Granma teknesi, 2 Aralık 1956 günü şafaktan önce Küba’nın güneydoğu sahiline yaklaştı. Bordada dikilmiş karanlık sahile bakan Fidel’in yanı başında, kardeşi Raul ve henüz fazla kimsenin tanımadığı Ernesto Che Guevara duruyordu. Devrim başlıyordu.

Ernesto, bu yolculuğa çıkmadan önce, memleketi Arjantin’deki annesine Meksika’dan yazdığı mektupta, umutlu olduğunu, zafere inandığını ama işler yolunda gitmezse her şeyi göze aldığını anlatmıştı. Nazım Hikmet’in, “Yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim.” dizesini göndermişti, annesine.

20 yıl sonra, Eylül 1977’de, IRA militanı Bobby Sands, cezaevindeki başgardiyanın karşısında çırılçıplak bir şekilde dikiliyordu. Onurlu duruşunu bozmadan, kendisinin bir savaşçı olduğunu, adi suçluların giydiği o tek tip kıyafeti giymeyeceğini tekrarladı. İngiliz sömürgeciliğine karşı IRA’nın savaşı için, dünyada emperyalizme karşı mücadele eden devrimciler için, insanlık onuru için sembol haline gelecek bir direniş başlıyordu. Ölüm orucuyla, 5 Mayıs 1981’de, 27 yaşında sona eren müthiş bir direniş!

Bu direnişte ve genel olarak bağımsızlık mücadelesinde Bobby’nin gözdesi, Che Guevara idi.

2006’da, Denis O’Hearn, Bobby’nin hayatını ve mücadelesini anlatmak için yayımladığı kitabının adını, Nazım’ın Bursa Cezaevi’ndeyken yazdığı o şiirden aldı: Yarım Kalmış Bir Şarkı.

Bu kitap elbette Türkçeye çevrilmeliydi. “Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara” diyen Metin Demirtaş’ın memleketinde, tek tip kıyafete karşı yürüttükleri ölüm oruçlarında canlarını feda eden Apoların, Fatihlerin, tutuşup Nevruz ateşine dönen Mazlum Doğanların, sonraki yıllarda da zindanlarda onurunu teslim etmeyen Ayçe İdillerin, Hüseyinlerin, koskoca Nazım’ın memleketinde, elbette bu kitap yayımlanmalıydı.

Eğilmeden dimdik geçmiş, demir kapılardan
Bizim de yiğit insanlarımız vardır Bobby.

Kavga bitmez öldüğünde diyen şarkılarımız var. Biz de tanık olduk, yiğitlerin ölürken güldüğüne. Zaten Bobby de bizim kahramanımız, O’Hearn de bizim yazarımız.

Çünkü Vietnam hepimizin Vietnam’ı
Kongo hepimizin Kongo’su
Bir kere özsu yürümüştür dallara
Patlayacaktır ağır sancılarla karanlıklar
Varmak için o güzel yarınlara
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara

Ve elbette yayımlandı bu kitap. Kasım 2014’te, Yordam Kitap tarafından, Deniz Gedizlioğlu çevirisiyle.

DÖNÜŞEN BİR KİŞİLİK

Bobby’nin hayatı, bir dönüşüm hikayesi olarak da okunabilir.

Ekim 1972’de 18 yaşında yakalandığında, Bobby’nin iddianamesinde 25 ayrı suç bulunmaktadır. Hapiste geçirdiği günleri, adeta neşeyle değerlendirir. Kitaplar bitirir, İrlandaca öğrenir, bilincini yükseltir. 3 yıl sonra serbest kaldığında, artık Protestanlara karşı bir Katolik olarak değil, İngiltere biçiminde somutlaşmış bir dünya emperyalizmine karşı direndiğinin bilincindedir.

Yine canlı, neşeli bir gençtir. Ama artık kimse onu eğlence düşkünü olarak görmez. Dostluğuna ve düşüncelerine güvenilir bir kişi haline gelmiştir. Çalışmalarında önceliği halk meclisleri oluşturmaya verir. Silahlı veya silahsız, önemli olan eylemlerin politik bir halk hareketiyle bütünleşmesidir. Sands ve yoldaşları, Twinbrook’u, bilinçli bir isyanın uyandığı Cumhuriyetçi bir bölgeye dönüştürmeye başlarlar. Ayrıca, musluk tamirinden kırık camın değiştirilmesine kadar, çeşitli günlük sorunlarda bir dayanışma gelişir.

Halkın böyle bir araya gelmesi, devlet için önceki duruma göre çok daha büyük bir tehlike yaratmaktadır. Buna yasal güçlerle engel olmak mümkün değildir. Bunun üzerine, toplumda “ekoseli çeteler” olarak bilinen kesimlerin el altından desteklenmesi yoluna gidilir. Bizdeki gibi, adına sonradan “kardeş kavgası” demeye hazırlık niteliğinde, halk hareketinin karşısına sivil faşistlerin çıkarılıp bir terör ortamı yaratmak…

İnsanları hapse tıkmak, devletin istediği sonucu vermemiştir. İçeridekilerle dışarıdakileri birbirlerinden iyice ayırmak, zindandakilerin iradesini ve direncini kırmak gerekir. Bunun yöntemi, cezaevlerinin kriminalize edilmesidir: Politik ilişkileri önlemek, hepsini adi suçlu kabul etmek.

BAŞKALDIRAN BİR KİŞİLİK

Bobby’nin ikinci yakalanışı, cezaevlerindeki uygulamalara karşı bir direnişin oluşmaya başladığı günlere denk gelir. Kitabın büyük kısmını oluşturan bu bölümler, insan türünün doğal niteliklerinden olan “başkaldırı”nın görkemli bir hikayesi biçiminde okunabilir.

Değişen kurallara karşı direnenlere “battaniyeliler” adı verilmiştir. Çünkü, tamamen çıplak kalmadıkları günlerde, tek giysileri battaniyedir. Onlara katılan Bobby, kısa sürede, öncülerden biri haline gelir.

Tıpkı dışarıda olduğu gibi burada da devletin istediği durum, sadece yasalara uygun kararlarla sağlanamaz. Özelikle mezhepçi gardiyanların kanun dışı uygulamalarına, amirleri tarafından göz yumulur. Tutsakların dışarıyla iletişimi de bir türlü kesilemez ve gardiyanlarla adeta bir ölüm düellosu yaşanır. 1976 – 81 arasındaki battaniyeli direnişler sırasında, 17 gardiyan IRA tarafından öldürüldü.

Bobby’ye en şaşırtıcı gelen, birçok doktorun da işkencecilerin hizmetine girmiş olmasıdır. Onların raporları, sadece yalan olarak değil, insanlığın utanç belgeleri olarak tarihe geçecektir.

Mahkumlar, günlerce sadece birkaç dilim kuru ekmek verilerek, camları kırık hücrelerde, içeri kar yağarken çıplak bekletilmektedir. Yatakları bile her sabah alınır ve ancak geceleri geri verilir. Tuvalete gidenlere, koridorlarda çıplak yürütülürken sopalarla vurulur.

Her baskı karşısında yeni bir direniş yaratılır. Hücreden çıkarılmayan ve tuvaletlerini lazımlığa yapmak zorunda bırakılan tutsaklar, atıklarını koridora dökmeye başladılar. Gardiyanlar pislikleri içeriye süpürerek ve kapı altlarını kapayarak karşılık verirler. Dolan idrar ve dışkı kaplarını tutsaklar pencerelerden atmaya başlanınca, gardiyanlar pencereleri dışarından kapayıp kilitlerler. Yaz sıcağında içerisi korkunç bir hale gelir. Bunun üzerine, dünya kamuoyu karşında yönetimi çaresiz bırakacak bir salgına neden olacak şekilde “pislik” eylemi yapılır. Tutsaklar, içeriden çıkaramadıkları her türlü pisliği, hücrelerin duvarlarına sıvamaya başlarlar. Bobby bir sabah uyandığında, battaniyesinin ve yatağının beyaz kurtlarla kaplanmış olduğunu görür. Her gün çoğalan kurtlar, özellikle sabaha karşı saçlarını, sakallarını ve çıplak vücudunu istila etmektedir.

Oysa bir gardiyan çağırmak ve alıp o hapishane üniformasını giymek, bütün bunlardan kurtulmak için yeterlidir.

Mücadele, sürekli bir restleşme biçiminde ilerler. Tutsaklar, sadece ziyaretçilerle görüşme yasağını delmek için, kısmen taviz görüntüsüyle taktiksel kararlar uygularlar. İçlerinden birkaçı, birkaç günlüğüne giysiyi kabul eder. Ziyaretçilerle tokalaşırken, öpüşürken; elden ele ve ağızdan ağza notlar, kalemler, mesajlar iletilir.

Ama bir küçük notun yakalanmasının bedeli çok ağırdır.

Zamanla, cezaevi yönetimi, görüşmeler sonrasındaki aramaları da zulme dönüştürür. Dilin altına, diş eti ile yanak arasına, saçların içine bakılmakta, çıplak arama uygulanmaktadır. Buna karşı tutsakların en etkili yöntemi ise notları yutmaktır. Veya ziyaretçisinin ağzına aktarıp yutturarak dışarı göndermek.

Altı yıl süren şiddetli mücadeleler süresince, kitaplara sığmayan bu zulümler boyunca, kimse Bobby’yi, bir kez olsun somurtkan görmez. Moralini yüksek tutmak, çok önemlidir. Sadece kendisi için değil, diğer tutsakların da Bobby’yi dirençli görmesi gerekmektedir.

Sonunda ülke ve dünya kamuoyundan destekler gelmeye başlar. Dışarıdaki direnişin de meşruluğu artar. Hatta Bobby içerideyken milletvekili bile seçilir.

Ve yalnız büyük fırtınalarda kımıldayan
Bizim de halkımız vardır Che Guevara

Ama Bobby için çok geçtir. Dünya halklarına, direnişten vazgeçmemek ve yeniden yeniden başlamak için anılarını bırakır. “Terör”, “cinayet”, “sömürü” gibi kavramları doğru tanımlamak, iktidarların yalanlarından kurtulmak için insanlığa bir fırsat daha yaratarak gider.

Zafer Köse
Zaferxkose@gmail.com

12/02/2015, İlerihaber

Previous Story

Gerçeğin büyülüsü makbuldür

Next Story

Bir Tersakan Geçti Çukurova’dan: Hasan Hüseyin Gündüzalp – Müslüm Kabadayı

Latest from Biyografiler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ