Budala – Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

“1868 yılında yazılan Dostoyevski’nin Budala adlı eseri, Suç ve Ceza ile Karamazov Kardeşler’in arasında yazılmış bir romandır. 1867’de, kırk altı yaşında Snitkina’yla evlenen Dostoyevski, hem alacaklılardan, hem de yardım isteyen akrabalardan kurtulmak için karısıyla birlikte yeniden yurtdışına çıkmıştır. Rusya’dan dört yıl uzak kalacaktır. Alçaltıcı bir yoksulluk içinde geçen bu dönem boyunca ülkeden ülkeye dolaşacak; tüm bu güçlüklere, sara nöbetlerine, vazgeçemediği kumar tutkusuna, ilk çocuklarının trajik ölümüne katlanan genç karısı, bağlılığını hiç yitirmeden ona gerçek aşkı tattıracaktır.
Dostoyevski, böylesi koşullarda yazdığı Budala’da, Rus basınında yer alan bir cinayet davasından yola çıkar.
Prens Mışkin, açıkça, İsa’yı anımsatan bir karakterdir. Dostoyevski, iyi yürekli, inançlı Mışkin’in çevresiyle ilişkilerini anlatır. Çevresindeki Ragojin gibi azgın, açgözlü, günahkâr kişiler, Mışkin’in ahlâk duygularını bir tür sınamadan geçirirler. Mışkin inancının saflığıyla, kişiliğinin ışıltısıyla çevresindekileri büyülerse de, sevecenlik, kardeşçe sevgi konusundaki çağrılarına bir karşılık bulamaz. Sonunda, iyiliğiyle etkilediği insanlar mutsuzluğa gömülür, ama Mışkin de delirir.
Dostoyevski’nin hemen tüm yapıtları gibi Budala da Hıristiyanlık ve ahlâk çağrışımları, göndermeleriyle yüklüdür. Ama, öteki büyük romanları gibi Budala’yı da kalıcı kılan, dinselliğin ve ahlâkçılığın ötesinde, insanlığın en dirimsel soruları ve sorunlarını görülmemiş bir gözüpeklikle deşmesi, insanoğlunun böylesi sorular ve sorunlar karşısındaki nerdeyse tüm hallerini en karanlık kuyulardan ürkütücü bir sezgiyle açığa çıkarabilmesidir.Celal Üster, 27/01/2006 tarihli Radikal Kitap Eki

Dostoyevski bu eserinde, sara hastası bir genç adamın merkezine yerleştirdiği bir dünyada dürüst ve açık bir insan olarak yaşamanın zorluklarına değinmekte ve toplumun iki yüzlü bir sistem üzerine dayanarak ayakta durduğunu gözler önüne sermektedir. Dürüst olmak “budala” olmaktır. Dostoyevski, 1868 yılı başında bitirdiği Budala adlı romanı için, romanın zengin bir konusu olmadığını, düşündüklerinin onda birini bile dile getiremediğini söylüyordu, ama Budala, bu büyük yazarın ölümsüz romanlarından biri olarak bugünlere gelmeyi başarmıştır. Romanın kahramanı Prens Mışkin. Saralıdır. Tedavi gördüğü İsviçre’den döndüğünde elindeki giysi çıkınından başka hiçbir şeyi yoktur. Yaşamı kendi iç dünyasını seyre dalmakla geçmektedir. İnsanlarla her türlü alışverişten arınmıştır. Budalalık derecesinde iyi olan Prens Mışkin, tam bir ermiş kişidir, sevmekten başka bir şey gelmez elinden. Müthiş bir zeka sahibidir. Çevresindekiler, onu her zaman yadırgarlar, ama onsuz da edemezler. Kendisi de saralı olan Dostoyevski, romanının kahramanına kendi kişiliğinden pek çok şey koymuştur. Prens Mışkin’in anıları, aslında Dostoyevski’nin anılarıdır. Prens Mışkin’in romanın bir yerinde anlattığı, siyasal görüşlerinden dolayı kurşuna dizilme cezası alan bir adamın öyküsü, aslında Dostoyevski’nin başından geçmiş bir olaydır. Bir tutku romanı olan Budala, Dostoyevski’nin yazdığı ilk büyük aşk romanıdır.

?Niyetim bütünüyle güzel bir insanı anlatmaktır.? Dostoyevski Budala?yı bu amaçla kaleme aldı ve peygamberimsi kahramanı Prens Mişkin?i böyle yarattı. Dostoyevski?nin en büyük dört romanından biri olan Budala, aynı zamanda gelmiş geçmiş en büyük aşk romanlarından biridir de. Bu dünyada iyi olmak mümkün müdür, yoksa bu biraz da budalalık mıdır? Bu baş eserinde Dostoyevski?nin şeytani zekâsı iyilik ile kurnazlık, saflık ile günah, aşk ile inanç arasındaki tehlikeli bölgelere giriyor.

?İnsanlık komedyasının olağanüstü zenginliğine rağmen, Dostoyevski?nin kişileri hep aynı düzeyde, alçakgönüllülük ve gurur düzeyinde toplanır ve sıralanırlar… Dostoyevski?nin kadın kahramanları, erkeklerden de fazla kararlıdırlar gururlu olmaya, onları gurur harekete geçirir hep.?
André Gide

“Budala”nın bütün iyi niyetine rağmen hayatta her daim kaybetmeye mahkûm kahramanı Prens Mişkin, Nastasya Filipovna?ya duyduğu tutkulu aşk ve Aglaya Epançin?e hissetiği ölümcül sevgi arasında bocalayan biri. Prens Mişkin, Nastasya?nın cinayete kurban gidişiyle birlikte, iktidar isteyen insanların ?kötü?lüklerini anlayamadığı için sonsuza dek ?budala?laşıyor…

Dostoyevski’nin hemen tüm yapıtları gibi Budala da Hıristiyanlık ve ahlâk çağrışımları, göndermeleriyle yüklüdür. Ama, öteki büyük romanları gibi Budala’yı da kalıcı kılan, dinselliğin ve ahlâkçılığın ötesinde, insanlığın en canalıcı soruları ve sorunlarını görülmemiş bir gözüpeklikle deşmesi, insanoğlunun böylesi sorular ve sorunlar karşısındaki nerdeyse tüm hallerini en karanlık kuyulardan ürkütücü bir sezgiyle açığa çıkarabilmesidir.

“Budala”nın kahramanı Prens Mışkin Ondokuzuncu yüzyılın “akıllı-aptal” tipinin en ilginç bir biçimde canlandırılmış örneğidir. Budala, güçlü duygularla gurur ve ahlak arasındaki çekişmenin alanıdır. “Budala”nın kahramanı Prens Mışkin, belki de dış görünüşte böyledir, ama aslında yaşadığı toplumun insanlarından çok daha üstün değerlere ve duyarlıklara sahiptir. Çifte aşk, Dostoyevski’nin romanlarında sık rastlanan temalardandır. Bunun en belirgini ise Budala’da işlenmiştir.

Kitabın Künyesi
Budala
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
İletişim Yayınevi / Dünya Klasikleri Dizisi
Uygulama : Hüsnü Abbas
Düzeltmen : Serap Yeğen
Dizi Editörü : Orhan Pamuk
Çeviri : Mazlum Beyhan
İstanbul, 2003, 1. Basım
711 sayfa

Kitabın Künyesi
Budala
Orjinal isim: Idiot
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
Can Yayınları / Dünya Klasikleri Dizisi
Çeviri : Nihal Yalaza Taluy
İstanbul, 2009
670 sayfa

Bir yorum

  1. mükemmel bir kitap. Okurken kendini prensin yerine koyuyor insan. Şu zamanda böyle bir karakter yok. Sevginin ün üst noktasını yakalayabilmiş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir