?Algı bedenin dünyayla kurduğu bir salınım ilişkisidir. Beden önce bir durumun içinde oluşuyla dünyayı algılar sonra dünyanın algısı bedene eklemlenir, dolayısıyla bu ilişki dünyayı ve bedeni aynı anda var eder.?

Başkalarının bakışları
Toplumla ilişkimizi bedenimizle kuruyor, dolayısıyla da dünyayı bedenimizle algılıyoruz. Yani bedenimiz de tıpkı belleğimiz gibi biriktiriyor, bilinçaltı oluşturuyor; hatta başkalarının karşısında acil durum vaziyeti alarak kendini görünmez kılıyor. Bütün bunlar olurken benliğimiz, hislerimiz, zihnimiz bedenin istediklerini yapıyor. Bedenimiz beynimize çoğu kez tehlike sinyalleri veriyor. Gidip bir köşeye siniyor, kendisini görünmez kılıyor. Kıpkırmızı kesiliyor, tutuluyor, yürüyemiyor, konuşamıyor. Ama bunları niye yapıyor? Aslında, bütün bunlar, başkalarının bakışları bedenimize çevrildiği anda başlıyor.

Zülküf Kara, ?Toplumla Yüzleşme?de, bedenimizin artık bize ait olmayan hallerini inceleme altına alıyor. İncelemesini fenemonolojik (görüngübilim) felsefenin argümanlarıyla güçlendiren Kara, aynı zamanda da -fenomenolojinin gerektirdiği gibi- somut olaylardan (yüz nakli) yola çıkıyor. Bedenle toplum iç içe ama karşı karşıya duruyor. Biri diğerini göz hapsine aldıkça, durumun muhatabı kişilerin seslerine bizim beden gerçekliğimiz de ekleniyor.

?Fenomonolojik Beden?, ?Canlı Beden?, ?Bilinçli Beden?, ?Gözaltındaki Beden?, ?Hastalıklı Beden?, ?Toplumla Yüzleşme? gibi ana başlıklarla ilerleyen Kara?nın metni, tanımlamakta güçlük çektiğimiz bir beden gerçekliğiyle tanıştırıyor bizi. Daha da önemlisi; bedeni nesneleştiren bakış açısıyla yabancılaşma arasında neredeyse bire bir ilişki bulunduğuna dair önemli saptamalar yapıyor. Ama beden nesneleşirken önce gözaltına alınıyor. Yani ?başkalarının bakışlarıyla gözaltına alınan beden, objektif bedene dönüşerek zamanla nesne halini? alıyor.

Bedensel şekil bozuklukları ise bu gözaltı yoğunluğunda başı çekiyor. Bu da ?utanma ve suçluluk üzerinden iki ayrı düzeyde? gerçekleşiyor. Böylelikle, ?kol ya da bacak eğriliği, yüz yanıklığı, felç olma hali vb. durumlarda gözetlenen; bedenden çok kişilik? oluyor.

?Başlangıçta var olan bedensel özrün kendiliğinden olan ve yansımayan performans, suç ve utanç üzerinden yabancılaşması ile birleştirilen doğal deneyime dönüşür. Canlı beden, böylece nesnel, cismani beden ya da ?diğerleri-için-beden?e dönüştürülür.? Nesneleştirilmiş beden gerçeğinde ise tüm bedeni yüz temsil ediyor. Zira ?bedenin ontolojik dayanak noktası ve görünür olma hali yüz ile? sağlanıyor. Tarihin her döneminde evrensel bir olgu olarak görülmeyen yüz bugün, kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi en iyi gösteren olarak öne çıkıyor.

Bedenin görünürlük açısından başı çektiği düşünülürse, en çok da gözaltında olanın yüz olduğunu söylemeye gerek yok. Kara?nın çalışmasının püf noktası da burada gizleniyor. Yani metin, asıl olarak ağırlığını, yüz ve yüz nakilleri analizinden alıyor. Zira her yüz nakli aynı zamanda, kimliğin karmaşık sorunlarını da nakletmek anlamına geliyor. ?Normallik ve toplumsal onay belirli bir beden imajına dayanmış ve bu beden imajına sahip olamayanların sadece bedenleri değil, karakterleri de kusurlu? görünüyor. Bu da, hazır bekleyen bir felaketi işaret ediyor. Zira ?hasta, deforme, anormal, dengesiz, çirkin, yaşlı, geri zekalı, sakatlanmış, özürlü, deli ya da gibi hiçbiri kültürel standartlara uymayan bedenlerin? değersizleştirilmesi, yıkıcı ideolojilere hizmet ediyor. Bu ideolojinin ise ne olduğunu herkes biliyor.

Kaynak: 21 Kasım 2013, http://www.agos.com.tr/

Kitabın Künyesi
Toplumla Yüzleşme
(Yüz Nakli Üzerine Fenomenolojik Bir Çözümleme)
Zülküf Kara
Ayrıntı Yayınları / İnceleme Dizisi
İstanbul, 2013
144 s.

Previous Story

Şair ve Şiiri – M. Şehmus Güzel

Next Story

“Gezizekâlılar”ın hikâyesi – Zeynep Atamer

Latest from İnceleme

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ