1968’ler. Tarihin en barbar asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa kalkarak, “Gerçekçi ol, imkansızı iste, ” diye haykırdığı günlerdi. Böyle bir dünyada, Denizler de özgürlük bayrağını Türkiye’de yükseklere taşıdılar. ABD’ye, NATO’ya, yurtlarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyenlere en iyi cevabı eylemleriyle, yürüyüşleriyle, cesaretleriyle verdiler.
Nihat Behram’ın Everest yayınlarından çıkan 47. baskısını yapan “Darağacında Üç Fidan”, 12 Mart Darbesi sonrasında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın dışarıda son günlerini, yakalanışlarını anlatan belgesel anlatı tarzında bir kitaptır. Mahkûmların 6 Mayıs 1972 tarihinde darağcına çıkış öyküleri ve idam anları çok patetik bir üslupla anlatılmıştır. Bazı bölümlerinde şiirlere de yer verilen kitapta 30 sayfa Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın fotoğraflarına (siyah-beyaz) ayrılmıştır.
Darağacında Üç Fidan, Mayıs 1976’da yayınlandı. Bu yapıt aynı adla (Darağacında Üç Fidan) belgesel anlatı tarzında on sekiz gün süren bir dizi yazıdan sonra kitaplaştırılmıştı. Dizi, yayını süresince hemen her gün ağır cezalık dava ve toplatma konusu ediliyordu. Kitaplaşan yapıt ağır baskılara uğradı. Sonunda kitap yasaklandı, dağıtılan ilk altı baskıdan raflarda kalanlar toplatıldı. Yedinci basımının kurşun dizgileri baskı makinesinden sökülerek el konuldu. 1980 Darbesi, kitap üstündeki baskıyı daha da koyulaştırdı. Eser, 80’li ve 90’lı yıllarda gençler arasında başka kitapların içine konularak gizli gizli okunan bir kitap oldu. Kitabın yazarı Nihat Behram hakkındaki ağır ceza davaları ise sıkıyönetim mahkemelerine devredildi. Bunun üzerine yazar, 1980 yılında yurtdışına çıkmak zorunda kaldı ve 17 yıl politik sürgün hayatı yaşadı.
Darağacında Üç Fidan, 1988 yılında Yürekleri Şafakta Kıvılcımlar adıyla yeniden yayınlandı. Ama tekrar toplatıldı. Uzun süren hukukî mücadeleler sonrasında kitap için beraat kararı çıktı. Yazar Nihat Behram da 1996 yılında Türkiye’ye geri döndü. Tutuklandı, fakat kitabın beraat kararını kanıtlayarak serbest bırakıldı.
Darağacında Üç Fidan, 1998 yılında şu anki yayınevi tarafından yeniden piyasaya sürüldü. Kitabın yeni baskılarında, 30 sayfalık galerideki resimlerden birinin posteri bulunur.”
Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi
Nihat Behram, Everest Yayınları, Nisan 2008, 47. Baskı.
Kitabın 33. basımının arka kapağından:
” Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!
1968’ler. Yazılı tarihin en barbar asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa kalkarak, Gerçekçi ol, imkansızı iste! diye haykırdığı günlerdi.
Böyle bir dünyada, Denizler de özgürlük bayrağını Türkiye?de yükseklere taşıdırlar. ABD’ye, NATO’ya, yurtlarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyenlere en iyi cevabı eylemleriyle, yürüyüşleriyle, cesaretleriyle verdiler.
Ve egemenler, bu özgürlük kabarışının intikamını 12 Mart kranlığında üç gençten çıkarmak istediler. Somut hiçbir yasal dayanak olmadan Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i ve nice arkadaşlarını idamla yargılayıp, Asalım, asalım! çığlıklarıyla darağacına göndererek özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini boğmaya çalıştılar?
İşte Nihat Behram, o günlerin ölüm karanlığını sivil tarihçiliğimize belgesel bir katkı olan bu kitabıyla yırtmıştır. Denizler?in asılmadan önceki son sözlerinin de ilk kez açıklandığı, yayımlanır yayımlanmaz yasaklanan ve ancak yirmi iki yıl sonra aklanan Darağacında Üç Fidan, içten sesi, ince duyarlılığı ve ödünsüz tavrıyla, bütün iktidarların geçici olduğunu, milyonların kalbinde yaşayacak olanların daima özgürlük savaşçıları olduğunu göstermiştir?
Baskı altında geçen yirmi iki yılın ardından, yirmi ikinci basımıyla Darağacında Üç Fidan’ı sunarken, bugün koyu bir karanlığın içine itilmek istenen yurdumuzda, gözlerimize hala bir umut ışığı, darağaçlarında solmayan üç fidanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz?’
Kitabın 33. baskısının ‘Sunu’ bölümünden:
“Darağacında Üç Fidan, yine okurunun karşısında. Belgesel yönüyle yakın tarihimizin bir bölümü hakkında kamuoyunu bilgilendireceğine inandığımız bu kitap, ideolojik tasarımların dışında okura sunulmaktadır. Ülkeler çalkantılı yıllarını, hukuku ve demokrasiyi gözeten, cürümleri, kışkırtmaları, yönlendirmeleri dışlayan sivil tarih belgeciliğiyle değerlendirerek aşarlar. Bu süreçte bizzat belgeler kadar, araştırmacı yazar emeğine dayanan belgesel anlatılar da ışık tutarlar.”
Nihat Behram’ın Yaşam Öyküsü
18 Kasım 1946″da Kars”ta doğan şair Nihat Behram, ilköğrenimini Çankırı”da, lise öğrenimini de Bursa ve İstanbul”da tamamladı. 1972 yılında Gazetecilik Yüksekokulu?nda öğrenimini sürdürürken siyasi gerekçelerden dolayı tutuklandı ve bir buçuk yıl tutuklu kaldı. Serbest kaldıktan sonra yarım bırakmak zorunda kaldığı eğitimini tamamladı. Mezun olduktan sonra 1975″de Vatan gazetesinde işe başladı. Ardından da “Halkın Dostları”dergisinin yönetimine katıldı.
Nihat Behram, ağabeyi Ataol Behramoğlu ile “Militan” dergisini kurdu ve yönetti. Ayrıca “Güney” dergisini çıkaranlar arasında yer aldı. 12 Eylül döneminde Bakanlar Kurulu kararıyla T.C. vatandaşlığından çıkarıldı. Uzun yıllar Türkiye?den uzakta yaşamak zorunda kalan Behram, 17 yıllık politik sürgünden sonra, 1996″da Türkiye”ye döndü.
Hayatımız Üstüne Şiirler (1972), Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar (1974), Dövüşe Dövüşe Yürünecek (1976), Hayatı Tutuşturan Acılar (1978), Irmak Boylarıda Turaç Seslerinde (1980), Savrulmuş Bir Ömrün Günlerinden (1982), Militan Şiirler (Seçmeler, Almanya?da 1984), Ay Işığı Yana Yana (Seçmeler, Almanya”da 1986), Yine de Gülümseyerek (Seçmeler, 1987), Cenk Çeşitlemesi (1988), Kundak (2000), Yalın Yürek I/Haytımız Üstüne Şiirler (Toplu Şiirler 1, 2001), Yalın Yürek II/Ayrılık da Yakışıklıdır (Toplu Şiirler 2, 2001), Sürgün Yılları; İntikam Alır Gibi (Toplu Şiirler 3, 2001) şairin çıkardığı şiir kitaplarıdır. Çeşitli eserleri yabancı dile de çeviren Behram?ın şiir kitaplarının dışında pek çok kitabı var: Daragacında Üç Fidan (1967, belgesel), Göğsü Kınalı Serçe (1976, çocuk kitabı), Kuyruğu Zilli Tilki (1976, çocuk kitabı), Gurbet (1988, roman), Kız Ali (1991, roman), Özlemin Dili Olsa (1999, yazılar-söyleşiler), Yılmaz Güney”le Yasaklı Yıllarımız (roman).
Deniz Gezmiş?in Yaşam Öyküsü
(d. 27 Şubat 1947, Ayaş-Ankara – ö. 6 Mayıs 1972, Ankara). THKO kurucusu.
1965″ten sonra, Türkiye?de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)?nun kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, 27 Şubat 1947?de Ankara?nın Ayaş ilçesinde doğdu. Öğretmen bir ailenin çocuğu olması sebebiyle ilk ve ortaöğrenimini Sivas”ta, liseyi İstanbul?da okudu. Gezmiş, henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu. 1965″de Türkiye İşçi Partisi (TİP)”nin Üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu. İlk kez 31 Ağustos 1966″da Ankara”dan İstanbul”a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Anıtı”na çelenk koymaları sırasında işçileri destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 Kasım 1966″da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Ardından 19 Ocak 1967″de Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967″de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi”nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 Ocak 1968?de Devrimci Hukuklular Örgütünü kurdu. 7 Mart 1968?de İÜ Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen AIESEC genel kurul toplantısında konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi Öztürk?ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 Mayıs”a kadar tutuklu kalan Gezmiş, 30 Mayıs?ta 6. Filo”yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. Öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan Deniz Gezmiş, 12 Haziran 1968″de İstanbul Üniversitesi”nin işgal edilmesinde önderlik etti. İşgal Konseyi adına İÜ Senatosu ile Baltalimanı?nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı; öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. İşgalden kısa bir süre sonra İstanbul’a gelen 6. Filo?yu protesto eylemlerinde yer alan Gezmiş, 30 Temmuz”da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 Eylül”de serbest bırakıldı.
TİP içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan ideolojik sorunlarda Milli Demokratik Devrim (MDD) görüşünü benimseyen Deniz Gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu. Ekim 1968?de eylemlerde birlikte olduğu Cihan Alptekin, Mustafa İlker Gürkan, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Cevat Ercişli, M. Mehdi Beşpınar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Ömer Erim Süerkan?la birlikte Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB)?ni kurdu. 1 Kasım 1968?de TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı) , AÜTB, ODTÜÖB ve DÖB?ün başlattığı Samsun?dan Ankara?ya Mustafa Kemal Yürüyüşü?nü düzenledi. Ardından 28 Kasım 1968?de ABD büyükelçisi Kommer?in gelişi sırasında Yeşilköy Havaalanı?nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı.
İstanbul Üniversitesi?nde sağcı güçlerin 16 Mart 1969?da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan Gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 Mart?ta yeniden tutuklanarak 3 Nisan?a kadar hapis yattı. Ardından 31 Mayıs 1969?da İÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. Üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan Gezmiş, Haziran?ın sonunda Filistin?e gitti. Filistin?e gitmeden önce 23 Haziran 1969?da TMGT?nin topladığı 1. Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı?na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. Eylül?e kadar Filistin?de gerilla kamplarında kalan Deniz Gezmiş,1 Eylül 1969?da, 10 Haziran?da ?üniversiteyi işgal? ettiği gerekçesiyle Hukuk Fakültesi?nden ihraç edildi. Hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 Eylül 1969?da Hukuk Fakültesi?nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan Gezmiş, 25 Kasım?da serbest bırakıldı. Ancak Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi?nde Battal Mehetoğlu?nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin Gezmiş?e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 Aralık 1969?da yakalanan Gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan Cihan Alptekin?le birlikte 18 Eylül 1970?e kadar tutuklu kaldı. Bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan?la birlikte THKO?yu kurdu. 11 Ocak 1971?de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi?nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 Mart 1971?de dört ABD?li erin Balgat?taki Tuslog Tesisleri?nden kaçırılması eyleminde de bulundu. Kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldı.
Eylemleri
İstanbul Üniversitesi?nin 12 Haziran 1968?de devrimcilerin eline geçmesine önderlik etti. İşgal konseyi adına üniversite senatosu ile Baltalimanı?nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı.
1 Kasım 1968?de TMGT, AÜTB, ODTÜÖB ve DÖB?ün başlattığı Samsun?dan Ankara?ya Mustafa Kemal Yürüyüşü?nü düzenledi.
11 Ocak 1971?de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi?nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı.
4 Mart 1971?de Ankara?daki Balgat Amerikan Üssü?nden dört ABD?li erin kaçırılması eyleminde bulundu. Bu eylemden sonra, Sivas?ın Gemerek ilçesi girişinde yakalandı.
Yakalanışı ve İdam Edilişi
12 Mart darbesinin ilk günlerinde Yusuf Aslan ile birlikte Sivas?a gitmekte iken motorsikletleri bozuldu. Bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Aslan ile birbirlerini kaybettiler. Aslan o esnada, Gezmiş ise 16 Mart 1971 salı günü Sivas?ın Gemerek ilçesinde yakalandı ve Kayseri?ye getirildi. Buradan Ankara?ya zamanın İçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu?nun makamına götürüldü.
Mahkemesi 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binası?nda Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında Baki Tuğ savcılığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no?lu Mahkemesi?nde başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971?de başlayan THKO-1 Davası?nda TCK?nin 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971?de idam cezasına çarptırıldı.
İdam cezaları o zamanlar senato tarafından onaylanmak zorundaydı. İsmet İnönü ?siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır? diyerek Bülent Ecevit ile birlikte red oyu kullanır. AP genel başkanı Süleyman Demirel ise infazdan yana oy kullanır. Olaydan 15 yıl sonra, Süleyman Demirel bir gazeteciye verdiği demeçte idamlar için: soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri yorumu yapar. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ise idamları onaylayarak özür dilemeyi reddeder.[1]
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi?nde idam edildi. İdama giderken imam istemedikleri bilinmektedir, fakat definlerinde bir imam bulunmuştur.[2]
Son isteği hakkındaki iddialar
Deniz Gezmiş ve diğerlerinin idam edilmeden önce son istekleri üzerine farklı iddialar vardır:
Örneğin; Deniz Gezmiş?in Joaquín Rodrigo?nun Aranjuez konçertosunu (muhtemelen Adagio?sunu) dinlemek ve bir bardak demli çay içmek istediği söylenir. Yazar Erdal Öz?ün Gezmiş?le yaptığı görüşmelerde tuttuğu ve Gülünün Solduğu Akşam eserinde bulunan notlara göre Gezmiş idamını bu şekilde düşünmüştür.[3] Fakat yine aynı eserde bulunan notlara göre avukatının anlattığı idam anında bu istek geçmemektedir.
Bir başka iddiada ise son isteği sorulduğunda idamını kendi gerçekleştirmek istemiş ve tam idam edileceği sırada altındaki tabureyi kendi itmiştir. Öz?ün eserindeki avukat notlarında bu da geçmemektedir. Aksine son sözleri olan ?Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!? şeklinde bağırırken taburesine vurulmuş ve ?emperyalizm? kelimesinin ?izm?ini söyleyemediği kaydedilmiştir. Yalnız Hüseyin İnan?ın kendi taburesini tekmelediği belirtilmektedir.[4]
Bir başka iddia da ise idam edilecek olan diğer iki arkadaşıyla vedalaşmak istediği söylenir. Hoşçakal Yarın filminde de böyle gösterilmektedir. Fakat bu istek aslında Gezmiş?in değil Yusuf Aslan?ındır.[5]
İdam kementi boynundan geçirilirken, hücresinden alınıp apar topar darağacına götürülürken giymesine izin verilmeyen botlarının askerlere bırakılmamasını, ailesinden birinin almasını istediği doğru değildir. İdama giderken postalları ayaklarındadır, sadece bağcıklarını bağlamaya fırsatı olmamış, ve idamdan önce asıldığında ayaklarından düşmesin diye görevlilerden birine bağlatmıştır. Yalnız parkasını giyememiş ve onun babasına verilmesini istemiştir.[6]
Öz?ün eserindeki avukat notlarına göre, Gezmiş?in son istekleri, avukatlarının idamı gözlemleyip sonraki kuşaklara ?doğru? anlatmaları, cezaevindeki devrimci arkadaşlarını onun adına ?tek tek öpmeleri?, 1969?da öldürülen devrimci arkadaşları Mustafa Taylan Özgür?ün yanına gömülmeleri ve cezaevindeki parkasının ailesine verilmesi olmuştur.[7]Ama ne yazık ki onun bu son isteği de kabul edilmemiştir?
Ölmeden önce ailesine yazdığı mektuplar
Baba, Mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye?de yaşayan Kürt ve Türk halkının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara?da 1969?da ölen arkadaşım Taylan Özgür?ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul?a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım. Oğlun Deniz Gezmiş. Merkez Cezaevi[8]
Sana ben her zaman için müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni? Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Baba, biz Türkiye?nin ikinci Kurtuluş savaşçılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da? Tıpkı Birinci Kurtuluş Savaşı?nda olduğu gibi? Ama bu topraklari yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları? Düşün baba; Bugün hükümet işini, gücünü bırakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmışlar. Ve tarih önünde hüküm giymiş durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız. Size sesleniyorumki bu Türkiye?de ben ve benim gibilerin olacağına ve bizim izimizde tam bağımsız Türkiye için çalışacaklarına var gönlumle inanıyorum?
28 Ocak 1971 Deniz Gezmiş
Literatürde Deniz Gezmiş
Kitaplar
Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler, Atilla Keskin, Gendaş Kültür, İstanbul, Mayıs 1999,
Bizim Deniz, Turhan Feyzioğlu, Doruk Yayınları, Ankara, 1998, 15. Basım,
Darağacında Üç Fidan, Nihat Behram, Everest Yayınları, İstanbul, Kasım 2007, 39. Basım,
Deniz: Bir İsyancının İzleri, Turhan Feyzioğlu, Ozan Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2004,
Deniz: Fırtınalı Yıllar, Tarkan Tufan, Nokta Yayınları, İstanbul, Şubat 2007,
Deniz Gezmiş Anlatıyor, Erdal Öz
Deniz Yusuf Hüseyin, Ahmet Kahraman, Civiyazıları, İstanbul, 2001, 10. Basım,
Emirle Gelen İdam Kararı, Veli Yılmaz, ISBN 9757350079
Gülünün Solduğu Akşam, Erdal Öz, Can Yayınları, İstanbul, 1997, 27. Basım,
İdam Tarih Oldu, Utancı Kaldı (Ölüme Oy Vermek?), Türey Köse, Ümit Yayıncılık, Adana, Mayıs 2004, 1. Basım,
İdam Gecesi Anıları, Halit Çelenk, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1996, 13. Basım,
Filmler
Hoşçakal Yarın (Deniz Gezmiş rolünü Berhan Şimşek üstlenmiştir)
Aşk Olsun Sana Çocuk (belgesel) (Deniz Gezmiş rolünü Barış Koçak üstlenmiştir.)
Diziler
Hatırla Sevgili (Deniz Gezmiş rolünü Barış Koçak üstlenmiştir)
Kaynaklar
1^ Deniz, Bir İsyancının İzleri yazar Turhan Feyizlioğlu sf:294
2^ Erdal Öz, Gülünün Solduğu Akşam, Can Yayınları, İstanbul, 1987, s. 245
3^ a.g.e. s. 63
4^ a.g.e. s. 261
5^ a.g.e. s. 245
6^ a.g.e. s. 248 ve 250
7^ a.g.e. s. 242 ve 248
8^ a.g.e. s. 93-3
(Alıntı: Vikipedi, özgür ansiklopedi)
Hüseyin İnan?ın Yaşam Öyküsü (1949?1972)
1949?da Sivas?ta doğdu. Aslen Kayserilidir. İlk ve ortaokulu Pınarbaşı?nda, liseyi Kayseri?de okudu. 1966?da ODTÜ İdari Bilimler Bölümü?ne kayıt oldu. Sosyalist Fikir Klubü(SFK) ve bu derneğin bağlı olduğu Dev-Genç?e üye oldu. Bu arada TIP?e de katılarak, bu partinin etkinliklerinde yer aldı. Ayni dönemde, gerek İstanbul ve Ankara, gerek İzmir ve diğer yörelerde anti-emperyalist eylemlere katıldı; ABD 6.Filo?suna yönelik eylem ve mitinglerin içinde bulundu. Toprak işgalleri, kırsal yörelerdeki etkinlikler vb. etkinliklere katildi. 1966-1967 öğretim yılında, gerçeklesen ODTÜ Hazırlık boykotunun örgütlenmesine önderlik etti.
Hüseyin İnan, 1968?de, TIP ve daha sonra MDD içindeki ayrılıklarda, giderek belirginleşen gizli ve dar örgüt fikri doğrultusunda çekirdek bir grup oluşturup, kir gerillası yoluyla anti-emperyalist mücadele verme düşüncesini geliştirmeye çalıştı. Ankara, özellikle ODTÜ kökenli olan ve temelini İnan?ın attığı grup, daha sonra THKO?nun çekirdek kadrosunu oluşturacaktı. Aynı yıl İdari Bilimler Fakültesi?nden çıkarılan Hüseyin İnan, ODTÜ yurtlarında kalmaya devam etti. 14 Ekim 1969?da, grubun önemli bir kesimiyle birlikte Suriye üzerinden Ürdün?e, Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ)?nün asil gücünü oluşturan El Fetih kamplarına gitti. Burada FKÖ?nün yanında İsrail?e karsı savaştı. İsrail içlerindeki karakol baskınlarında bizzat yer aldı. Şubat 1970?de Türkiye?ye geri döndüğünde, Diyarbakır-Antep yolunda bir otobüste yakalandı. Diyarbakır?da devam eden yargılama sonunda, Ekim 1970?de tahliye oldu. Hüseyin İnan Ankara?ya döndüğünde kafasındaki kir gerillası fikri iyice berraklaşmıştı. Benzeri düşünceler taşıyan ve ayni eylem çizgisini benimseyen, başlarında Deniz Gezmiş?in yer aldığı İstanbul grubuyla bir araya gelerek THKO?yu kurdu. İnan, kitle hareketleri içinde hemen hiç tanınmayan biri olmakla birlikte, örgütleyici niteliği, insanlarla ilişki kurma becerisi ve kararlılığıyla grup içinde sivrilmişti. Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil ve Cihan Alptekin?in de yer aldığı THKO?nun tartışmasız lideri haline geldi. Daha sonra, yaygınlaşan silahlı eylemlere önderlik etmekle kalmadı, bütün eylemlerin bizzat içerisinde oldu. 29 Aralık 1970?de, Dev-Genç üyelerinden İlker Mansuroğlu?nun öldürülmesi üzerine, THKO?nun örgüt olarak kendini ortaya koyduğu Kavaklıdere Polis Karakolu?nun kurşunlanması, 1 Ocak 1971?de Türkiye Is Bankası Emek Şubesi soygunu, Amerikan askeri tesislerinin basılarak bir Amerikalının kaçırılması ve daha sonra dört Amerikalının kaçırılması eylemlerinde gösterdiği gözü pek tavrı ve kararlılığıyla THKO?nun varlığında büyük etken oldu.
23 Mart 1971?de Kayseri?nin Pınarbaşı ilçesinde THKO?lu militanlardan Mehmet Nakipoğlu?yla beraber yakalandı. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan?la Ankara 1. No?lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından 9 Kasım 1971?de idam?a mahkûm oldu. İdamlarin önlenmesi için gerek Meclis?te, gerek kamuoyunda ve gerekse örgüt arkadaşları tarafından çeşitli girişimlerde bulunulmasına rağmen Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş?le birlikte 6 Mayıs 1972?de idam edildi.
İnan?ın Yakalanması
El-Fetih kamplarında yaptıkları yirmi günlük bir eğitimden sonra Hüseyin ve 15 arkadaşı, 1 Şubat 1970 Pazar günü, Suriye sınırından gizlice Türkiye?ye girer. Grubun bir kısmı Diyarbakır?a gelir. Hüseyin İnan, Alpaslan Özdoğan ve Mustafa Yalçıner, yanlarında getirdikleri silahları Diyarbakır surlarında bir yere gömer. Daha sonra Diyarbakır Tıp Fakültesi önünde buluşmak için anlaşılır. Fakat Tip Fakültesi önüne geldiklerinde fakültenin polis tarafından basilmiş olduğunu gören Hüseyin, Alp ve Yalçıner, Adana?ya gitmek için Diyarbakır dışından bir benzin istasyonunda otobüse biner. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklara, Yalçıner tek başına oturur. Otobüs, Gaziantep yakınlarında bir yerde jandarmalar tarafından durdurularak aranır. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklarda oturduğu için gözaltına alınır. Yalçıner, şans eseri kurtulur ve Adana?ya gelir. Yalçıner, daha sonra Ankara?ya gider. Müfit Özdeş, Teoman Ermete ve Atilla Keskin ise Malatya?da tren garında yakalanır. Sonuçta, yakalananlardan Hüseyin İnan, Atilla Keskin, Teoman Ermete, Müfit Özdeş, Ercan Enç, Alpaslan Özüdoğru, Hamit Yakup, Ahmet Tuncer Sümer, Kadir Manga, Ali Tenk, Bahtiyar Emanet tutuklanır ve Diyarbakır Tutukevi?ne konur. Filistin?den dönenlerden Mustafa Yalçıner, Ahmet Erdoğan ve diger 3 kişi, yakalanamaz. Fakat yakalananların Emniyet?te verdiği ifade nedeniyle Mustafa Yalçıner ile Ahmet Erdoğan, gıyabi tevkif kararı ile aranmaya başlanır.
El-Fetih dönüşü Hüseyin İnan, Diyarbakır?dan Adana?ya giderken bindiği otobüs Gaziantep yakınlarında jandarma?lar tarafından durdurulur. Yan yana oturan Hüseyin İnan ile Alpaslan Özdoğan yakalanır, ön koltuktaki Mustafa Yalçıner ise kaçmayı başarır. Sinan Cemgil, Hüseyin İnan ve diğer gençler devrimci mücadelelerini dağlarda sürdürme kararı alır, gerekli malzeme 1970 Kasım ayında ODTÜ?den yola çıkar.?
(Alıntı: Vikipedi, özgür ansiklopedi)
Yusuf Aslan?ın Yaşam Öyküsü (d. 1947 ? ö. 6 Mayıs 1972)
THKO kurucularından olan ve 1972 yılında idam edilen devrimcidir. Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan?la birlikte idam edilmiştir.
Yozgat?ın bir köyünde doğdu. Daha önce Çekerek?e sonradan Aydıncık ilçesine bağlanan Kuşsaray köyünde doğmuştur. Bu köy Çerkes köyüdür. Orta öğrenimini tutucu eğilimlerle, gelenekçi önyargıların güçlü olduğu bir çevrede tamamladı. 1966?da ODTÜ?ye girdi. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü?nün üyesi oldu, Dev-Genç içinde çalışmaya başladı. Bu dönemden itibaren önce hazırlık okulunda, sonra da mühendislik fakültesinde patlak veren boykotların ve hemen ardından ODTÜ işgalinin önde gelen örgütçülerinden oldu. İlk yargılanması CIA ajanı olduğunu iddiası ile Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Commer?in arabasının yakılması eylemi nedeni ile gerçekleşti.
1969 yılında arkadaşlarıyla birlikte Filistin?e gitti. Burada helikopter ve uçak pilotluğunu öğrendi. Traktörden helikoptere kadar her türlü aracı büyük bir ustalıkla kullanıyordu.
Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş?le birlikte Nurhak?a dağdaki gerilla grubuna katılmaya giderken, Sivas Şarkışla?da yaralı olarak yakalandı. Sıkıyönetim Mahkemeleri?nde yargılandı. 6 Mayıs 1972?de Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan?la birlikte idam edildi.
Son sözleri
Bizler asılarak bir defa şerefimizle öleceğiz. Fakat, sizler bizleri asanlar şerefsizliklerinizle her gün öleceksiniz. Kahrolsun ABD emperyalizmi.Kahrolsun faşizm. Yaşasın tam bağımsız Türkiye?
(Alıntı: Vikipedi, özgür ansiklopedi)
Kitap Hakkında Bilgi
Yazarı: Nihat Behram
Türü: Araştırma
Yayınevi: Everest Yayınları
Türkçe basım tarihi: 1. Baskı Mayıs 1976, 34. Baskı Aralık 2006
Sayfa sayısı: 221 sayfa, 30 sayfası resim