Dostoyevski: Bütün bu haylazlıklarım, tembelliğimden ileri gelseydi keşke

Bütün bu haylazlıklarım, tembelliğimden ileri gelseydi keşke. Tanrım, ne büyük saygı duyardım o zaman kendime. Tembellik de olsa, benim de bir özelliğim olur ve bu, kendime saygı duymamı sağlardı. Birisi beni, “Kim bu adam” diye sorduğunda, “Tembelin biri” yanıtını alırdı. Ben ise bunu duyduğumda çok mutlu olacaktım. Artık benim de bilinen bir özelliğim, insanların hakkımda söylediği sözler olacaktı. Ne diyorsunuz siz, “tembel” bir şaka değildir; bir unvan, bir makam hatta koca bir gelecektir. Alay etmeyin benimle, bu gerçekten böyledir. Bu durumda, en gözde derneklerden birine üye olurdum, yaptığım tek iş de kendimi beğenmek olurdu. Tanıdığım birisi vardı, adam hayatı boyunca Lafitte şarabının uzmanı olmasıyla övündü durdu. Bu özelliğinden dolayı, hiçbir şüphe duymadan, kendisini erdemli bir insan olarak kabul ediyordu. Ölürken, büyük bir iç huzuruyla beraber, zafer kazanmış insanların o eşsiz mutluluğunu da tatmıştı. Elbette, bunda yerden göğe kadar haklıydı. Tembel olabilseydim, buna bir de oburluk eklerdim. Ama öyle sıradan bir tembel obur değil. Bütün güzel ve yüce şeylere ilgi duyan tembel oburlardan olurdum ben. Uzun zamandan beridir bunu hayal ediyorum. Bu “güzel ve yüce şeyler” kırk yaşımdayken bana hayli sıkıntı verdiler; ama kırk yaşımdayken oldu bütün bunlar. Bir de o sıralarda, ah, gençlik yıllarımdayken çıkacaklardı ki karşıma. O zaman çok çabuk bir iş de bulurdum kendime ve bütün o güzel ve yüce şeyler şerefine içerdim. Kadehime önce bir damla gözyaşı akıtmak, daha sonra onu bütün güzel ve yüce şeylerin şerefine kaldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmazdım. Dünyadaki her şeye güzellik ve yücelik penceresinden bakar, en kötü, en çirkin şeylerin bile güzel ve yüce olan taraflarını görürdüm. Bunun yanında, istediğim an, sulugözlü bir insan olurdum. Bir ressam, Ghe (19. yy. tanınmış Rus ressamlarından) ayarında bir resim yaptı diyelim; hemen ressamın sağlığına ve şerefine kadehimi kaldırırdım, çünkü bütün güzel ve yüce şeyleri seven birisiydim ben. Bir yazar, “Canınız nasıl isterse” diye bir eser mi yazdı, hemen “Canınız nasıl isterse” için kadehimi kaldırırdım. Size söyledim ya, “güzel ve yüce” ne varsa hepsini severim.

Bununla beraber, insanların bana saygı duymasını bekler, istediğim saygıyı göstermeyenlerin yakasına yapışırdım. Huzur içinde yaşayıp, gösterişle ölmekten daha güzel ne olabilir!

Büyüttüğüm göbeğimi, üç kat olmuş gerdanımı ve kepazece yukarıda tuttuğum burnumu görenler: “Şu kalantor herife bakın! İnsan olacaksa böyle olmalı,” derlerdi. Ne olursa olsun değerli okuyucularım, yaşadığımız şu olumsuz zamanda bu tür güzel sözleri kim duymak istemez ki?

F. Dostoyevski
VI. Bölüm

Yeraltından Notlar
Şule Yayınları

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Çehov’un Tarihi Yasası – Ümit Atalay Ekmekçi

Next Story

Turgut Uyar’ın Girişimi – Cemal Süreya

Latest from Romanlar

Sarsılmak – Zafer Köse

Sarsılmak, derin ve katmanlı bir roman. Gündelik dilin nüanslarını yansıtan akıcı bir dille yazılmış olması da önemli.Zafer Köse sadece bir depremi değil, toplumsal ve
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ