Kürt dilinin son 10 yılı – Özkan Öztaş

Kürt dilini ve Kürtçenin durumunu konuşmak için söze başladığınızda son 10 yılı tüm tarihlendirmelerden farklı bir yere koymakla bu tarihe haksızlık yapmış olmayız sanırım. Yaşanan trajikomik olayları anımsak ve tekrar hatırlatmakta fayda var. Bir de gözden kaçan kimi ayrıntılıların üzerine gitmek niyetindeyim. Çünkü yapılanlar, ikiyüzlülüğü ve gericiliği kadar güldüren cinsten bir yanıyla.

İlk zamanları, yani AKP?nin Kürt diline dair emeklediği dönemleri anımsayalım. Biraz utangaç biraz da tedirgin tavırlarla, bir yandan da gericilik üzerinden tuttuğu yerden kendine duyduğu güvenle ilerledikleri ?çıraklık zamanlarını? hatırlayalım.

Türk-İslam çizgisindeki AKP?nin diğer hükümetlerden farkı, meseleyi İslam kardeşliği zemininden, belirleyen taraf olduğu müddetçe tahammülle ele almaktı. Yani görece birçok ulusalcı ya da milliyetçi odaktan farklı olarak, kendi belirlediği kulvardan, konuya dair çalışmalar yürütüyordu.

Kürtçenin kurslarla öğretilebilecek olması ya da Kürtçe üzerindeki ?kimi baskıların? azalması AKP dönemine denk gelmiştir. Bunda Kürt halkının anadilini de kapsayan hak arama mücadelesinin bir yansıması vardı. Fakat AKP pek de oralı değildi. O?nun derdi daha çok böyle bir alana nasıl renk çalabileceği ve nasıl müdahalelerde bulunabileceğiydi.

Ancak AKP meseleye dair bir hat belirmek niyetinde ve bunu da gericilikle tarif edebileceğimiz yoldan ilerletmekteydi.

Kısacası, İslam üzerinden ve AKP?nin bu alandan ilerleyeceği kanaldan dilediğiniz kadar ve ?özgürce? Kürtçe konuşabilirdiniz artık. Hatta ve hatta eğer İslam coğrafyasındaki tarihsel öneminden söz edecekseniz ?Kürdistan? dahi diyebilirdiniz. Arınç ?ben Kürtçe bilmem Kürtçeye de karşı da değilim. Kürtçe bildiğim tek şey ?Xwedé ji te ra razı be?dir (Allah senden razı olsun) derken AKP?nin anladığı ve anlamak istediği Kürtçenin halini ahvalini çizmiş oluyordu.

Önceleri ?Davos?tan Van?a Selam Olsun Sana? pankartları ile Kürtçeye ve Kürt kültürüne dair çalışmalarına ?besmele? çeken AKP daha sonra meseleyi bir basamak daha ilerletip Van sokaklarını süslemeye devam ediyordu; ?Vanlıyam, Şanlıyam, Ne Dediğini Anlayam? pankartıyla. Sokaklarda bu pankartlar asılı iken DTP?nin seçim otobüsünde yazan ?DTP Wan? ibaresindeki w harfinden dolayı da dava açılan bir dönemdir bu dönem. Sanmayın ki terör ya da başka mevzulardan dolayı. Göze görünen belki o. Ancak asıl mesele AKP?nin mümkün mertebe kendine bu alanda rakip görmek istememesidir.

Ve tabi ki TRT Şeş. TRT Şeş?i unutabilir miyiz! Kürt tarihindeki ihanet ve hainliklere bakınca; Hamidiye Alaylarını ve koruculuk sistemini görmezden gelirsek en önemli çıkıştır TRT Şeş. Evet ilk başlarda pek çok kişi heyecanlandı TRT Şeş fikri ile. Heyecanlananlara tavır alanların bir kısmının da kafası karışmıştı. Yoksa AKP gerçekten bu işi yapacak yegâne iktidar partisi miydi diye? Tüm bunların dışında heyecan duymayıp kafası net olanlar vardı ki bizler epey gülüyorduk bu yaşananlara. Çünkü İktidarın her ihtişamının bir fiyasko ile süslendiği görülüyordu. TRT Şeş haberleri ile yatıp kalkarken Türkiye, bu sefer de sokakları ?TRT Şeş be xér bé? pankartları süslüyordu AKP. Kürtçe az çok bilenler meseleyi fark etmişlerdi. ?TRT Şeş be xér be? yandaş medyada ?TRT Şeş hayırlı olsun? diye çevriliyordu. Ancak Kürtçede ?olmak? fiilini karşılayan ?be? kelimesinden farklı olarak bir kelimenin önüne gelen bê kelimesi kullanıldığında olumsuzluk manasına denk düşerdi. Yani ?bé xér? hayırsız anlamına geliyordu ve TRT Şeş bé xér be; yani TRT Şeş hayırsız olsun pankartları ile karşı karşıya idik. Şaşırtmadılar çünkü TRT Şeş gayet hayırsız bir kanal olarak Kürtler arasında ?Korucu TV? yakıştırmasıyla ve yayın akışının yarısından çoğunu dini konularla Arapçaya, Kürtçeden daha fazla yer verdiğinden pek de hayırlara vesile olmadığı kısa zamanda fark edilmişti.

TRT Şeş?ten devam edeceğim. İki Dil Bir Bavul filmini seyredenler anımsayacaktır. Film Kürtçe bilmeyen bir öğretmenin hiç Türkçe bilmeyen ilkokul öğrencileri ile olan ilişkisini, temasını ve buradan yola çıkarak anadilinde eğitimin gerekliliğini anlatıyordu. Buradan yola çıkarak bu konudaki sıkıntıları? Ama sevgili TRT Şeş ne yaptı? Her şeyi Kürtçeye çevirme aşkı ile yanıp tutuşan ekip, çevrilecek şey bitmiş gibi bu filme Kürtçe dublaj yapmıştı. Filmde öğretmen ve öğrenciler Kürtçe konuşuyor ama neden olduğunu anlamadığımız bir şekilde birbirlerini anlamıyorlardı.

Şaşırmalı mı bilmiyorum. Çünkü İki Dil Bir Bavul filmine içinde hiç müzik olmadığı halde (belgefilmler arasında yer alır) filme en iyi müzik ödülünü veren zihniyetin yansımasıydı çeviri mantığı.

Yine aynı ?Kültür? bakanlığı Ehmedé Xanî?nin ölümüz eseri ve Kürt klasiklerinin en önemlilerinden biri olan Mem û Zîn eserini ?bakın bizden önce yapan eden olmamıştı? diyerek kitabı Erdoğan?lı tanıtımlarla duyuruyordu. Birincisi sizden çok çok önce, henüz siz ve zihniyetiniz Dolmabahçe?ye demirleyen Amerikan askerlerini protesto edenleri taşlarken, Gani Bozaslan tarafından Latin harfleri ile çevrilmişti bu kitap (Dergiler üzerinden yapılan çevirileri de mevcuttu). Yani ilk kez bu dönemde çevrilmiş değildi bu kitap. İkincisi bunu devlet eliyle çevirdik mesajı veriyorsanız da yanılıyorsunuz çünkü bu bir çeviriden ziyade felaketti. Aydınlar ve yazarlar kısa zamanda bu çevirilerdeki hataları fark etti. Kadri Yıldırım?ın ?Kültür Bakanlığının Mem û Zîn Çevirisine Eleştirel Yaklaşımlar? başlığında kitaplaştırdığı eleştirilere sebep olan bir süreç örülmüş olundu. Ellerine yüzlerine sağlık!

Bir yandan Kürtçe kanallar açarken diğer yandan da bu dilde yazan yazarları tutuklayıp hapse atan AKP?nin gerekçesi terör ya da bölücülük oldu. Kürtçe yazılan metinlerden dolayı tutuklanan bireyler Kürtçe savunma yapmak isteyince bilinmeyen bir dil yaftası ile karşılaştılar. Şaşakalmıştık. Madem dili bilmiyorlardı da nasıl bölücülük yaptıkları kanısına vardılar anlamış değilim.

Kürtçe çıkan dini içerikli dergilerin sayıları kat be kat artarken kültür sanat ya da siyaset alanında çıkan dergiler ise ya yasaklandı ya da basım yayın konusunda engellerle karşılaştı. Bundan bağımsız olarak da sponsorların artık gerici yayınları desteklediği bu dönemde ilerici yayınların varlık mücadelesi verdiğini, ancak gericilikle bezenmiş Kürtçe dergilerin evlere ücretsiz dağıtıldığını da bilmekteyiz.

Colemerg adını nasıl anladılar ki Hakkâri yöresindeki bu ismi Hakkâri Üniversitesinin meslek yüksek okuluna Çölemerik adıyla verdiler. Sitelerine girdiğiniz zaman ?Yıl içinde yayınlanmış herhangi bir haber veya duyuru bulunamadı!? ibaresi ile karşılaşıyorsunuz (Cümle sonundaki ünlem bana ait değil sitede olduğu haliyle yazdım).

Son olarak da kısa bir süre önce Kürt kelimesinin TDK kaynaklarındaki sorgulamasında karşımıza çıkan ?falanca yörede kütük anlamına gelmektedir? ibaresi? İnsan düşünmüyor değil hani Tayyip ha bire benim Kürt kardeşlerim deyince neyi kastediyor diye. Öyle ya. Bizden kardeş olmaz ona. Olanına da TDK bir tanım uydurmuş zaten.

Kaynak: http://haber.sol.org.tr/, 18 Aralık 2013

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir