?Düzen insanlara özgü birşey değildir. Mikro dünyalar dışında kusursuz geometrik şekiller yoktur. Simetri de yoktur?? Denizatı Vadisi.. Selim Erdoğan

2012 yılında yaşayan insanlar olarak aslında yaşadığımız zamanın da bir bilimkurgu olduğunu biliyoruz. On yıl öncesine gidip bütün bu gelişmeler yazılmış olsaydı sanırım hepimiz şu an bile bunları nefesimizi tutarak okurduk. Herhangi geçmiş bir yüzyılın, hatta bir elli yıl öncesinde hayal bile edilemiyecek uygarlığın içindeyiz. Kullandığımız araçların çeşitliliği, elektroniğin, enerji kaynaklarının, dev binalarıyla şirketlerin yanında, kişisel olarakta dünyayı dolaşma hızımızdaki artış kat kat fazla, çevrimiçi ağlar sayesinde bilgiyi, gelişen olayları takip edebiliyor, çılgınca değişen teknolojik ürünler aynı zamanlı olarak posta kutumuza ya da sosyal ağımıza düşüyor.
Ve hepimizin aklına aynı soruyu geliyor..

Bir sonraki teknoloji ne?

Günlük hayatta herkesin kendi adına katkıda bulunabileceği bir soru bu ama soru sadece popüler cihazlar, tüketim kültürüyle ilgili de değil artık.
Sadece dünya zamanın bir parçası değil, geleceğin de prototipleriyiz.

Bütün bu iç konuşmalar aslında romanımızın geçtiği Denizatı Vadisindeki tünellerdeki fısıltılar olabilir. Giriş yaptığımız yerden başlayan serüvenimiz aslında gelecekte olabilirliği yüksek teknik ve sosyal kurallardaki gelişmelerin en gerçek görünümü. Roman bugünden başlamasa da çok uzun bir zaman sonrayı da işaret etmiyor. Bunun yanında bu kara ütopyanın, bilim kurgu özelliğinden kaynaklı okuyucusunun romana girdiği andan itibaren bütün ön şartlanmalarımızdan, bütün yargı ve hayatımızın bir parçası haline gelen manipülasyonlardan da sıyrılmamızı sağlaması.

Madalyonun her zaman bir öteki yüzü vardır. Ki romanımızın başladığı yer de orası. Anti-ütopyanın yazarlarının kurduğu totaliter ve katı yapı günümüzde yok, kurallar çoktan değişti. Klasik anti-ütopyalardaki sterilize edilmiş toplumun güvenliğini sağlayan üst bilinç artık gündelik hayatta, hayatımızı kolaylaştıran uygulamalar, küçük programcıklara dönüşerek sürdürülebilir forma dönüştü bile.

Romanın iki ekseninden biri olan mahkeme, bu aynı zamanda varolmanın muhakemesi anlamına geliyor. Kahramanımız sistemde UV diye tanımlanan toplumun bilgisi olması durumunda insanlığı tehlikeye atabileceği düşünülen bir suç işliyor ?ya da işlediği düşünülüyor. Adalet sisteminde suç, ceza, gardiyan, hapis gibi kavramlar kaldırılarak ?tasarlanmış en iyi hukuk sistemine? dönüştürülürüldüğü için eniyileştirilmiş bir sistemde ?hak sahibi? oluyor, çünkü mahkumiyette litaratürden kaldırılmış. Ve bilinciniz tek başına bir yaşam formu haline gelerek ölümün bir zorunluluk olmaktan çıkarılarak bir hak haline geldiği bir dünyanın içindeki yolculuğuna başlıyor. Kısa zamanda bulduğu düşüncelerini tamamlayan bir yol arkadaşı ile birlikte.

Romanın başlangıcında yabancısı olduğumuz o gezegene çekingen adımlarla girer ve ilerleriz. Denizatı vadisinde bütün olaylar aslında gelecekte olabileceklerin de tasarımı olduğu için bu inşaatın bir parçasıyız. Ve bu sürecin sonunda bizi bekleyen kahramanımızla karşılaşmamız da gayet olası.

Murathan Muradoğlu

Kitabın Künyesi
Denizatı Vadisi,
Selim Erdoğan,
Notabene Yayınları,
Bilimkurgu,
Edebiyat
Ekim 2012,
200 sayfa

Previous Story

Ulysses: Dünyanın Romanı – Meltem Gürle

Next Story

Sahaf Mendel – Bir Kadının Yirmi Dört Saati – Stefan Zweig

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ