Kendi halinde yaşayan bir köy doktorunun hayatı, yüzünü tülle gizleyen esrarengiz bir kadının yasadışı kürtaj için kapısını çalmasıyla çığırından çıkar. Kadın evine girdikten bir saat sonra, doktor geçmişini bir kenara fırlatarak boşluğa atılmış; sonunda her şeyini yitireceği o çılgın koşuya başlamıştır, tıpkı bir amok gibi…

Amok, Malezya yerlilerinde görülen bir delilik hali… Buna yakalananlar, ileriye atılır ve nereye gittiğini bilmeden durmadan koşar, önüne çıkanı öldürür. Geldiğini görenler, tehlikeyi çevreye duyurmaya çalışarak bağırırlar: ?Amok! Amok!? Herkes kaçar.. Ama bir amok?un delice koşusu sonsuza dek, cezasız süremez.

Yordam Kitap, Avrupa?nın 20. yüzyılda yetiştirdiği en büyük yazarlardan Stefan Zweig?ın en önemli yapıtlarından oluşan seçkiyi okurlarına kıvançla sunuyor. Behçet Necatigil, Tahsin Yücel, Salâh Birsel, Hamdi Varoğlu, Ali Avni Öneş, Deniz Banoğlu gibi usta edebiyatçı çevirmenlerimizin yarattığı dil lezzetiyle…

Zweig bu… – Ömer Erdem
(22.03.2013, http://kitap.radikal.com.tr)
“Bir ozanın mikrofonda şiirini okurken değil, ancak yaratırken, yarattığı anda ozan olabileceği gibi tıpkı? Sanatçı yalnızca yarattığı sırada sanatçıdır, hırsız yalnız suç işlediği sırada hırsızdır.?
Eserlerini bütünlemiş yazarların tekrar tekrar ve farklı formatlarla basılmasından yanayım. Her yeni yayın, özel bir imkândır okur için. Bir bakıma yazarı ve kitapları bu yayımlar vasıtasıyla tekrar severiz. Üzerlerine düşünürüz. Okurluğumuz derinleşir. Yenilikle okuruz gelişmiş dikkatlerimizle. Öyle albenisiz basımlar, öyle itici sunumlarla karşılaşır ki okur bazen istese de o yazarın o kitabın bir türlü okuru olamaz. Buna çeviriyi de eklemeli elbette. Belki asıl çevirmendir bize o kitabı okutan. Sevdiren. Dünyamıza sokan. Kitaba daha bir bizi yaklaştıran. Çeviriler de yenilenmeli, yeni kuşak çevirmenler eklenmeli bir dile. Eski çeviriler yeniden basılmalı.

Şimdilerde Yordam Kitap böylesi bir güzelliğe imza attı. Stefan Zweig?ın hikâye ve bazı romanları yeni bir tasarım ve sunuma kavuştu. Amok, Usta İşi, Satranç Ustası ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Tahsin Yücel çevirisiyle, Korku Behçet Necatigil, Merhamet Deniz Banoğlu, Bir Kalbin Ölümü, Mürebbiye Salâh Birsel?in Türkçesiyle yayımlandı. Kapak ve iç tasarımını Savaş Çekiç?in üstlendiği kitaplar, büyük yazarlar kadar ölümsüz ve güzel kitaba da ilgi duyanların dikkatinden kaçmayacaktır. Üstelik tek bir yazarın birden fazla çevirmenin diliyle aktarılması bambaşka okuma imkanları getirir. Necatigil, Yücel ve Birsel gibi özel çevirmenlerin tasarrufları ile de buluşmanın gönencini yaşar yeni kuşak okur. Her daim okur olanlar.

Usta İşi?ni yıllar önce okumuş ve unutamamıştım. Sıradan bir insanın, bir yankesicinin, bu denli canlı ve çarpıcı anlatılışı günlerce aklımdan çıkmamıştı. Öykünün karmaşık olmayan kurgusu, tek bir zamansallık içinde akışı belki asıl çarpıcı benzetmeleri ve anlatının psikolojisini okura aktarmadaki inanılmaz başarısı beni yeniden ve ilkin Usta İşi ile buluşturdu bu serinin içinde. Yer yer, Tahsin Yücel?in yıllar içinde kanıksadığım uçarı Türkçe kelime kullanma tercihi bile hoş geldi. Hatta içten içe sevdim bu tutumu. Değil mi ki çevirmen salt bir aktarıcı değil aynı zamanda kendi rengini de yansıtıcıdır edebi metine, devini, tin bilimci, ivecen gibi yerindeliğinden emin olamadığım kelimelerle karşılaştığıma şaşırmadım bu yüzden.

?Bilgece bir içgüdü en akla yakın şeyi yapmaya zorladı beni, yani hiçbir şey yapmamaya? cümlesiyle bizi kendisine duyuran anlatıcı, tersinden bir işleyişle olabilecek en hızlı akışın içine çeker yavaşça okuru. Hayat bizim duygularımızdan ayrı olarak başka ilişkiler ağı içinde durmaksızın döner. Sıradan bir insanı takibe aldığımızda onun arkasından aklı zorlayan heyecan dolu hikayeler çıkar. Stefan Zweig öylesine usta işi bir akışla işler ki hikâyeyi, bir süre sonra okur olmaktan çıkar öznelerden birisine dönüşürsünüz. Özneci bir yazardır Zweig. Psikoloji kullanmadaki başarısı sanki en çok buradan gelir. Gözlemcidir. Gözlediğini tahlil edip hızla soyutlar. Yankesiciyi tasvir ederken kurduğu ?kuşku duyduğu bir insanı terzi makasları gibi çarçabuk, tepeden tırnağa süzüvermesi, sonra da yüzünü, polisçe aranan suçlunun yüzüyle karşılaştırıp bir karara varması gerekir? cümlesi pek âlâ yazarı da karşılar. Yankesicinin ustalığı yazarın ustalığına hikâyenin güce okurun enerjisine dönüşür.

Ayrıca eğlendirici ve mizah yönü güçlü bir yazardır o. Onca karamsar bir dünya içinde çizgileri dokunur insana. Hikâyede geçen vitrin seyreden kadınları anlatırken kullandığı cümlelere bakalım; ?Hele kadınlar bu dört elli hayvanların haykırışlarından, sıçrayışlarından çok hoşlanıyorlardı. Efendilerinin, beylerinin, erkekliğin bir karikatürünü, bir gülünç öyküsünü görüyorlardı bu devinilerde??

Sonra birden fark ettim ki ne zaman bir Zweig metni okumaya başlasam elim kurşun kaleme gidiyor. Seve seve altını çizmek istiyorum bazı cümlelerin. Hem böylelikle kitaplar daha bir benim oluyor sanki. ?Bir ozanın mikrofonda şiirini okurken değil, ancak yaratırken, yarattığı anda ozan olabileceği gibi tıpkı? Sanatçı yalnızca yarattığı sırada sanatçıdır, hırsız yalnız suç işlediği sırada hırsızdır.?

Ya siz ne yapardınız. Bu usta işi öyküyü okurken.
Döne çize okumaz mıydınız?
Zweig bu.

Kitabın Künyesi
Amok – Usta İşi
Öyküler
Stefan ZWEIG
Çeviri: Tahsin YÜCEL
Yordam Kitap
1. Baskı, Şubat 2013, İstanbul
Sayfa Sayısı : 158

1 Comment

  1. D İ K K A T!
    AMOK HALİNDEYİZ

    “AMOK : Malezya yerlilerinde görülen bir delilik hali? Buna yakalananlar, ileriye atılır ve nereye gittiğini bilmeden durmadan koşar, önüne çıkanı öldürür. Geldiğini görenler, tehlikeyi çevreye duyurmaya çalışarak bağırırlar: ?Amok! Amok!? Herkes kaçar.. Ama bir amok?un delice koşusu sonsuza dek, cezasız süremez”miş…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Shakespeare İncelemeleri – Bertolt Brecht

Next Story

SÖYLEŞİ / Anadolu Öyküleri Yazarı Doğan Soydan – Ayşe Kaygusuz

Latest from Öykü Kitapları

Trevor’ın çok şey anlatan son öyküleri

William Trevor’ın geçen günlerde yayımlanan ‘Son Öyküler’ kitabı Yağmurdan Sonra’da olduğu gibi yalnız insanların umutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını, terk edilmiş kadınların deneyimlerini, kendini dışlanmış hisseden

Boş Kentin Masalı – Ergün Doğan

Bu hikâye aslında bir kentin var oluş ve yok oluş hikâyesidir. O nedenle bu hikâyeyi kadınıyla çocuğuyla, otuyla böceğiyle ve kurduyla kuşuyla bütün bir

Önce Ekmek – Orhan Kemal

Orhan Kemal´in 1968 yılında yazdığı ve 1969 yılında hem Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü hem de Sait Faik Hikaye Armağanı kazanan kitabı Önce Ekmek,

Uyku – Orhan Kemal

Türkiye edebiyatının en özgün ve gerçekçi yazarlarından Orhan Kemal, yazdığı roman, oyun ve öykülerin hepsinde yoksul, hayatla mücadele etmek zorunda olan ama umudunu, yaşama
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ