Çiçeği Burnunda Yazara Tavsiyeler – Prof.Dr. M. Şehmus Güzel

Birkaç gün önce yazar ve gazeteci olmak isteyen genç bir arkadaştan şöyle bir not aldım : « Merhaba. Geçen akşam üstü, kitapevinde tanışmıştık. Vaktinizi ayırıp, yazdıklarım hakkında görüşlerinizi bildirirseniz çok memnun olurum. Görüşmek üzere… »

İletisine son derece şık metinlerinden küçük bir seçme eklemişti. Onları okuduktan sonra yanıtladım.

Bu yanıtı birazcık değiştirerek sizlere de sunmak istiyorum. Çünkü yaz geldi, ağustos böçekleriyle birlikte herkes yan gelip yatmayacak ve birçok çocuğa, delikanlıya, gençe veya daha az gençe ilhamlar gelecek, kalem ve kağıdı olan sarılacak kalem ve kağıdına ve yazacak babam yazacak. Bu yazma eyleminde belki yararı olur umuduyla o satırları sizinle de paylaşmak istedim :

GENÇ ARKADAŞIM, MERHABA. Gönderdiğin şık metinleri okudum. İsteğin üzerine görüşlerimi kısaca ve genel açıdan yazmak istersem şunları döktürmem mümkün. Ama mutlaka daha ayrıntılı bir veya iki okuma daha lazım en iyisinden gözlemler ve saptamalar yapabilmek için.

Burada yazacağım satırları ?genç bir yazara tavsiyeler? başlığı altında okumak mümkün. Tamamen birer öneri olarak alınmalı. Sadece öneri.

Genel olarak yazdıkların olumlu ve iyi. Bu biçimde veya daha farklı yollardan ?deneme? ve ?öykü? türünü geliştirebilirsin sanıyorum.

Metinlerin kısa veya uzun olsun mutlaka işe başlar başlamaz bir başlık koymalısın. Bu ilk başlığı yazım aşamasında veya bitiminde değiştirsen bile yazmaya başladığında ilk yapacağın iş başlık olmalı.

Cümlelerini kısa, mümkün olduğu kadar kısa kurmalısın. Kitabi dil iyidir, konuşma dilini de ihmal etmemelisin. İyi Türkçe yazmak lazım. Türkçe konuşma dilini perişan etmekte olan İngilizce, Fransızca veya diğer dillerden garip ve kimi kez aslından tamamen değiştirilmiş, hatta çarpıtılmış sözçüklere yüz vermemek lazım.

Alıntı yapmak ve bu alıntının nereden aktarıldığını göstermek gerekirse bundan çekinmemelisin. Alıntı gerekince yapılmalı ve açıkca künyesi de verilmeli. Hem böylece okuyucu kimden veya kimlerden feyz aldığını da anlama olanağı bulabilir ve bu yoldan belki bir ?akrabalık? bile doğabilir. Bu da yabana atılmamalı. Okuyucu ?akrabalarını?, kendisine yakın olanları tutar. Öte yandan hangi yolun yolcusu olduğun da böylece bir ölçüde belli bile olur. Bu da önemlidir : « Akrabalık » bağları açısından.

Biraz daha yakından bakıp bir-iki öneri yapacak olursam şunlar hemen akıma ilk gelenler:

Gazetecilik mesleğini biraz yakından öğrenmek için olanak varsa veya yaratabilirsen, iyi bir gazetede, iyi bir dergide gazetecilik stajı gibi bir şey yapmalısın. Bunun bir yararı da kısa metin yazmayı öğrenmek olacaktır. Kısa metin, kısa ve özlü cümleler demektir. Az sıfat kullanmaktır. Sübjektifitemizi, kişiselleştirdiğimiz kimi meseleleri, kişisel bakış açımızı sınırlamak ta var. « Ben »i kesinlikle dıştalamak şart. Bugün birçok köşe yazarı bu sözcüğü akıl almayacak ölçüde sık ve gelişi güzel kullanıyor. Onların yaptığını asla yapmamalı. Bir olayı, bir hadiseyi anlatırken insanlardan, kadın ve erkeklerden, çocuklardan söz etmek son derece yerinde.

Gazetecilik okullarından, yüksek okullarından, enstitülerinden ve/veya edebiyat fakültelerinden birinde veya ikisinde « serbest öğrenci » (Fransa?da « auditeur libre ») olarak kimi dersleri izlemek yararlı olabilir: Gazetecilik tarihini, gazete çıkarma yöntemlerini, söyleşi tekniğini, edebiyat tarihini ve edebi akımları, iyi edebiyatcıları öğrenmek, edebi analiz biçemlerini/tarzların irdeleyebilmek için.

Okumak, okumak, daha çok okumak. Kimi ustaların yapıtlarını bir, iki, üç ve daha çok kez okumak. Burada birkaç isim vermek gerekirse şunları aktarabilirim : Şairlerden Nâzım Hikmet, Ahmed Arif, Adnan Yücel, Ece Ayhan, Cemal Süreya, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli, Sait Faik (az sayıda şiiri vardır ama yazdıkları özgün ve ilginçtir), Bejan Matur, Ahmet Telli, Yılmaz Odabaşı, Lale Müldür, Adil Okay, Bayram Balcı, Zafer Yalçınpınar, Yılmaz Güney (hem şair, hem öykücü olarak anıyorum burada), Nihat Ziyalan… Hemen akla gelenler. Dahası da var ama sıralamaya kalkarsam bitmez. Yazarlardan Nâzım Hikmet?in romanları (her biri aynı zamanda birer senaryodur), gazeteci olarak kaleme aldığı kısa metinleri, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Sait Faik (öykü kralıdır) en başta… Dahasını yazmıyorum : Çok bilinenlerden yine de Osman Şahin?i es geçmiyelim. Bir de Bekir Yıldız?ı. Vedat Günyol, Cetin Altan, Melih Cevdet Anday?ın denemelerini de tavsiye ederim…

Güzel sanatın bütün dallarıyla ilgilenmek gerek: Resim, sinema, dekor ve iç dekor, heykel ve diğerleri… İyi sanatcılarımızı hayat ve sanatlarıyla tanımak zorunlu. Abidin Dino, Fikret Muallâ, Ömer Uluç, Mübin Orhon, Komet, Filiz Tokcan, Ayşegütl Beton, İdil biret, Tiraje Dikmen ve daha niceleri.

Kulaktan dolma şeylere fazla önem vermemek, ilgini çeken meseleleri birinci elden kaynaklardan doğrulatmak ve sonra gerekiyorsa yazmak. Bilineni yinelememek. İntihalden çok ama çokkkkk uzakkkk durmak. İntihal hastalığına sahip olanlarla arkadaşlılık etmemek. Türkiye?de son yirmi yıldır şiirde, yazımda ve ?bilimsel? araştırmalarda çalıp çırpma geçmiş dönemlerdekiyle kıyaslanamayacak bir biçime büründü ve aldı başını gidiyor. Kiminin ismi saklı, bunların arasında başkasının yazısını alıp kendi ismiyle yayınlayan hırsızlar bile var. Çalınan kitaplar da az değil.

Ana, nene, dede ve akrabalarımızın anlattıklarına ve bizzat kendi anılarımıza da mutlaka yazdıklarımızda yer ayırmalıyız.

Bugünlük bu kadar yeter sanıyorum.

Yarınki davete katılabilirsen mutlaka ilginç insanlarla tanışma olanağı da bulabilirsin. Bu tür toplantıları kaçırmamak lazım. Olanakların ölçüsünde. Bu nedenle davetiyeyi ekte iletiyorum. Hem senin için, hemde gelmesini istediğin dost ve arkadaşların için : Gelip görmek, bir bardak veya iki bardak veya daha fazla bir şeyler içmek ve iki satır sohbet etmek için. Toplumsallaşmak için diyelim. Bunun da gazetecilik ve yazarlık açısından epey önemi var.

Baki selam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir