Başkente Dev/e Tanklarla Gireceklerdi – Sevda Kılıç

Ama olmadı!… Giremediler.
Çünkü recopun ordusuyla barikat kurulmuştu önlerine. Direnişçi Pervin Ana?nın söylediğine göre kişi başına beş polis düşüyormuş. Oysa çevredeki manzarayı izlediğimde, utanıp da engel gücü azaltmalarına rağmen kişi başına düşen polis sayısı sanırım yirmi civarında olmalıydı.

Peki ne istiyorlardı da barikatın önünde ilkel koşullarda bir haftadır hala direnmeye devam ediyorlardı. Çok insaniydi istedikleri. Genelde tüm insanlık, özelde ise ülkemiz insanı için daha yaşanılır bir çevre, sağlıklı bir doğa ana.
İstedikleri Mustafa Kemal?in 1919? ve 20? de Amasya?da, Erzurum?da, Sivas?ta istediklerinden çok farklı değildi. Vatanın işgal kuvvetlerine karşı savunulması, bir karış toprağın emperyalistlere yağma ettirilmemesiydi. O gün Mustafa Kemal için tutuklama (öldürülme) emri çıkaran zihniyet, aynı şekilde bugün ülke topraklarını korumaya çalışan bir avuç insan karşısında barikat kurmaya devam ediyor. Kendi insanından bu denli korkan zihniyet anlaşılır değil doğrusu. O gün çağının en gelişmiş silahlarıyla topraklarımızı işgal eden güçler, bugün şirketleri ve gelişmiş teknolojileriyle topraklarımızdalar.
Ülkemizin ve geleceğimizin korunması bilinciyle bugün bir avuç insan, işgal güçlerine (HES, nükleer santral, altın başta olmak üzere maden arayıcı ve işletme işini yapan şirketler vd.) karşı emekleriyle, tüm insani duygularıyla karşı çıkmaya çalışıyorlar. En büyük silahları ise elleriyle renkli çaputlardan hazırladıkları ?ANADOLU?YU VERMEYECEĞİZ? sloganının yazılı olduğu pankartları? Ha bir de iki develeri!…
Ankara?ya yirmi kilometre kala mecburi konuşlandırıldıkları yere gittiğimde en çok dikkatimi çeken ayaklar oldu. Kırk gün kırk gecedir yürümekten yorulmuş, o soğuk havada dahi çorap giymeye tahammülü kalmamış ayaklar. Çıplak, tozlu, yaralanmış, çatlak ve nasırlı ayaklar? İplerde serili olan onlarca çift çorap ayakların çığlığını dile getiriyordu. Çorap değildi ayakların çığlığına cevap, daha çok ayak, daha çok duyarlı insan.
Otlar arasında yayılan ve Ankara?nın girmesinden korktuğu, önüne barikat yığdığı iki deve ise başlarını kaldırmış, öfkeli bakışlarını başkente dikmişlerdi.
?Ya GİRERSEK!!!…?

Sevda Kılıç

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Habitus – Faiz Cebiroğlu

Next Story

“Antakya’nın Unutulmaz Öğretmenlerinden” Nihal ve Kamil Gülçat – Müslüm Kabadayı

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop