Dünyamızın bu ateşe ihtiyacı var – Haluk Yurtsever

Tülin Öngen?in insana ateşi kazandıracak olan işçi sınıfını inceleyen kitabı yirmi yıl aradan sonra yeniden yayımlandı.

Tülin Öngen, kendisini ?emekten yana hocamız? diye sunanları, ?ben emekten yana filan değil, bizzat emekçiyim? diye düzelten, egemen havaya ve rüzgârlara aldırmadan bildiği yolda yürüyen direngen bir bilim emekçisi. Prometheus?un Sönmeyen Ateşi adlı çalışması küreselleşmeci/neoliberal ideolojik kakafoninin gürültüsünden uzak kalmayı başarmış dingin bir akılla işçi sınıfını, sınıf mücadelesini, tarihsel ve teorik bir çerçevede anlamak, yeniden düşünmek isteyen okura zengin bir ?döküm? sunuyor.

Kitabın adı, ana iletisine çok uygun. Prometheus, insan yaratıcılığını, aklın üstünlüğünü, insanın başkaldırma gücünü, özgürlük arayışını simgeleyen, Marx?ın da çok kez gönderme yaptığı bir mitololojik figürdür. Prometheus, ateşi tanrılardan alıp insana verirken, kurtuluş ve özgürleşmenin insanın kendi ellerinde olduğunu anlatmaktadır. İşçi sınıfı yeni bir tanrı değildir. İşçi sınıfı, sömürüyü, yabancılaşmayı ortadan kaldırması, kendisini de yok etmesine bağlı olduğu için evrensel sınıftır. Evrensel olduğu için ?ateş?i insana kazandıracak olan sınıftır.

Sınıf gerçekliğinin güncel boyutları
Tülin Öngen, çalışmasının amacını ve önceliklerini girişte şöyle anlatıyor: ?Bu çalışma, teknolojik ve endüstriyel gelişme süreçlerinin biçimlendirdiği günümüz sınıf ilişkilerinin gelişim doğrultularını ve bu bağlamda sınıf gerçekliğinin güncel boyutlarını tanımlama amacı gütmektedir. Çalışmada, öncelikle teknolojik gelişme süreçlerinin, üretimin ve emeğin örgütlenmesinde yol açtığı değişiklikler ile bu değişikliklerin sınıf yapıları üzerindeki etkileri araştırılacaktır. Böylece sınıf ilişkilerinin yeniden üretiminin ilk basamağı olan emek sürecinin hareket yasaları ile işçi sınıfının dönüşüm dinamikleri ortaya konmaya çalışılacaktır? Kitap, özetle, günümüz sınıf sorunsalının klasik yaklaşımlardan farklılığını ve kapitalist sınıf ilişkilerinin son yüzyıldaki serüvenini sergilemek amacını gütmektedir.? (s. 37)

Kitapta özetlenen amaçtan fazlası var. Kitap, sınıf kavramı/ tanımı, sınıf kuramları, nesnel sınıf konumları, farklı düzeylerdeki sınıf mücadelesi sorunları, proleterleşme ve karşıtı süreçler, proleterleşmenin güncel ölçütleri, nesnel sınıf çıkarları-sınıf kapasitesi, sınıf?siyaset ilişkileri üzerine, hem akademi dünyasındaki farklı kuram ve yaklaşımları karşılaştırıp tartışıyor, hem de kendi saptama ve tezlerini ortaya koyuyor.

Gezi isyanının ?konjonktürü?
Tülin Öngen?in kitabın üçüncü baskısına yazdığı önsöz ise, çalışmadaki çözümleme ve sonuçların on iki yıllık AKP iktidarı ve 2013 Gezi isyanı üzerinden somuta, pratiğin kantarına vurulduğu, güncelleştirildiği bir metin.

Öngen, on iki yıllık AKP iktidarının ne yaptığını ortaya koyarken, Gezi isyanının ?konjonktürünü? de saptamış oluyor: ?AKP, iktidara geldiği 2002 yılından itibaren geçmiş hükümetlerden devralmakla kalmayıp giderek yoğunlaştırdığı ekonomik zoru bir süre sonra siyasal, ideolojik siyasal ve kültürel zor (şiddet) ile desteklemeye başlamıştır (dini referanslar buna dahildir). Özellikle 2011 seçimlerinden sonra iktidarını artık iyice garantilediğini düşünen hükümet, bir yandan egemen blok içindeki kaynak dağılımıyla ilgili hırlaşmadan, öte yandan kutuplaştırıcı ve geniş bir kesimi dışlayıcı/ötekileştirici politikaları yüzünden hegemonik bir yönetim olmaktan uzaklaşıp, mutlak tahakküme dayanan bir iktidar olmaya yönelmiştir. Gezi isyanı, işte böyle bir konjonktürde patlak vermiştir. Bu olay, bir devrin kapanışı kadar, yeni bir devrin başlangıcının da habercisidir. ?Yeni zamanlar? belki de şimdi başlıyor!?

Hocanın ?mutlak tahakküm? dediğine, benim önerdiğim gibi ?totaliter demokrasi? de denebilir. Önemli olan, on ikinci yılında AKP?nin Türkiye?ye olağanüstü tipte, mutlak bir devlet ve rejim dayatmış olduğu saptamasıdır.

Gezi?nin sınıfsal karakteri
Tülin Öngen?in Gezi isyanının sınıfsal karakteri ile ilgili üç vurgusu ise son derece güncel ve önemli.

Birincisi şöyle: ?İsyanı tetikleyen, siyasal iktidarın şiddet dozu yüksek despotik uygulamalarına duyulan haklı öfke olmuş olabilir. Ancak bu ölçekte kitleselleşmesinin nedeni, son çeyrek yüzyıldır yaşanan ekonomik ve toplumsal yıkım ile bunun yol açtığı siyasal, kültürel, düşünsel vb. yozlaşmaya duyulan yoğunlaşmış tepkidir. Her koşulda ?farkındalık? düzeyinin ötesine geçen (açık ya da gizli) bir sınıfsal bilinç durumundan söz edilebilir.?

İkinci olarak, Tülin hoca, bugünkü sınıf gerçeğinin ve eyleminin temelinde yatan çok önemli bir konuya dikkat çekiyor. Bu, bileşimindeki çeşitlenmeye, katmanlaşmaya, genişlemeye, hatta heterojenleşmeye rağmen ona hâlâ ?işçi sınıfı? ya da tercih ettiğim terimle ?toplumsal proletarya? dememizi haklı kılan ?mülksüzleşme? konusudur. Gezi isyanı bağlamında hoca bu başlıkta şunları söylüyor: ?İsyan, neoliberal sermaye politikalarının yol açtığı çok yönlü ?mülksüzleşme? sürecinden etkilenmiş veya yakın gelecekte etkilenecek olan sınıf dilimlerinin, aslında bu duruma itirazlarının (?yeter artık?) bir dışavurumuydu. Sınıfsal itirazların, illaki ekonomik sorunlar üzerinden veya onun terimleriyle dile gelmesi şart değildir. Çünkü ?mülksüzleşme?, sadece işsizlik veya iş gücünün vasıfsızlaşması/değersizleşmesinden kaynaklanan maddi yoksunlaşmayla sınırlı kalan bir süreç değildir. Buna, sosyal, siyasal ve kültürel kaynaklardan yoksunlaşma ile ona eşlik eden moral çözülme de dahildir. Gezi üzerine ahkâm kesenler (özellikle sol liberal çevreler), Plaza, IT ve çağrı merkezi çalışanlarının neden harekete destek verdiklerini anlamadıkları gibi, yeni mezun üniversite gençlerinin neden cüppe ve kepleriyle alana girdiklerini de kavrayamadılar.?

Ve bu iki saptamanın uzantısı olan üçüncü belirleme: ?Sınıf mücadelesi, sadece fabrikalarda, grev alanlarında ya da iş tulumları içinde yapılmaz. Yaşamın her alanı, sokak dahil bütün meydanlar, bu mücadelenin bir mevzisi, yaşamı ilgilendiren her konu bir nesnesi ve bağımlı sınıfların her bileşeni bir öznesi durumundadır.?

Doğru, zihin ve ufuk açıcı sözlerin yoruma ve eke gereksinmesi yok.

Tülin Öngen, önsözde okuyucuya bir de, Prometheus?un Sönmeyen Ateşi?nin devamı niteliğinde, ?sınıfın politik bir özne olarak kuruluşu üzerine yıllardır sürdürdüğü? bir çalışması olduğu haberini veriyor.

Bizlere de ?kolay gelsin, bir an önce gün yüzüne çıksın? demek kalıyor.

HALUK YURTSEVER
(12.06.2014, http://kitap.radikal.com.tr/)

PROMETHEUS?UN SÖNMEYEN ATEŞİ,
Günümüzde İşçi Sınıfı,
Tülin Öngen,
Yordam Kitap
2014, 336 sayfa,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir