir sesin kıkırtısıyla başlayıp hızla yayılan koroyla orkestrayı kavrayan, ritmik yükselişler, kontra tırmanışlarla ürkünç bir tutti fortissimo noktasına yükselen, taşkın, alaycı bir cehennem oyununa dönüşen, feryatlardan, havlama seslerinin, gıcırdamaların, melemelerin, kükremelerin, ulumaların, kişnemelerin ürkünç bir biçimde birbirine karıştığı müstehzi ve muzaffer, cehennemî kahkaha tufanı karşısında aynı ürkek ve kaygılı çaresizliğe kapıldım. Aslına bakarsak, eserin bütünü içinde fevkalade öne çıkan bu bölümden, bu cehennemî gülme tutkusu kasırgasından ne kadar nefret etsem de, onu burada dile getirmekten kendimi alamadım; çünkü bu bağlamda, bu müziğin en derin gizemi, bestecisinin kimliğinin de gizemiydi ve onu, burada insanın yüreğini durduracak şekilde açıklamıştı…?

Doktor Faustus?ta pek çok çarpıcı meseleyi felsefi bir derinlikle ele alıyor Mann. Ancak müzik ve sanat hepsinin önünde. Alıntıdan anlaşılacağı gibi müzikle edebiyatı birleşmiş. ?Tristan? öyküsünde, Mann ?Tristan ve Isolde? operasını leitmotif olarak kullanırken, Wagner?in müziğini yazıyla icra etmeye soyunmuştu. Bu kez -yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı gibi- roman kahramanının hayali bestesini sözcüklerle icra eder, bir senfoninin ezgilerini tasvir ederken kendisi besteci konumuna yerleşiyor. Kitabın sonuna koyduğu ekte, müzik kuramlarıyla ilgili bazı bölümlerin Sch?nberg?in armoni kuramından aktarıldığını hatırlatmış. Bir başka ilginç not ise Adorno?dan. Bir ?Thomas Mann portresine doğru? makalesinde Doktor Faustus romanının sonuna itiraz ettiğini, Mann?ın bu itirazı ciddiye alarak o sahnede değişiklik yaptığını söylüyor.

Müziğin, müzik tarihinin, tekniklerin, çalgıların, bestecilerin, seslerin romana yayılması okuyucunun romanın içine çekilmesini, müziği Adrian Leverkühn?ün gözleriyle görmesini, müzikle onunla aynı duyarlıkla ilişki içine girmesini sağlamak için. Sanatın büyüklüğünü de hissediyoruz. Artık kahramana, yaratıcıya, dehaya, onun çektiği sıkıntıları dinlemeye ve acısına empati yapmaya hazırız. Müzikle ilgili olmayan tasvirlerin rolünü ihmal etmeyelim. Kırlar, kentler, evler, salonlar, giysileri, mimikleri, hal ve tavırlarıyla insanlar, giderek dönemin atmosferi Mann?ın titiz ve zarif tasvirleriyle canlanmış. Anlatı sembolleri, alegorileri, göndermeleri de barındırıyor. Özellikle şeytanla görüşme dölümünün Dostoyevski?nin Karamazof Kardeşleri?nden esinlenmiş.

Anlatıcının 1943-1945 arasında tamamladığı bu yaşam öyküsü -zamanların iç içe geçmesi nedeniyle- her iki dünya savaşına temas etmiş. Bu noktada Adrian?ın şeytanla yaptığı anlaşmanın aslında Almanya?nın , Alman toplumunun durumunu temsil ettiğini anlıyoruz. Ya da felaketin kaçınılmazlığını. Biraz da yakından bakıldığında, Mann?ın ifadeleri milliyetçiliğe sarılmış toplumların genel ruh halini yansıtıyor…

A.Ömer Türkeş
(http://kitap.radikal.com.tr/, 29.12.2013)

DOKTOR FAUSTUS
Thomas Mann
Çeviren: Zehra
Kurttekin
Can Yayınları
2013, 744 sayfa,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir