Elif Şafak, 300 bin kopya satan Aşk adlı romanından 1,2 milyon lira kazanç sağladı. Tasavvufî aşkı konu eden kitabın satışları, yoğun bir tanıtım kampanyasının yanında çeşitli pazarlama hamleleri ile desteklenmişti.
Kitabın Türkçe çevirisi Doğan Kitap tarafından basıldı ve büyük bir tanıtım kampanyası ile piyasaya sunuldu. Tanıtım için hazırlanan fotoğrafta Şafak elinde kitabı ile teatral bir poz verdi. Söylediğine göre Şafak böyle bir poz vermekten pek memnun kalmamıştı ama öyle gerekmişti? Bu açıklama, pek az genç edebiyatçıya tanınan ilgiye mazhar olan ama devamlı olarak isteksiz ve sıkılgan bakışlar atan Şafak?ın bu tavırlarının da bir imaj faaliyetin parçası olduğunu düşündürüyor.

Uzlaşma ?gri?si
Raflarda son derece dikkat çekecek bir pembe tonu ile tasarlanan kapak, yaklaşık yüz bin satışın ardından çeşitlendirildi. Milliyet gazetesinin haberine göre, “erkeklerin pembe kitap bizi bozar demesi üzerine” kapağın gri versiyonu hazırlandı. Bu fikir, AKP’nin düzenlediği Kütüphane Söyleşileri’ne katılan bir erkek okurun “Pembe kapaklı bir kitapla ortalıkta dolaşamıyorum” demesi üzerine ortaya çıktı.
Şafak, pembeye yönelik bu tutumun maço olduğunu kabul etse de, gri renk seçeneğini ?Sadece eleştirerek değiştiremeyiz. Bence insan ilişkileri büyük oranda uzlaşmaya dayalıdır. Sonuçta biz pembe kapağımızdan vazgeçmiyoruz, Aşk romanı pembe kapaklı basılmaya devam ediyor. Ama pembeden bu kadar rahatsız olanlar için bir alternatif üretiyoruz. Okurun taleplerini dinliyor, önemsiyor ve bir seçenek sunuyoruz? sözleriyle savundu.

First Lady?nin favorisi
Tüm medya gruplarının gazetelerinde, dergilerinde ve televizyon kanallarında Aşk için tanıtımlar hazırlanırken, birçok yazar da kitabı köşelerine taşıdı, övgüler yağdırdı. Son olarak da, Aşk?ın Çankaya Köşkü’nün favori kitabı olduğu haberleri basında yer aldı. Aşk’ı önce First Lady, daha sonra Cumhurbaşkanı Gül okumuştu; kitap şimdi kızları Kübra’nın elindeydi. Köşkteki bireyler cimrilik edip tek kopyadan mı okudu, yoksa her biri birer kopya edinerek tiraja katkıda bulundular mı bu bilinmiyor.
Kaynak: http://haber.sol.org.tr/medya/ilahi-ask-ile-para-basti-haberi-17615

Piyasanın Maneviyatı, Maneviyatın Piyasası… – Gonca Eren
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/gonca-eren/piyasanin-maneviyati-maneviyatin-piyasasi-20248
?Bugün, tıpkı modernite öncesinde olduğu gibi, maneviyata ilgide patlama yaşanıyor. Tüm dünyada giderek daha fazla sayıda insan, hızlı ve meşgul yaşamlarında ruhaniyete yer açmaya çalışıyor. Ne var ki ruhaniyet yeni bir ?hobi? değil. Hayatımızda ve kişiliğimizde temel değişiklikler yapmadan vakıf olabileceğimiz birşey değil.?
Eğer üzerinde yazdığı gibi gerçekten çok sattı ise ve satıldığı kadar okundu ise bu satırlar size tanıdık gelmiştir. Çok satan kitaplara kitaplığınızda yer yoksa bile yukarıdaki satırlarda özetlenen fikir; gazete köşelerinde, radyoda ya da televizyonda bir söyleşide mutlaka kulağınıza gelmiştir.
Elif Şafak?ın Aşk?ından bahsediyorum. Her ne kadar kendisi kitabın başında aşkın herhangi bir sıfata ihtiyacı yoktur dese de, ben sıfatlara ihtiyaç duyuyorum. Burada bahsi geçen aşk, Elif Şafak?ın Aşk?ı…
Elif Şafak?ın yazar olduğu kadar güzel olması, bir kadının nasıl olup da bu kadar satan bir kitap yazdığı, bu işte bir bit yeniği olduğu söylentilerine girmeyeceğim. Kadın olduğum için bu meselenin başka hassasiyetleri beraberinde getirdiğini bilerek…
Herhangi bir kadın veya erkek yazarın kitabının neden çok sattığını tartışmak ise başka bir mevzu. Bu başlıkta geçtiğimiz haftalarda Nihat Behram?ın Elif Şafak ve dost meclisi (bu ifade Şafak?ın kitabının teşekkür kısmında geçiyor) ile ilgili yazdıkları son derece doyurucu yanıtlar veriyor. Hele bir de piyasa mekanizmalarının, cemaat gücünün son derece etkili bir parametre olduğu bu başlıkta fazla söze gerek kalmıyor.
Aslına bakarsanız çok satıp satmamasından bağımsız olarak Aşk?ın bir misyonu yerine getirdiğini düşünüyorum. En azından çok sattığı ve de beraberinde çok okunduğu yaygın olarak kabul ediliyor.
Aşk?ın pembeliğinin, sonrasında karartılmasının sembolik bir anlamı var. Bu anlam kitabın etrafında dolaştığı iki temadan bir tanesinden kaynaklanıyor. Nedir bu temalar peki? Aşk ve maneviyat. Ya da daha doğru bir ifadeyle aşk ve dini inanç… Kitabı iki bölüme ayırarak okursanız ve bu bölümlendirmeyi atlaya atlaya yaparsanız, bir taraftan bir beyaz dizi, diğer taraftan dini bir masal çıkıyor. Bir ara yorum; beyaz dizinin kahramanları olan Aziz ile Ella ne kadar gerçek ise, dini masalın kahramanları Rumi ve Şems de o kadar gerçek. Bir önemi var mı? İnsanlarımızın tv dizilerinde ve bilgisayar oyunlarında yaşamaya başladığı bir dünyada çok tartışılır…
Sembollerden bahsediyorduk. Aşk hikayeleri okumak dendiğinde akla kadınlar geliyor, kadınlar sözkonusu olduğunda da nedense pembe renk! Erkekler de bu hikayelere çaktırmadan merak duyabileceklerinden ama renk biraz ağır kaçacağından sembolik renk değiştiriliyor, kitap, siyah ile daha ?ciddi? bir görünüme büründürülüyor.
Peki ya niyet? Niyet ise ikinci tema da saklı. Aslında haksızlık etmeyelim, ortada saklı bişey yok. Elif Şafak yukarıda alıntıladığımız satırların çeşitli versiyonlarını her fırsatta yineliyor. En yakın yineleme TÜYAP Kitap Fuarı?nda karşımıza çıkıyor. Kitabına neden bu kadar çok ilgi olduğu sorusuna ?Türkiye?de ve tüm dünyada maneviyata giderek artan ilgi? şeklinde cevap veriyor.
Bu elbette Şafak?ın icadı değil. Dini, savaşların, yoksulluğun, sömürünün panzehiri olarak sunmak, dinler tarihi kadar eski. Bugün ise sosyalizm bitti teranelerinin artık bir işe yaramadığı, sunulan her yeni alternatifin hızla sönümlendiği koşullarda, tekrar ?maneviyata yöneliş? masalı anlatılıyor.
Örgütsüzlüğün ve umutsuzluğun dibe çektiği insanlığa ?alın size kimlik? denerek dinsel bir yaşam öneriliyor. Hem de hiç acıtmadan, hem de aşkla yoğurarak!

Tuğrul İnançer, Elif Şafak?ın yeni kitabı ?Aşk? için şu anekdotlara dikkat çekti:
1. Roman 1243 senesinin Bağdat’ında geçiyor. O dönemde Mevlevilik?te aşçı dede’lik kurumu henüz oluşmamıştır. Dolayısıyla aşçı dede’nin dervişleri dövdüğü bahsi kitabın kurgu oluşuna bağlıyorum.

2. Bir dergahta eğer o yola zarar vermiş bir hain dergahtan çıkarılacaksa bu dergahın ana kapısından değil arka kapısında atılmak suretiyle gerçekleşir. Bu işi ‘asadar’ yapar. Bir dervişin dergâhtan kovulması da Elif Şafak?ın yazdığının aksine şöyle gerçekleşir: Her dergâhın bir kullanılmayan kapısı vardır, dergâhın arkasında. yola zarar verdiği için dövülen ama yine uslanmayan kişi, bu kapıdan çıkarılır. bu kapıya da Mevlevîlikte “küstah kapısı” denir.

3. Dervişlerin hıyar, patlıcan, domates soyduğu bölüm ise daha ilginç. Çünkü domates ve patlıcan Amerika’nın keşfinden sonra zuhur etmiş faydalı yiyeceklerdir. 1243’te domates olmaz. zaten domates bu topraklara geldiğinde de adı domates değil frenk patlıcanı diye geçer.

4. Mevlevi dervişleri bir postun üzerinde ?mırmır der? demiştir ki bence en feci gaf budur. Mevleviler kedi değildir Elif hanım. ?mırmır? değil, ?Allah? derler. Ayrıca, zikir çekilmez, zikir yapılır.

5. husus: Dervişlerin işi kolay ya biz salikler ne olacağız demiş. Ben oturduğum sandalyeden düşüyordum neredeyse. Derviş kim, salik kim Elif hanım? Derviş isen seyr-ı sülukun olur yani salik olursun. bir husus.

6. Mevlevîlik?te kimseye zatî hatasından dolayı asla dayak atılmaz. sadece yola zarar verse, Asadar denen kişi ve onun seçtikleri bu işi yapar. Her şeyde olduğu gibi bunun da adabı vardır, sopa kalınlığı serçe parmağı geçmeyecek, dirsek göğüs kafesine mutlaka yapışık olacak, sopa yaş olacak. Dirseğinizi kaburgalarınıza yapıştırıp sopa sallamaya çalışırsanız, Elif hanım’ın tabiriyle feci bir dayak olmayacağını anlarsınız.
(Kaynak- ekşi sözlük/ Lika ve Gayda rumuzu)
Odatv.com ?dan alıntı yapılmıştır.

7 Comments

  1. mrb bence sonuçta yazılan bir roman ve Elif ŞAFAK 1240’lı yıllarda mutlaka orda degildi ve o insanlarla röportaj yapıp yazmamıştır bu kitabı domates patlıcan var yada yok ne önemi var edilir yada çekilir benim açımdan iyi bir okur olarak fark yok kitap çok şahane olmuş okudugum sürece elımden bırakmak istemedim ki kitaba ayıracak vaktim olmadığı halde okur memnun yazar memnun siz eleştiri yapmak için okumuş olabilirsiniz onu da saygıyla karşılamak gerek herkes kendi düşüncesini soylemeli diye düşünüyorum.

  2. Başarılı ve düzgün bir eleştiri. Eleştirmenler bir kitabı eleştirecekse, aman efendim yazar yazmış okur beğenmiş bize ne , diyemezler. Toplumların eleştirmenlere ihtiyaçları vardır. Tüm alanlarda ; siyaset,şiir,tarih,roman,hikaye… Bir toplum maneviyata Aşk romanıyla yöneliyorsa (ki çevremde gördüğüm bu) bu mekanizmanın sorgulanması ve daha çok eleştirilmesi tarafındayım! Saygılar..

  3. Yaa mühim olan kitapta ki hatalar mı verilmek istenen mesaj mı? Kitabi okuyan eleştirmenler sadece hata bulmakla mı meşgul? Başkasını sorgulamak yerine kişi önce kendini sorgulamalı…

  4. Bence kitabın içeriğinin çevresinde dolanıp teknoloji ve yüzeysellikle kuşatıldığımız bu çağda, emek, gayret, yetenek ve ustalıkla araştırılmış bir romana yapılan yüzeysel bir eleştiri …

  5. Bence son derece oturaklı bir eleştiri yazısı olmuş özellikle Tuğrul Beyi kutlarım. Bence eleştiri yapacak insanın bu kadar bilgili olması ve bu insanın bizim insanımız olması beni gururlandırdı. İnsanın kitap hakkındaki eleştirileri, yanlışları ve doğruları öğrendikten sonra okuması son derece keyif verici…

  6. İnsanlar okudukça öğreniyor, okunan yanlışlar da “doğru” diye öğreniliyor. Bir araştırmacı değilseniz farkı yakalamanız mümkün olamaz. Yanlışlıklara göz önünde tepki olmalı diye düşünüyorum. Çünkü toplumumuzda çektiğimiz sıkıntıların çoğunluğu ya cahillikten ya da yanlış bilmekten ileri geliyor. Olumsuz eleştirilerin tamamına katılıyorum. Hatta hepsi bu kadar da değil. Özetle; roman bu yanlışlıklara rağmen harika gerçekten, fakat bir kaynak olarak kullanılması hiç doğru olmaz diyor, yazarı başarısından ötürü kutluyorum.

  7. Doğrusu aşk üzerinde yazmak kolay değil,kişin önce aşkı olması gerek.Şimdiki insanlarımız kolay para kazanmak için aşkı bile alet etmişlerdir.Ben şahsen Tuğrul bey kadar ilim sahibi bir insan değilim,hakikikaten Tuğrul beyin de belirttiği gibi aşk kitapları okunarak olunmaz ancak yaşanılırsa,aşkı nisbetinde insanlarda nasibdar olur.Tuğrul beyin dikkat çekmek istediği nokta okadar önemli ki,iyi araştırılıp,düşünülüp bilinmesi gereken noktalar.Aksi taktirde aşk insanlarınıda yanlış tanımış oluruz.Bu gibi tehkikleri kuvvetli türk insanına ihtayıcımız var efendim….

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Sonsuz Çığlık: ?Gerçek Yürüyor, Onu Hiçbir Şey Durduramaz? (*) – Nejdet Evren

Next Story

Kayıp Sembol – Dan Brown “Kötü bir yazardan iyi bir pazarlama”

Latest from Beğenmediklerimiz

Bir Soru – Zafer Köse

Polisiye, tarihsel, inceleme, deneme… Hangi türde olduğu önemli değil; her kitabın temelde iki işlevi oluyor: 1- Sizi alıp başka dünyalara götürmek, eğlendirip geri getirmek

Zararlı Kitaplar – Zafer Köse

ÖRNEĞİN, BİR ÖNGÖRÜ Temmuz 2015’in bu son günlerinde birçok kişinin “olamaz” diyeceği bazı gelişmeler, kısa süre sonra çoğu kişinin tahmini haline gelebilir. Örneğin, AKP,

?Bestseller? olayım derken? – Elif Kutlu

Popüler kitapların yazılması kadar okunması da kolaydır. Şöyle bir çırpıda zaten incelikle oluşturulmamış konuya hâkim olunur, ?Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?? sorusuna ithafen ?Kitap okurum.?
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ