atların_kardeşliği Ali Rıza Kars’ın romanı Atların Kardeşliği, Sanat Yapım Yayıncılık’tan 2014’te çıktı, 220 sayfa.
Daha önce şiir kitaplarıyla (Hayalin Gözümde Kızıl Gül Oldu, Işıkla Öpüşürdü, Kendi Pınarından Akardı Gülmelerin, Düş ve Sokak, Yüksek Debili Aşklar, Gitme Zamanı) tanıdığımız Ali Rıza Kars, bu kez bir romanla çıktı okuyucunun karşısına.

Ataerkil bir toplumda söz söyleme, karar verme yetkisi erkektedir. Kadınların kendi geleceği için plan yapması sadece düşlerdedir. Nasıl ki hayvanlar alınıp satılabiliyorsa bazen başlık parası adı altında, bazen süt hakkı adı altında genç kızlar da satılabilir.

“Atlarla kardeşiz biz, bilmezden gelse de insanlar
Başımızı başlıkla, düşümüzü işlikle bağlarlar
Kimse çekmez başlıktan atlar ve kızlar kadar

Biz kızlar biliriz farkımızı atlardan
Atlarınki müşteridir, bizimkisi dünürcü
Farkımız alanın parası kadar

Ne atlara sorulur ne de bize, söyleyin büyüklerim
Söyleyin ey bilmediklerini bilenler
Alıcının adı değişmese bizim atlardan farkımız ne” (s. 200)

Kırsal kesimde yaşayan yoksul köylülerin doğa ve hayvanlarla iç içeliğini doğal ve yalın bir dille anlatıyor Ali Rıza Kars. Şair olmanın verdiği avantaj yansıyor anlatıma ve akıcılık ortaya çıkıyor. Yerel deyimler, atasözleri sık sık karşımıza çıkıyor:
“… elin iğnesine bile güç yetmez.” (s.93)
“Fukara kesesine benzeyen ağzını açtı.”(s.52)
“Dilinizle doluyu tarlaya çağırmayın.) (s.53)
“Şimdi testinin öbür kulpundan tutturmasını bilirim ben.” (s.58)
“… bunelek tutmuş dana gibi dolanıyor.” (s.60)
“…adam sevindirik oldu.” (s.60)
“Şunun acelesine bak! Sanki bizim çengelde kokmuş etimiz var!” (s.65)
“Askerden gelenin burnu bulut çizer.” (s.87)
“Yiğit yarasından belli olur.” (s.76)
“Yavuz itin yarası eksik olmaz.” (s.76)

Yine şairliği avantajlı anlatımı benzetmelerde çıkıyor karşımıza:
“…İntikam duyguları; içine yeni tezek atılmış soba gibi odadakileri ısıtıyor, kızdırıyor ve yakıp tutuşturuyordu.” (s.125)
“Aç it, şurada iki laf edeceğine hancı tavuğu gibi yolcu boku gözlüyor.” (s.83)
“Açlık, ani bir indirme yapan hava komandoları gibi bedenini ve ruhunu işgal etmişti.” (s.60)

Kişileştirmeler ve benzetmeler masalsı Kars’ta. Cansız varlıklar, insan dışı varlıklar da insan gibi düşünebilir, konuşabilir, yorum yapabilir burada:
“Mart ayı, nöbetini devretmeye hazırlanan asker gibi gözleriyle etrafı kolaçan ederken, kulağıyla da nöbeti devralacak Nisan’ın ayak seslerini dinliyordu. Acelesi yoktu Nisan’ın.” (s.77)
“Her ne kadar insanlar kendisine yabancı bir dille konuşsalar da onları anlamaya çalışıyordu. İnsan seslerinin ısısını, tonunu, ahengini kavrayabiliyor, insan kokularının dilini biliyordu Bıçkın. İnsanların yürüyüşlerinin, bakışlarının, adım atışlarının dilini biliyordu. Zaman zaman da insanları anlamaya boş veriyor, insanların anlaşılamaz ve anlaşamaz yaratıklar olduğu duygusu ağır basıyor, en iyisinin onlara mesafeli durmak olduğunu düşünüyordu.” (s.137)

1950’lerin 60’ların Ortaanadolu’sunda bir köyde geçiyor romandaki olaylar.
Gülcekayın köyünden Saffet Ağa, bir kış günü yolunu kaybeder. Onu aramaya çıkan köylüler, Saffet Ağa’yı donmak üzere iken Evatı’nın yardımıyla bulurlar. Saffet Ağa’nın ağalığı sözün gelişi bir ağalıktır. Silkelesen üzerinden beş on lira ancak dökülür. Yine de köylüye göre durumu orta hallidir. En azından aç açık değildir. Oğlu Alişan eşekten düşüp kafası yarıldığında onu doktora götürecek hazırda bir parası bile yoktur.

“Aliş’imin durumu iyi değil, hemen bir doktora götürün, hiç geciktirmeyin,” dedi.
Saffet Ağa, Hatice Ebeye bir mahkumun gardiyana bakışı gibi çaresiz bir öfkeyle baktı. (s.46)
Alişan, ilkokul beşinci sınıf öğrencisidir. Bıraksalar, atlarla yatıp kalkacak kadar atlara düşkündür. Atlarla konuşmakta, onların dilini anlamaktadır. Atlar da onu anlamaktadır sanki.
Başkalarını çekemeyen, kendini beğenmiş bir köylü olan Ahmet her fırsatta kendi atı Yağız’ı övmekte, onun üstüne at olmadığını söyletmedir. Yağız da sahibinin karakterini almıştır sanki. O da sinsi ve haindir. Ahmet’in hileciliği sayesinde Yağız, kazığa bağlı Kıraygır’a saldırmış ve onu öldürmüştür. Bu durum Alişan’ı ve diğer köylüleri çok üzmüştür.
Ahmet, Yağız’ı bu kez de bağlı duran Evatı’nın üstüne salar. Bunu gören Alişan Evatı’nın yavrusu olan Bıçkın’ı Yağız’ın karşısına çıkartır. Bıçkın, Yağız’ı yener.
Alişan ağırbaşlı, sevilen bir çocuktur. Onun okuyacağına, büyük adam olacağına inanmaktadır köylüler. Reyhan da okuyacak, kendini kurtaracatır. Alişan’la Reyhan köye dışarıdan gelip yerleşmiş Deli Nebi’nin defterini okurlar. Deli Nebi, köylülerin durumları üzerine yorum yapmaktadır.
Romanda aşkın, sevginin, emeğin, yoksulluğu omuz emeği ile alt etmenin, dürüstlüğün simgesi Yeldirme Muharrem’in yaşantısına tanık oluyoruz.
“Muharrem her zaman iş bulmak ve çalışmak istiyordu. At koşup muhannete muhtaç olmadan yaşamak, fakirlere yoğurt, süt, un ve saman verebilecek hale gelmek emeksiz olamazdı.” (s.96)
Yeldirme Muharrem bir kör kurşunun hedefi olur.
Yoksulluktan kurtulmanın bir yolu da göçtür. Halil Usta, Ankara’ya kapıcı gitmiş ama aklı köydedir.
Yaz geçer. Alişan Yozgat’a, Reyhan Sinop’a okumak için giderler. Evden ayrılan çocukların geride bıraktıkları köylerine özlemleri bitip tükenmeyecektir. “kendini kurtarma” düşüncesi tek avuntu olacaktır. Ara tatilde köye dönen çocukları sürpriz beklemektedir.
Atların Kardeşliği, gözlem ürünü olduğu kadar şiirsel yönü ağır basan bir roman.Sıradan insanların basit, gündelik yaşantıları, gelenekleri, hayalleri, yaşama bağlılıkları abartılmadan, lafı dolandırıp eğip bükmeden anlatılıyor. Romanda belli başlı bir gerilim yok. Ancak hep bir merak öğesi yaratılmakta, bu da romanın bir çırpıda okunmasını sağlamaktadır.
Yozgat, Sorgun, Bağırgan özelinde Ortaanadolu kırsalındaki yoksul köylülerin yaşantısıdır dile getirilen.
Atların Kardeşliği, günümüzde yaygın olarak ortalığı saran bireyin iç dünyasına yönelik romanlardan farklı olarak okumaya değer.

Ali Rıza Kars,
Atların Kardeşliği, roman,
Sanat Yapım Yayıncılık, 2014,
220 sayfa.

Previous Story

Dil sadece insana özgü müdür?

Next Story

İstanbul Yağmalanırken – Zafer Köse

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ