Bertell Ollman: ‘Kapitalizmin gerçekleri sosyalizme ihtiyacın göstergeleridir’ / Söyleşi

Türkiye’de bir dizi konferansa katılacak olan ünlü Marksist düşünür Bertell Ollman soL’a konuştu. Ollman, Obama’nın seçilmesiyle solda yeşeren umutların eskisi gibi olmadığını söylerken, kapitalizmin krizinin sosyalizme olan ihtiyacın göstergelerini de yarattığını belirtti.

‘OBAMA?YA YÖNELİK İYİMSER UMUTLAR TÜKENME NOKTASINDA’

Bertell, öncelikle gazetemizle böyle kapsamlı bir söyleşi yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Obama 2009 yılında seçildiğinde ABD?deki solcu ve sosyalist entelektüeller arasında bile artan bir iyimser hava estiğini görmek hiç de zor değildi. Obama?nın seçilmesi hiç şüphesiz George W. Bush?un açıkça saldırgan başkanlığından sonra ABD?deki umutları artırdı. Son dört yılda ?sol kanat?taki insanların Obama?nın icraatlarına dair görüşleri ne yönde değişti? Hâlâ Obama?nın vaat ettiği ?değişim?e umut bağlayan insanlar var mı?

Zamanımız kısıtlı olduğundan buna kısa bir cevap vereceğim. Çoğu olmasa da radikallerin hatırı sayılır bir bölümü Obama?nın ten renginin ve hitap gücünün ortaya çıkardığı bileşimden etkilendi. Fakat durum artık değişti ve sol?da Obama hakkında iyi laf edecek çok az insan kaldı. Ancak Obama?ya karşı etkili bir muhalefet, gerek Demokrat Parti?de gerekse parti dışındaki solda henüz bir araya gelemedi. Bush döneminde oldukça büyük bir güce sahip olan ama Obama seçilince ortadan kaybolan barış hareketi bile hâlâ eylemsizliğini sürdürüyor. Mevcut krizin hızla daha kötüye gitmesi ve İran ve/veya Kuzey Kore ve/veya Suriye?ye karşı bir sonraki emperyalist savaşımızın başlaması durumunda bu tablonun değişeceği beklentisini taşıyorum.

‘ABD DIŞ POLİTİKASINI BELİRLEYEN KOŞULLAR BUSH DÖNEMİNKİNE BENZER’

ABD?nin Orta Doğu?da şimdiki ve Arab isyanlarından sonraki rolüne baktığınızda ABD emperyalizminin genel olarak dünya meselelerine ve özelde Orta Doğu?ya duhlündeki yöntemde kayda değer bir değişiklik görüyor musunuz?

Eğer Obama İsrail ve eski emperyalist güçler olan Fransa ve İngiltere tarafından İran ve Suriye?ye karşı ?gereksiz? savaşlara sürüklenmekten kaçınmayı başarırsa, bugün Amerikan emperyalizminin Bush zamanınkinden biraz daha farklı işlediğini kabul etmeye razı olabilirim. Şu anki Obama, Kerry ve Hagel?den oluşan dış politika ekibinden daha kötülerini gördüğümüz doğrudur; öte yandan kendilerinden önceki son yönetim hangi şartlara ve baskılara tabi iseler bunlar da onlara tabiler. Bir de bunların yanında ülkemdeki insanlara, onları başka bir kanlı savaşa sokarak unutturmak istedikleri daha da kötüleşen bir ekonomik buhran var. Yani o yüzden dünyanın herhangi bir yerinde ABD dış politikasında bir ışık görmek konusunda iyimser değilim.

‘KAPİTALİZMİN KRİZİ SOSYALİZMİN SAVUNUSU İÇİN BİR FIRSAT’

Diyalektiğin Dansı kitabınızdaki kapitalizmin ?gerçeklerini? sosyalizmin ?göstergesi? olarak görmenin öneminden bahsediyordunuz. 2009?daki büyük kriz sonrasında ?kapitalizmin gerçekleri? bugün daha saydam gibi görünüyor. Ancak sosyalizm fikri güçlü bir alternatif olarak ortaya konamıyor. Sizce durum neden böyle?

Ahh, on puanlık uzman sorusu! [bunu çevirene de kolay gelsin bu arada]. Biraz yoruldum ; o yüzden bu sorunun cevabının büyük kısmını Türkiye?deki konferanslarıma saklayacağım. Ama şimdilik krizin etkileriyle ortaya çıkan türde bir saydamlığın şunları etkilediğini söyleyebiliriz:

1) kapitalizmin doğası (bankalara istedikleri her şeyi verip halkın kalan kısmına çok az şey bırakan hatta hiçbir şey bırakmayan mali yardımlar büyük sermaye ile güya demokrasi içermesi gerektiği düşünülen devlet arasındaki organik bağı herkes için çok açık hale getirmiştir.

2) insanların sınıf kimliklerine yönelik bilinçleri (insanların işlerini kaybetmeleri ya da kaybetme korkusu içinde olmaları; işlerini kaybetmemek için daha az paraya daha çok ve daha uzun süre çalışmaları, ya da hepten iş bulamamaları? Tüm bunlar kendilerini şimdiye kadar işçi sınıfının bir parçası olarak düşünmemiş ya da sınıf kimliklerini Hıristiyan ya da kadın ya da Amerikalı gibi diğer kimliklerinden daha az önemsiz olarak görmüş olan insanları, buna birçok «profesyonel» de dahildir, etkiliyor. Tüm bu koşullar kapitalist dünyanın tümünde daha çok işçinin sınıf mücadelesine daha aktif bir şekilde katılması ihtimalini yaratmaktadır).

3) Sosyalizmi ve nihayetinde komünizmi kurma ihtimali (teknoloji, bilim, eğitim, konut, v.b. alanlardaki ilerlemelere eşlik eden devasa zenginlik sosyalist bir toplumun üzerinde yükseleceği zemini de oluşturmaktadır aslında. Marks bunu hemen hemen her fırsatta dile getirir. Marksizm hiçbir zaman ekonomik kalkınmanın alternatif bir yolu olmaya çalışmamıştır. Zenginliği başka bir düzenek içerisinde kullanma imkanı kendisini en keskin bir şekilde kriz dönemlerinde, yani zenginliklere insanların bu kadar ihtiyaç duyarken bu zenginliklerin açıkça çarcur edilmesi durumunun karşı karşıya geldiği durumlarda gösterir.

Bir kriz döneminde, kapitalizmin en kötü problemlerinden bazıları bile, eğer doğru şekilde (yani diyalektik olarak) anlaşılırsa sosyalizmin savunusuna kaynak teşkil edebilir. Yüksek oranlı işsizlik mi? Bu bize şu anda bir işe sahip olanların bu işlerini paylaşabilecekleri ne kadar çok insanın olduğunu gösterir. Zira böyle bir şey herkesin mevcut ücretlerinde kesinti olmaksızın çok daha az saat çalışmasını mümkün kılar (daha çok boş zaman herkesin hayatını daha dolu yaşaması için bir olmazsa olmazdır çünkü). Bütün bunları ödeyecek para nereden gelecek peki? Kapitalistlerin elde ettikleri haksız kazançların bu amaçlara (onlar bunu bilmeyecek tabii ki) ayrıldığını bir düşünmeye çalışın. Ve elbette günümüz toplumunun korkunç eşitsizlikleri, özel mülkiyeti idare eden kurallarda basit bir değişiklik yapmak suretiyle sosyalist bir yarına doğru olumlu bir adım atılabileceğini bize gösterebilir.

‘MARX?IN KRİZ HAKKINDAKİ YAZILARI DİĞER YAZILARIYLA İÇSEL İLİŞKİ İÇİNDE’

Marks?ın kriz hakkındaki yazılarının derleneceği bir kitabı hazırladığınızı biliyoruz. Sanırım kitap neredeyse hazır. Kitabın kapsamından ve Marks?ın kriz hakkındaki yazılarını derlemede kullandığınız yöntemden bize biraz bahsedebilir misiniz lütfen?

Çok kısa şunu söyleyebilirim : Yukarıda söylediklerimden kitabın çok diyalektik olacağı çıkarımını yapabilirsiniz ; o yüzden sanırım size diyalektiğin ne olduğuna dair en azından kısa bir tanım ? bana bu konuda bir kitap yazmaktan çok daha zor gelen bir şey bu – vermekten artık kaçınmam mümkün değil. Hem nesnel hem de öznel bir boyuta sahip olan diyalektik, sonsuz sayıda ve doğrudan ya da dolaylı olarak birbiriyle ilişkili olan dinamik süreci içeren ve bizim de bir parçası olduğumuz bir nesnel gerçeklik ile bizim bu bütünsel gerçekliğin nasıl işlediğini ve geliştiğini anlamamızı ve bu gerçekliği bizim çıkar ve ihtiyaçlarımız uyarınca değiştirmemizi sağlayan bir yöntemin, yani bu nesnel bütünlüğü düşüncemizde parçalarına ayırmayı ve onu çeşitli örüntüler halinde yeniden yapılandırmayı sağlayan bir yöntemin bileşimidir. Marks için, şüphesiz, söz konusu bütün kapitalizmdir ve bahsettiğimiz örüntüler de kendi teorilerini inşa etmekte kullandığı kategorilerdir.

Marks?ın kriz hakkındaki yazıları diyalektiğin bu özelliğini, benim yardımım olmadan da ortaya koyuyor, ancak bu konuda (aslında diyalektik konusunda) hiçbir kitabı tamamlamadığı için ve yazdıkları şeylerde hayattayken ve ölümünden sonra yayımlanan ve yayımlanmayan eserlerinde ve notlarına serpiştirilmiş olduğundan, onun kriz üzerine olan malzemesini bunların diyalektik dayanaklarını öne çıkaracak şekilde düzenlemeye çalıştım.

Böylelikle, örneğin, kitabın temel bölümünü ekonomik krizleri mümkün kılan şeyin ne olduğuna (temelde, çoğu sınıflı toplumdaki ? ki kapitalizm bunun en gelişmiş şeklidir ? koşullara) ; bu krizleri kaçınılmaz şeyin ne olduğuna (temelde kapitalizmi diğer sınıflı toplumlardan ayrı kılan şeyin ne olduğuna, özellikle de her yerde baskın üretim şekli haline geldiğinde) ve belirli bir krizi neyin tetiklediğine (temelde, bir ya da birden fazla gelişmiş kapitalist ülkedeki kapitalizmin mevcut safhasındaki ? çünkü kapitalizm farklı safhalardan geçer ? olaylar ve koşullara) dair kısımlara ayırdım. Tüm bu özellikler bugün bir arada var olmaktadır ve aralarında sürekli bir etkileşim vardır, ancak bir krizde hepsinin oynadığı rol farklıdır ve her biriyle ilişkili ayırt edici dinamikleri (ya da örgüleri) anlamak için onları ayrı ayrı incelemekle işe başlamalıyız. Diğer yandan, mevcut kriz hakkında yazan birçok yazar, Marksist olsun ya da olmasın, birbiriyle örtüşen bu dinamiklerden sadece birini ya da ikisini ele alma ya da eğer birden fazlasını ele alıyorsa da, birbirine karıştırma eğiliminde oluyor ? ki bu da onların krizi açıklama ya da ona herhangi bir çözüm üretme ve krizin bir daha yaşanmamasını sağlama yeteneklerini ciddi ölçüde azaltıyor.

Marks?ın bütün teorilerinin birbirleriyle içsel ilişkiler içerisinde olduğunu akılda tutarak ikinci bir örnek olarak bu teorilerin kriz teorisine nasıl katkı sağladığını ya da kriz teorisinin bu teorilere nasıl katkı sağladığını ortaya koyduğum sınıf ve devlet, komünizm, ideoloji, ve devrim hakkındaki bir dizi bölümü gösterebilirim. Üçüncü örnek ise ilk bölümdür. Bu bölümde Marks?ın, diyalektik kategoriler hakkındaki en açık tanımlarından bazılarını bulmak mümkün. Birinci bölümde üstlenilen işi daha uzun ve zor alıntılarla sürdüren ama kitabın öncesin okuyan okuyucunun anlamakta zorlanmayacağı ?İlk Ek? bölümü de bu örneğe dahildir.

Daha çok şey var ama sanırım şimdilik bu kadar yeterli. Bertell, çok teşekkür ederiz.

soL’un notu: soL Bakış Ekibi dünyanın önemli Marksistlerinden birisi olarak bilinen Bertell Ollman ile uzun bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşi birincisi kapitalizmin krizi ve güncel siyaset ikincisi de Marksizm ve diyalektik olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Bu bölümlerden ilki 5 Mayıs?ta soL Gazetesi?nde yayımlanmıştı. soL Portal olarak söyleşinin bu ilk kısmını yayınlıyoruz. Söyleşinin Marksizm ve diyalektik üzerine olan ikinci kısmını ise 18 Mayıs?ta soL Bakış sayfalarında okuyacaksınız.

Çeviri: Mehmet Şahin

Haberin Kaynağı: http://haber.sol.org.tr,5 Mayıs 2013

Previous Story

Cihan Harbine Doğru Türkiye – Parvus Efendi

Next Story

Enine Boyuna Biyopolitikanın Momentleri – Fehmi Ünsalan

Latest from Bertell Ollman

Meta Fetişizmi

META FETİŞİZMİ I “Meta fetişizmi”, bir kez mübadeleye girdikten sonra insanların emeğin ürünlerini nasıl yanlış kavradıklarını anlatır. Bu yanlış kavrayış, değer formlarına yaşadığımız dram

Kapitalistin Yabancılaşması

KAPİTALİSTİN YABANCILAŞMASI Şu ana kadar yabancılaşma sanki öncelikle işçi sınıfına ait bir olguymuş gibi tartışıldı. Ancak, yabancılaşma insanlar ile canlı ve cansız doğa arasındaki
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ