Site icon insanokur

“Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim” Pablo Neruda

Neruda, dizeleriyle halkları özgürlüğe davet ederken, tıpkı pek sevdiği dostu Nâzım gibi aşkı devrimle bütünleştirdi. “Buğdayın Türküsü”nde bağımsızlığı, hürriyeti vurgularken, “Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı”yla da aşkın büyülü rüzgarını estirdi. 23 Eylül 1973’te sonsuzluğa adını yazdıran Neruda’nın şiirleri nesilden nesile aktarılmaya, dilden dile dolanmaya devam ediyor.

Pablo Neruda, yaşamı boyunca zorbalara karşı işçi sınıfının, ezilenlerin yanında yer aldı. Faşistlerin alçaklıklarını gözler önüne serince dizeleri ürküttü beyleri. Şiirleri kitleleri cesaretlendirdi, umutsuz insanların yüreğine beklenen güzel günler için umut tohumları ekti. “Belki de şairin yükümlülükleri tarihin her döneminde aynıdır. Şiir sokaklara taşmak, çarpışma üstüne çarpışmada yerini almak için saygı gördü. İsyancı diye anıldığında, şairin gözü korkutulamadı. Evet, şiir isyandır. Şair yıkıcı diye çağrılsa bile alınmaz.” diyerek onurlu bir şairin duruşunu vurguladı. 23 Eylül 1973’te sonsuzluğa adını yazdıran Neruda’nın şiirleri nesilden nesile aktarılmaya, dilden dile dolanmaya devam ediyor.

12 Temmuz 1904 yılında dünyaya gelen Pablo Neruda, 15 yaşında şiir yazmaya başladı. Üniversitede çeşitli öğrenci dergilerinde çalıştı. 1927’den sonra Güneydoğu Asya ülkelerinde diplomatik görevler üstlendi. Bölgede toplumsal sorunların baş gösterdiği bu dönemde “Yeryüzünde Konaklama” adlı şiir kitabını yayınladı. 1936 yılında faşizm karanlık elini İspanya topraklarına uzattığında İspanya iç savaşına tanık oldu. Franco’ya bağlı Fas’taki askeri birlikler 17 Temmuz 1936’da İspanya’yı içine alacak bir silahlı ayaklanma başlattı. Emperyalist güçler ve İspanyol burjuvazisi faşizmin ilerleyişine destek oldular. Üç yıl boyunca süren savaştan geriye yarım milyon ölü, bir milyon sürgün, yıkılmış bir ülke ve hüzün kaldı.

Neruda iç savaş patladığında Franco’ya karşı çıktığı için diplomatik görevinden alındı. İspanya iç savaşında yaşananlar ve şair dostu Federico Garcia Lorca’nın faşistler tarafından katledilişi yolunu seçmesine zemin hazırladı. İspanya ve Fransa’da Cumhuriyetçi harekete katıldı. Bu dönemde faşistlerin katliamlarını “Gel de gör / Caddeler kan revan / Gel de gör / Caddeler kan revan” diye haykırdığı “Kalbimdeki İspanya” kitabında anlattı. Meksika’daki konsolosluk görevi sırasında, dizelerinde Güney Amerika kıtasını, doğayı, insanları ve tarihi anlattığı “Şili İçin Büyük Şarkı” adlı şiir kitabını yazdı. 1945’te Şili Komünist Partisi’ne girerek senatör oldu. 1948’de devlet düşmanı ilan edildiğinde, bir süre kendi ülkesinde gizlenmek zorunda kaldı. Batı Avrupa’da, Sovyetler Birliği’nde ve Çin’de yaşadı. Bu süre boyunca Şili halkını anlattığı “Şili İçin Büyük Şarkı” adlı kitabı üzerine çalışarak, genişlettiği çalışmasını 1950’de “Evrensel Şarkı” adıyla yayınladı. “Zenginlere büyük evler / Yoksullara sefil baraka / Ayrıcalık büyük hırsıza / Hapis bir ekmek çalana.” diyerek o eşsiz şarkısını söyledi. Amerika kıtasının tarihini, işçilerin yaşamını, emperyalistlerin Güney Amerika ülkeleriyle olan ilişkilerini, ezilenleri, halkların çektiği acıları anlattı.

1952 yılında Şili’ye döndüğünde Komünist Parti içinde aktif rol aldı. 1970 yılında Şili’de sosyalist ve komünist partileri kapsayan Halk Cephesi seçimleri kazandı ve Salvador Allende devlet başkanı oldu. Halk Birliği iktidarı sanayide devletleştirmelere, kırsal kesimde toprak reformuna ve bankaları kamulaştırmaya hız verince, yerli ve yabancı burjuvazi Halk Birliği’nden kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Sıra bakır madenlerine geldiğinde ABD’nin de kârlı bir yatırım alanına el uzatılmış oldu ve çanlar çalmaya başladı. 11 Eylül 1973’te yerli ve yabancı sermayenin desteğiyle General Pinochet başa getirildi. Pinochet cuntası, başkan Allende’nin çarpışarak öldüğü Başkanlık Sarayı’ndan başlayarak devrimciler cephesine doğru vahşice bir saldırıya önderlik etti. Victor Jara gibi işçi sınıfı şairlerinin de aralarında bulunduğu 35 bin kişi katledildi. Katliamdan yalnızca 12 gün sonra, Neruda kaldığı hastanede yaşama veda etti. Ölümü resmi kayıtlara prostat kanseri olarak geçti.

Neruda’nın adını ilk duyuran eserini, “Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı”yı okuyorum yeniden. Daha 1960’larda Buenos Aires’te milyonuncu baskıya ulaşan bu ufacık kitap, Neruda’nın kendi büyük şarkısının temellerini atmak için çırpındığı yıllarda yazdığı dizelerden oluşuyor. Sevgiliye “Güneşten bir salkım düşer karanlık giysine. / Gecenin büyük kökleri / fışkırır birdenbire ruhundan / ve sende gizli ne varsa döner dışarı, / bir soluk, bir mavi halk / yepyeni doğar senden ve beslenir böylece.” (s.9) veya “Müziğimin ağına tutuldun, canım benim, / müziğimin ağları geniş gökyüzü kadar. / Ruhum yas-gözlerinin kıyısında doğmuştur. / Ve düşlerin ülkesi yas-gözlerinde başlar.” (s.67) derken bile tüm insanlığa ait olmaktan gurur duyan onurlu bir devrimciyi hatırlatıyor.

Yaşamı boyunca kavganın hep tam ortasında, işçilerle omuz omuza, karanlığa karşı direnen, şiirin mücadele ve umut olduğunu yineleyen Neruda’nın gidişinin üzerinden 41 yıl geçmiş. Tabiattan duyduğu heyecanı toplayıp dizelerinde, halka ait bir somun ekmek üretti şiirlerinde. Halkları özgürlüğe davet ederken, tıpkı pek sevdiği dostu Nazım gibi aşkı devrimle bütünleştirdi. “Buğdayın Türküsü” nde “Buğday nasıl filizini sürer de, çıkarsa toprağın üstüne / Güzelim kırmızı elleriyle sessizliği burgu gibi deler de… / Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde…” derken nasıl anlattıysa bağımsızlığı, hürriyeti, “Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. / Şöyle diyebilirim: ‘Gece yıldızlarla dolu / ve yıldızlar, masmavi, titreşiyor uzakta.’ / Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgârı. / Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. / Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.” (s.81) dizeleriyle de aşkın büyülü rüzgarını estirdi.

Öznur Özkaya
(http://ilerihaber.org/, 23-09-2014)

Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı, Pablo Neruda, Çeviri: Sait Maden, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Eylül 2014, 112 sayfa

Exit mobile version