Batman?dan Beykoz?a Hizbullah?ın Kanlı Yolculuğu ? Mehmet Faraç

Güneydoğu kaynaklı sosyal-siyasal araştırmalarıyla tanınan Mehmet Faraç, Türkiye’de ilk Hizbullah araştırması olan “Kod Adı Hizbullah”ı Faik Bulut’la birlikte yazdı.

Mehmet Faraç, örgütü anlattığı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Araştırma Ödülü alan bu ikinci kitapta, Hizbullah’ın “Hicret” aşamasını ve büyük kentlerdeki planlarını gözler önüne seriyor, Gaffar Okkan suikastinin perde arkasını sorguluyor. Yazar, Batman’dan, Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü Beykoz operasyonuna kadar uzanan kanlı yolculukta, 20 bin kişilik vurucu güce ulaşan örgütün cami yapılanmalarını, istihbarat örgütlerinin bile akıl edemeyeceği stratejilerini, İran bağlantılarını, kamyonlar dolusu silah bulunan cephaneliklerini, işkence evlerini ve gözünü kırpmadan onlarca insanı katleden militanların ibret verici öykülerini resmi belgelerden aktarıyor.
(Arka Kapak)

“Elinizdeki kitap, Faik Bulut’la birlikte kaleme aldığımız ve Türkiye’deki ilk Hizbullah araştırması olan “Kod Adı: Hizbullah, Türkiye Hizullahı’nın anatomisi” adlı kitabın ikinci cildi de sayılabilir.”
(Mehmet Faraç)

Hizbullah’ın Bin Bir Suratı – Faik Bulut
(21/12/2001 tarihli Radikal Kitap Eki)

Türkiye’deki gelişmesine bakarak, Mehmet Faraç’ın yeni kaleme aldığı ‘Batman’dan Beykoz’a Hizbullah’ın Kanlı Yolculuğu’ isimli kitabı için birkaç başlık daha kullanılabilir:
‘Hikâye – i Hizbullah’, ‘Hizb – ul Kan’,
‘Hizb – ul Binbir Surat’, ‘Hizbullah İçinde
Hizbullah’, ‘Hizb – ul Casus’, ‘Hizb – ul Ajan’, ‘Hizb – ul Beşinci Kol’, ‘Derin Hizbullah vs.’
Söz konusu çalışmanın zevkli ve akıcı içeriği okunduğunda, yukarıdaki özelliklerin hemen tümünü bulmak mümkün. Binbir Gece Masalları gibi uzun, örgüt içinde örgüt, Hizbullah içinde Hizbullah’ın gizeminin anahtarı burada saklı.
Lafı uzatıp süslemeden Faraç’ın mürekkebi taze kitabında görebildiğim bazı ayrıntılar ve çalışmayı diğerlerinden farklı kılan özelliklerine değinmekte yarar var:
Bir: Hizbullah elebaşısı Hüseyin Velioğlu’nun iki yıl önce İstanbul Beykoz’daki operasyon sırasında öldürülmesiyle birlikte basın ve kamuoyunun gündemine yoğun biçimde giren haber, açıklama, analiz, ifade, itiraf ve resmi raporlar, sokaktaki insan açısından bir dereceye kadar tatmin edici görülebilir. Ama olayla yakından ilgilenen basın mensupları, uzmanlar ve resmi yetkililerin araştırmalarında kesinlikle yol gösterici bir eserle karşı karşıyayız.
İki: Faraç’ın çalışması, aynı zamanda Türk basınının temel eksiği olan ‘araştırmacı – gazetecilik’ veya diğer deyimle ‘alan çalışması’ niteliği taşımaktadır. Örnek alınmalıdır.
Üç: Daha önemlisi, Hizbullah meselesini, günübirlik veya eyyamcı habercilik sınırının ötesine taşıyarak da başından beri olayların içinde yaşayan, Hizbullah’ın faaliyet alanı Güneydoğu bölgesindeki insanların gözüyle yazabilmesidir. Bu anlamda kitap, bölge insanının duygularına tercüman olmuş bir araştırmadır. Yıllarca olayın takipçiliğini yapmış, bu düzlemde hayatını ortaya koymuş, kelle koltukta mücadele etmiş bir gazetecinin gerçek aşkıyla ve mesleki ilkeleri gözeterek yazdığı yazılar toplamıdır. Yani olayı önceden haber vermiş, meseleyi Türkiye’nin temel bir problemi olarak ele almış, masa başında ahkâm kesmemiştir. Hizbullah İstanbul’u kan gölüne çevirdiğinde bilgiçlik taslamamış, kimi gazetecilerin yaptığı gibi koltuğunun altına bir yerlerden sıkıştırılan kontrollü dosyalarla birden bire peyda olmamıştır. Gökten zembille indirilen ve medyada şişirilen gazeteci müsveddelerinin sözüm ona bilgiçliği, malumatfuruşluğu yoktur Faraç’ta. Cesurca çıkışlarının mütevazı karşılığı ise, Gazeteciler Cemiyeti’nin Araştırma Ödülü olmuştur. Yani medyatik rant ve paraya tahvil edilmemiş bir çabanın ürünüyle yetinilmiştir.
Dört: Faraç’ın çalışmasında ‘analiz’ eksikliği görülebilir. Fakat bu, bizzat bölgedeki resmi kurumlar ve meslektaşlarının bilgileri ve belgelere dayanmanın bir sonucudur. Kendini öne çıkarma yerine, mevcutlardan hareket ederek sonuca ulaşma ve çıkarsama yapma tekniğidir.
Beş: Bunlarla yetinmeyen Faraç, Hizbullah’ı kendinden menkul bir hareket, salt polisiye vaka olarak almamıştır. Perde arkasındaki aktörleri, bölgesel çaptaki karanlık bağları da ortaya dökme bakımından ileri bir adım atmasını bilmiştir.
Sorgulayan bir mantık…
Altı: Haberi vermekle yetinmeyen Faraç, gazeteciliğin temel kurallarından sayılan olayın takipçiliğini sonuna kadar götürmüştür. Ayrıca, etliye sütlüye karışmayan bir Hizbullah profili çizmek yerine devlet, şeriatçı ideoloji, İslamcı basınının suskunluğu, Babıâli gazeteciliğinin İstanbul merkezli bakış açısını da sorgulayan bir mantıkla konuyu ele almıştır ki, son derece doğru bir bakış açısıdır. O halde, ‘Derin Hizbullah’ın dipsiz kuyusunda iğne aramak yerine, kitabı okuyarak geçmiş ve geleceğe ilişkin perspektif edinmenin tam zamanıdır.
Yoksa, dünü ve yarını olmayan, sadece şimdiki zamanla yetinen köksüz, bilinçsiz ve eyyamcı gazetecilik illetinden kurtulamayız.
Bu kitabı okumak, aynı zamanda Batılı ve birtakım bölgesel karanlık güçlerin Bin Ladin, Taliban ve El Kaide olayında görüldüğü gibi, şeriatçı köktendinciliği nasıl yarattıklarını ve insanların başına nasıl bela ettiklerini okumanın ta kendisidir.

Kitabın Künyesi
Batman’dan Beykoz’a Hizbullah’ın Kanlı Yolculuğu
Yazar: Mehmet Faraç
Yayınevi: Günizi Yayıncılık
İstanbul, 2002, 2. Basım
264 sayfa

Previous Story

Kod Adı : Hizbullah / Türkiye Hizbullahı’nın Anatomisi – Faik Bulut, Mehmet Faraç

Next Story

Kürtmüşüz – Necmettin Salaz

Latest from İnceleme

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ