Dilruba – Turgut Türksoy

Dilruba?nın hikâyesi; evde kafesin, sokakta peçenin ardına hapsedilen Osmanlı kadınlarının şeriat yasalarına ve kökleşmiş geleneklere karşı başlattıkları amansız mücadelenin tarihidir. Erkek egemen düzene duyduğu nefret ile, kalbine hükmeden erkeğin aşkı arasında sıkışıp kalan Dilruba, bir yandan fırtınalar esen yüreğine söz geçirmeye çalışırken, bir yandan da içinde yer aldığı feminist hareketin yaşamında meydana getirdiği değişiklikleri sindirmeye çalışmaktadır. Dilruba ve arkadaşlarının 1923’te kurdukları Kadınlar Halk Fırkası bugün çok gerilerde kalsa da, ninelerimizin akıllara durgunluk veren mücadeleleri hâlâ güncelliğini korumakta, günümüz kadın hareketinin önünü aydınlatmaya devam etmektedir. Onların yaşadıkları, bilmediğimiz yakın tarihimizin hikâyesidir.
(Tanıtım Yazısı)

Siyah bir isyan bayrağı – Serap Özgür
(22/07/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Türkiye siyasi tarihinin bilinen isimlerinden Turgut Türksoy?un yeni kitabı ?Dilruba?da, tarih merceğini bir dünya savaşının ortasında, Osmanlı topraklarındaki kadınların ?hürriyet? mücadelesine çeviriyor.
Roman kahramanı Dilruba, 1905 Topkapı Hamamı?ndaki büyük Edirne yangınında ailesini kaybeder ve bir yetim olarak amcasının evine yerleşir. Fakat şeriatın kıskacında bir yetim ve bir kadın olarak yaşamak hiç kolay olmayacaktır. Zorla kendisinden çok yaşlı bir adama satılmak istenecek ve bunun karşısında bugün hala aynı durumda olan kızların yaptığı gibi intiharı tek çözüm yolu olarak görecektir. Yazar, Dilruba?nın bu ruh halini ?peçemin altında sessizce ağlamaya devam ediyordum? diyerek, kadının acısının dahi gizlendiğini anlatır. Peçe metaforu yazarın roman boyunca ustalıkla işlediği kavramlardan biri. Kadın peçenin arkasına hapsedilerek, varlığı ortadan kaldırılır. Usta bir kuramcı Bourdieu?dan alıntılayacak olursak, ?peçe, utancın üzerine atılan şeydir.? Fakat yazar, tarihin bu anında bile peçenin ardına sürüklenen kadınların peçelerini yırtma mücadelelerini de unutmamış. Dilruba?nın öğrenim gördüğü okulda, kendisi gibi aydınlanma yanlısı kadınlarla tanışması onun için dönüm noktası olur. İlk tanıştığı simalardan biri, Türk edebiyatının ilk kadın yazarı olarak bilinen Fatma Aliye Hanım?dır. Dilruba, zorla sokuldukları kara bir peçenin ardında dahi olsa mücadele veren, her şeye rağmen ?burdayım, varım? diyen kadınların olduğunu gördükçe hep nefret ettiği kadın kimliğine sahip çıkmak için, erkek egemenliği ve şeriata savaş açar. İlk kez gittiği bir kadın derneğinde yine tarihi bir kimlik olan Şişli Kız Koleji müdiresi, Osmanlı?daki ilk kadın feminist olan Mary Mills Patrick?le tanışır. İstanbul sokaklarında peçesiz ve bisikletle dolaştığı için birçok kez hakkında ?katli vaciptir? diye fetvalar yayımlanan bu kadın, şeriatın tüm baskılarına meydan okuyarak, birçok kadını özgürlük mücadelesine çağırmıştır. Türksoy okuyucusuna, ?hafıza-i beşer nisyan ile maluldür? sözünü hatırlatarak, kadın hakları ve insanca yaşam için mücadele vermiş birçok kadını bize yeniden hatırlatır; şair Makbule Leman, zorlukla çıkan kadın dergilerindeki yazarlardan Mükerrem Belkıs, Emine Semiye, Halide Edip, Sabiha Sertel, Ulviye Mevlan vd.
Peçe, tüm bu hürriyet mücadelesi veren kadınlar için öncelikli sorun olmuş, kara çarşaflara karşı ilk eylemleri ise renkli çarşaflar giyerek düzeni sarsmaya başlamak olmuştur. Toplum içinde çarşafları erkeklerce parçalansa da yine de durmamışlar, bu kez pelerinler takmaya başlamışlardır. Fakat işgaller karşısında kurtuluş savaşının en zorlu günlerinde, 23 Mayıs günü, Sultanahmet meydanındaki mitingde meydanın yarısını dolduran kadınlar bu kez kara çarşaflarıyla, Batı?ya karşı doğunun simgesi haline gelirler, ?kadınların kara çarşafları siyah birer isyan bayrağı gibi bu öfke denizinin üzerinde dalgalanıyordu.? Bu kez peçe, doğunun mahremiyetine tecavüz etmeye yeltenen Batı için örtünüyordu. Peçe savaş anında sadece İslam kültürünün bir simgesi değil, bir mücadelenin bayrağı haline gelir. Tıpkı Cezayirli kadınların Fransızlara karşı direnişinde, kara çarşaflı gezmedikleri halde, siyah peçe giymeleri gibi. Fransız feministlerinden Irigaray?ın tanımlamasıyla, ?parodileşmiş tekrar sadık kalan tekrardan farklıdır, çünkü parodileşmiş tekrar kadınsılık kodlarının aynı anda hem tanınması hem de reddinden oluşur.?
Yazar Türksoy romanında, sadece katli vacip kadınları değil erkekleri de unutmamış. 1909 da öldürülen ilk gazeteci Hasan Fehmi Bey?in Serbesti gazetesinde yazdığı iktidar karşıtı ve özgürlük yanlısı yazılarından dolayı bir suikastte kurban gidişi ya da 10 Temmuz?da binlerce işçinin tatil-i eşgal(grev) hareketine katılıp şiddetle bastırılmaları ve yine ülkede sosyalizmin ilk savunucularından Türkiye Kominist Partisi?nin miladı Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 1921?deki katli, yeniden hatırlatılması gereken olaylardandır. Yazar, sadece edebiyat tarihine değil sosyal mücadelelerinde bilinmeyen veyahut unutulan tarihine de çılgınlıktan uzak gerçekçi bir bakış sunuyor.

Kitabın Künyesi
Dilruba,
Turgut Türksoy,
İmge Kitabevi Yayınları / Roman Dizisi
Mizanpaj: Yalçın Ateş
Grafiker: Aslı Sezer
Genel Sanat Yönetmeni:Şebnem Çiler Tabakçı
Editör: Nafer Ermiş
Dizgi: Yalçın Ateş
Mayıs 2011
231 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir