Darağacına Mektuplar (Deniz / Yusuf / Hüseyin) – Serpil Çelenk Güvenç

Serpil Çelenk Güvenç “Darağacına Mektuplar”da, 1971’den itibaren, 12 Mart muhtırası, idam ve infazlarının basında yankılanışını, yani 12 Mart’ta gerçekleşen idam ve katliamların, yerli ve yabancı basındaki yansımalarını sunuyor. Kitap, bir toplumsal bellek çalışması olduğu kadar, basının darbe karşısındaki ibretlik tavrını gözler önüne sermesiyle de dikkat çekiyor diyebiliriz. Zira buradaki belgeler, sağ yayın organları ve yazarlarının tümünün, 12 Mart askeri cuntasından yana tavır aldıkları, Deniz Gezmiş , Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını olumladıkları, idam kararı veren mahkemelere alkış tuttukları görülüyor.

Tanıtım Bülteninden
Kim, tek cana kıymamış devrimciler için ip talep etmişti? Hangi milletvekili, satır arasında Bizden 3 kişi yandı, onlardan da yansın bedduası okunan dilekçelerle İnfazlar durdurulmasın kampanyası açmış, faşizme alkış tutmuştu? Hangi yazar, Deniz’ler için parka giyen, gözü dönmüş psikopatlar, efsane kılığındaki haydutlar, eli, gözü kanlı mahlûklar, vatanı satan iç düşmanlar diye yazmış, darbeci komutanlara övgüler düzmüştü?

Bunlar gerçek yüzleriyle birer birer tarih huzuruna çağrılıyor kitapta…
-Can Dündar-

Darağacına Mektuplar, Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkında bugüne kadar yazılan bütün kitaplardan farklı.

Aslında bu kitap tarihe kalacak bir ibret belgesidir. Sosyalistlerin ve aydınların her türlü yönteme başvurarak, avukatların bütün yasal imkânları kullanarak, bazı milletvekili ve senatörlerin Meclis’te mücadele ederek üç devrimci genci ipten kurtarmak için nasıl çırpındıklarını okuyacaksınız. Bu arada Türkiye’deki sağcı basının intikam çığlıklarına, acımasızlıklarına ve kayıtsızlıklarına tanık olacaksınız. Ayrıca dış basının Kızıldere katliamı ile infazların öncesinde ve sonrasında yaşanan olayları nasıl yorumladığını da kırk yıl gecikmeyle öğreneceksiniz.

Serpil Çelenk Güvenç, bu kitabı Halit Çelenk’in bıraktığı belgeler üzerine çalışarak yazdı. Böylece babasının vasiyetini de yerine getirmiş oldu.
-Yavuz Aloga-

Darağacına Mektuplar…
BUGÜNÜN “DEMOKRATLARININ” İPLİĞİNİ PAZARA ÇIKARAN KİTAP:
(2012-05-14 tarihli http://evrensel.net)

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarının 40. yılı. Onların idamlarının tanıklarından, avukatları Halit Çelenk’in kızı, onların yoldaşı Serpil Çelenk Güvenç’in yazdığı “Darağacına Mektuplar” kitabı, o dönemdeki gerçeklerle birlikte, bir çok “demokrat” kesilen ismin de ipliğini pazara çıkarıp, teşhir ediyor. Güvenç’in açığa çıkardığı, ancak kitapta yer almayan en önemli gerçek ise Turgut Özal’ın, “onlara acımayın” diye yazdığı, idamı savunan mektubu… Hem de dünyaca ünlü Pablo Picasso, Louis Aragon, Samuel Becket ve Pablo Neruda gibi şair, yazar ve ressamların “idamlar olmasın” çağrıları yaptıkları bir dönemde. Serpil Çelenk Güvenç’in, bugün bolca konuşan, adeta demokrasi havarisi kesilen Nazlı Ilıcak gibi gazetecilerle, hep “demokrat” diye anılan, konuşulan Turgut Özal gibi siyasetçilerin gerçek yüzünü teşhir eden bu kitabı çok konuşulup, tartışılacak…
Serpil Çelenk Güvenç, ders kitaplarında yer almayan yakın tarihin unutulmasına engel olmak ve toplumsal bir hafıza yaratmak için bu kitabı hazırladığını ifade ediyor. 1971?den itibaren 12 Mart muhtırası, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararları ve infazlarının Türkiye ve dünyada yarattığı etkiyi, değerlendirmeleri gün ışığına çıkarıyor kitapta. “12 Mart cuntası, bence 12 Eylül’ün öncülü, bir ön deneme. Bırakın sosyalistleri ve solcuları, demokrat görüşlü çevre ve kişilerin bile ciddi baskılarla, işkencelerle karşı karşıya kaldıkları bir dönemden söz ediyoruz” diye anlatıyor Güvenç, Denizleri idama götüren o süreci.

BABASI YÖNLENDİRMİŞ

Serpil Çelenk Güvenç kitabı yazma nedenini şöyle anlattı: “Konunun başlığını seçerek önceden karar verdiğimi ve çalışmaya başladığımı söyleyemem. İşin doğrusu, babamın belki de farkında olmadan beni böyle bir işe girişmeye teşvik etmesi. Onu kaybetmeden bir yıl kadar önce bir yazı konusunda kendisine yardım ediyordum. Dosyaların arasında İlhan Selçuk’un “Deniz Gezmiş Olayı” başlıklı yazısı ile Eric Rouleau’nun 12 Mart idamlarına ilişkin bir yazısını buldum. O dönemde Denizlerle ilgili bilgimiz dışında bir çok yazının yazılmış olabileceğini konuştuk. “Gücüm olsa çalışır, araştırır ve bulduklarımı değerlendirirdim? dedi babam. Böyle bir çalışmanın onu sevindireceğini fark ettim”

BİR YILLIK BİR ARAŞTIRMANIN SONUCU

O günden itibaren bir yıl boyunca Milli Kütüphane’den, bazı gazete arşivlerinden, SBF ve ODTÜ kütüphanesinden yararlanarak gazete ve dergi taramaları yaptığını, babasının 6 Mayıs 1972’de alıp biriktirdiği gazetelerden bazılarını, sakladığı bazı mektup ve belgeleri de kitaba eklediğini belirten Güvenç, babasının kitabı görememesinden üzüntüsünü dile getirirken, “En azından böyle bir çabadan haberinin olmuş olması ufak da olsa bir teselli oluyor benim için? dedi.
Babasının “Darağacından notlar” kitabı ile bağlantısını da Güvenç şöyle anlattı:
“Halit Çelenk, “İdam Gecesi Anıları” adlı kitabında, o gece yaşananların birinci elden tanığı olarak anılarını ve yargı sürecini anlatır. Bu kitap, değeri hiç eksilmeyecek, çok sonraki kuşaklara da 40 yıl öncesinde yaşanan çok önemli bir siyasal cinayetin tanıklığını yapmaya devam edecek bir yapıt. Bunlara ek olarak, o kitapta belge niteliğinde, Deniz, Yusuf ve Hüseyin?in son mektupları, CHP’nin Anayasa Mahkemesine açtığı dava dilekçesi, ölüm infaz tutanağı, Faruk Erem’in Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğine verdiği rapor ve mektubu, Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim askeri mahkemesinin, Askeri Yargıtay 2. Dairesi’nin ve Daireler Kurulu’nun kararları ve son karar da yer alıyor.
“Darağacına Mektuplar” ise, 12 mart askeri cuntası döneminde, Denizlerin idamlarına, Kızıldere katliamına yerli ve yabancı basının bakışına dair bir derleme.”

“DARBEYE KARŞI!” OLAN SAĞ BASIN!

O dönem, özellikle yerli basında, gerici ya da sağ tandanslı diye nitelenebilecek gazeteler ve yazarlarının, adeta bir görev üstlenircesine, idamları canhıraş bir biçimde savunduklarını belirten Güvenç, “Anayasa Mahkemesi dahil mahkemeleri ve TBMM”yi yönlendirme çabaları, CHP?nin idamları durdurmaya yönelik girişimlerini yermeleri, Denizlere ilişkin düzeysiz, insanlık dışı yaklaşımları çok çarpıcı. Ve belki de kendilerine en yakışan şeyi yapıyorlar!” dedi.
Resmi ağızların gerek Kızıldere ve gerekse idamlar konusundaki gerçek dışı tüm açıklamalarının enine boyuna irdelendiği ve olayların iç kamuoyuna gösterilmeyen yanlarının da ortaya konduğunu dile getiren Güvenç, “Özellikle Avrupa sol basın organlarından aldığım örneklerle ilgili bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunların yanı sıra, okurun dönemle tanışabilmesi açısından 12 Martı siyasal/toplumsal/ekonomik yönden irdeleyen kısa bir sunuş ekledim. Yine aynı amaca hizmet edeceğini düşündüğüm bir kronoloji de eklendi” diye anlattı.

TİKSİNDİRİCİ YORUMLAR

Kitaba koyduğu sağ basında çıkmış olan yazıların hemen tümünün tiksindirici olduğunun altını çizen Güvenç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bununla birlikte, bazıları daha ziyade idamları teşvik eden, hızlandırmaya çalışan bir misyona yönelik yazılmış. Bazıları ise, kin, hınç ve küfür dolu. Denizlerin şahsında, onların savundukları dünya görüşüne ve özledikleri sınıfsız, sömürüsüz toplum düzenine karşı. Örneğin, en seviyesiz olanlardan birisi, Bugün gazetesinde yayınlanmış olan, İ.K. imzalı “Çelme” başlıklı üç beş satır. “Üç idam/Deniz Gezmiş/Yusuf Aslan/Hüseyin İnan/ Bir de doktrin “gezmişliğini”/”inan”çsızlığı/ fitne “aslan”ını asabilsek/ iş kökten hallolurdu”. Rauf Tamer’in “İptal” yazısı da bu ikinci türden, Yorumu okurlara bırakıyorum.
Güvenç kitabın, “her ne kadar bir basın derlemesi gibi görünüyor ise de, dönemin politik/toplumsal ortamına medya dolayımıyla tanıklık ettiğinin” de altını çizdi.
Özal’ın Denizlerin idamının hızlandırılmasını istediği mektubunun kitapta niçin yer almadığını, “talihsizlik” olarak yorumlayan Güvenç, “yetiştiremedim” dese de aslında Özal”ın mektubu kitap hazırlığı sırasında diğer yazıların içinden “düşmüş”.

ÖZAL?IN ÖLÜM İSTEYEN MEKTUBUNU AÇIĞA ÇIKARDI

Gazeteleri tararken, Turgut Özal’ın, Tercüman yazarı Ahmet Kabaklı?ya Amerika?dan yazdığı bu mektuba nasıl rastladığını anlatan Güvenç’in şu sözleri dikkat çekici: “7.4.1972 tarihli gazetede, yazar, köşesinde bu mektubu yayınlamış. Mektubun zamanlaması ve içeriği dikkat çekici. Özal, mektubu 5 Mart 1972?de Washington Post?ta yayımlanan “Bosporus Bridge Links 2 Continents” başlıklı, Dan Morgan tarafından yazılan bir makaleden esinlenerek yazdığını bildiriyor. Bilindiği üzere, 9.10.1971’de Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim mahkemesinde verilen 18 idam kararını, 10.1.1972?de Askeri Yargıtay 2. Dairesi?nin Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idamlarını onandığı ve diğer 15 sanığın ise idam kararlarının bozulduğuna ilişkin kararı izledi. Sürecin TBMM?de süreceğini ve idam kararlarının o tarihten itibaren TBMM?de tartışılacağını herkes bilmekteydi. O nedenle, o günden itibaren ülkemizde yoğun bir idam karşıtı kampanya başlatıldı. Yazılışı tam da bu tarihlere denk gelen mektupta, en azından, idamları durdurmaya yönelik çabalara kulak asılmaması yönünde, daha çok TBMM sürecini düşündüren bir telkin olduğunu söylemek mümkün. O tarihlerde ABD?de Dünya Bankası’nda çalışmakta olan Özal2ın, 12 Eylül hükümetinde başbakan yardımcısı olduğunu, ünlü 24 Ocak kararlarının yaşama geçirilmesini sağladığını, Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS)’in Başkanlığı yaptığını anımsayacak olursak, mektupta dile getirdiği, idama her gün bir adım daha yaklaşan devrimcilere bir şans daha verilmemesine ilişkin talebini sermayenin isteği olarak da okuyabiliriz.

MECLİS İMZALARI YOK ETTİ

Denizler’in idam edilmemesi için Meclis?e gönderilen imzalar ve imza atanların tıpkı o dönem Ali Elverdi’nin kitapları yaktırdığı gibi yakıldığı da ortaya çıkarken, Güvenç, babasının arşivlerinden bulduğu bu listeye de yer verdi kitabında. Bir dönemin tanıklığını biraraya getiren kitap, özellikle o dönemi ve kimin ne tutum aldığını merak edenlerin mutlaka okuması gereken bir eser. Biz de eline sağlık Serpil Abla diyelim.

Bir ibret belgesi ‘Darağacına Mektuplar’
(11 Mayıs 2012, http://www.yuksekovahaber.com)
“Darağacına Mektuplar” adlı kitabı İmge Kitapevi tarafından yayınlanan Serpil Çelenk Güvenç, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edildikleri dönemde dünya ve Türkiye basınında yer alan yazıları derlediği çalışmasında bugünün demokrasi şövalyeliğine soyunan bazı yazarların o dönemde idamlara nasıl çanak tuttuğunu belgelerle anlatıyor. Bir ibret belgesi niteliği taşıyan kitapta dünya basınında yer alan yazılar ile Picasso, Neruda, Aragon gibi dünyaca ünlü isimlerin yaptığı çağrılar dikkat çekiyor.

Son dönemde özellikle merkez medyada 1968 kuşağının önemli devrimci önderlerinin cuntacı olup olmadığına dair yapılan tartışmalarına nokta koyan Darağacına Mektuplar isimli kitap İmge Kitapevi tarafından yayınlandı. Kitabında 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmelerinin dünya ve Türkiye basınındaki yansımalarını derleyen Serpil Çelenk Güvenç, 1970’li yıllarda Türkiye ve dünya basınında devrimcilerle ilgili yazılan yazıları ve devrimcilerin idam edilişlerini konu ediyor. Güvenç, devletin yaptıklarını belgelerle sunduğu gibi dönemin sağcı basınının bunu nasıl meşrulaştırdığını da örneklerle anlatıyor. Deniz Gezmiş’lerin avukatı Halit Çelenk’in sağ medyada yer alan iddialara cevap verdiği konferansta kitaptaki önemli bölümlerden birini oluşturuyor.

Medyanın idamlardaki rolü

Merkez medyanın halkın yaşam standartlarını iktidarın çıkarları lehine düzenleme misyonu dahil olmak üzere kimin neyi üretip neyi tüketeceğine kadar her şeyi belirlediğine dikkat çekilen kitapta, medyanın bu ikna gücünü 6 Mayıs’ta Denizlerin idam edilişlerinde de gösterdiğine işaret ediliyor. Gazeteci-yazar Can Dündar kitaba yazdığı önsözde kitabın, “Basının halka ve onun için ölüme giden evlatlarını ‘vatan haini’ olarak sunma işlevini nasıl arsızca yapabildiğini, dezenformasyon tekniklerini nasıl çekinmeden kullanabildiğini, nasıl sistematik bir beyin yıkama ile vahşi batıdakilere benzer bir ‘asalım…asalım’ korosu yaratabildiğini gösteriyor. Kitap, ortalıkta demokrasi şövalyesi kılığında gezinen kimi yazarların foyasını meydana çıkarıyor” ifadesini kullanıyor.

İdamı savunanlar belgelerle anlatılıyor

Devrimciler için ‘ip’ talep edenler, infazların durdurulmaması için kampanya başlatan milletvekilleri, devrimcilere bir şans daha verilmemesi için okyanus ötesine mektuplar yazan devlet adamları, Deniz’ler için ‘parka giyen gözü dönmüş psikopatlar, efsane kılığındaki haydutlar, eli gözü kanlı mahluklar, vatanı satan iç düşmanlar” diye yazan yazarlar, darbeci komutanlara övgü düzenler başta olmak üzere o dönemde idamı savunan ve bunun için çalışma yürütenler kitapta belgelerle anlatılıyor.

Dünyaca önemli isimlerin çağrıları

Bunun yanı sıra kitapta idam olayına karşı durarak darbe koşullarında imza toplayıp kampanya yürüten, devrimcilere sahip çıkan yazarların yazılarına da yer veriliyor. Yine Pablo Picasso, Louis Aragon, Samuel Becket ve Pablo Neruda’nın çağrılarına da yer verilen kitapta dünya basınında yer alan haber ve yazılarda idamlara karşı alınan tutum dikkat çekiyor.

‘Şimdinin demokrasi havarileri dönemin idamlarına çanak tuttu’

Ders kitaplarında yer almayan yakın tarihin unutulmasına engel olmak ve toplumsal bir hafıza yaratmak için bu kitabı hazırladığını ifade eden Güvenç ise, 1971’den itibaren 12 Mart muhtırası, idam ve infazlarının basında yansımasını ele alarak bu konuda bir katkı sunmak istediğini dile getiriyor. Şimdinin demokrasi havarilerinin dönemin idamlarına çanak tuttuğunu belirten Güvenç, 37 gazete ve derginin, iki yüzü aşkın kitabın basımı ve satışının yasaklandığı, yarım milyondan fazla ‘sol’ yayının toplatılarak imha edildiği, 118 yazar, çevirmen, yayıncı, sanatçı ve gazetecinin gözaltına alındığı, tutuklandığı ve mahkum edildiği bir dönemden bahsettikleri için sosyalist basından sadece bir kaç örnek vermek zorunda kaldığını ifade ediyor. Güvenç, derlediği yazıların 1972 yılında yoğunlaşmasının nedeninin bir siyasal idam süreci ve bu sürecin içinde yer alan öznelere karşı basının tutumunun irdelenmesi amaçlı olduğunu açıklıyor. Güvenç ayrıca Server Tanilli, Altan Öymen, Remzi İnanç gibi değerli yazar ve bilim insanlarını da sürecin tarihsel belgesi niteliği taşıyan yazılar yazdığına dikkat çekiyor.

Denizlere yakılan ağıt ve şiirler

Ayrıca kitapta Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmesi başta olmak üzere Türkiye Devrimci Önderleri için yakılan ağıtlar, yapılan türküler ‘Ağıt ve Şiirler’ bölümünde ele alınması dikkat çekiyor. Ekler kısmında da Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın infazlarıyla ilgili bildirisi başta olmak üzere devrimcilerin ailelerinin Meclis’e, Cumhurbaşkanı ve dönemin parti liderlerine yazdıkları dilekçe ve mektuplara yer veriliyor.

”Bu Mektupla Özal?ın Karizması Çizildi” – ESRA KOÇAK-YAŞAR AYDIN
(2 Temmuz 2012, BirGün Gazetesi)
”Komünist Kalmasın, Asın”

Serpil Çelenk Güvenç, ?Darağacına Mektuplar? adlı kitabıyla bir dönemin ve katliamların tanıklığını yapıyor. Denizlerin idamının gerçekleşmesi için seferber olan dönemin Meclisi?nden ?ülkede komünist kalmayacak, acımayın asın? diyen Özal?a kadar tertemiz bir gelecek hedefleyen devrimcilerin katlini vacip gören zihniyeti, bir kez daha mektuplarla gözler önüne seriyor

Denizlerin avukatı Halit Çelenk?in kızı, idamların tanığı ve onların yoldaşı Serpil Çelenk Güvenç, o dönem idamlara oy veren bugünün demokratlarının, bir taraftan asılsınlar diye parmak kaldırırken bir taraftan da gazetecilik yapanların oyunlarını açık ettiği kitabı ?Darağacına Mektupları? BirGün?e anlattı. Güvenç ile idamlar olmasın diye toplanan imzaların Meclis?te nasıl yok olduğundan, Özal?ın o dönem ?ülkede komünist kalmayacak, acımayın asın? dediği mektuba, Nazlı Ilıcak, Ertuğrul Soysal, Zeyyad Hatipoğlu?nun idamları nasıl savunduklarına kadar birçok başlık konuştuk.

BU KİTAP HALİT ÇELENK?İN VASİYETİ

– Sizi böyle bir çalışmaya iten şey ne oldu?
Ders kitaplarında yer almayan yakın tarihin unutulmasına engel olmak ve toplumsal bir hafıza yaratmak için bu kitabı hazırladım. İdamların hem Türkiye hem de dünya basınında nasıl yer aldığının derli toplu görülmesi gerektiğini düşündüm. Konunun başlığını seçerek önceden karar verdiğimi ve çalışmaya başladığımı söyleyemem. İşin doğrusu, babamın belki de farkında olmadan beni böyle bir işe girişmeye teşvik etmesi. Onu kaybetmeden bir yıl kadar önce bir yazı konusunda kendisine yardım ediyordum. Dosyaların arasında İlhan Selçuk?un ?Deniz Gezmiş Olayı? başlıklı yazısı ile Eric Rouleau?nun 12 Mart idamlarına ilişkin bir yazısını buldum. O dönemde Denizlerle ilgili bilgimiz dışında birçok yazının yazılmış olabileceğini konuştuk. ?Gücüm olsa çalışır, araştırır ve bulduklarımı değerlendirirdim? dedi babam. Böyle bir çalışmanın onu sevindireceğini fark ettim.

Düşüncelerinden dolayı yani ?devleti yıkacaklar bunları asmak lazım? bakışı çok hâkim haberler ve köşe yazılarında. Yeni İstanbul, Bugün, Tercüman gibi sağ basının hepsi bu idamları onaylıyor. Hepsi CHP?nin Anayasa Mahkemesi?ne başvurularına karşı çıkıyorlar, yine hepsi bunlar kızıl eşkıyadır, Marksist Leninist?tir, ülkeyi yıkacaklardır diye propaganda yapıp idamları onaylıyorlar. Tüm bunların bir bütün halinde görülmesini istiyordum.

-Arşivleri nasıl buldunuz, nasıl taradınız?
Babamın son 10 senedir gözleri görmüyordu biliyorsunuz. O nedenle onun yazı çizi işlerini birinin yapması gerekiyordu. Bir gün o belgelerin arasında İlhan Selçuk?un Denizler?e ilişkin yazısı ve üç dört tane LE MONDE?da çıkmış haberler vardı. Bunları görünce babam ?keşke sağlığım yerinde olsaydı da değerlendirseydim? dedi. Ben hem bunu düşündüm hem de kim bilir o dönem neler yazıldı bakıp açığa çıkarmak istedim. Ardından Milli Kütüphane, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve ODTÜ?nün kütüphanelerini taradım. Bir buçuk yıl kadar sürekli olarak gazete, dergi arşivi taradım. Geniş bir dış basın taraması yaptım ama Amerikan basını eksik kaldı.

– Özal mektubunu nasıl buldunuz ve neden kitapta yer almadı?
Tercüman gazetesini tarıyordum ve Ahmet Kavaklı?nın kitapta da yer alan İnönü?yü suçlayan ?Pasçı ve golcü? yazısının ardında Özal?ın tam da idamların arifesinde yazmış olduğu bir mektuba rast geldim. Asıl olayda orada saklıymış. Ancak, kitap 3 editör değiştirdi ve anlayamadığım bir nedenle de kitaba konulamadı. Tabi ben de son okumayı çok iyi yapamamışım anlaşılan ki basımdan önce haberim olmadı bundan. Umarım ikinci baskıya girecek.

”Bu Mektupla Özal’ın Karizması Çizildi”
Bu mektupla Özal?ın karizması çizildi. O dönem idamlara dair hep Demirel suçlanırdı. Ancak bu mektupla onun elindeki kan Özal?a bulaştı ya da her zaman elleri kanlıydı da bu şekilde görünür oldu diyebiliriz.

Kronoloji koyduk bir de kitaba. Hangi olaylar olmuş ve bu olaylar sonrasında kim neler yazmış.

GEÇMİŞ ÖLMEDİ, HENÜZ GEÇMEDİ BİLE

– O dönem Denizler?in asılması için kampanyalar yapanlar bugün demokrasi kahramanı. Onların köşe yazılarıyla bunu açığa çıkarıyorsunuz kitapta.
Rauf Tamer şimdi Posta gazetesinde yazıyor bugün Nazlı Ilıcak o gün ?Siz Ali Elverdi?ye karşı çıkıyorsunuz, ama o mahkeme kararlarını yerine getirdi. Ali Paşa?ya mecliste karşı çıkanlar idama karşı çıkıyorlar? diye çok açık bir şekilde idamı desteklediğini gösterdi. Denizler?in ne kadar Marksist Leninist düşünce de olduklarını yazıyor makalelerinde. 76 yılında yazdığı yazılar var.

William Faulkner ?Geçmiş ölmedi, henüz geçmedi bile? diyor. Bu söz bugüne cuk oturuyor. 12 Mart?la başladılar, halen devam ediyor. Hani bugün diyorlar ya cuntadan da beter falan diye. Tam tersine öyle bir benziyor ki. O dönemde ne yapmışlarsa 12 Eylül?de feriştahını yapmışlar şimdi de daha beterini yapıyorlar. DGM?ler isim değiştirdi Özel Yetkili Mahkemeler oldu. 12 Mart?ta benim bildiğim 118 gazeteci, yayıncı yargılandılar ve tutuklandılar. SEKA?da 500 bin kitap yakıldı. 20 bin kişi tutuklandı işkence gördü, 200 küsur kitabın basılması yasaklandı, kanunlar değiştirildi. Tüm yargı kurumları yürütmeye bağlandı. Danıştay?dan dönen tüm ceza yasası maddelerini Anayasa?ya koydular ki değiştirilemesin diye. Anayasa Mahkemesi?nin usul, esastan incelemesini yalnızca usul yaparak Denizler?in davası gibi bir şey gelirse başımıza diye. 12 Eylül?de de 55 arkadaşımız için uyguladılar. Tüm bunlar bugünlerin yolunun açıldığını gösteriyor. Ülke 12 Mart?tan bu yana demokrasi görmedi.

İDAMLAR OLSUN DİYE OY VEREN GAZETE YAZARLARI VARDI

– Hem sol hem sağ hem de dış basın taraması yaptınız. Nasıl bir fotoğraftan bahsedebiliriz? Yani o dönem Denizlerin katli vacipti diyebilir miyiz bu bakışa göre?
Sağ yazarlarda tamamıyla bunu söyleyebiliriz. Sadece katli vacip değil, düşüncelerinden dolayı katli vaciptiler eylemlerinden dolayı değil. Kızıl şakiler, kanlı eylemler yapıyorlardı onlara göre bu nedenle katli vaciptirler. Böyle eylemleri olmasa da medyada tam tersi şekilde yer aldı.

”Sağ Basın Basınlaşmış Sermaye”
Sağ basına ben basınlaşmış sermaye diyorum. Çünkü asılmalar ve Anayasa?nın değişmesi konusunda bastıran sermaye yani Ertuğrul Soysal, Zeyad Hatipoğlu, Celal Bayar gibi isimler. Onlar da orduya devrediyorlar Anayasa yapma işini. Ordunun en faşist adamı olan Memduh Tağmaç?a veriyorlar bu görevi. Cuntandan dokuz gün önce hava harp okulunda bir konuşma yapıyor ve orada diyor ki; ?Bu ekonomik olaylar temeli sosyal olayların temelindedir. Bu komünist uydurmasıdır. Ama bu memleket bu anayasa ile idare edilmez biz bütün tedbirlerimizi aldık. Bu gidişi durduracağız.? Bunu ordudan bir isim söyleyemez yani sana ne derler adama.

”Kapıcılar Bile Örgütlendi, Bu Böyle Gitmez”
Celal Bayar ise ?Bu laubali bir Anayasa, bununla memleket idare edilmez, değiştirilmesi gereklidir? diyor. Zeyyad Hatipoğlu da ?Kapıcılar bile örgütlendi, bu rejim böyle gitmez? derken Ertuğrul Soysal ?Türkiye İşçi Partisi kapatılmalıdır, bu Anayasa değişmedikçe biz hiçbir işimizi yürütemeyiz? diye yorum yapıyor. Tüm bunlar bağıra bağıra idamları çağırıyordu. Çünkü Denizler o dönemde ezilen hakların yanındaydılar ve öldürülmeleri gerekiyordu.

O dönem sağ basını okuduğunda idamlarla ilgili ne olup bitmiş anlayabiliyorsun. İddianameyi ya da savunmayı okumaya gerek yok. Yani o dönem idamlar olsun diyen parlamentoda oy verenler aynı zamanda gazetelerde yazı yazıyorlardı. Adalet Partili Milletvekili Nuri Eroğan gibi, bir çeşit iddianameyi hazırlamışlar.

Sosyalist basını tarayamadım çünkü o dönem hepsi hapisteydiler. Sol basın yani demokrat, ilerici, vicdanlı idamların karşında duran Anayasa değişikliklerine emekçiler açısından bakan gazetecilerin ne söylediklerine baktım.

Dış basın ise örneğin Kızıldere katliamında resmi görüşün tam tersini söylüyor. Oradaki insanları öldürdüler, yetkilerin söyledikleri yanlıştır diyorlar onlar. Kısaca bu kitap o dönemim bir panoramasını çiziyor.

-Bu kitabın önsözünü Can Dündar hazırladı. Bu önsöze değinebilir miyiz biraz?
Özal?ın mektubuna değindi Can. Herkesin foyası bir gün ortaya çıkar, yaldızları dökülür dedi yazısında. Bir de medyaya değindi. Medyanın o dönem nasıl çalıştığı, neleri yapabildiği var bu yazıda.

MECLİS İMZALARI YOK ETMİŞ!

– İdamlara karşı toplanan imzalar var bir de kitabınızda bunlara nasıl ulaştınız?
Altan Öymen bu imzaları toplayanlardan bir tanesi. O imzaların öyküsünü yazdığı makaleyi bana yolladı. Orada diyor ki bu imzaların akıbetini sorduğunda SEKA?ya hamur olmaya gittiğini öğreniyor. Hâlbuki ben babamın arşivinde imzaları buldum. Babamdaki kalmış, Öymen?lerin meclise gönderdikleri SEKA?ya gitmiş. Öğretmenler, hâkimler, sanatçılar, gazetecilerden ve daha nice isimden oluşan 1790 kişi var.

ÖZAL ?ONLARA ACIMAYIN? DEMİŞTİ

Güvenç?in kitabında yer alamayan Özal?ın ?Onlara Acımayın? başlıklı mektuptan bir kısımda şunları söylüyor: “Muhterem Ahmet beyefendi, Teknik Üniversite duvarlarına, bir tarafa köprü karikatürü, diğer tarafa da 6. Filo’yu koyarak ‘Köprü ve bekçisi’ diyen komünistlerin, aslında neyin peşinde oldukları bugün daha iyi anlaşılmıyor mu? Bir senelik bir Örfi İdare, bütün melanet ve hıyanetlerini meydana çıkardığı gibi, Türkiye’nin kalkınması için sarf edilen insanüstü gayretlere yapılan insafsız hücumların kasti hüviyetlerini de ortaya çıkarmıştır. Zaman, muhakkak durumu daha iyi gösterecektir.

Fakat bir endişem var: Tarihten, tecrübeden ders alacak mıyız, yoksa sözde bir acıma duygusu ile karıştırılan, aslında maksatlı birtakım oyunlara alet olarak Türkiye’yi yıkmak isteyenlere bir şans daha mı vereceğiz? Türkiye hiçbir zaman komünist olmayacaktır, ama kalkınma yolunda kaybettiğimiz zamanları geri getirmenin mümkün olmamasından korkuyorum.”‘

Kitabın Künyesi
Darağacına Mektuplar
(Deniz / Yusuf / Hüseyin)
Serpil Çelenk Güvenç
İmge Kitabevi Yayınları / Siyaset Dizisi
Grafiker : Aslı Sezer
Genel Yayın Yönetmeni : Şebnem Çiler Tabakçı
Editör : Can Gazalcı, Yavuz Alogan
Dizgi : Yalçın Ateş
Ankara, Temmuz 2012, 1. Basım
406 s

1 Comment

  1. DEVRİM’lerin DENİZ’lerine Kan Bulaşmaz..
    ONUR’lu AD’larıyla Her Çağda ANILIR..
    SAYGIYLA…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

İdam Gecesi Anıları – Halit Çelenk

Next Story

Denizler’den Terzi Fikri’ye Türkiye – Tuncay Çelen

Latest from İnceleme

Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ