Behice Boran / Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı – Gökhan Atılgan

“Bu kitap, yirminci yüzyıl Türkiye’sinin en önemli Marksist aydınlarından birisi olan Behice Boran’ın siyasal ve entelektüel portresini çiziyor.
Behice Boran, sosyalist harekette, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal örgütlenme biçimlerini bilimsel yöntemlerle inceleyen ve böylece Türkiye’ye özgü sosyalizm yönteminin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunan bir öğretim üyesi olarak yer almak istemişti.
Fakat siyasal bir kararla üniversiteden koparılınca aktif siyaset alanına girdi. Siyasal ve toplumsal çözümlemelerinde tarihsel materyalist yöntemi yetkin bir şekilde kullanmasıyla dikkat çekti. Onunki, ülkesinin kendine özgünlüklerini kavramak ile bunları tarihin maddeci yasalarının dilinde tartışmak arasındaki gerilimin azabını yüklenen, neredeyse yarım yüzyıl boyunca sosyalist mücadelenin çilelerine dirençle göğüs geren bir aydının hikâyesiydi.
Siyasal cesareti bilimsel bir yaratıcılıkla birleştiren Behice Boran’ın yaşamı ve eseri, bu kitapta, belirli bir dönemleştirme yapılarak incelenmiştir. Dönemleştirme, Boran’ın yaşamını anlamlandıran temel izleklere göre yapılmıştır.
Genç bir yurtsever, bir sosyolog, Türkiye’nin ABD güdümüne sokulmasına karşı çıkan bir eylemci, sosyalist bir siyasetçi, siyasal bir lider, bir milletvekili ve bir siyasal kuramcı olarak Boran’ın siyasal ve entelektüel oluşumu, her bir dönemin siyasal ve ideolojik ortamlarıyla ilişkilendirilerek ele alınmıştır.” Tanıtım Yazısı

‘Behice Boran’ kitabı, 1950’lerin Genç Oyuncular kuşağından 1968’lilere ve 1978’lilere kadar bütün Türkiye sosyalistlerini ilgilendiriyor; sosyalizm tarihinin içindeki kişilerle, olaylarla ve tartışmalarla ilgili pek çok yeni bilgi veriyor.
Nihayet Türkiye’nin ilk kadın Marksist kuramcısı, ilk kadın sosyalist akademisyeni ve ilk kadın siyasi parti başkanı Behice Boran’ın yaşamöyküsü araştırmasını Gökhan Atılgan, Prof. Dr. Cem Eroğul’un danışmanlığında yaptı; eser SBF’de doktora tezi olarak kabul edildi ve yayımlandı. Behice Boran-Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı. Bine yakın orijinal kaynağa ve özel röportajlara dayanan bu eserde, Behice Boran ekseninde, Türkiye siyasi ve sosyalist hareketinin tarihi ile dünya sosyalizm tarihi, mükemmel biçimde, halka halka birbirinin içine geçen analitik bir bütünsellikle dokunmuş.
Behice Boran ‘ilk kadın’ Marksist kuramcı, sosyolog ve Türkiye İşçi Partisi’nin başkanı olmasının yanı sıra eş, anne ve yaşlı aile büyüklerinin bakımını şahsen üstlenmiş bir güzel insandı. Eşinin ve oğlunun, onun bu vericiliğini ve çabalarını ne kadar takdir ettiğini elbette bilemeyiz. Ama bildiğim bir şey varsa o da, Behice Boran yaşarken, hatta ölümünden sonra da, sosyalist hareketin onun değerinin tam farkında olmadığıdır.
‘İlk kadın’ vurgusunu, Türkiye’deki cinsiyetçi ayrımcılığın ve baskıcılığın, gündelik ya da sıradan faşizm gibi, ne kadar görünmez olduğunu, kadınları ve başarılarını görünmez kıldığını bir kez daha hatırlayalım diye yaptım.

Üniversiteden atılış…
Gökhan Atılgan’ın bilimsel olduğu kadar iyi bir roman tadında okunan kitabı, Behice Boran’ın ABD’de sosyoloji doktorasını aldıktan sonra 1939’da Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü’ne doçent olarak atanmasından kırk sekiz yıl, ölümünden yirmi yıl sonra, Boran’a layık ve aynı zamanda bir ‘ilk’ kadirşinaslık örneğidir; hem de böylesine özgün bir eserle.
Bu yıl kaybettiğimiz sosyolog Prof. Dr. Mübeccel Kıray’ın ardından çıkan yazıların çoğunda Kıray’ın, Boran’ın ilk öğrencilerinden olduğu; onun teşviki ve referanslarıyla ABD’ye doktora yapmaya gittiği yazıldı. Öğrencilerinin kaleme aldığı Kıray yaşamöyküsünde onun, arkasına bakmadığı sözü vurgulandı. Oysa Behice Boran’ın, hem hep ileriye hem de arkasına baktığını bilenlerdenim. Arkasına baktığında, içindeki en büyük özlem, sevdiği, kendini en hazır ve donanımlı hissettiği alanda, Türkiye üstüne araştırmalar yapabilmek, bunları derslerinde öğrencileriyle paylaşabileceği üniversite hocalığını sürdürebilmekti. Nitekim 1945’te köylerde anketlerle yaptığı saha araştırması da ülkemizdeki sosyal bilimler alanında bir ‘ilk’tir. Bu çalışma aynı yıl Toplumsal Yapı Araştırmaları adıyla yayımlandıktan üç yıl sonra Behice Boran, Pertev Naili Boratav ve Niyazi Berkes’le birlikte ‘kadroları’ kaldırılarak üniversiteden atıldı. (Bundan elli beş yıl sonra da Boran gibi düşünen akademisyenler olarak biz de üniversitelerimizden atıldık, ‘1402’likler’ olduk.)
Boran’ın üniversiteden atılmasından bir yıl sonra 1949’da genç bir doktora öğrencisi olan Paul Stirling, Kayseri’nin bir köyünde yaptığı araştırmayı, Türk Köylü Topluluklarının Toplumsal Yapısı başlığıyla 1951’de Oxford Üniversitesi’ne sunmuş ve doktorasını almıştır. Daha sonra bu çalışmasını birçok kez Türk Köyü adıyla yayımlayan Stirling, dünyadaki önemli Türkiye uzmanlarından biri sayılmıştır. Bu kitap 1993’te Türkiye’de de yayımlanmıştır. Bu bilgiyi şunun için verdim: Türkiye’deki ‘milliyetçi’, sağcı iktidarlar özellikle sosyal bilimler alanında Türkiyeli araştırmacıları sürekli kösteklerken, Batı’dan gelen araştırmacılara bütün imkânlarını seferber etmiş; onlar da şu ya da bu konuda hep ‘Türkiye uzmanı’ olmuş ve iktidarlar onların raporlarına kulak vermeyi sürdürmüştür. Bu tavır günümüz için de geçerlidir. Öğretim üyelerinin yayınlarının niteliğine değil, sayısına bakarak, özellikle ABD ve İngiliz üniversitelerini, kıyaslama kıstası kabul eden YÖK, acaba bu konuları da hiç düşünmüş müdür?

Bugün anlaşılamayacak mücadele
Gökhan Atılgan’ın kitabını okuyuncaya kadar Behice Boran’ı yeterince tanıdığımı sanıyordum. Ne de olsa ben de 1960’larda, Doğu’nun köylerinde yapacağım ilk saha araştırmamın anketleri üstünde onunla birlikte uzun uzun çalışmış; 1971 darbesinden sonra Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda aynı yatağı paylaşmış; evine girip çıkmış, birçok konuda konuşmuş; onun bizlere karşı gösterdiği ‘aman cereyanda kalmayın’ ve benzeri hassasiyetlerinin tanığı olmuştum. Meğer 1941’den beri, Gökhan’ın belgelediği üzere, Behice Boran, Yurt ve Dünya ile Adımlar dergilerinden başlayarak bilim, toplum, sınıflar, sanat, Türkiye’deki sosyal, toplumsal ve siyasi süreçlerle ilgili ne kadar çok yazı yazmış. Teori ve pratikte, sosyalizm ile işçi sınıfı arasındaki bağı, Türkiye somutunda usanmadan incelemiş; gazetelerde ve Yön dergisinde görüşlerini dile getirmiş; Türkiye’de sınıfların ve bu arada tabii işçi sınıfının da olmadığını iddia eden, sosyalizme giden yolun, sivil-asker ‘aydınlar öncülüğü’nde açılmasını savunan çoğunluğa karşı ‘tek başına’, evet, özellikle 1960’ların ilk yarısında gerçekten de tek başına, kuramsal ağırlıklı bir mücadele yürütmüştür. Dile kolay, kaç kadın kişi 1941’lerden 1970’lere, yalpalamadan, onca yoksunluk, baskı ve acıların en büyüğü olarak gördüğü ‘dost acılarına’ katlanarak, emekçilerden yana böyle bir mücadele yürütebilmiştir. Bu, ‘kariyerimi de yaparım, çocuk da doğururum’ reklamının peşinden gidenlerin asla anlayamayacağı bir mücadeleydi.
Gökhan Atılgan’ın Behice Boran kitabı, 1950’lerin Genç Oyuncular kuşağından 1968’lilere ve 1978’lilere kadar bütün Türkiye sosyalistlerini ilgilendiriyor; sosyalizm tarihinin içindeki kişilerle, olaylarla ve tartışmalarla ilgili pek çok yeni bilgi veriyor; yeni değerlendirmelerin ve düşüncelerin filizlenebileceği mükemmel bir kaynak niteliği taşıyor. 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra doğan kuşaktan şimdi sosyalist olup, kendilerini ‘milat’ saymayanlar ve tarihlerini ‘merak’ edenler için ise, Atılgan’ın kitabı gerçek bir hazine; başka hiçbir kitapta bulamayacakları zenginlik ve derli toplulukta Türkiye sosyalist hareketinin tarihi ve tabii bu arada faşizmin çeşitli tezahürleri de önlerine seriliyor; ayrıca, çok iyi bir sosyal bilim araştırmasının nasıl olması gerektiğinin de örneği veriliyor. Geç kalmış olsa da nihayet yazılan Behice Boran kitabı için genç araştırmacı Gökhan Atılgan’ı minnet duygularımla kutluyorum.
PROF. DR. OYA KÖYMEN 14/12/2007 tarihli Radikal Gazetesi

İçindekiler
ÖNSÖZ (CEM EROĞUL) ……………………………………………………………………….. 11
TEŞEKKÜR …………………………………………………………………………………………… 15
GİRİŞ ……………………………………………………………………………………………………. 17
BİRİNCİ BÖLÜM
GENÇ YURTSEVER (1910-1939) …………………………………………………………….. 26
?mparatorluk ile Cumhuriyet Arasında Büyümek ………………………………………. 26
Öğretmen Olup Halkı Aydınlatmak ………………………………………………………….. 33
Sosyolog Olup Toplumu Tanımak ……………………………………………………………. 35
Marksist Olup Ülkeyi Deği?tirmek …………………………………………………………… 37
Doktora Tezi: Tatminkâr Olmayan Bir Sonuç ……………………………………………. 40
İKİNCİ BÖLÜM
ÖĞRETİM ÜYESİ (1939-1949) ………………………………………………………………… 45
Birinci Dönem: Irkçı Zamanlar ………………………………………………………………… 46
Kürsüde …………………………………………………………………………………………….. 48
Sahada ………………………………………………………………………………………………. 52
Dergilerde …………………………………………………………………………………………. 56
Yurt ve Dünya ………………………………………………………………………………… 57
Adımlar …………………………………………………………………………………………. 61
TKP?de ……………………………………………………………………………………………… 65
Birinci Dönemin Sonu: Kapanan Dergiler, Darbe Vurulan Parti ……………….. 70
?kinci Dönem: Antisovyetik Zamanlar ………………………………………………………. 77
Tan?da ………………………………………………………………………………………………. 83
Görüşler?de ……………………………………………………………………………………….. 85
?lerici Demokrat Gençlik Derneği?nde ………………………………………………….. 87
Dönemin Sonu: Bakanlık Emrinde ……………………………………………………….. 88
Üçüncü Dönem: Amerikancı Zamanlar …………………………………………………….. 93
Söz?de ve TGD?de ………………………………………………………………………………. 95
Üniversiteden Koparılı?a Doğru …………………………………………………………… 98
Konuşma: ?Umumi Komünist Merkezine Bağlı İki Dergi? …………………… 101
Kapışma: ?Milli Eğitim?de Beslenen Komünistler? …………………………….. 102
Mektup: ?Kafası Ezilecek Hocalar? …………………………………………………. 103
Nümayiş: Truman Doktrini ile Kükreyen Ülkücü Gençlik …………………… 104
Tahkikat: Kazan Kaldıranlar Tanık, Hocalar Sanık …………………………… 106
Dava: Irkçı Sanıklar Bilirkişi ………………………………………………………….. 107
Müdahale: Amerikan Yardımından Pay Almak …………………………………. 109
İnfial: Marshall Planı?na Selam ……………………………………………………… 112
Üniversiteler Arası Savaş ………………………………………………………………. 117
Men: Kürsüden Fiili Koparılış ………………………………………………………… 119
Meclis: ?Bir Hukuk Rezaleti? ………………………………………………………….. 122
Sosyoloji Kariyerinin Zirvesinde: ?Geriye Dönüp Bakınca Sosyoloji? …….. 124
Mahkeme: Yargılayan Savunma …………………………………………………………. 126
Dönemin Sonu: Dönüş ………………………………………………………………………. 131
ilk Eserler: Sosyoloji ve Marksizm …………………………………………………………. 131
Toplumbilim: ikilikleri Aşmak …………………………………………………………… 133
Toplum: Evrim mi Değişim mi? …………………………………………………………. 137
Toplumsal Değişim: Eşitsiz ve Bileşik Gelişmenin Ana Hatları ……………… 141
Tutuculuğa Karşı, Marksist Bir Sosyolojiye Doğru ……………………………….. 145
Toplumsal Yapı Ara?tırmaları: ?Diyalektiği Çalı?tırmak? ………………………. 151
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KAYIP YILLAR (1949-1960) …………………………………………………………………. 164
Ekmek Davası: Tek Parti Rejimi Yıkılırken …………………………………………….. 165
Barış Davası: DP ?ktidarı Kurulurken ……………………………………………………… 169
TBC?nin Doğuşu ………………………………………………………………………………. 169
TBC?nin Kuruluşu ……………………………………………………………………………. 174
TBC?nin Amaçları ……………………………………………………………………………. 176
TBC?nin Etkinlikleri …………………………………………………………………………. 177
İktidarın TBC?ye Yanıtı: 15 Ay Hapis …………………………………………………. 182
TKP Davası: Türkiye NATO?ya Girerken ……………………………………………….. 186
Davaların Sonu …………………………………………………………………………………….. 189
Suskun Zamanlar: Bir Demokrasi Zihniyetinin Sorgulanması ……………………. 191
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SİYASETÇİ (1960-1987) ………………………………………………………………………… 200
Sosyal Ara?tırmalar Merkezi Tasarımından Aktif Siyasete ………………………… 201
27 Mayıs?la Gelen: İşçi ve Sosyalist Hareketi ?çin Yeni Bir Dönem ………….. 205
Türkiye işçi Partisi?nde …………………………………………………………………………. 209
Arayış …………………………………………………………………………………………….. 209
Buluş ………………………………………………………………………………………………. 210
Katılış …………………………………………………………………………………………….. 214
TİP içindeki işlevleri ……………………………………………………………………….. 216
Milletvekili: Marksist Bir Dış Politika Stratejisine Doğru ………………….. 217
TİP?in Başında: Partiyi Toparlamak ……………………………………………….. 228
68?le Gelen: Kabaran Toplumsal Hareket, Etkisizleşen TİP ……………….. 229
Genel Sekreter ………………………………………………………………………………. 231
Başkan ………………………………………………………………………………………… 234
12 Mart: ?Faşizme Hayır!? ……………………………………………………………… 238
Sanık ve Mahpus ………………………………………………………………………………….. 247
Yeniden TİP?in Başında ………………………………………………………………………… 255
Varsayımlar ……………………………………………………………………………………… 260
Öngörüler ………………………………………………………………………………………… 261
Girişimler: Program, Tüzük ve Kuruluş ………………………………………………. 262
Hedefler ………………………………………………………………………………………….. 272
Gerçekleşenler, Boşa Çıkan Beklentiler ………………………………………………. 278
Sonuçlar ………………………………………………………………………………………….. 284
Sürgün ………………………………………………………………………………………………… 298
İdeoloji ile Bilim Arasında ?Bir Uzun Yürüyüş? ……………………………………….. 307
BEŞİNCİ BÖLÜM
KURAMCI ……………………………………………… …………………………………………..311
Yön Aydınlarına Karşı: Sosyalizm Tartışmaları için Yol Başlangıcı ……. …………315
Aydınlar …………………………………………………………………………………………. 316
Sınıflar …………………………………………………………………………………………. 326
Yöntem Sorunları ve Osmanlı?nın Toplumsal Yapısı …………….. ………………334
?Parti içindeki Yöncülük?e Karşı: MDD-SD Tartışmasına Doğru ……………….. 353
MDD Kuramcılarına Karşı: Sosyalist Devrim Üzerine Tezler ……………………. 368
Özneler ……………………………………………………………………………………………. 371
İşçi Sınıfı …………………………………………………………………………………….. 371
Aydınlar ve Bürokrasi …………………………………………………………………… 382
Tarihsel Süreçler ………………………………………………………………………………. 395
Kurtuluş Savaşı?nın Niteliği …………………………………………………………… 396
DP İktidarının Özelliği ………………………………………………………………….. 401
27 Mayıs?ın Anlamı ……………………………………………………………………….. 405
Yapılar…………………………………………………………………………………………….. 407
Tarih Kavrayışı …………………………………………………………………………….. 407
Sosyal Yapı …………………………………………………………………………………… 413
Siyasal Aşamalar ………………………………………………………………………………. 418
Program Sorunları …………………………………………………………………………….. 423
?deolojik Yapılar ve iktidar Yolları …………………………………………………….. 426
Aybar ile Ayrılık: Tarihsel ve Düşünsel Temeller …………………………………….. 435
Yakınlaşmanın ve Ayrılmanın Tarihsel Koşulları …………………………………. 438
Sosyalist Hareketin Tarihinden Kaynaklanan Koşullar ……………………… 438
TİP?in Kendi Tarihinden Kaynaklanan Koşullar……………………………….. 440
Dönemin Özelliklerinden Kaynaklanan Koşullar ………………………………. 444
TİP?in İç Çelişkilerinden Kaynaklanan Koşullar ………………………………. 446
Ayrılığın Seyri …………………………………………………………………………………. 450
Ayrılığın Öyküsü ……………………………………………………………………………… 454
Ayrılığın içeriği ……………………………………………………………………………….. 467
Ayrılığın izlekleri ……………………………………………………………………………… 473
Temel Yapı-Üst Yapı Meselesi ………………………………………………………… 473
Sınıf Bilinci ve Parti Kuramı …………………………………………………………… 485
Bürokrasi …………………………………………………………………………………….. 502
Türkiye?ye Özgü Sosyalizm …………………………………………………………….. 513
SONUÇ ………………………………………………………………………………………………….. 523
EKLER …………………………………………………………………………………………………… 528
KAYNAKLAR ……………………………………………………………………………………….. 536

ÖNSÖZ
CEM EROĞUL

İnsanlar yalnızca yaptıklarıyla, yazdıklarıyla değil, bunların bilinmesi ve tanıtılmasıyla yaşayabilirler. Sokrates?ten bugüne kalmış bir tek satır yokken, Sokrates bugün niye hâlâ yaşamaktadır? Çünkü başta öğrencisi Eflatun olmak üzere, yüzyıllar boyunca birbirini izleyen kuşaklar, Ustanın yaptıklarıyla söylediklerini anımsatmayı görev bilmişlerdir. İnsan için ölümsüzlük böyle bir şeydir. Yin (vücut), kısa sürede yok olur gider. Yinden ayrı bir tinin var olabileceği ise, kanıtlanması olanaksız boş bir inançtır. Buna karşılık, soyut bir tine hiç gereksinim duymadan, yaşamda zaten sonsuzluk olamayacağına göre, hiç değilse göreli bir ölümsüzlük olanaklıdır. Bunun tek tanığı da Sokrates değildir.
Toplum kaçınılmaz olarak bireysel biçim içinde yaşıyor diye, toplumsallık dışında bir bireysellik bulunabileceğini sanmak, kanımca tam bir yanılsamadır. Her birey toplumun kendisidir. Ancak her birey toplumun tümü değil; birey başına taşıyabileceği nicelik ve nitelikte, toplumun bir bölüm özelliklerinin bireşimidir. Bu bireşim, her bireyde değişiktir. Bu nedenledir ki, her birey eşsizdir. Kimi bireyler, toplumsallığın gerçekleştirilmesinde, kendi bireşimlerini oluşturan toplumsal özellikler nedeniyle, toplum için çok daha anlamlıdırlar. Toplumun söz konusu özelliklerini koruyabilmesi, işte böyle bireylerin yaşatılabilmesine bağlıdır.
Behice Boran Türk tarihinin çok özellikli bir bölümünde, hem tanık hem de özne olarak yer aldı. Cumhuriyet ilan edildiğinde on üç yaşında olan Boran, Ulusal Kurtuluş Savaşı ile başlayan, Atatürk Devrimi diye anılan o büyük dönüşümle süren aydınlanmacı yeni bir ulus yaratma coşkusunu ta yüreğinde duyumsayan bir kuşağın üyesidir. 1931?de, yirmi bir yaşında Amerikan Kız Koleji?ni bitirince, o da kuşağının birçok genç kızı gibi, doğal olarak öğretmenliğe yöneldi. Ancak okulu birincilikle bitiren bu öğrenci, tarih öğretmeninin dikkatini çekmişti. Onun aracılığıyla Michigan Üniversitesi?nden burslu okumak üzere bir çağrı mektubu alınca, Amerika?da doktora yapmak için öğretmenlikten ayrıldı. Amacı, toplumbilim okuyup halka en iyi hizmet yolunu bulmaktı. Nitekim Amerika?dan sosyoloji doktorasını da aldı. Ne var ki, bu arada Marksizmle tanışmıştı. Küçük değildi, yirmi yedi yaşındaydı. Belki bu yüzden, bu dünya görüşünü tüm varsıllığıyla kavrayabilecek bir yetişkinlikteydi. Marksizm onun için bir heves değil, topluma hizmet etmek için yıllardır aradığı yolu en sonu aydınlatan, güçlü bir araştırma ve eylem kılavuzu oldu.
1939?da doktorasını tamamlayıp Türkiye?ye dönen Behice Boran, artık ne yapmak istediğini çok iyi biliyordu. Türkiye?nin toplumsal gerçeklerini araştıracak, elde ettiği bulguları Türkiye?yi dönüştürme yolunda kullanacaktı. Bunun için artık en elverişli yol, öğretmenlik değil, öğretim üyeliğiydi. Türkiye?de gitgide güçlenen ırkçıların karşı koymasına karşın, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel?in diretmesiyle, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi?ne sosyoloji doçenti olarak atandı. Kısa bir zaman sonra da, Türkiye?nin okumuş kamuoyunda bir ışıldak gibi parlamaya başladı. Yaptığı alan araştırmaları, çıkardığı dergiler, verdiği dersler, yetiştirdiği öğrencilerle, aydınlanmanın ve sınıfsal bilincin ışığını dalga dalga yaymaya başladı. Bir avuç arkadaşıyla birlikte, Milli şeflik düzeninin boğucu ortamında böyle bir savaşımı yürütebilmek, elbette büyük bir direngenlik gerektiriyordu.
Ne var ki, ikinci Dünya Savaşı?nın sonunda Türk egemen sınıfları artık kesinlikle Amerikan emperyalizmine yamanmaya karar verince, tıpkı Hasan Ali Yücel?e, Köy Enstitüleri?nin büyük
yapıtasarcısı (mimarı) İsmail Hakkı Tonguç?a yapıldığı gibi, onun da sesi boğuldu ve arkadaşlarıyla birlikte bilimyurdundan (üniversiteden) uzaklaştırıldı. Behice Boran, isteseydi, bir Batı bilimyurduna kolaylıkla geçebilirdi. Bunun yerine, ülkede kalıp savaşarak topluma borcunu ödemeyi yeğledi. 1950?de Türkiye, Amerikan emperyalizminin izinde Kore?ye asker gönderme kararı alınca, bugün tasavvuru güç bir düşmanlık çemberiyle kuşatılmasına karşın, var gücüyle bu karara karşı çıktı. Hapse atıldı, yine de yılmadı. Ancak bu arada, Demokrat Parti?nin Türkiye?de doruğa çıkardığı düşüngüsel (ideolojik) baskı ortamı iyice yerleşmişti. Marksizm, sosyalizm bir yana, en ılımlı solun bile hainlikle damgalandığı bu cadı kazanı ortamında, artık hiçbirşey yapma olanağı kalmamıştı. Hapisten çıktıktan sonra, ta 1960?a dek, sesini çıkaramadı.
Bilindiği gibi, 27 Mayıs darbesi, Atatürk döneminden sonra Türkiye?nin ikinci aydınlanma dalgasını başlattı. Üstelik artık, Türkiye az çok gelişmiş, arsulusal dengeler değişmiş, ilk kez işçi sınıfının sınıfsal kimliğiyle açıkça siyaset sahnesine çıkabileceği bir ortam oluşmuştu. 1947?den başlayarak her türlü sol akımı engellemek için ülkenin üzerine çekilen gericilik perdesini, ilk kez Doğan Avcıoğlu?nun önderliğindeki Yön dergisi araladı. Arkasından, 1961?de kurulan Türkiye işçi Partisi?nin başına bir yıl sonra Mehmet Ali Aybar?ın geçmesiyle, bugün neredeyse söylenceleşmiş bulunan ilk T?P dönemi başladı. Ancak bu işler kendiliğinden olmadı. ilerici bir işçi-aydın devimi (hareketi) olarak başlamış olan T?P?i Marksist bir parti haline getirmek, çok büyük bir çaba gerektirdi. Bu çabanın en önde gelen öncüsü de, olanaklar elverir vermez T?P?e katılan ve çok kısa bir süre içinde, Aybar ve Sadun Aren?le birlikte, yönetici çekirdek içinde yer alan Behice Boran oldu.
Sonrası malum. 12 Mart 1971 darbesiyle T?P tarihe karıştı. Bu arada Marksizmden vazgeçmiş olan Aybar dışında, parti yöneticileri ağır hapis cezalarına çarptırıldılar. 1974?te af çıkınca, Boran, bu kez Aren?i de bırakarak, ikinci T?P devimine öncü oldu. Ancak Türkiye?de artık yasal Marksist savaşımın koşulları kalmamıştı. İkinci T?P başarılı olamadı. Türkiye?ye faşizmi getiren 12 Eylül darbesinden sonra da ülke umutsuz bir karanlığa gömüldü. Behice Boran yurt dışına çıktı. Yaşamının son yıllarını, işçi sınıfının örgütsel birliğini sağlama çabaları içinde geçirdi. Çileli yaşamını, yetmiş yedi yaşında, gurbette noktaladı.
Türkiye?nin az yetiştirdiği gerçek devrimcilerden biri olan bu yiğit kadının bugün ve daha sonra yaşatılması için, yaşamöyküsü yazılmalıydı. Yazıldı. Hakkıyla yazılmalıydı. Hakkıyla yazıldı. Gökhan Atılgan bu işi eşsiz bir özenle yürüttü. Yalnızca bilgisini, çalışkanlığını, yüreğini koymadı ortaya. Konu Behice Boran?dır diye, çalışması boyunca az bulunur bir titizlik sergiledi. Behice Boran?ın kaleminden çıkan her şey, bugüne dek ulaşılamayanlar dahil, eksiksiz olarak toplandı. (Bu belgelerin ayrıca yayınlanacağını büyük bir mutlulukla öğrenmiş bulunuyorum.) Behice Boran?ı yakından tanıyan birçok kişi ile söyleşiler yapıldı. Kurumların ve kişilerin elindeki birçok belgeye ulaşıldı. Behice Boran?ın savunduğu görüşlerin değerlendirilebilmesi için, karşı görüşler de olabildiğince tarafsız bir biçimde tanıtılmaya çalışıldı.
Behice Boran?la birlikte, genç bir parti üyesi olarak, birinci TİP günlerinde çalışma mutluluğuna eriştim. 1966?da Siyasal Bilgiler Fakültesi?nde araştırma görevlisi olmuştum. O günlerde, öğretim üye ve yardımcılarının parti üyesi olması yasak değildi. Öte yandan, 1964-65?te, yüksek lisans için gittiğim Paris?te Marksizmle tanışmıştım. Özellikle düşüngüsel (ideolojik) konularda ve parti içi eğitimde Behice Boran?la işbirliğimizi olanaklı kılan da bu oldu. Bu yakınlığın bugün bende kalan en değerli anısı, Türkiye ve Sosyalizm Sorunları adlı kitabını hediye ederken yazdığı şu birkaç sözdür: ?Cem kardeşime, Yazılmasını istediğiniz kitaba acaba bu yaklaşabildi mi? Behice Boran 10-6-1968?. Bu sözlerin gerekçesi de, Behice Hanım?a niye başka Marksist partilerde olduğu gibi bizde de parti büyüklerimizin yol gösterici kitapları yok diye birkaç kez laf atmış olmam. Milli Demokratik Devrimcilere ve daha sonra Aybarcılara karşı savaşımında, hep Behice Boran?ın yanında oldum. Birinci TİP?ten sonra ise, yollarımız bir daha birleşmedi. Ne var ki, birliktelik günlerimizde bana aşıladığı saygı ve sevgi hiç eksilmedi.
Yıllar geçip günün birinde Gökhan Atılgan gelip benim danışmanlığımda Behice Boran üzerine doktora tezi yazmak istediğini söyleyince, nasıl bir heyecan, nasıl bir sorumluluk duyduğumu anlatamam. Başka birinden gelse, konuya yazık eder diye böyle bir öneriyi herhalde güç kabul ederdim. Gökhan Atılgan olunca, duraksamadım. Çünkü Gökhan Atılgan, yalnızca çalışkanlığı, dürüstlüğü, titizliğiyle değil, yapıtıyla da kendini kanıtlamış bir insandı. Gerçekten de, Gökhan Atılgan?ın yüksek lisans tezi olarak yazdığı ve 2002 yılında TÜSTAV Yayınları?nın yayınladığı Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar: Yön-Devrim Hareketi, bu konuda yapılmış en değerli araştırmadır.
Behice Boran, salt bir eylemci, yiğit bir devrimci değildi. Türk toplum bilimlerinde çığır açmış değerli bir bilim insanıydı. En önemlisi, Türk siyasal düşüncesine eşsiz katkılarda bulunmuş bir düşünürdü. Çalışmasının ağırlıklı bölümünü bu katkılara ayırmakla, kanımca Gökhan Atılgan doğru bir seçim yapmıştır. Umarım yapıtı okundukça, bu topraklarda Behice Boran?ın sesi hep daha gür bir biçimde çıkacak ve umduğu yankıyı bulacaktır.

GiRiş
Behice Boran kimdir? Çoğu kişi Behice Boran?ın adını bilir. Fakat bu ismin çağrıştırdıkları birkaç sıfatla sınırlıdır: Tatar kökenli bir Türk, solcu olduğu için üniversiteden atılmış bir öğretim üyesi, ilk kadın sosyalist milletvekili, siyasal parti genel başkanı ilk kadın, 12 Eylül?den sonra vatandaşlıktan çıkarılarak ?hain? ilan edilmiş bir sosyalist gibi. Sosyolojik araştırmalara ve siyasal tarihe ilgi duyanlar açısından ise Behice Boran adının çağrıştırdıkları bundan biraz daha fazladır: ilk kadın sosyolog, Türkiye?nin toplumsal yapısına yönelik saha araştırmalarının öncülerinden, Türkiye işçi Partisi?nin (T?P) liderlerinden, milletvekillerinden, genel başkanlarından birisi, gibi. Behice Boran, Türkiye?de sol düşünceyle ilgilenler açısından, genellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği?nin (SSCB) 1968?de Çekoslovakya?yı işgalinin ardından Mehmet Ali Aybar ile giriştiği tartışmalarla anılır. Bu tartışmalarda, Aybar?ın ?güler yüzlü sosyalizm?, ?Türkiye?ye özgü sosyalizm? kavramlarıyla geliştirdiği ?özgücü? yaklaşımı karşısında ?katı?, ?merkeziyetçi?, ?tekçi?, ?dogmatik?, ?Şematik? sosyalizm anlayışını temsil eden bir konumdaymış gibi görünür. Türkiye sosyalist hareketinin içinde yer alanlar açısından ise Behice Boran, işçi sınıfı mücadelesine ve Marksist düşünceye ömrünün sonuna kadar bağlı kalmış, sosyalist mücadelenin çilelerine dirençle göğüs germiş, her zaman saygıyla anılması gereken yiğit bir devrimci olarak imgelenir. Oysa Behice Boran?ın yaşamı ve eseri, adının önüne eklenen ?ilkler listesi?den, Aybar ile olan tartışmaları nedeniyle Türkiye?de sosyalist düşüncenin belirli bir konumuna yerleştirilip öylece bırakılmaktan ve ölüm yıldönümlerinde kişiliğinin yılmaz yanlarına yapılan vurguların dile getirildiği direnç öykülerinden çok daha fazla şey anlatır. 20?nci yüzyıl Türkiye sosyalist hareketinin en önemli Marksist kuramcılarından Behice Boran, Türkiye?nin tarihsel ve toplumsal yapısının çözümlenmesinde sınıf analizini yetkin bir biçimde kullanışıyla müstesna bir yerde durur. Türkiye?de sosyalist düşünceye en büyük katkısı, sosyalist devrim tezidir. Bu tez, Türkiye?nin kapitalistleşme sürecinin ve temel toplumsal sınıflarının oluşumunun kendine özgülüklerinin Marksist kurama dayanılarak çözümlenmesinden türetilmiştir. Düzçizgisel tarih kavrayışını reddeden sosyalist devrim tezi, eşitsiz ve bileşik gelişme yasasına dayandırılmıştır. Behice Boran?ı Türkiye üzerine Marksist çözümlemelerde sosyalist hareketin diğer kuramcılarından ayıran en önemli yanlardan biri, toplumbilimci kimliği ile siyasal kuramcı kimliği arasındaki ilişkiselliktir. Cumhuriyetin ilk kadın sosyoloğu olan Behice Boran?ın, maddeci tarih görüşünün ve diyalektik yöntemin tarihsel ve toplumsal çözümlemelere uygulayışındaki yetkinliğinde toplumbilimciliğinin payı büyüktür. Behice Boran, yarım yüzyıla yakın bir dönem boyunca içinde yer aldığı sosyalizm mücadelesinin çilelerine karşı gösterdiği dirençle ayrıca dikkat çeker.
Behice Boran?ın bu biyografisi, siyasal cesareti bilimsel bir yaratıcılıkla birleştiren Marksist bir aydının siyasal ve entelektüel portresini çizmektedir. Bu biyografide, yaşadığı toplumdaki sınıfsal dü?üngüler1 ve mücadelelerde saf tutarak toplumsal dönüşüm süreçlerinde etken rol almış bir aydının yaşamı ve eseri, belirli bir dönemleştirme yapılarak, her bir döneminin siyasal ve toplumsal bağlamı içinde incelenmiştir. Beri yandan, yirminci yüzyıl Türkiye?sinin belirli dönemlerinin tarihsel ve siyasal süreçleri Behice Boran?ın yaşamı ve eseri eksen alınarak yeniden değerlendirilmiştir. Bu yaklaşım, Antonio Gramsci?nin siyasal parti monografileriyle ilgili söylediklerini hareket noktası olarak almıştır. Gramsci, ?Bir partinin tarihi ancak bir sosyal grubun tarihi olabilir. Fakat bu, yalıtılmış bir sosyal grup değildir; dostları, hısımları, hasımları ve düşmanları vardır. Belirli bir partinin tarihi ancak toplum ve devlet bütünlüğünün karmaşık betimlemesinden meydana gelebilir (genellikle uluslararası dallarla da birlikte). Dolayısıyla bir partinin tarihini yazmanın, onun önemli bir bölümüne ışık tuttuğu için monografik bir bakış açısıyla bir ülkenin tarihini yazmakla hemen hemen aynı anlama geleceği söylenebilir? demişti (Gramsci, 1989: 151). Gramsci?nin siyasal parti monografisi hakkındaki bu yaklaşımının, belirli bir partinin ve belirli bir siyasal düşüncenin öne çıkmış bir figürünün biyografisi açısından da geçerli olabileceği düşünülebilir. Böylece, Behice Boran?ın siyasal ve entelektüel biyografisi, Türkiye?nin belirli bir döneminin siyasal tarihinin, düşüngüsel yapısının ve sınıfsal çelişkilerinin yeniden değerlendirilmesine olanak verir.
Bu çalışma, aynı zamanda, Behice Boran?ın siyasal ve entelektüel serüvenine odaklanarak Türkiye sosyalist hareketinin değişik akım ve kurumlarının tarihsel ve eleştirel bir değerlendirmesi olarak tasarlanmıştır. Çünkü Behice Boran, 1942-1987 yıllarını kapsayan uzun bir dönemi örgütlü bir sosyalist, devrimci bir eylemci ve siyasal bir kuramcı olarak yaşadı; 45 yıllık bu dönemde sosyalist hareketin değişik örgütlerinde üye, yönetici, lider ve milletvekili olarak yer aldı; değişik sosyalist yayın organlarının bir yazarı oldu; Marksist bir kuramcı olarak farklı sosyalist akımların öne çıkan temsilcileriyle kuramsal tartışmalara girişti ve sosyalist düşünce içinde bir eğilimin kurucusu oldu. Bu açıdan bakıldığında Behice Boran?ın yaşamı ve eseri, Türkiye sosyalist hareketinin uzun bir döneminin kurumsal ve düşünsel yapısının çözümlenmesi için farklı bir odaklanma noktası olur.
Bu kitap, beş bölüm olarak düzenlenmiştir.
Birinci bölümde, çocukluğunu ve ilk gençliğini Osmanlı imparatorluğu?nun yıkılışı ile Türkiye Cumhuriyeti?nin kuruluşu arasında yaşayan genç bir yurtseverin, ülkesinin çağdaş uygarlık düzeyine nasıl çıkarılabileceğine ilişkin arayışları ve bu arayışların sonunda Marksizmle tanışması anlatılmıştır.
ikinci bölüm, Behice Boran?ın öğretim üyeliği dönemine (1939-1948) ayrılmıştır. Bu bölümün iki ana izleği bulunmaktadır. Birinci izlek, Behice Boran?ın Marksist düşünceyi benimsemiş genç bir sosyolog ve örgütlü bir sosyalist olarak yaşadığı bireysel olaylardır. Behice Boran?ın, Türkiye?nin tam bağımsızlık ilkesinden vazgeçip ABD?nin önderliğini benimsediği kritik bir dönemde öğretim üyesi olarak yaşadığı bireysel olaylar, dönemin siyasal ve düşüngüsel tarihinin, üniversite yapısının ve sosyalist hareketin durumunun aynasıdır. O nedenle bu bölümde, Behice Boran?ın yaşadığı bireysel olgular merkeze alınarak dönemin siyasal ve düşüngüsel bağlamı, üniversite yapısı ve sosyalist hareketin durumu ayrıntılı bir biçimde betimlenmiş ve çözümlenmiştir. ikinci izlek, Behice Boran?ın öğretim üyeliği dönemindeki düşünsel üretimidir. Behice Boran?ın bu dönemde verdiği eserler, iki düzeyde çözümlenmiştir. Birinci düzeyde, genel olarak bilime ve sosyolojiye temel yaklaşımları, toplumsal yapı ve toplumsal değişme gibi konularda hakim sosyolojik kavrayışlara getirdiği eleştiriler ve Marksist bakış açısına dayanarak oluşturmaya çalıştığı almaşıklar ortaya konmuştur. ikinci düzeyde, bu dönemde temel eseri olan Toplumsal Yapı Araştırmaları: İki Köy Çeşidinin Mukayeseli Tetkiki, Behice Boran?ın, sosyolojik araştırmaları nasıl tanımladığına ve bunların hedeflerinin neler olması gerektiğine ilişkin yaklaşımları bakımından değerlendirilmiş; bu çalışmanın sosyal bilimlerin değişik dallarına yaptığı katkılar gösterilmeye çalışılmıştır. Behice Boran?ın ileride sosyalist devrim tezine temel teşkil eden eşitsiz ve bileşik gelişme yaklaşımını esas olarak bu çalışması sırasında kavradığı vurgulanmıştır. Behice Boran?ın, bu çalışmasında diyalektik yöntemi nasıl kullandığı özel olarak gösterilmiştir. ikinci izleğin her düzeyinde, Behice Boran?ın öğretim üyeliği dönemindeki düşünsel üretimi ve somut araştırmaları ile siyasal kuramcılığı döneminde verdiği eserler arasındaki ilişkiselliğin izleri sürülmüştür. Bu bölümde iki belgeden ilk kez yararlanılmıştır. Bunlardan birincisi, Behice Boran?ın Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyeliğiyle ilgilidir. Behice Boran?ın TKP üyeliği konusunda şimdiye kadar kesinleşmiş bir bilgi yoktu; sadece bazı rivayetler, tahminler ve aktarılmış bilgiler vardı. Söz konusu belge, Behice Boran?ın 1977?deki SSCB ziyaretinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Uluslararası ilişkiler Bürosu memurlarına yazdırdığı kısa biyografisidir. Orijinali Rusça olan bu belgeye göre, Behice Boran 1942?de TKP?ye üye olmultur. ?kinci belge, Behice Boran?ın Pertev Naili Boratav ve Niyazi Berkes ile birlikte yargılandığı davada 1950 yılında yaptığı savunmanın metnidir. Boran?ın savunması, onun kişiliği hakkında önemli ipuçları verdiği gibi, tek parti rejimiyle ve dönemin üniversite öğrenim sistemiyle bir hesaplaşma niteliğindedir.
Üçüncü bölüm, Behice Boran?ın üniversiteden koparılışı ile aktif siyasete girişi arasında geçen döneme odaklanmıştır (1949-1960). Bu bölümde, Behice Boran?ın tek parti rejiminin yıkılış ve Demokrat Parti (DP) iktidarının kuruluş döneminde gösterdiği siyasal cesaret, siyasal bir çözümlemenin odak noktası yapılmıştır. Bu çözümlemeye göre, yıkılan CHP iktidarı ile kurulan
Demokrat Parti iktidarının sosyalist düşünce ve eylem karşısındaki tutumu benzer özellikler gösteriyordu ve aynı derecede katıydı. Her iki parti de sosyalizm karşısındaki tutumlarını ABD ile kurdukları ilişkilerin derinleştirilmesi için bir dayanak noktası olarak görüyordu. Buna karşılık, bu bölümde, Behice Boran?ın Türk Barışseverler Cemiyeti?ni (TBC) kurarak Türkiye?nin ABD çıkarları uğruna Kore Savaşı?na katılmasını protesto etmek için sokaklarda bildiri dağıtması, büyük bir siyasal cesaret örneği olarak değerlendirilmiştir. Behice Boran?ın TBC davasından aldığı hapis cezasını çekmesinin ve TKP?ye yönelik büyük operasyonda tutuklanmasının ardından geçirdiği altı yıllık suskunluk döneminin nedenleri ise dönemin siyasal ikliminde aranmış, DP?nin hiçbir muhalif sese izin vermeyen baskıcı tutumuna bağlanmıştır.
Dördüncü bölümde, Behice Boran?ın sosyalist bir siyasetçi ve milletvekili olarak portresi çizilmiştir (1960-1987). Bu bölümde öncelikle, aktif siyasetin Behice Boran?ın bireysel tercihi olmadığına dikkat çekilmiştir. Türkiye sosyalist hareketine bireysel katılım biçimini Türkiye?nin ekonomik ve sosyal örgütlenme biçimlerini bilimsel yöntemlerle incelemek ve böylece Türkiye?ye özgü sosyalizm yönteminin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunmak olarak tanımlayan Behice Boran?ın, bu yol kendisine kapatıldığı için aktif siyaset alanına girdiği belirtilmiştir. Behice Boran?ın aktif siyaset alanında kendine biçtiği rolün siyasal liderlik değil, siyasal kuramcılık olduğu; şartların zorlamasıyla edindiği liderlik kimliğinin kuramcılık kimliğini zayıflattığı, bölümün önemli vurgularındandır. Dördüncü bölüm, bu vurguların ardından üç alt bölüme ayrılmıştır. Birinci alt bölümde Behice Boran?ın Türkiye işçi Partisi (T?P) içindeki işlevleri ele alınmıştır. TiP?in parlamentodaki dış politika sözcüsü olan Urfa milletvekili Behice Boran?ın TBMM?deki konuşmalarında sosyalist bir dı? politika stratejisinin ana hatlarını; Genel Başkan Mehmet Ali Aybar?ın bir muhalifi, sonra T?P?in Genel Sekreteri ve Genel Başkanı olarak işçi sınıfı partisi kuramının temellerini nasıl oluşturduğu ortaya konulmuştur. 12 Mart askeri darbesi üzerine yaptığı çözümlemenin, Behice Boran?ı siyasal çözümlemede maddeci tarih görüşünü tutarlı bir biçimde kullanmak bakımından dönemin sosyalist kuramcılarından ayırdığı özellikle belirtilmiştir. ikinci alt bölümde, Behice Boran?ın, tüm Marksist birikimi ve siyasal deneyimiyle hazırladığı sosyalist devrim programı ve benimsediği parti modeline uygun olarak kurulan ikinci TiP?in başarısızlık nedenleri sorgulanmış, bu başarısızlığın Behice Boran?ı siyasal ve düşüngüsel düzeyde sürükleniş içine soktuğu gösterilmiştir. Üçüncü alt bölümde, Behice Boran?ın 12 Eylül askeri darbesinin ardından başlayan yurt dışındaki sürgün yıllarında SBKP hegemonyasındaki uluslararası sosyalist harekete yaslanarak Türkiye sosyalist hareketini birleştirme çabaları eleştirel bir biçimde değerlendirilmiştir.
Marksist bir kuramcı olarak Behice Boran portresi esas olarak beşinci bölümde çizilmiştir. Bu bölümde Behice Boran?ın Türkiye ve sosyalizm üzerine geliştirdiği tezler, belirli bir dönemleştirme yapılarak ve belirli izlekler esas alınarak çözümlenmiştir. Bölümün ana kurgusu, Behice Boran?ın sosyalist devrim stratejisine temel teşkil eden çözümleme ve tezlerini, 1961-1971 döneminin belli ba?lı sosyalist kuramcılarına ve akımlarına karşı yaptığı eleştirilerle geliştirdiği görüşüne dayandırılmıştır. Karşılaştırmalı bir siyasal çözümleme niteliğinde olan bölüm, dört alt bölüme ayrılmıştır. Birinci alt bölümde, Behice Boran?ın şevket Süreyya Aydemir, Cahit Tanyol ve Doğan Avcıoğlu gibi Yön dergisi yazarlarınca savunulan sınıf-a?ırı sosyalizm projesine, Türkiye?nin tarihsel, toplumsal yapısını ve temel toplumsal sınıflarını Batı ile karşılaştırarak çözümleme yöntemlerine ilişkin eleştirileri ortaya konmuştur. ikinci alt bölümde, TiP?in program çalışmalarını yürüten Etüd ve Araştırma Bürosu?nda Behice Boran ile Fethi Naci?nin başını çektiği bir grup aydın arasındaki tartışmalar, Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışmasının ilk uç verişi olarak değerlendirilmiştir. Bu alt bölümde, Behice Boran?ın, Fethi Naci ve arkadaşlarının işçi sınıfının gücünü ve öncülük yeteneğini yadsıyan, milli burjuvazi ve köylülüğe ağırlık veren, Türkiye?de devrimin öncülüğünü asker ve sivil aydınların yapabileceğini savunan tezlerine karşı geliştirdiği eleştirilerin, kurucusu olduğu sosyalist devrim stratejisinin oluşumundaki önemi gösterilmiştir. Üçüncü alt bölümde, Behice Boran?ın Milli Demokratik Devrim stratejisinin iki önemli kuramcısı olan Mihri Belli ve Doğan Avcıoğlu?nun temel tezlerine karşı savunduğu fikirlerin izleksel bir çözümlemesi yapılmıştır. Bu çözümlemede ?u izlekler takip edilmiştir: Türkiye?nin temel toplumsal sınıf ve katmanları, tarihsel süreçleri, iktisadi ve sosyal yapısı, emperyalizmle ilişkileri, program sorunları, ideolojik hegemonya mücadelesine yaklaşım biçimleri ve mevcut iktidarın nasıl
değiştirileceği sorunu. Bu izleklerden her birinin Behice Boran tarafından geliştirilen sosyalist devrim stratejisinin yapı taşları olduğu bu alt bölümde gösterilmiştir. Behice Boran?ın benimsediği eşitsiz ve bileşik gelişmeye dayalı tarihsel gelişme kavrayışıyla Türkiye sosyalist hareketinde başat bir karaktere sahip olan düzçizgisel tarih kavrayışlarından köklü bir kopuş içinde olduğu özellikle vurgulanmıştır. ?ki yakın dost olan Behice Boran ile Mehmet Ali Aybar arasındaki ayrılığın çeşitli yönleriyle tartışıldığı dördüncü alt bölüm, çalışmanın tümü içinde en önemli bölümlerden biridir. Bu alt bölümde, T?P içinde 1968 sonbaharında ortaya çıkan ve Behice Boran?ın kuramsal sözcülüğünü üstlendiği Genel Başkan Aybar?a karşı muhalefetin nedenleriyle ilgili olarak şimdiye dek öne sürülmüş görüşler radikal bir biçimde reddedilmiştir. T?P içindeki büyük ayrılık iki düzeyde çözümlenmiştir. Birinci düzeyde ayrılığın sosyalist hareketin tarihinden, T?P?in kendi tarihinden, dönemin siyasal ve kuramsal ikliminden ve nihayet T?P?in iç çelişkilerinden kaynaklanan nedenleri tartışılmıştır. ikinci düzeyde ise Mehmet Ali Aybar ile Behice Boran arasında cereyan eden ?temel yapı-üst yapı?, ?sınıf bilinci ve parti kuramı?, ?bürokrasi? ve ?Türkiye?ye özgü sosyalizm? gibi başlıklardaki kuramsal tartışmalar ve bunlardan doğan siyasal sonuçlar karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu iki düzeyli ayrıntılı çözümlemeye dayanılarak T?P?teki büyük ayrılığın bir dizi kuramsal ve bunlardan doğan siyasal ayrılıktan, ayrıca da kimi kişilik uyuşmazlıkları ve üslup sorunlarından kaynaklandığı savunulmuştur. Aybar?a karşı savunduğu kuramsal ve siyasal tezlerin Behice Boran?ın sosyalist devrim stratejisine temel oluşturan tezleriyle ilişkileri kurulmuştur.
Kitabın ekler bölümünde üç metne yer verilmiştir. Bunlardan birincisi, Behice Boran?ın TKP üyeliğini kesinleştiren belgenin Rusça orijinali ve Türkçe çevirisidir. ikincisi, TBC?nin Türkiye?nin Kore Savaşı?na katılmasını protesto etmek amacıyla yayınladığı ve Behice Boran tarafından istanbul Galata Köprüsü?nde dağıtılan bildiridir. Üçüncüsü, Behice Boran ile 1985 yılında Bulgaristan?da yapılmış bir söyleşinin bant kaydının çözümüdür. Behice Boran, bu söyleşide nasıl Marksist olduğunu anlatmaktadır.
Bu kitapta, veri toplama teknikleri bakımından şöyle bir yol izlenmiştir: 1938?de ABD?de Michigan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü?ne sunduğu doktora tezinden 1987 yılında ölümünden kısa bir süre önce kaleme aldığı son yazısına kadar Behice Boran tarafından kaleme alınmış bütün metinler toplanmış ve incelenmiştir. Behice Boran hakkında kişisel bilgiler içeren üç resmi dosya taranmıştır. Bunlar; Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Personel Dairesi Başkanlığı Behice Boran Dosyası, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Personel Dairesi Başkanlığı Behice Boran Dosyası ve Behice Boran?a ait 686 numaralı TBMM Zat ve Sicil Dosyası?dır. Özellikle ikinci bölümde, Behice Boran?ın bir öğretim üyesi olarak yaşadığı bireysel olgular ele alınırken dönemin günlük gazeteleri ile TBMM Tutanak Dergisi?nin ilgili sayıları taranmıştır. Behice Boran?ın T?P milletvekili olarak TBMM?de yaptığı konuşmaların tamamı TBMM Tutanak Dergisi?nden alınarak incelenmiştir. Bazı kişisel tanıklık ve gözlemlerden yararlanmak amacıyla hayatının çeşitli dönemlerinde Behice Boran ile yakınlık kurmuş kişilerle 14 söyleşi yapılmıştır. Söyleşi yapılan kişiler sırasıyla şunlardır: şinasi Yeldan, Metin Çulhaoğlu, Gündüz Mutluay, Sıdıka Su, Osman Sakalsız, Zeki Kılıç, Varlık Özmenek, Yalçın Küçük, Nihat Sargın, Nail Çakırhan, Halet Çambel, Nabi Yağcı, Oya Baydar ve Orhan Silier. Ayrıca Oya Köymen ve Abdurrahman Atalay?a mektupla iletilen yazılı sorulara yazılı yanıtlar alınmıştır. Behice Boran?ın 1971-1974 arasındaki hapislik yıllarının anlatımında Boran?ın öğrencisi ve arkadaşı Sıdıka Su?ya yazdığı mektuplardan yararlanılmıştır. Öte yandan, kaynakçadan izlenebileceği üzere çok sayıda birincil ve ikincil kaynağa da başvurulmuştur.
Behice Boran?ın yaşamı ve eseri hakkında şimdiye kadar yapılmış çalışmalar üç gruba ayrılabilir. Birinci grupta Behice Boran hakkındaki akademik yazılar yer alır. ikinci grupta, Behice Boran?ın Marksist bir kuramcı olarak Türkiye ve sosyalizm üzerine yaptığı çalşmalarla ilgili değerlendirmeler bulunur. Üçüncü gruptaki yazılar, çoğunluğu ölümünün ardından yazılmış olan anma yazılarıdır.
Birinci grupta yer alan çalışmaların büyük çoğunluğu Behice Boran?ın sosyolojik çalışmaları hakkındadır ve onun toplumbilimci kimliğini öne çıkarır. Dr. Mete Çetik?in Behice Boran?ın akademik yaşamı hakkındaki ayrıntılı çalışması (Çetik, 2002a; 2002b); Prof. Dr. Mübeccel B. Kıray?ın, Behice Boran?ın 1940?lı yıllardaki sosyal bilimciler içindeki yerini saptayan konuşması (Kıray, 1999: 62-73); Prof. Dr. Hasan Ünal Nalbantoğlu?nun Behice Boran?ın bir toplumbilimci
olarak portresinin nasıl çizilebileceğine ilişkin önemli ipuçları içeren çalışması (Nalbantoğlu, 2002); Profesör Dr. Fatmagül Berktay?ın Behice Boran?ın yaşamı ve eylemini feminist bir bakı? açısıyla değerlendiren makalesi (Berktay, 2002; 2003; 192-203); Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı?nın Behice Boran?ın Türkiye?de sosyalist dü?ünce ve sosyoloji çalışmaları içindeki konumunu saptamaya çalışan yazıları (Kayalı, 1987; 1994: 148-167; 2000: 147-165; 2002a; 2002b: 107-118); Doç. Dr. Ali Erkul?un, Behice Boran?ın sosyolojinin temel kavramları ve Osmanlı ile Türkiye?nin toplumsal yapısı hakkındaki görüşlerini aktarıp yorumlayan çalışmaları (Erkul, 1995; 1997); Prof. Dr. Ayşe Durakpaşa?nın Behice Boran, 1940?lı yıllardaki toplumcu düşünce içindeki konumunu saptayan makalesi (Durakpaşa, 1993); Prof. Dr. Gencay şaylan?ın Behice Boran?ın Toplumsal Yapı Araştırmaları: İki Köy Çeşidinin Mukayeseli Tetkiki kitabında izlediği yöntemle ilgili değerlendirmesi (şaylan, 1987); Prof. Dr. Oğuz Oyan?ın Behice Boran?ın feodalizm ve Osmanlı?nın toplum yapısı üzerine yaptığı çözümlemeleri irdeleyen makalesi (Oyan, 1987), Çiler Keleş?in, Behice Boran?ın sosyolojik çalışmalarının iletişim alanına katkılarını açığa çıkaran makalesi (Keleş, 1999); Mehmet Arı?nın Behice Boran?ın aydın kişiliği hakkındaki denemesi (Arı, 1997) bu bağlamda anılabilecek çalışmalardan bazılarıdır.
ikinci grupta anılabilecek yazıların sayısı hayli sınırlıdır. Bu kapsamında anılabilecek bir yazı, Gün Zileli imzası taşır. Bu yazı, Behice Boran?ın temel yapıtı olan Türkiye ve Sosyalizm Sorunları üzerine kaleme alınmış tek ayrıntılı eleştiridir. Yazı, milli demokratik devrimci bakış açısıyla Behice Boran?ın sosyalist devrim tezini eleştirmeyi amaçlamıştır. Bu bakış açısından sosyalist devrimin nasıl göründüğünü yansıtması bakımından anlamlı sayılabilecek olan yazı, aynı zamanda siyasal bir suçlama niteliğindedir. Behice Boran?ı Marksist olmamakla?, kitabını da ?sosyalist hareket içine sızmış zararlı bir kitap? olmakla suçlamaktadır (Zileli, 1969).2 Bu bağlamda değerlendirilebilecek iki yazı daha vardır. Birincisi, Çetin Altan imzasını taşır. Altan, Behice Boran?ın, Türkiye ve Sosyalizm Sorunları adlı kitabının önemli bir yönüne dikkati çeker. Behice Boran?ın, Türkiye?nin geçmişini, 1960?lı yıllardaki durumunu ve nereye doğru dönmekte olduğunu Marksist bakış açısından kopmadan ama yapay zorlamalara da düşmeden incelediğini belirten Altan, kitabın sosyalist literatüre ?realist katkılar? yaptığını vurgular (Altan, 1968). ikinci yazı, Cem Eroğul tarafından kaleme alınmıştır. Eroğul, bu yazısında, gerçek Behice Boran?ın Türkiye ve Sosyalizm Sorunları adlı eserinde saklı olduğunu savunur. Eroğul, toplumsal bir savaşım bağlamında yazılmış olan bu kitabın, Behice Boran?ın toplumbilimsel duyarlığı ile işçi sınıfı için çarpan yüreğinin bir bileşkesi olduğunu belirtir (Eroğul, 1991).
2 Gün Zileli, bu yazısının, dönemin siyasal koşullarında, sosyalist devrim kuramcısı Behice Boran?ın ?hakkından gelmeyi? amaçlayan bir tepki yazısı olduğunu yıllar sonra, şu şekilde anlatmıştır: ?… Bu yazıda, Behice Boran?ın birkaç ay önce çıkmış kitabını, MDD?ci bakış açısından eleştiriyordum. … Doğan Avcıoğlu … yazıyı çok beğendiğini, yazarının ?Behice Boran?ın hakkından iyi geldiğini? söyledi … ve beni yanaklarımdan öptü. … dört köşe olmuştum? (Zileli, 2002: 365-366). 3 Bazı örnekler için bkz. (Aren, 1987, 1988; Altan, 1987; Aşık, 1987; Cemal, 1987; Doğan, 1987; Doster, 2003; Düzgören, 1987; Ekinci, 2002; Ekmekçi, 1987; Erik, 2002; Erkiner, 1994; Hekimoğlu, 1987; ?lhan, 1987; Kemal, 1987; Kutlu, 1988; Mumcu, 1987; Sargın, 1988, 2002; Selçuk, 1987; Soysal, ?., 1987; Sosysal, M., 1987; Tanyol, 1987; Targan, 2002, 2003, 2005, 2006; Urgan, 1987). 4 Bazı örnekler için bkz. (Göze, 1987; Tamer, 1987).
Behice Boran?ın ölümünün ardından yazılmış olan yazılar, kendi içinde iki gruba ayrılır. Birinci grupta, Behice Boran?ın dostları ve yoldaşları ile onun düşünce ve eylemine saygıyla yaklaşanların yazıları yer alır. Bu yazılarda, doğru bildiklerini sonuna kadar söyleme cesareti gösteren; haksızlıklara karşı çıkmanın karşılığını durmadan haksızlıklara uğrayarak ödeyen; ama bunlara karşı da dirençle göğüs geren yiğit ve çetin bir devrimcinin portresi çizilir. Bu yazılarda, Behice Boran?ın yaşamıyla ilgili bazı tanıklıklara yer verilir.3 ikinci kategoride ise, bazı antikomünist yazarların Behice Boran için TBMM?de düzenlenen cenaze törenine karşı tepkileri dile getirilir.4
Bu kitap, üç bakımdan Behice Boran hakkında şimdiye kadar yapılan çalışmalardan ayrılmaktadır: Birincisi, Behice Boran?ın yaşamı ve eseri ile toplumbilimci, siyasetçi ve kuramcı kimlikleri bütünsel olarak ele alınmıştır. ikincisi, Behice Boran?ın yaşamı ve eseri ile farklı kimlikleri arasındaki
ilişkisellik kurulmuştur. Üçüncüsü, Behice Boran?ın yaşamı ve eseri toplumsal, siyasal ve düşüngüsel bir bağlama oturtulmuştur.

BEHİCE BORAN
Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı Gökhan Atılgan, Yordam Kitap, 2007, 558 sayfa

Previous Story

Devrim Okumaları – Edward Hallett Carr

Next Story

İnsan Yüreğine Yolculuk – Emin Özdemir

Latest from Behice Boran

Behice Boran’a dair – Sevgi Soysal

” ( … ) Behice Hanım’ın, bütün gücünü en gerekli yere saklamak akıllılığını gösteren sağlıklı kişilerden olduğunu anlıyorum. Hiç hoşa harcamıyor kendini. Gücünü hep kendi
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ