Balkanlarda Savaş – John Reed

Birinci Dünya Savaşı’nın sıcak günlerinden arkadaşı Robinson ile birlikte savaş ve sert ihtilaflardan acı çeken Balkanları dolaşan John Reed, Türkiye’ye de gelir. Tifüsten kırılan askerleri, Avusturya birliklerinin altüst ettiği köy ve kasabaları, Doğu’dan gelen Kazakları, gettolardaki Yuhudileri, Rus ordusunun subaylarını, hayatta kalma mücadelesi veren her ırktan köylüleri, kent halklarını ve bugün de ciddiyetini koruyan korkunç etnik bölünmeleri aktarıyor.

(*) John Reed’in (…) hiç bilinmeyen ve bizi daha çok ilgilendiren kitabı Balkanlarda Savaş nihayet Türkçede. Kitabın Türkçesini yeniden okurken, bu kitabın tam da şu günlerde çıkmasının ne kadar önemli olduğunu düşündüm. Balkanlarda ve bizim coğrafyamıza ‘gerilla’ deyimi, Latin Amerika, Çin ve Vietnam üzerinden 60’lı yıllarda ulaştı. Bizim coğrafyamız gerillaya yabancı değildi, Balkanlarda ve bizim coğrafyamızda gerilla ya daha çok ‘komitacı’ veya ‘fedai’ diye anılırdı. Resmi söylemde ise ‘çete’ denirdi. ‘Başıbozuk’ ise daha çok ‘milis’e benzetilebilirdi. Aynı zamanda ‘koruculuğun’ atası da sayılabilir ‘Başıbozuklar’.
Balkanlarda daha çok ‘Başıbozuklar’ın denetimsiz teröründen korkulurdu. Geçenlerde elime geçen bir Yunan belgesinde, Balkan Savaşları’nda, bizim başıbozukların bir başka marifetini öğrendim. Bulgarlar ve Yunanlılar Makedonya’da ele geçirdikleri topraklarda ve İkinci Balkan Savaşı’nda, ele geçirdikleri topraklarda birbirlerina karşı etnik arındırma uygularken, bizim Başıbozuklardan da yararlanmışlar.
Yeni Balkan ulus-devletleri Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan ve minik operet devleti Karadağ, Arnavut isyanı patlak verince ‘bu iş tamam’ dediler ve Makedonya’yı paylaşmak üzere İtalyanlarla savaş yorgunu olan Osmanlı’ya saldırdılar. Makedonya tam bir Babil kulesiydi ve hiçbir etnik grubun çoğunluğu yoktu. Makedon ulusu aslında, Sırplar tarafından yaratılmıştır. O zamanlar Makedonya’da en kalabalık nüfusa sahip olan bu halk ‘Bulgar’ olarak nitelenirdi.
Onların devrimcileri, model olarak Reed’in de anlattığı gibi, İtalyan ulusal birliğinin öncüsü olan ‘Karbinori’leri almışlardı. İlginçtir, bizim İttihat Terakki komitacılığının da modeli aynı idi. Osmanlı ordusunun genç zabitleri Balkan dağlarında çetelerle savaşırken, aynı zamanda onlardan etkileniyor ve benzeri tarz bir örgütlenme modeline yöneliyorlardı. Daha sonra bölge ile ilgilenen Yunanlılar da bölgeye çetelerini sokacaklardı. Tabii bu bir anlamda da Rum köylerinin öz savunmasını sağlamak içindi. Sonunda her köy kendi savunması için kendi çetesini kuracaktı. Sırplar da, Arnavutlar da…
1908 Hürriyet Devrimi’nden sonra, dağdan sadece bizim Resneli Niyaziler değil, Makedon gerillaları da inecekler ve hep birlikte Hürriyet kahramanları olarak adlandırılacaklardı. Rum ‘kleptler’ de, Taşnak ve Hınçak fedailer de… Ama bu bahar kısa sürecekti. Aslında İttihatçılar bir yerde Ermeni Tehcirini, soykırım boyutu alan bir etnik arındırmaya dönüştürürken, örnek aldıkları model, bir yerde yeni Balkan ulus devletlerinin birbirlerine karşı uyguladıkları etnik arındırma idi.

‘Ya sev ya da terk et’
Sırplar ve Yunanlılar, zahmetsiz ele geçirdikleri Makedonya’da Mekadonlara ya Sırp ya da Yunan olma hakkı tanıyordu sadece… “Ya sev bizden ol, ya da terk et” diyorlardı. Yarım milyon Makedon (Bulgar) Bulgaristan’a sığındı, kıyımdan kurtulmak için… John Reed’in Balkanlarda üzerinde yürüdüğü ‘ölüm tarlaları’nı anlatan sayfaları çok etkileyici… Türk, Sırp, Yunan ve Bulgar milliyetçilikleri birbirine çok benzer. Hepsi ya asimilasyonu ya da göçü dayatırken, herkes ‘saf kan’ olmakla öğünür. Türk milliyetçiliğine göre Ermenistan ya da Kürdistan yoktur. Yunan milliyetçiliğine göre Mekadonya diye bir ülke ve ulus yoktur. Sırp milliyetçiliğine göre Makedonya’da Bulgar yoktur. Onun için yeni bir ulus icat edilir.
John Reed’in sayfalarında kaybolmuş dünyaları okumak çok hoş. Orada kozmopolit Selanik’i bedavadan ele geçiren Yunan devletinin şaşkınlığını da okuyorsunuz, hâlâ kozmopolit kalabilmiş İstanbul’u da…
İnanılmaz keyif aldım bu iki inanılmaz kenti anlatışından ve elbette tam devrim öncesi Petrograd’ı ve Doğu’nun Paris’i denen Bükreş’in operet ortamını… Reed, Enver Paşa ile de görüşür, Çanakkale Savaşlarını izlemek üzere, daha sonra iptal edilen bir izin de alır. Çürüyen Çarlık dünyasından ilginç izlenimler aktarırken, Rusya’daki korkunç Yahudi düşmanlığına değinir. Alman casusu olarak tutuklanır, kurşuna dizilmesine ramak kalır. İstanbul’dan da Ermenilerle görüşüyor diye kısa sürede kovalanır. Gazeteciliğini unutup, savaş isterisine kaptırıp Avusturya siperlerinden karşı tarafa kurşun da yağdırır.
Son zamanlarda bu kadar keyif alarak okuduğum bir kitap hatırlamıyorum.
(*) Ragıp Zarakolu ‘nun 26/01/2007 tarihli Radikal Kitap’ta yayınlanana yazısı

Kitabın Künyesi
Balkanlarda Savaş
Yazar: John Reed
Yayınevi: Pencere Yayınları
Çeviren: F. Burak Aydar, Sevgi Tamgüç
Baskı Tarihi: Kasım 2006
Sayfa Sayısı: 291 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir