Bağlama Metodu (2 Cilt) – Arif Sağ, Erdal Erzincan

“Bağlama; farklı isim, tip ve türevleriyle Asya’dan Avrupa’ya uzanan geniş bir coğrafyada hem tezeneli hem de tezenesiz (şelpe) icra edilebilmesi özelliği ile Anadolu’da çoklu bir gelişme göstermiştir.
İcra tarzlarındaki bu çoklu gelişmenin yanı sıra “düzen” diye tabir edilen farklı akort biçimlerini bünyesinde barındırıyor olması, bu çalgıya farklı bir kimlik kazandırmıştır.
Anadolu’daki geleneksel müzik kültürü içerisinde biçimlenen bağlamanın bu özgünlüğü özellikle âşık müziği bünyesinde bulunan usta-çırak eğitimiyle günümüze kadar aktarılmış; zaman içinde kentleşme süreciyle birlikte akademik eğitim alanında da yerini almıştır.
Ancak, bağlamanın çoklu gelişim özelliğinin akademik eğitim alanında yeterince yansıtılamadığı düşüncesi, bizi böyle bir metodu hazırlamaya yönlendirmiştir. Bu bağlamda da, farklı dönemlerde bireysel gayretlerle devam ettirdiğimiz çalışmalar, 2000 yılından itibaren birleştirilerek “Bağlama Metodu” yazma eylemine dönüştürülmüştür.
Bağlamanın özgünlüğünü oluşturan öğelerin korunması gerektiği düşüncesi de bu birlikteliğin temel ilkesi olmuştur. Ancak burada şunu belirtmek gerekir ki bu çalgının bütün özgünlüğünü kapsamlı olarak bir kitap halinde sunmak olanaksızdır. nitekim bağlamadaki farklı icra tarzlarının yanı sıra, birçok düzen uygulamalarının varlığı ve bu düzenlerin adeta ayrı bir çalgı mantığı ile icra ediliyor olması, bu düşünceyi desteklemektedir.
Bu bilgiler ışığında; tezeneli ve tezenesiz (şelpe) icra tekniklerine en uygun düzen olduğunu düşündüğümüz “Bağlama Düzeni Metodu” ile yayın serisini başlatıyoruz.
Bu kitap kapsamında bağlama düzeni ile ilgili geleneksel çalışlar, yeni gelişmeler ve kişisel çalışmaların algılanmasına yönelik alıştırmalar ve ayrıca düzenin inceliklerini yansıtabilecek nitelikte seçkin bir repertuvar yer almaktadır.
Oldukça geniş bir zaman diliminde ortaya çıkan bu çalışmaya, deneyimleriyle katkı sunan sayın Yücel Paşmakçı’ya, sayın Abdi Coşkun’a ve tavsiyeleriyle çalışmaya yön veren sayın Süleyman Şenel’e teşekkür ederiz.
Bağlamadaki icra kalitesini yükseltmeyi hedefleyen bu kitabın farklı çalışmalara zemin oluşturması ve geliştirilerek sürdürülmesi temenisiyle…”
Önsöz’den bir bölüm

Serkan Ocak ‘ın 15/01/2010 Tarihinde Radikal Gazetesi Kitap Eki’nde Yayınlanan Yazısı
Bir enstrüman düşünün… Farklı çalma teknikleri kullanıldığında çıkan seslerin çeşitliliği neredeyse bir orkestrayı andırıyor. Sesi duyulduğunda ?acaba kaç enstrüman var?? diye düşünenler oluyor. İşte bu denli zengin bir yapıya sahip olan ?bağlama?, Asya?dan Avrupa?ya geniş bir coğrafyaya yayılmış bir çalgı. Âşıklar, ozanlar ve ustalar bu enstrümana sürekli kendilerinden bir şeyler kattı. Kimi yeni bir çalma tekniği geliştirdi, kimi akort düzeniyle oynadı. Yapılan değişim günümüze kadar genelde usta-çırak ilişkisiyle taşındı. Kentleşme süreciyle birlikte yeni gelişen tekniklerse hocalar ve üstatlar tarafından kaleme alınarak gelecek nesillere aktarıldı.
Bağlama denilince Türkiye?de şüphesiz Arif Sağ ve Erdal Erzincan ilk akla gelenler virtüözlerden. Yıllar süren hazırlık döneminden sonra aynı zamanda akademisyen de olan iki ustanın birikimlerinden meydana gelen Bağlama Metodu bu işe gönül vermiş nice insan için bulunmaz bir hazine. Yıllardır dinlediğimiz o birbirinden güzel Yandım Şeker Oğlan, Topal Oyun Havası, Kaytağı ve daha nice türküler, bunların çalınış metotları artık iki cilt halinde kayıt altında. Bir Anadolu kültürü olan bağlamanın evrenselleşmesinde ve gelecek nesillere aktarılmasında büyük emekleri olan iki ustanın bu çalışması, bağlamanın bundan sonraki gelişimine zemin oluşturacak önemli kaynak. Türünün tek örneği değil belki ancak en kapsamlı ve kaliteli çalışması olduğu su götürmez gerçek. Kitabın hazırlayan ustalardan Erdal Erzincan, bugüne kadar bağlama metodu konusunda 50-55 kitabın basıldığını söylüyor. Birkaçı dışında çoğunun turistik ve ticari amaçlı olduğunu belirten Erzincan, diğerlerinin ise lokal ölçekte kaldığını anlatıyor. Avrupa ülkelerinden aldıkları davetlerde dev filarmoni ve senfoni orkestralarıyla birlikte sayısız konserlere imza atan iki ustanın hazırladığı kitap, bu konudaki büyük bir eksikliği de tamamlamış oldu.
Bağlama Metodu, temel bir müzik ve genel bir bağlama bilgisi içermiyor. Ancak tezeneli ve tezenesiz (şelpe-elle) çalma tekniklerinin detaylı bir şekilde anlatıyor. Her iki teknik de bir bütün olarak notasyonda ilişkilendirilmiş durumda. Kitap, özellikle şelpe tekniği, yani ?elle çalma? yöntemini öğrenmek isteyenler için tam bir kılavuz. Gerek alıştırmaları, gerek notasyonu, gerekse bu tekniği icra edilmesine en uygun olduğu ustaları tarafından ?tescilli? repertuarı içeren yapıt, bağlama düzeni konusunda gerekli tüm argümana sahip. Kitap, pozisyonların daha iyi anlaşılması için teknik resimler de içeriyor. Kitabın hem İngilizce hem Türkçe hazırlandığını da hatırlatalım.

Cem Dizdar’ın 04/06/2010 Tarihinde Radikal Kitap Eki’nde Yayınlanan “Kayıt; geriye kalandır, izdir” Adlı Yazısı
Benim doğduğum, dilini konuştuğum toprakların hem zenginliği hem de fakirliğidir ?kayıt dışı?lık… Kaydedemiyoruz… Sevmiyoruz kaydetmeyi, dahası beceremiyoruz da… Ağırlıklı olarak ?duygularla? yaşıyoruz. İçimizden ne geliyorsa onu çalıp söylüyor, yemeğimizi göz kararı el ayarı pişiriyoruz… Belki bundan, bir yaptığımızı bir daha yapamıyor oluşumuz. Bir çaldığımızı tekrar çalamıyor, bir yediğimizi bir daha yiyemiyoruz. En usta aşçımız bile pilavı beş gün üst üste tane ayarlı tutturamaz, örneğin. Ya pirinci nemlenir, ya suyu bir öncekine göre daha klorludur… En olmadı, demlensin diye pilavın üzerine kapattığı gazetenin kağıdı değişir, pilav tutmaz. Kulaklarımla duydum, elini sevdiğimin kadını annem kaç kere içlenmiştir, ?Düşüremedim pilavı bu sefer? diye…
Kayıtsızız… Elin oğlu nasıl yapar biliriz de bizim aynı elmayı seneye yetiştireceğimizin garantisi yoktur… Diyeceğim o ki… Yaptığımız işleri ?kayıta geçersek?, ihtimal ki eski şeyi aynen tekrarlayabiliriz… O eski şeyin aynı tekrarından bir yeni çıkarabilir, onu da kaydederek yenileri çoğaltır, yeniden yeniden yeniler yapabiliriz. İhtimal ki…
?Klarneti? demişti ?dudak değil, ruh üfler…? Kulağıma küpedir, ders için yanına vardığım roman gencin bu sözü. Müzik ruh işidir… ?His?tir yani. Sözümüz yok…
Ne var ki, ?konuşturmak? için yola çıktığın çalgının dile gelmesi için yetersiz kalabilir ruh. Onun için çalgı meselesinde ecnebinin ?fundamental? dediği, futbolda ?alt yapı/temel hareketler? diye adlandırılan fasıl ziyadesiyle önemlidir. Çünkü ?konuşturulabilen? çalgının, yine ecnebinin deyimiyle, ?enstrümana? terfi edebilmesi için bu ?fundamental?, hassastan öte hassas bir konudur.
Bu nedenle gereken şeylerden biri de, ?kayıt?tır. Usta-çırak ilişkisinin öğreticiliği su götürmez önemdedir ama ustasız bir yürüyüş için gerekli olan şey, kaydedilmiş bilgidir. Kayıtlı bilgi, ustasız da yön bulabilmek için, tek diyemeyeceğim ama çok önemli bir fenerdir.
Kayıt; geriye kalandır, izdir. Hatıradır, sestir… Temeldir. Mirastır. Silinmesi, kaybolması zor olandır. Birikimdir, yol, yön gösterendir. İlla ki de, yazıdır… Kâğıda, duvara, akla, kalbe yazılan yazı…

Bağlama aslen ?tavır?dır
Bağlama, bu toprakların boynu bükük çalgılarından biridir. Kentli olma hadisesinin kaçınılmazlığı ile kentliliğin zorunlu eğitiminin bedene uymamasının yarattığı gerilim, züppelikle samimiyeti iç içe geçirdiği için ?köylü işi? görülen bağlama da epey bir zaman gadre uğradı.
Bir enstrüman değil de daha çok ?çalgı? olarak görüldü, görülmekte.
Makûs talihini alt edebilmesi için ilk girişim, gitardan sökülen manyetiklerin göğsüne takılmasıydı. Lakin o zaman da başka bir ses verdi, metalikleşti. Evet, çalgıdan enstrümana terfi etmiş gibi göründü ama o arada da ?kendi olmaktan? çıktı. Çünkü en önemli bir şeyini, ?tavrı?nı kaybetti…
Bağlama ?tavır?lı çalgıdır ve onu var eden şey aslen bu ?tavır?dır.
Bu saza tavrını veren sapında gezen değil, göğsüne doğru tezeneyi ya da sadece parmakları savuran eldir. O tavırdır Konya ovasını, Teke dağlarından, Teke dağlarını Taşeli?nden, Kırşehir?i Malatya?dan ayıran… Bağlama bu tavrıyla çevresine dolanmış ne varsa ses, duygu, insan, hepsini değiştirir, başkalaştırır… Bir dağı aşmaya gör, orada bağlama da değişir, onu çalan el de…

Bir çalgının enstrümana evrimi
Kimi görüşe göre, insan sesine sadece eşlik etmesi, onun önüne geçmemesi için tasarlandığından ?cılız? ve ?sessiz? kalması gerekiyordu bağlamanın. Lakin köyde yaşayanların gerek iktisadi gerekse siyasal zorlamalarla kente göçürülmesiyle birlikte bağlama da yeni bir ?kalkışma? yaşadı. ?Yeniden keşfedildi? gibi bir klişe kullanmayalım ama maharetlerinin ve müziğe katacağı rengin bir kez daha farkına varıldı diyebiliriz rahatlıkla.
Ve o noktadan sonra da, erişkin bir çalgıdan ?enstrümana? evrimi bir kez daha başlamış oldu.
İşte bu yolculukta, önceleri kırık dökük yazılmış olan ?bağlama metotları?na, gerek teorik açıklamaları, gerekse temeli sağlam kılmak için önerilmiş pratik yapma yöntemleriyle muazzam bir yenisi daha eklendi…

Yazarak geleceğe kayıt düşmek
Arif Sağ ve Erdal Erzincan, aynı hat üzerinde birbirini takip eden iki büyük saz ve söz ustasıdır. Gerek kucaklarında tuttuklarını, gerekse dudaklarından döktüklerini çok derinden ve çok eskilerden çağırırlar. İkisini de ayrı ayrı karşılarına geçip dinlerken bende uyanan tek duygu her zaman, ?sahicilik? olmuştur.
Arif Hoca?nın ve Erdal?ın (ki kendisi arkadaşımdır, onunla ilgili gereksiz bir çoğul şahıs kipi kullanmak benim için gereğinden fazla asap bozucu ve samimiyetsiz olur) hazırladığı iki ciltlik Bağlama Metodu, bu ülkede de müziğe dair çok sağlam ?yazılı işler? yapılabileceğini göstermesi açısından insana büyük umutlar veriyor.
Her işin bağırış çağırış, slogan ve ajitasyonla halledildiği, daha doğrusu halledilmiş gibi yapıldığı bir ülkede ele alınan bir meselenin böylesine duru, anlaşılır bir dille yazılmış olması, gerek müzik gerekse hayatın diğer alanlarında aranması gereken yönteme dair de çok önemli ipuçları taşıyor.
Bağlamanın da diğer enstrümanlar gibi teknik kapasitesinin sınırlarını bulabilmek, o sınırları daha genişletmek… Kendi rengini verebilmek için öncelikle teknik alıştırmalarla alt yapıyı sağlam kılmak, sonra yetkinleşmek. Elbette bütün bunlar için bu topraklarda en olmayan şeye olan ihtiyaçta ısrarcı olmak; sabır ve çalışma…
Arif Hoca?nın ve Erdal?ın on yılda yapa boza, toplaya çıkara hazırladıkları akademi dışında hazırlanmış ama gerçek anlamda bir akademik yetkinlik arz eden bu metot, bağlamayı ?çalgı?dan enstrümana terfi ettirmek isteyen bütün iyi niyetli öğrenciler için muazzam bir ?öğretmen?…
Daha da önemlisi bu ülkede en az yapılan ve en çok hor görülen şeye çok keskin bir itiraz aynı zamanda; konu ne olursa olsun yazarak düşünmek… İşte bu itiraz, aynı zamanda, işlerin ağırlıklı olarak konuşma diliyle görüldüğü bu evrende derdini yazıyla ortaya koyduğu için eleştiriye de sonuna kadar açık olma olanağını da beraberinde getiriyor.
Gelecek için bugünden yarına şöyle kuvvetli bir kayıt düşmek. Bu bile bağlamayı bir noktada tutmak, oradan yeniden yükseltmek için çok önemli bir eşik.
Bağlama ya da müzikal herhangi bir alanda çalışacaklara yönteme dair hayati önemde ?açılımlar? sunan şimdilik iki ciltlik koca bir başlangıç olan Bağlama Metodu, sazını kucağına alacaklara da başka bir enstrüman için metot yazmaya niyetlenenlere fazladan daha fazla şeyler katacaktır… Önemle duyurulur…

Kitabın Künyesi
Bağlama Metodu / Bağlama Method (2 Cilt)
Bağlama Düzeni / Bağlama Tuning
Arif Sağ, Erdal Erzincan
Pan Yayıncılık / Müzik Dizisi
Baskı Tarihi: Ekim 2009
544 sayfa

Arif Sağ ‘ın Hayatı
1945 yılında Erzurum’da doğdu. Küçük yaşlardan itibaren bağlama çalmaya başladı. 1961 yılında İstanbul’a yerleşti ve ardından Nida Tüfekçi’nin öğrencisi oldu. 1975 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’nda öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı ve 1982 yılına kadar bu kurumda eğitim verdi.
1987-1991 yılları arasında Ankara milletvekilliği yaptı ve milletvekilliği yapan ilk profesyonel müzik sanatçısı oldu. Almanya Cumhurbaşkanı’nın desteği ile 1996 yılında Köln Filarmoni Orkestrası ile birlikte konser vererek bağlamanın ve Anadolu müziğinin batıya tanıtılmasında büyük rol üstlendi. 2000 yılında ünlü İspanyol flamenko gitaristi Tomatito ile Avrupa’nın 12 farklı şehrinde konserler verdi. 2002 yılında Karadeniz Filarmoni Orkestrası ile birlikte verdiği konserler büyük ilgi gördü. 2003 yılında Marcel Khalifé ile birlikte ‘Barış Konserleri’ adı altında konserler verdi.
Bugüne kadar yüzlerce 45’lik plak, LP ve albümde yönetmen ve icracı olarak yer aldı. Ayrıca yorumcu/sanatçı olarak 50’ye yakın 45’lik plak ve çok sayıda solo albüm hazırladı. Bağlama icracılığının yanında kaval, kemane ve ritim enstrümanları da çalan Arif Sağ, bu enstrümanlarla ilgili ciddi çalışmalar yaptı ve bunlardan birini ‘Davullar Çalınırken’ adıyla müzikseverlerin beğenisine sundu.

Erdal Erzincan ‘ın Hayatı
1971 yılında Erzurum’da doğdu. Küçük yaşlardan itibaren yaşadığı bölgenin folklorunu gözlemlemeye başladı ve bağlamayla da o yaşlarda tanıştı.
1981 yılında İstanbul’a yerleşti ve 1985 yılında Arif Sağ Müzik Kursu’nda ders almaya başladı. 1989 yılında İ.T.Ü. Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Temel Bilimler Bölümü’ne girdi ve aynı süreçte; ‘Tezenesiz (Şelpe) Bağlama Çalma Tekniği’ ile ilgili araştırmalar yaptı. Üniversitedeki bitirme çalışmasını ise; ‘Parmak Vurma Tekniği’nin Bağlamadaki Uygulanışı ve Notasyonu’ konu başlığı ile sundu.
1994 yılında başladığı albüm çalışmaları Töre, Garip, Gurbet Yollarında, Anadolu (enstrümantal), Al Mendil, Kervan, Giriftar (enstrümantal) şeklinde devam etti. Bu çalışmaların yanı sıra ‘Türküler Sevdamız’ ve ‘Concerto for Bağlama’ adlı projelerde yer aldı.
2004 yılında Viyana’da; Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in desteğiyle Wiener Konzerthaus’ta, Russel McGregor yönetimindeki Ambassade Senfoni Orkestrası ile birlikte bir konser verdi. İranlı kemançe sanatçısı Kayhan Kalhor ile birlikte Amerika’da ve Avrupa’da konserler verdi ve ayrıca bu proje ‘The Wind’ adı altında ECM etiketiyle albüme dönüştürüldü.
Yine aynı dönemde kendi öğrencilerinden oluşan Bağlama Orkestrası’nı kurdu ve bu orkestrayla yurtiçinde konserler verdi.
Kendi adını taşıyan müzik kursu, Nazım Hikmet Akademisi, Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarımı Fakültesi gibi kurumlarda eğitimci olarak çalışmıştır.

5 yorum

  1. Arif Sağ ve Erdal Erzincan’la aynı yerde doğmuş büyümüşüz. Şu ana kadar hiç görmedim ama onların en büyük hayranlarından biriyim. Ve ben de bağlama çalıyorum. İnşallah bir gün ikisinin yanına gidecem…

  2. Bu değerli bilgilerden dolayı size tesekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir