Çapa ve Cerrahpaşa’nın kapısına neden kilit vurmaya çalışıyorlar

soner-yalçınEntrikalar – Soner Yalçın
Tespit 1)
Dünyanın en büyük 10 şirketinden ikisi sağlık sektöründen:
Altıncı sırada; “Roche” (İsviçre) ve yedinci sırada “Johnson&Johnson” (ABD) var!
Dünyanın en büyük 100 şirketinden 12’si sağlık sektöründen:

Pfizer (ABD), Merc&Co Inc (ABD), Sanofi SA (Fransa), GlaxoSmithkline PCL (İngiltere), Gilead Sciences (ABD), NovoNordisk A/S (Danimarka), Amgen (ABD), Bristol-Myers Squibb Co (ABD) ve AbbVie (ABD)…
Tespit 2)
Cumhuriyet gazetesinden Sibel Bahçetepe’nin haberine göre, yılda iki buçuk milyona yakın kişiye poliklinik hizmeti veren Türkiye’nin iki dev hastanesi, Çapa’daki İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi iflasın eşiğine geldi.
Evet.. AKP Devleti Hazinesi’nden üniversiteye “ödenek aktarılmaması” üzerine Çapa ve Cerrahpaşa bu yıl sonunda iflasını açıklayabilir.
Ödenek yetersizliği nedeniyle medikal firmaların hastanedeki tıbbi malzeme ihalelerine girmediği; bu nedenle hastanede ameliyat ve tedaviler için malzemelerin bulunmadığı; hastaların ya eski malzemelerle tedavi edildiği ya da malzeme paralarını ceplerinden ödeyerek kendilerinin temin ettiği belirtiliyor.
Bu iki kamu hastanesi ayakta durmak için direniyor.
Sonuç:
Bugün dünyada; sağlığı metalaştırmak/alınır-satılır hale getirmek isteyen sermaye güçleriyle; sağlığın kamu/devlet hizmeti halinde kalmasını isteyenler arasında büyük bir mücadele vardır.
Özel sermaye için sağlık kar odaklıdır.
Kamu için sağlık; paranın satın alamayacağı devlet hizmetidir.
Bakınız…
Piyasaya sunulan bir metayı tüketme ya da tüketmeme yönünde tercih yapılabilirken, hasta olmamak yönünde bir tercihte bulunma olanağı yoktur!
Hekim işadamına dönüşür/dönüştürülür ise, sağlık hizmetleri ticarileştirilir ve bakınız neler olur…

Nicelik bol nitelik yok

Türkiye’de:
– Yılda 10 milyon gereksiz MR çekiliyor.
– Yılda 2 milyar kutu ilaç tüketiliyor.
– Yılda 700 milyon muayene yapılıyor.
Bu salt Türkiye’ye özgü değil. Karşılaştırmalı örnekler vereyim:
ABD’li doktorların İsveçli hekimlere göre iki buçuk kat daha fazla rahim ameliyatı yaptığı belirlendi. Keza..
ABD’li doktorların Kanadalı meslektaşlarına göre dört buçuk kat daha fazla koroner bypass ameliyatı yaptıkları ortaya çıktı.
Almanya’da kendi röntgen cihazlarına sahip olan dahiliye uzmanları sahip olmayanlara göre üç ila dört kat daha fazla röntgen filmi çektikleri öğrenildi. Alman Radyologlar Birliği, ülkede çekilen filmlerin üçte birinden fazlasının gereksiz olduğunu açıkladı.
Hollanda’da yapılan diz eklemi ameliyatları incelendiğinde müdahalelerin yüzde 78’sinin gereksiz olduğu tespit edildi.
Acı ama hakikat: Para hırsı tıbbi kararları kolayca etkiliyor. Ticari kararlar “tıbbi zorunluluk” diye yutturuluyor! Bu ilaç sektörü için de geçerli; pazarlamayı ve şirketin kar’ını merkeze alan anlayış, ihtiyaçları gözeten bilimle çelişiyor!
Güveni ve iyi niyeti temel alan hasta-hekim ilişkileri sarsılıyor.
Temelinde adaletsiz-acımasız bir ekonomik sistemin/neoliberalizmin/vahşi kapitalizmin olduğu bir toplumda sağlık sisteminin bu hale gelmesi şaşırtıcı değildir.
Sağlık sektöründe kar, sınır tanımıyor!
Bu nedenle…
Yılların zorlu mücadeleleri sayesinde kazanılmış, sağlık alanındaki sosyal haklar özel sermayenin avucuna bırakılıyor.
Burada çuvaldızı kendimize/medyaya da batırmalıyız…

Yazar Metin Münir

Tespit 1)
Bir meslektaş; televizyon kanalında haberleri sunuyor ve hafta sonları ilaç firmalarının toplantısında konuşma yapıp para kazanıyor! Sanırsınız ki binlerce dolar kazanacak sözleri var! Sözü yok ama koltuğu var; kanalda ilaç firmalarının sürekli örtülü reklamları yapılıyor! Medyanın köşelerini tutmuş arkadaşları, ne kadar iyi spiker olduğunu yazıp duruyor!
Tespit 2)
Adı Metin Münir.
Milliyet gazetesi köşe yazarıydı. Kovuldu.
Niye mi? Şöyle yazdı çünkü:
“İleride kalp ve damar hastalığına tutulmayı önler diye kolesterol ilacı kullananlar, ki bunlar toplamın dörtte üçünü teşkil ediyor, bu ilaçları boşuna kullanıyor. Gereksiz yere yan etkilerin doğurduğu hastalıklara maruz kalıyorlar. Ülkemizde geçen yıl 300 milyon dolar ödenerek 14,5 milyon kutu kolesterol- trigliserid düzenleyici satıldı.”
Metin Münir, ilaç tüketimiyle ilgili benzer makalelerine devam edince kovuldu.
Öyle ya… Dev ilaç tekellerinin karşısında kim durabilir ki:
Yıllık satış tutarı 1 milyar doları geçen ilaç tekelleri; 1991’de tüm ilaç piyasasının yüzde 6’sını temsil ederken, 1997’de yüzde 18, 2001’e yüzde 45 ve geçen yıl yüzde 60’lara dayandı!
(Türkiye’nin en değerli ilaç firmaları neden arka arkaya yabancılara satılıyor sanıyorsunuz?)
Evet…
Çuvaldızı kendimize/medyaya batırmalıyız.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ.

Previous Story

Kayıp Kuşağın Peşinde – Suriyeli Mülteci Çocuklar – Kemal Vural Tarlan

Next Story

Ağıtlardan geçti yıllardır sesim; onu gözyaşlarıyla silip temizledim

Latest from Politika

SLAVOJ ŽIŽEK: Tabiat zaten kaotiktir, en vahşi afetleri, anlamsız ve öngörülemez felaketleri yaratmaya eğilimlidir. Bizlerse onun hain kaprislerine acımasızca tabiyiz, bizleri kollayıp gözeten Tabiat Ana diye bir şey yok. Tabiatın dengesini bozuyor filan değiliz, sadece onu sürdürüyoruz.

Sakınmanın Yolları Peki, ekolojik tehditler gerçekten de o kadar başa çıkılamaz mı? Liberal kapitalizmin bazı müdafileri çevreci harekete “XXI. yüzyılın Komünizmi” diye dudak büküyor;
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ