Her yandan bahar fışkırıyordu.Ağaçlar önce çiçeğe, sonra yaprağa durmuş, kara, ıslak kahve rengi toprak yeşile kesmişti.Uzun kulaklarını sallayarak kalktı Çirkin. Ayaklarını öne arkaya iyice açarak uzun uzun gerindi. Kendine gelmişti artık. Gerinirken kapadığı bal rengi gözlerini açıp sağa sola bakındı.Önce denize doğru bir koşu tutturdu. Sahile vuran dalgaların çekildiği yerlerde izler bırakarak koşusunu sürdürdü. Arada bir dalgaların azalarak sahile vurup geri çekilirken bıraktıklarını izledi, kokladı. Bir süre sonra da sahilden ve sulardan sıkılıp geri döndü. Bir bahçe çiti üzerinde cıvıldaşan kuşları gördüğünde sevinçle oraya yöneldi. O gelmeden havalanan kuşlar, ağaçların dalları, yaprakları arasında kayboldu.Sevinci yarım kalmıştı. Gözlerini yumup başını öne eğdi bir süre. Bal rengi gözlerini açtığında hüzün ışıkları yanıyordu sanki. O, bütün sevinçlerini kuşanmış onlarla paylaşmak isterken herkes kaçıyordu. Sahilin nemli kumlarında gezinirken kurumuş kestane kabuklarına baktı. Arka ayaklarını kırıp oturdu. Uzattığı ön ayakları üzerine başını koyup tembelliğe yatacaktı ki denizin hemen yanı başında oluşmuş göletlerde kanat çırpan, suyun hafif dalgalarına salıncak kuran, ara da bir havalanıp pikeler atan martıları gördü. Uzun kulaklarını kaldırıp bir süre izledi onları. Yine bir koşu tutturdu. Su kıyısında sevinçle, kesik kesik havladı. Martılar kendi dünyalarında ve kendisinden uzaktı.Başını eğip kendi gölgesini izleyerek ayrıldı oradan. Kaldırdığında köy evlerinin geniş bahçelerinden birinin yanına gelmişti. Pamuk çalılarından oluşturulmuş geniş duvarın üzerine ön ayaklarını uzatarak baktı. Ayaklarını yeniden indirdikten sonra umudunu iyice yitirmiş olarak oturdu. Hiç kimse oyununa katılmıyordu. En iyisi sahil lokantasının kenarına yapılmış kulübesine gidip uyumaktı. Ön ayakları üzerinde dikilirken sarkan ve gittikçe büyüyen memelerine baktı. Yan yatıp patilerini temizledi, memelerini yaladı diliyle. Tüyler arasında kaybolmuş memeleri pembe pembe kabardı.Tam dönecekti ki yeni yumurtlamış bir tavuğun çığlıklarını duydu. Bu kez üstüne atladı bahçe duvarının. Kümeslerinden bırakılmış, kanatlarını açarak koşuşan tavukları, horozları gördü. Kuşları gördüğündekine benzer bir sevinç ve coşku kapladı içini. Duvardan atlayıp yanlarına yaklaşınca durdu. Tavuklar koşularını bitirmişler, toprağın yumuşak yerlerinde avlanmaya, eşinmeye başlamışlardı. Çirkini gördüklerinde başlarını kaldırıp dirk dirk attırdılar sağa sola. Çirkin?in kıpırdamadan kendilerine baktığını ve hareket etmediğini görünce de yeniden eski hallerine döndüler.Çirkin bir süre daha izledi onları. Sonra yavaştan yanlarına yaklaştı. Yine kesik kesik havlayarak selam vermişti ki çığlık çığlığa koşuşturmaya başladı tavuklar. Çirkin onların oyun oynadığını düşünüyordu. Onlar ne yana kaçsa önlerine çıkıyor, yine kesik kesik havlayarak hoplayıp zıplıyordu.Tavukların yaygarasına dışarı çıkan ev sahibi Çirkin?i görür görmez yeniden içeri girdi. Geri geldiğinde elinde av tüfeği vardı.Ona da havladı Çirkin. Hatta oyununu göstermek için yeniden tavukların önün koştu. Hoplayıp zıpladı. Kaçışan tavukları bırakıp ev sahibinin karşısında durdu. Kuyruğunu sallayıp ön ayaklarını uzattı. Dili dışarıda onun da oyuna katılmasını istiyordu sanki.?Ulan namussuz!? diyerek tüfeği Çirkin?e doğrulttu adam. Namluyu gören Çirkin?in gözleri korkuyla dolmuştu, ama kıpırdamıyordu yerinden. O an büyük bir gürültüyle patladı tüfek. Can havliyle havaya sıçradı Çirkin. Kendini nasıl bahçe duvarından attığını, nasıl sahildeki kulübesine ulaştığını bilmiyordu. Yere acıyla uzanırken yarısı kopmuş ön ayağından akan kanları gördü. Uzun uzun iniledi. Bir zor taşıdığı karnına, büyüyen memelerine baktı, bir koşarak kendine doğru gelen sahibine. Sonra başını yere uzattı. Yanak kıllarını ıslatan gözyaşlarıyla vurulduğu bahçe asılı kaldı gözbebeklerinde.
- Bütün Şiirleri – Rıfat Ilgaz “Kırılacak dal değiliz karayellerde/ Savrulacak yaprak değil.”
- Yaşar Kemal’in Orhan Veli’ye yazdırdığı “Mapushane İçinde Üç Ağaç İncir” şiirini okuyor
- Oruç Aruoba şiirleri: Özlediğin gidip göremediğindir/ ama, gidip görmek istediğin
- Orhan Veli öldüğünde cebinden çıkan şiir
- Bir İnsan Ömrünü Neye Vermeli – Hasret Gültekin (kendi sesinden)
- Victor Hugo ‘dan Seçme Şiirler
- Nazım Hikmet’in “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?” sorusuna Abidin Dino’nun “Mutluluğun Şiiri”yle yanıtı
- Edmund Husserl ve Fenomenolojik Yöntem
- Bertrand Russell ve Mantıksal Atomculuk
- Ahmed Arif ‘in “Otuzüç Kurşun” şiirini yazma hikayesi
- Kafka: “İnsanın belli başlı iki günahı vardır”
- Franz Kafka’nın en sevdiği Van Gogh tablosu hangisiydi?
- Lev Tolstoy, Dickens ve Balzac için ne dedi?
- DOSTOYEVSKİ: Siz ya da çocuklarınız açlıktan ölseniz bile çalmaya hakkınız yoktur. Ama erdeminizden çalıyorsanız akan sular durur…
- DESCARTES: Ben hiçbir zaman düşüncemden gelen şeylere çok güvenmedim
- DESCARTES: felsefede incelenmesine alışılmış tüm genel güçlüklerle ilgili olarak kısa zamanda beni hoşnut edecek aracı bulmakla kalmadım, ama bazı yasalar da ortaya koydum
- Cilt Bakım Rutininde Gece Bakım Kremi ve Önemi
- Bipolar bozukluk nedir, neden Van Gogh ile ilişkilendiriliyor?
- DESCARTES: Düşünüyorum öyleyse varım doğrusunun kuşkucuların tüm aşırı varsayımlarıyla sarsılmayacak kadar sağlam ve güvenli olduğunu belirlerken, bu doğruyu, araştırdığım felsefenin ilk ilkesi olarak hiçbir kuşkuya düşmeden alabileceğime karar verdim.
- İOANNA KUÇURADİ’YE ARMAĞAN KİTAP! DAHA YAŞANILIR BİR DÜNYA İÇİN
- DESCARTES: Elimden geldiğince mutlu yaşamayı bundan böyle elden bırakmayayım diye kendime, sizinle paylaşmak istediğim üç kuraldan oluşan, bir ahlak anlayışı geliştirdim.
- DESCARTES: Çok yavaş yürüyenler her zaman doğru yolu izliyorlarsa koşanlardan ve doğru yoldan uzaklaşanlardan daha çok ilerleyebilirler.
- DESCARTES: Yalnız ve karanlıkta yürüyen bir adam gibi çok yavaş gitmeye ve her şeyde çok sakınık davranmaya karar verdim
- 16.Yüzyılda İstanbul – Nüfus ve İstanbul Halkının Oluşumu
- 16.Yüzyılda İstanbul – Köleler ve Esir Pazarı
- 16.Yüzyılda İstanbul – Balık, Öteki Deniz Ürünleri ve Balıkçılık
- 16.Yüzyılda İstanbul – Mutfak, Yemek ve Sofra Âdetleri
- 16.Yüzyılda İstanbul – İstanbul ’da Bulunan Besin Maddeleri
- 16.Yüzyılda İstanbul – Âfetler: Yangınlar, Salgın Hastalıklar, Depremler, Kıtlıklar
- DİL / KİMLİK / iNSAN – Nejdet Evren
- Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin 1720-1721 Yılı Paris Sefâretnâmesi: KADINLARA GÖSTERİLEN İTİBAR VE KANAL ÜZERİNDE YOLCULUK
- Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin 1720-1721 Yılı Paris Sefâretnâmesi: YOLA ÇIKIYORUZ
- Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin 1720-1721 Yılı Paris Sefâretnâmesi: SETE KALESİ VE KARANTİNA GÜNLERİ
- Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin 1720-1721 Yılı Paris Sefâretnâmesi: YOLCULUK
- Tutku – YUSUF ATILGAN
- Saatların Tıkırtısı – Yusuf Atılgan
- ERICH FROMM: Kendilerini Kurtarıcı Sayanların Umudu
- ERICH FROMM: Direnme gücü, dünya “evet” sözcüğünü duymak istediğinde “hayır” diyebilme yetişidir.
- ERICH FROMM: Umut, inanç’a eşlik eden ruh halidir.
- ERICH FROMM: Umut Ne Değildir? Umut etmek nedir? Umudun Paradoksu ve Doğası