Çavdar Tarlasında Çocuklar Üzerine Bir Yazı – Cem Uğur

J. D. Salinger hiç kuşkusuz dünya edebiyatının en ilginç yazarlarından birisidir. Yazdıklarıyla olduğu kadar özel hayatıyla (!)her zaman gündeme gelmiş bir yazardır. Özellikle ?Çavdar Tarlasında Çocuklar? romanından sonra özel hayatı daha çok merak edilmiştir ama Salinger bu romanından sonra gittikçe kendi içine kapanmış tam anlamıyla yıllarca münzevi bir hayat sürmüştür. Yıllarca hiçbir röportaj vermemiş, fotoğraf çektirmemiş, bazı yazdıklarının tekrardan yayınlanmasına bile izin vermemiştir. Bu arada hakkında bir sürü şey söylenmiş, yazılmıştır? Neyse ki Salinger 2010 yılında öldü. Belki de dünya edebiyatında ilk defa okurları bir yazarın ölümüne bu kadar sevinmişlerdir(!) Çünkü ölümüyle birlikte yazdıkları ve ?özel hayatı? için en büyük engel olan yazarın kendisi ortadan kalkmış ve artık okurları, meraklıları ya da yayınevleri için hiçbir engel kalmamıştır. Nitekim bu durum ilk meyvelerini de verdi ve daha verecektir de?Yayıncılık sektörü bu kadar merak edilen bir yazarı tüketmeden durur muydu ? Elbette durmazdı ve yazarın bir biyografisi bile yayınlandı. Neyse bunları boş verelim. Madem Salinger hayatı kimse tarafından bilinmesini istemiyorsa sadık bir okuru olarak bizden isteneni yapalım ve hayatı için tek bir şey daha söylemeden bu kitabı için birkaç şey söyleyelim.
Çavdar tarlasında çocuklar 1951 yılında yayımlandı ve yayınlandığından bu yana defalarca baskısı yapıldı, milyonlarca sattı.
Kahramanımız Holden Caulfield.
Bize bu kitabı son bölümde söylediği gibi hasta(!) iken anlatmaktadır ve yine ne olacağını ve ne yapacağını bilememektedir.
Anlatıda yazar bu kitabıyla bizleri bir süre sonra ?okur? pozisyonundan alıp ?dinleyici? pozisyonuna oturtmaktadır. Sanki anlatıcı hemen yanı başımızda oturmakta ve durmadan yorulmadan bize okuldan kovulduğu bir geceden sonra yaptıklarını anlatmaktadır. Arada kullandığı ?gerçekten?, ?yemin ediyorum?, ?kusacağım? gibi takılar ise anlatıda ki böyle bir atmosferi güçlendirmektedir.
Holden Caulfield yine okuldan kovulmuştur. Okuldan ayrılır ve üç gün boyunca şehirde gezinmeye başlar. Otelde kalır, sinemaya gider ve arkadaşları ile görüşür. Eve önceleri gitmek istemez çünkü okuldan kovulma haberini ailesine nasıl söyleyeceğini bilemez. Şehirde gezindiği süre içinde kendisini tanımayanlarla girdiği ilişki de takma isimler kullanır. Bu süre zarfında ne isteğini bilemeyen bir gencin çaresiz çırpınışlarına şahit oluruz, büyüme sancıları çeken kahramanımız aslında bir çok şeyin farkındadır. Okuldaki bütün ilişkilerin belirleyeni ?yararlanmak? iken kahramanımız hiçbir şeyden yararlanmak istemez. Okuldaki ve çevresindeki arkadaşlıkların sahtekarlık ve iki yüzlülük üzerine kurulu ilişkilerin farkındadır ve bunun dışına çıkmayı başarmıştır. Ama herkes onu bu uyumsuzluğunu bir psikolojik tedavi ile aşılabileceğine inandırmaya çalışır.
Holden Caulfield bir uyumsuzdur.
Kendisine büyük saygı duyduğu kişiler bile onunla konuşurken onu anlamazlar ama bol bol öğüt vermekten de geri durmazlar.
Holden Caulfield bu süre zarfında tanıdığı ve tanımadığı bir sürü insanla bir şeyler yapmak ister ama bu şeyleri gerçekten isteyip istemediğini bile bilmemektedir. Holden?in bu sıkıntılı hali en sevdiği kişi olan kardeşiyle görüştükten sonra bile sürer. Kardeşine buralardan uzaklaşacağını ve kendisine yeni bir hayat kuracağını söyler ama bu işin sonunda bir sürprizle karşılaşır. Çünkü kardeşi de kendisi ile gelmek istediğini söyler ve böylelikle bu plandan da vazgeçer.
Holden Caulfield?in bu sıkıntısı asla varoluşçu bir sıkıntı değildir. Kendi kimliği üzerine, hayattan ne istediğine dair bazı cılız cümleler çıkar ama bu cümleler asla bir sonuca ulaştırılmaz. Eğer bu romanın devamı yazılabilseydi kesinlikle varoluşçu bir kanalda olacaktı.
Holden Caulfield hayatı ile ilgili bir çok plan yapar ama bu planlar kendi can sıkıntısını gidermeyen bir oyuna dönüşürler. Kurumsallaşmış bir hayattan kaçış planlarını asla uygulayamaz. Kurduğu hayaller hep masum hayallerdir. Kaçış üzerinedir. Kimsenin kendini tanımadığı bir dünyaya kaçmak ister ama bu kaçış hayallerinden sona anda verilen bir karar ya da bir olumsuzluk nedeniyle vazgeçer.
?Çavdar Tarlasında Çocuklar? Bir yola çıkmayı hayal etme ama asla yola çıkamama üzerine bir kitaptır.
Holden caulfield kız kardeşine şöyle bir şey söyler:
??hep büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum güzümün önüme. Binlerce çocuk,başka kimse yok ortalıkta ?yetişkin hiç kimse yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum,nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken ,ben bir yerlerden çıkıyor,onları yakalıyorum. Ben çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim??
Anlamsız, kurallarla çizilmiş, engele dönüşen yetişkin dünyasından bir anlam bulamayan ve çıkış arayan ama asla yola çıkamayan Holden Caulfield?in bu isteği de bir düş olarak kalacaktır.
Holden Caulfield?in bu uyumsuzluğu yetişkinlerin dünyasında bir hastalık olarak tanınır. Ve bu hastalığın psikiyatri tarafından tedavi edilebileceğine inanılır. Son bölümde Holden Caulfield bize bir klinikten anlatmaya devam etmektedir. Tedavi başlamıştır(!)
Son olarak Salinger, okuruna Holden Caulfield aracılığıyla okuduğu kitaplar üzerinden kendi edebiyat anlayışına dair ince bir mesaj gönderir:
?Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her isteğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.?

?Çavdar Tarlasında Çocuklar? gerçekten iyi bir kitap!

Cem Uğur
Diyarbakır Sanat Merkezi
Okuma Kulübü

Kitabın Künyesi
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Orjinal isim: The Catcher in the Rye
Jerome David Salinger
Yapı Kredi Yayınları / EDEBİYAT / Roman
Kapak Tasarımı : Nahide Dikel
Editör : Birhan Keskin
Çeviri : Coşkun Yerli
İstanbul, 2012, 29. Basım
208 sayfa

Previous Story

Resmi İdeoloji ve Sol – Editör: Mete K. Kaynar

Next Story

Turna Görmek – Celal İlhan

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ