(*) Ölümünün 25. yılında çeşitli etkinliklerle anılan, kültür sanat dergilerinde, gazetelerde geniş yer ayrılan Yılmaz Güney, bir de tiyatro oyununa konu oldu. Hem de herkesin bildiği ve pek bilemediği, anlamaya çalıştığı üç ayrı kimlikle: Devrimci Yılmaz Güney, Sanatçı Yılmaz Güney ve Çirkin Krala.

Hem devrimci hem sanatçı hem de Çirkin Kral… Hepsi de aynı kişi hepsi Yılmaz Güney. Yani kimilerinin yakından kimilerinin de (özellikle gençlerin) kulaktan dolma bilgilerle tanıdığı, öykü yazarı, senarist, oyuncu, yönetmen ve bir devrimci olarak hem Türk hem de dünya sinemasının önemli ismi, Cannes ödüllü, filmleri Türkiye?de yıllar sonra gösterime giren Yılmaz Güney. Hapse de giren, kumar da oynayan, kadınlara düşkünlüğüyle de, sanatçı kişiliğiyle de bilinen Yılmaz Güney, yaşarken ve öldükten sonra sürekli konuşulan, tartışılan, merak edilen biri…
Ölümünün 25. yılında çeşitli etkinliklerle anılan, kültür sanat dergilerinde, gazetelerde geniş yer ayrılan Yılmaz Güney, bir de tiyatro oyununa konu oldu. Hem de herkesin bildiği ve pek bilemediği, anlamaya çalıştığı üç ayrı kimlikle: Devrimci Yılmaz Güney, Sanatçı Yılmaz Güney ve Çirkin Kral. Bahsi geçen kitabın adı, Dağınık Gazel.
Dağınık Gazel?in iki ayrı özelliği var. Birincisi Yılmaz Güney?i konu alan ilk tiyatro eseri olması, ikincisi de yazarı Erkan Tunç?un ilk kitabı olması. Tunç?un Dağınık Gazel?de Yılmaz Güney?i konu etmesinin nedeni, okumaya onun kitaplarıyla başladığı sanatçıya bir hediye vermek istemesi. Ama bu hediyenin objektiflikten uzak olduğu düşünülmesin. Çünkü, Güney?e olan hayranlığı Tunç?un, onun hayatındaki hataları görmezden gelmesine değil, daha çok anlamaya ve anlatmaya çalışmasına neden olmuş. Farklı kişilik özellikleriyle ele alınan Yılmaz Güney?e eleştirel bir bakış olarak değerlendirilemeyecek oyun, daha çok yazarın, kahramanıyla empati kurmaya çalıştığı hissi veriyor.
Oyununun temel çatışması ise, Yılmaz Güney?in birbirinden farklı sanatçı, devrimci kişilikleri, kadınlara ve kumara düşkünlüğü üzerine kurulu olması. Yazarın, kitabın girişinde dediği gibi ?Onu, Yılmaz Güney yapan? özellikleri.

Kendisiyle hesaplaşıyor
Güney?in Duvar filminin gündeme geldiği ve eleştirmenlerce başarısız bulunduğu 1983 yılında, Paris?te başlayan oyun, onun bu tarihten sonra yaşadıklarını ve kendisiyle hesaplaşmasını ele alıyor. Duvar filmine gelen eleştiriler nedeniyle çevresindeki insanlardan giderek uzaklaşan ve yalnızlaşan Yılmaz Güney?in kendisiyle hesaplaşması ileri-geri zaman atlamalarıyla anlatılıyor. Bu zaman atlamalarında, Çirkin Kral döneminden kalma sert kişilikli Güney?in giderek yumuşaması, Sanatçı Yılmaz aracılığıyla okuyucuya sunuluyor. Fakat, yaptığı hatalarla yüzleşen Güney?in diğer kişilik özelliklerinden de tamamen soyutlanamadığı görülüyor. Çirkin Kral ve Devrimci Yılmaz, Sanatçı Yılmaz?ın yakasını hiç bırakmıyor ve aldığı kararları sürekli etkiliyor. Bu durum aslında onun parçalanmış kişiliğini de okuyucuya gösteriyor.
Kitapta Çirkin Kral Yılmaz?ın çevresindeki kadın da onun kadınlara olan düşkünlüğünü ve tavrını gösteriyor. Sanatçı ve devrimci kişiliklerinin yanına Çirkin Kral özelliği de eklenen Güney?in, kadınlara karşı oldukça sert olduğu görülüyor. Devrimci kişiliği sürekli onu başka eylemlere sürüklerken, sanatçı kişiliği diğer özelliklerinin etkisi altında kalarak sanat yaşamında üretim sürecini olumsuz yönde etkiliyor.
Erkan Tunç?un bir sinema efsanesi üzerinden, zaman zaman gerçek, zaman zaman da kurguya yer vererek ele aldığı Yılmaz Güney, genel olarak trajik bir sanatçı portresi sunuyor okuyucuya/izleyciye. Diyalogların öyle beylik laflarla dolu olmaması da okuyucunun Yılmaz Güney?i bir efsaneden öte, bir insan olarak okumasını, anlamasını sağlıyor.
Yılmaz Güney?in hayatını konu alan Dağınık Gazel, onu hiç tanımayan ya da kulak dolma bilenlere sanatçıyı anlatıyor.
(*) Gönül Koca ‘nın 02/10/2009 Tarihli Radikal Gazetesi Kitap Eki’nde Yayınlanan “Parçalı bir efsane” Adlı Yazısı

Kitabın Künyesi
Dağınık Gazel
Erkan Tunç
Mitos Boyut Yayınları
2009
64 sayfa

Previous Story

Yerel Yönetimler / Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım – Birgül Ayman Güler

Next Story

Nejdet Evren

Latest from Tiyatro oyunları

Sophokles’in en ünlü tragedyası; Antigone

Antigone, Sophokles’in en ünlü tragedyasıdır. *Sophokles’in ölümsüz eseri Antigone, Milattan Önce (M.Ö.) 442 yılında Eleusis şenliklerinde oynandı. Thebai Üçlemesi’nin son oyunu olmasına rağmen, ilk
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ