Avrupa Ülkeleri Yaratıcısı Olmadığı Değerlerin, Yok Edicisi de Olamaz – Bedriye Korkankorkmaz

?Bırak bizi git, ey mağrur kişi,
Biz vahşi, kanunsuz adamlarız.
Ne işkence gelir elimizden
Ne kimseyi cezalandırırız? (Puşkin. s.33)

İnsan ruhuna dair kafamızda çöreklenen tüm bilmezleri bilinir yapan; yalnız Rusya edebiyatının değil; dünya edebiyatının da ahlak ve siyaset yazarı hiç tereddütsüz Dostoyevski?dir. Erkek egemen bir dünya anlayışı içerisinde kadının her koşulda sistem tarafından sömürüldüğüne şahit olan yazar; eserlerindeki kadın karakterinin onur ve haysiyetini erkek karakterine karşı korumuş, kollamış ve onore etmiştir kadını.
Dostoyevski eserlerinde iyilik ile kötülüğü; saflık ile kurnazlığı; ?güzel insan? ile ?kötü insan? karakterlerini karşı karşıya getirerek belki de hepimizin kendine sorduğu şu soruya yanıt vermek istemiştir: ?Güçlünün güçsüzü ezdiği hayatta her şeye rağmen iyi insan olmak ve hayatı boyunca iyi insan olarak kalmak mümkün müdür? Yazar, Puşkin üzerine yaptığı konuşmasında sanata ve sanatçıya bakışı hakkında ciddi ipuçları veriyor, okura.
Konuşmasında gerek Rus, gerekse Avrupalı sanatçıların insan olma niteliklerine sahip olmalarının yazar için ne denli önemli olduğu açıkça anlaşılıyor. Sanatçı her şeyden önce insan; sonra sanatçı olmalıdır. İnsan olmayı öncelikleri arasına alan bir sanatçının; ülkesini, halkının yaşam gerçeğini, yaşamı algılayışı farklılaşır çünkü.
Hayatı boyunca insana dair tüm açmazları kendi ruhuna taşıyan ve ruhunun derinliklerinde hisseden yazarın, ?Puşkin Üzerine Yaptığı? konuşmasının bu perspektiften bakıldığında daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.
8 Haziran?da, ?Rus Edebiyatını Sevenler Derneği?nin toplantı salonunda kalabalık bir dinleyici topluluğunun önünde ?Puşkin, Puşkin? in Önemi ve Anlamı? üzerine yoğunlaştırdığı olay yaratan konuşmasını özet olarak dört farklı bakış açısı içinde ele aldığını söylüyor ?Bir Yazarın Not Defteri?nde? Dostoyevski.
? DOSTOYEVSKİ PUŞKİN ÜZERİNE KONUŞMA? adlı eser; 1.Bölüm; ? Bir Açıklama?, II. Bölüm; Puşkin Üzerine Konuşma, III. Bölüm; Bay Gradovski?ye Cevap 1. Çok Önemli Bir Nokta; 2. Aleko ve Derzimorda, Aleko?nun Suçluluk Duygusu Hikâyeler; 3. Yarımlar; 4.Kuru Gürültü yazı başlıklarından oluşuyor.
Ülkesinin içinde bulunduğu en önemli sorunların başında ? aydın/ aydınlanma? sorununun geldiğini, Rusya aydınının değer yargıları ile Rusya halkından uzaklaşmasının 19. yüzyıl Rusya?sının kırılma noktasının temelini oluşturduğunu ilk fark eden Rus sanatçının Puşkin olduğunu belirtiyor, Dostoyevski.
Halkın sırtından konfor içinde yaşayan aydınların; açlıkla mücadele eden halkın yaşam gerçeğini algılamaktan bihaber olduğunu; Rus halkını, ?Avrupalaştırarak? ?adam etme? çabalarının toplumsal bilinçlendirme ile toplumsal örgütlenme ülküsüne ciddi zararlar vereceğini; aynı toprak parçası üzerinde yaşayan halkları ulus bilinci ile birlikte aynı kaderi paylaştığını bilmenin birleştirdiğine inanan yazar, ?Rusya halkı? ve ?Rusya aydınları? arasındaki ayrımın, giderek ?sınıflaşma? boyutuna varacak değin vahim bir noktaya gelmiş olmasından da kaygılanıyor.
19. yüzyılda iki ayrı Rusya modeli ile iki ayrı Popülizm anlayışı egemendir. Dostoyevski, gerçek Rus olmayı şöyle özetliyor: ?Hiç şüpheniz olmasın, Rus?un kaderi Avrupa?nın birleşmesi, bütün insanlığın birleşmesi yönünde gelişecektir. Gerçekten Rus olmak, bütün insanlara kardeş olmaktır, evrensel insan olmaktır. Aramızdaki bütün bu Slavcılık, Batıcılık ayrımları bir yerde tarihi şartlanmaya dayanıyor, ama aslına bakarsanız birbirimizi yanlış anlamamızdan doğuyor.? (s. 45)
Rusya?nın ihtiyacı olan I. Popülizm savunucuları arasında Dostoyevski de vardır. Rusya halkının ulusal onurunu Batı?ya karşı kendi topraklarında koruyan, kollayan; çağdaş ?Yeni Rusya? modelini halkla kendisini bire bir eşitleyen aydınlarla birlikte değer yargılarını sahiplenen halkın kurabileceğini savunuyorlar 1.Popülistler.
Sanal ?halk? ile sanal ?halkçılık? söylemlerinin arkasına sığınarak, halk kitlelerini Çarlık emperyalizminin arkasında süründürmeyi ise İkinci Popülistler savunuyor.
Avrupalılar karşısında kendilerini ezik ve eksik hisseden Rus aydınlarının; Avrupa?nın ve Avrupalıların sahip olmadığı görüş birliğine, Rusya?nın sahip olduğunu; bunun da Rusya?yı birlik ve beraberlik bakımından, Avrupalı ülkelerden daha üstün kıldığını; Avrupa ülkelerinin içine düştükleri ahlaki yozlaşma yüzünden er ya da geç tarihten silineceklerini; buna karşın, yoksul ve yoksun gördükleri Rusya?nın, değer yargılarıyla, evrensel insan sevgisiyle, insanlık anıtı gibi tarihe meydan okuyacağını anlamalarını; bu bilinçle ülkelerini ve kendi değerlerini sahiplenmelerini istiyor.
Avrupalılar, sevgisizlik ve insanlık dışı bir yok oluşun içinde. Bu yüzden yok olmaya mahkûmlar. Yabancılaşmanın dayattığı öykünmelerin insanlığa köleliği dayattığını; insanı ve insanlığı yüceltmek için; bu türden öykünmelerin ulusça karşısında olmaları gerektiğini belirten Dostoyevski?nin, Şair Puşkin üzerine yaptığı konuşmasını dört belirleyici bakış açısını ele aldığını yazının giriş bölümünde belirtmiştim.
Konuşmasında ilk olarak, Puşkin?in Rus ahlakı ve ahlak güzelliğini evrensel insan sevgisi ile bir bütün olarak hem eserlerinde ele alan hem de Rus aydının riyakârlığını, ülkesinin gerçeklerini en çarpıcı özellikleriyle gözler önüne seren ilk Rus sanatçısı olduğunu söylüyor.
İkinci olarak, Rus benliğinin güzelliğini, derinliğini, gerçekçi bir gözlem gücüyle çizdiği karakterler aracılığıyla şiirlerinde, hikâyelerinde ve de hatıralarında? ölümsüzleştiren; bu yolla Rus halkının değer yargılarından dolayı üstün insanlar olduğunu Avrupalılara ilk anlatan Rus sanatçısı Puşkin?in; bu ve buna benzer somut gerçeklerden yola çıkarak; içi boşaltılmış kavramların arkasına sığınan Avrupa medeniyetlerini biçimlendiren Avrupa kalıpları içinde gerçekte ne Rusya?nın ne de Rusya halkının yer alamayacağını Avrupalıların yüzüne haykırdığını anımsatır, Dostoyevski.
Rusya için kazanılmış ?ulus? bilincinin ?ulusal bilinci? temsil etmediğini savunan Puşkin?in Avrupa?yı model olarak almadığını; aksine Avrupalıların önce insan; sonra sanatçı Puşkin?in dehasını model olarak aldıklarını anımsatan yazar; Puşkin?in sanatçı kişiliğini yine Puşkin? in eserlerindeki karakter çözümlemeleriyle ele alıyor.
?Onegin? adlı ölümsüz şiirinde, Rus serseri tiplemesiyle, aydınların halka bakış açılarını, tarlada çalışan bir işçinin giysisinden; elindeki viski kadehinden dolayı utanan bir Rus aydınının her şeyden önce, aydınlıkla, ülke sevgisiyle ilintisinin olamayacağını gözler önüne seren Puşkin?in eserlerindeki derinliği anlayabilmek için en az Puşkin kadar halk gerçeğine yakın olmak gerektiğini belirtiyor.
Üçüncü olarak, Puşkin?in, sanatçı duruşunun tamamen kendisine özgü olduğunu hatırlatıyor. Evrensel sanatçı dehası sayesinde; başka milletlerin yaratıcı damarlarına girme gücünün olduğunu ve bu gücü Puşkin?in, duygulara hayret dedirtecek akla durgunluk veren yeterlikle kendi eserlerine taşımasını Avrupa ülkelerinin takdir ettiğini, ülkesinin ise Puşkin?i ve Puşkin gerçeğini algılamaktan uzak olduğunu söylüyor.
Puşkin?in bir yandan hiçbir Rus yazarının kaleme almadığı Rus halkının insani güzelliğini, derinliğini güzeli Tatyana tiplemesiyle gözler önüne sererken, diğer yandan da Rus soytarısı tiplemesiyle kişiliksiz, özenti kurbanı, soylu Onegin?i yan yana getirmesinin tesadüf olmadığına dikkatleri çekmek istiyor ünlü yazar.
Bu iki kişilik çatışmasında Tatyana?nın inanılmaz onurlu duruşunun yanında ne istediğini bilmeyen, insanlara statü ve güç üzerinden değer biçen Onegin?in zavallılığı yürek parçalıyor.
Yoksulluklarından ve acılarından beslenen Rus halkının kişilik değerlerinin her şeyin üzerinde tutulması gerektiğini söyleyen Dostoyevski, Avrupalıların içinde bulunduğu yozlaşma ve yabancılaşma bataklığından kurtulmalarına yardım etme görevinin yine Rus halkının insani görevi olduğunu herkesten önce şair Puşkin?in öngördüğünü söylüyor ve Petro?nun devrimleri üzerinde geçen yüzyıldan sonra; büyük şair Puşkin?i, ülkesi ve kendisi için ?niçin; kurtarıcı peygamber? olarak algıladığını ise şöyle özetliyor: ? Meselâ, bana kalsa, Yevgeni Onegin?in başları ilk devrenin özelliklerini taşır derim, ama sonu ikinci devrenin ürünüdür: Puşkin, ardından koştuğu ülküleri artık ana yurdunda bulmaya başlamıştır; ulusunun, halkının emelleri onun da emelleridir; geleceği sezen, sevgiyle dolup taşan yüreğinin bütün içtenliğiyle onlara bağlanmıştır. (s.29?30)?
Şair Puşkin? in Avrupalı şiirlere öykündüğünü ve Puşkin?in gerçekte Avrupa şiirleri yazdığını iddia eden aydınlar karşısında Puşkin?i ve Puşkin?in eserlerini şöyle savunuyor, yazar: ?Derler ki Puşkin gençliğinde Parny, André Chenier ve hele Byron gibi Avrupa şairlerine öykündü. Şüphesiz Avrupa şairlerinin Puşkin?in dehasının gelişmesinde büyük etkileri oldu, Puşkin? in bütün hayatı boyunca sürdü bu etkileri. Ne ki ilk yazdığı şiirlerde bile Puşkin Avrupa şiirlerine öykünmeden çok öteye varıyor. Dehasının olağanüstü kişiselliği daha ilk eserinde belli olmuştur. Çingeneler şiirinde dile getirdiği gerçek ıstırabın, o bilinç derinliğinin bir eşine ondan bundan aparılmış eserlerde rastlayamazsınız. (?) Şiirin kahramanı Aleko?da köklü, derin, tam Rusça bir düşünce dile getirilmektedir. Aynı düşünce sonradan Onegin?de uyumlu ve dört başı mamur bir kılığa bürünmüş olarak yeniden kendini gösterecek, aşağı yukarı Aleko o acayip kılığından sıyrılıp elle tutulur gözle görülür, akla yatkın bir kişi olarak bir daha karşımıza çıkacaktır (s.30).?
Yevgeni Onegin eserinde canlandırdığı Tatyana tiplemesiyle Rus kadınının kişiliğini ortaya koymuştur. Rus kadını için erdem, bağlılık, her türlü konfor ve şatafattan daha önemlidir. Bir Rus kadını, içinden geldiği kültüre yabancılaşmaz ve soyağacının köklerine derinden bağımlıdır.
? Bir başkasına bağlandım, ölene dek/ ona sadık kalmam gerek.?
Tatyana?nın asıl aşkı ilkeleri ve onurudur. Sevmediği yaşlı bir adamla evlenmiştir Tatyana. Evlendiği adamın erkeklik gururunun, namusunun ve şerefinin sorumluluğu Tatyana?ya aittir. Eşinin onurunu, şerefini, erkeklik haysiyeti ile insanlara olan güvenini ayaklar altına alan davranışlardan şiddetle kaçmak/ kaçınmak zorundadır. Tatyana?nın yükü bizim bildiğimiz bir eşin sorumluluğu değildir. Tam tersine? Bir insan kendisine sıkılan bir kurşunla değil; sevdiğinin, sevgisine layık olmadığını anladığı an ölür. Biyolojik değil, duygusal ve düşünsel ölümdür aslolan Tatyana için. Tatyana eşinin duygusal ve düşünsel olarak öldürmektense kendi canına, kendi duygularına, kendi aşkına kıymakta bir an bile tereddüt etmiyor. Tatyana tiplemesine ilişkin yazarın düşünceleri şöyle: (?) ?Tatyana, yüreğinin ta derinlerinde ıstırabın dik alasını bilen Tatyana başka türlü davranamazdı. Hayır. Kendini bilen kişi, bir Rus, kararını şöyle verir: mutluluktan nasibim olmasın benim. Çektiğim acı bu ihtiyarın çektiklerinin yüz katı, bin katı olsun. Kimse bilmesin, bu ihtiyar adam da bilmesin benim nelere katlandığımı. Kimseler bilmesin benim neyi göze aldığımı. Başkasını paralamakla olacaksa, ben mutluluğu istemiyorum! (s. 38)?
Dördüncüsü, Rus halkının durumu içler acısı değildir; asıl içler acısı durumda olan Avrupalılardır yazara göre. Sözde Rus aydınının Avrupalı yazarlar karşısında kendilerini beğendirmeye çalışmalarının; onların üstünlüğünü kanıksamalarının, gerek Puşkin?e gerekse Rus halkına hakaret olarak algıladığını söylüyor ve konuşmasını şöyle sürdürüyor : ?Avrupa düzenine maymunlar gibi öykünmeye ne zorumuz var? Rus toplumunun kendi içten gücüyle, kendi ulusal kaynakları yönünde gelişmesine hâlâ meydan verilmeyecek mi? Köleler gibi Avrupa?nın peşinden giderek kendi kişisel varlığını yitirmesi illâ da gerekli mi? ?(s.22)
Düşünüyorum da değerleri olmayan bir insanı yaşamın/yaşamınızın neresine oturtabilirsiniz? İnsanın insanlarla olduğu kadar kendisi ve değerleri ile arasındaki mesafenin ne türden bir mesafe olduğunu bilmeye ihtiyacı yok mudur sizce? Puşkin?in evrensel sevgi gücünün gelecekten, insanlıktan, evrensel sevgi gücünden haber getirecek güçte olması; ülkesine biçilmek istenen kölelik rolüne sırtını dönmesi; insan olma erdeminin, insanlar arasına çekilen tüm ayrımcı/ ayrılıkçı düşünceleri yıkacak güçte görmesi; en önemlisi bir yazarın/şairin kendi sanatçı dehasına gösterdiği saygının, dünya yazar ve şairlerine de gösterilmesi adına verilen çabayı anlamak için bir kez de değil defalarca okunması gereken bir eser.

*Dostoyevski. Puşkin Üzerine Konuşma. B/F/S Yayıncılık. Çev. Tektaş Ağaoğlu. S.91
*?Dostoyevski : Puşkin Üzerine Konuşma? Her Şeye Karşın Edebiyat Sanat Düşün Dergisi 7 sayı, 20008,s.82-83-84-85.
Yapıt yayımı: Kitaplarla Söyleşi.Camgöz Yayınları. İstanbul. S.33-39.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir