Düş Satıcısı – Mehmet Ercan

Dersine öylesine yoğunlaşmıştı ki kapı zilinin çaldığını geç duydu. Böyle zamanlarda saatlerin nasıl akıp gittiğini unuturdu. Başarılı bir öğrenciydi. Başarılı olmasını çalışkanlığına borçluydu. Üniversitenin üçüncü sınıfındaydı. Sınavlara hazırlanıyordu.
Zilin sesini duyduğunda çalışma masasından kalktı, kapıya yöneldi. Zilin çalması kendisini rahatsız etmişti. ?Bu saate kapımızı kim çalar ki?? diye, düşündü içinden.
Oturdukları apartman, kentin zengin semtlerinden birisindeydi. Komşularının birbirle-riyle resmi olduğu, misafirliklerin pek yaşanmadığı bir apartmandı. Bildiği böyle bir ziyaret
yoktu. Olsaydı babası ya da annesi ona mutlaka haber verirlerdi. Apartmanlarına seyyar satıcı ya da dilencilerin girmesi yasaktı. Buna rağmen bir yolunu bulup girenler oluyordu. ?Ya dilenci ya da münasabetsiz bir seyyar satıcıdır. Kapıcı olamaz. Çünkü kendisinden bir şey istemedim? diyerek, söylene söylene kapıyı açtı.
Kapıyı açtığında temiz giyimli, oldukça sevimli köylü bir kadını karşısında gördü. Şaşırdı. ?Ne istiyorsun teyze ?? dedi öfkelenerek. Yaşlı kadın ürkekçe: ?Ben düş satıyorum evladım. Düş almak ister misiniz? Ben düş satıcısıyım.? diyerek, tatlı bir şekilde gülümsedi. Öğrenci öylesine öfkelenmişti ki: ? Düş müş almak istemiyorum? dedikten sonra, çelik kapıyı yaşlı kadının yüzüne kapattı. Kadın olduğu yerde donakaldı. ?Şey? dedi bir iki kekeleyerek. Tam kapının önünden ayrılacakken; kapı aynı şiddetle bir daha açıldı. ?Ya teyze, biraz önce sen ne satıyorum dedin? ? dedi, şaşırmış bir tavırla. Yaşıl kadın: ?Düş satıyorum kızım. Düş almak is-ter misin? Ben düş satarım? diye belirtti tekrarla.?Kızmana gerek yok. Eğer almak istemiyorsan giderim? diye söylendi, yumuşak bir ses tonuyla.?Ya teyze; sen deli misin? Yoksa ben mi hayal görüyorum! ?Düş satıcısıyım? demek de ne oluyor? ?diyerek, öfkelendi. Şuna dilenciyim desene. ?Düş Satıcısıyım? da neyin nesi?? dedi, iyice köpürerek. Yaşlı kadın aynı yumuşak ses tonuyla: ?Kızım ne ben deliyim, ne de sen hayal görüyorsun. İstersen kendini çimdikle, her şeyin gerçek olduğunu göreceksin? diye belertti, bütün sevimliğiyle. Genç kız yanağını çimdikledi. Canının acıdığını hissetti. Gördüğü ve yaşadıkları gerçekti. ?Çok uyanıksın? diye bildi, tatlı bir gülümsemeyle. ?Yaşım küçük olabilir. Saat kulesini, köprüleri satan uyanık hırsızları duydum; ama senin gibi düş satanını hiç duymadım. Sen bu yaşlı halinle onları bile geride bırakmışsın. Doğrusu bravo sana.?Düş Satıcısı? ha, güleyim bari. Bu da dilenciliğin modern bir şekli olsa gerek teyze? deyip, kıkırdadı.?Dur sana cüzdanımdan biraz para getireyim? dedik-ten sonra, eve girdi.
Döndüğünde elinde on YTL vardı. Parayı yaşlı kadına uzattı. Kadın ?Hayır? dedi; ?sen beni yanlış anladın. Gerçekten ben dilenci değilim. Ben düş satarım. Eğer düşlerimi alacaksan paranı alırım? diye belirtti, aynı sevimli tavırla.?Ya teyze bırak böyle yalanları! Yapma Allah aşkına! Senin yüzünden dersime ara vermek zorunda kaldım! Al şu on YTL?yi de git! Beni rahat bırak olur mu? Ben düş müş almak istemiyorum! Siz beni aptal falan mı sandınız? Ben okuduğu üniversitenin en çalışkan öğrencilerinden biriyim! Böyle saçma sapan şeylere inanmamı nasıl beklersiniz? ? dedi, alaylı alaylı. ? Bir defa denemekten ne çıkar. Ne kayıp edersin ki güzel kızım? Üstelik senden para falan da almayacağım. Yok mu okulda bir sevdiğin?? diyerek, muzipçe göz kırptı.
Kadın öyle tatlıydı ki böyle şeylere inanmadığı halde; ?Peki? dedi utana sıkıla.?Ama sonra beni rahat bırakacaksın, söz mü? ? ?Sana söz veriyorum. Düşünü söyledikten sonra, gideceğim.? ?Öyleyse ne yapacağım söyle ?? diye konuştu genç kız, yaşlı kadına.? Ellerini acık avuçlarımın üstüne koy. Gözlerimin içine bak. Sana düşünü söyleyeceğim? diyerek, bilgece
sustu.
İhtiyar kadın avuçlarını yukarıya doğru açtı. Genç kız biraz ürkerek, biraz korkarak, kadının avuçları üstüne ellerini koydu. Gözlerini onun gözlerine dikti. O zaman, iri siyah bir çift gözü fark etti. Kadının gözleri ceylan gözleri gibi iri ve zeytinleri kıskandıracak kadar siyahtı.
?Şimdi ellerimi ellerinle iyice sık. Gözlerinle gözlerimin içine bak? dedi. Genç kız denilenleri itiraz etmeden yaptı. Yaşlı kadının ceylan gözleri içinde, yeşil gözlerinin inanılmaz bir çekim içinde yitip gittiğini hissetti. ?Ne oluyor bana; ben ne yapıyorum? Gerçekten bu ben miyim? Ben böyle şeylere inanmam! Öyleyse neden kabul ettim! ? diye, söylendi pişmanlıkla.
Tam bu sırada yaşlı kadın konuşmaya başladı. ?Esmer, uzun boylu, yakışıklı birini görüyorum. Üç yıldır birbirinize ilgi duyuyorsunuz. Fakat, ne sen ona açılıyorsun, ne o sana. O, sana zengin olduğundan dolayı açılamıyor; sense, onun seni ret edeceğini düşünerek, duygularını ifade edemiyorsun. Ama cesaretli olmalısın! ? dediğinde, genç kız şaşkınlık içinde kaldı.
?Ya sen bunları nereden biliyorsun? Sen in misin, cin misin? Yoksa beni delirtmek mi istiyorsun? Bunların hepsini uyduruyorsun! ? dedi, yaşlı kadına. Yaşlı kadın, ?Hayır uydurmuyorum.
Sen de böyle birinin olduğunu biliyorsun. Ama itiraf etmek istemiyorsun. Bugün onunla tanışacaksın? diye tekrarladı, muzip bir edayla. Bu sözleri duyan genç kızın kalbi göğüs kafesini delercesine çarpmaya başladı. ? Tamam tamam! Al şu on YTL? yi, düşün için teşekkür ederim!
Gerçekten benim için şaşırtıcı bir deney oldu!? dedi, kibarca. Yaşıl kadın uzatılan parayı önce almak istemedi; kızın ısrarı üzerine almak zorunda kaldı. Genç kıza teşekkür ederek, ağır ağır kapının önünden uzaklaştı. Genç kız; uzun süre yaşlı kadının merdivenden inmesini izledikten sonra kapıyı usulca kapattı.
Çalışmak için masasına dönerken: ?Şu dünyada ne uyanık insanlar var. ?Düş Satmak ha!? Benim gibilerde uyanık geçinir. Kadın aleni beni kandırdı. Sen de uyanık geçin dur Bahar?ım? diyerek, kendisiyle alay etti. ?Gitti çil çil on kâğıdımız. Ama helal olsun yaşlı kadına. Nasıl da tutturdu. Bravo doğrusu. Ama Hakan?ı nasıl bu kadar eksiksiz tarif etti, doğrusu anlayamadım.
Gerçekten böyle bir şey olabilir mi? Önsezileri güçlü insanlar var mı acaba? Ya yaşlı kadının dedikleri doğruysa? O zaman kadıncağıza ayıp ettim? demeye başladı, kendisini sorgulayarak. Öğleden sonra sınavı vardı. Erkenden hazırlanıp yola çıktı. ?Öğlen yemeğini kantinde yerim. Bakalım ihtiyar kadının düşü gerçek çıkacak mı? Yoksa aptalca kandırıldım mı? Göreceğiz? diyerek, merakla dışarı attı kendini.
Her zaman otobüsle giderdi. Bu gün taksiye bindi. Taksiciye gideceği üniversitenin adını söyledi. ?Lütfen biraz acele edin! Sınavım var da onun için! Zamanında orada olmalıyım! Eğer sınavı kaçırırsam benim için kötü olur! ? dedi, telaşla. Oysa sınavına daha çok vardı. Taksici: ?Emrin olur abla ? deyip bastı gaza. Üniversiteye bir an önce varmak istemesinin nedeni yaşlı kadının düşüydü.
Üniversitenin kapısında indi. Hızlı adımlarla içeri girdi. Düşün her an gerçekleşmesini bekler gibiydi. Fakat o ortalıkta gözükmüyordu. Sağa sola bakındı; gözleri onu aradı, aradığını göremedi. Mahcup, kantine yöneldi. Kantinin önü kalabalıktı. Ön tarafta beş altı erkek öğrenci vardı. Sırtları kendisine dönüktü. Birden bir erkek öğrenci elindeki tepsiyle geri döndü.
Arkasındaki genç kızdan haberi yoktu. Tepsi genç kızın üstüne döküldü. Üstü başı berbat oldu. Erkek öğrenci son derece mahcup, genç kızdan özür dilemeye başladı. Oysa genç kız, cin çarpmış gibi duruyordu. Şaşkındı. Bu oydu. Sevdiği Hakan?dı. Değil üstüne yemek dökülmesi, her tarafı yansaydı umurunda olmazdı. ? Özür dilerim. Dalgındım kusuruma bakmayın. Sizi görmedim ? diye bildi, mahcup bir şekilde. ?Olsun olsun hiç önemli değil ? dedi genç kız.
? Ben şimdi üstümü temizlerim? diyerek, cebinden bir kâğıt mendil çıkardı, üstünü temizledi.
Şaşkınlığını hemen üstünden atmıştı. Hakan, ?Bilmem size kendimi nasıl affettirebilirim? Bu şekilde derse nasıl gireceksiniz. Üstünüz benim sakarlığım yüzünden berbat oldu. Kendimi aptal gibi hissettim? dedi. Müsaade edin size yemek ısmarlayayım. Sanırım siz de bir şeyler yemek için buraya geldiniz. Kendimi bu şekilde size affettirmek istiyorum. Lütfen beni kırmayın.?Lütfen evet? deyin?? diyordu, ısrarcı bir tavırla. Genç kızın beklediği şey bu idi. ?Peki, kabul ediyorum yalınız özür dilemekten lütfen vazgeçin. Bir kazadır oldubitti ? diyerek, olayı geçiştirdi. ?Öyleyse tanışa-biliriz, ben Hakan.? ?Ben de Bahar? dedi genç kız. Oysa ikisi de birbirlerinin isimlerini çok iyi biliyorlardı. Birbirlerini tanımıyorlarmış gibi davranıyorlardı. Üç yıldır bakışanlar onlar değilmiş gibi.
Kantinden bir şeyler aldılar. Parasını Hakan ödedi. Uzak bir masaya oturdular. Ne diyeceklerini bilmeden birkaç dakika sessizce sustular.
Söze Hakan başladı: ?Üçüncü sınıftayım. Doğruyu söylemem gerekirse sizi zaman zaman görüyordum. Fakat nedense konuşmaya cesaret edemiyordum. Bu kaza bir vesile oldu?
dedikten sonra, mahcup gülümsedi. ?Neden cesaret etmiyordunuz ki? ?diye, karşılık verdi Bahar
?Ben o kadar sert mi görünüyorum? ? ?Yok? diyerek yanıtladı Hakan, ? bu benden kaynaklanıyor sanırım. Biraz çekingen birisiyim. Benim öğlenden sonra sınavım var. Sınavdan sonra buluşabilir miyiz?? diye bildi, bütün cesaretini toplayarak. ?Ne tesadüf, benim de öğlenden sonra sınavım var. Olur tabi. Böylece sınavlarımızı tartışırız? dedi Bahar, kendinden beklemediği bir cesaretle.
Yemekleri bitmişti. Birbirlerine başarılar dileyip el sıkışarak ayrıldılar.
Her ikisi de uçmayı öğrenmeye çalışan yavru kuşlar gibi kanatlanıp uçmak istiyorlardı. Yaşadıklarını bütün dünyaya haykırarak ilan etmek geçiyordu içlerinden. İkisi de bunu yapmadılar. Genç yüreklerinin fanusunda sakladılar duygularını.
Aradan bir hafta geçmişti. Artık her gün buluşuyorlardı. Kayıp üç yılın acısını çıkarırcasına el ele, kol kolaydılar. Yaşlarının verdiği coşkuyla dolu dizgin bir aşkı yaşıyorlardı. Biraz dersleri aksatıyorlardı, bu kadar da olsundu.
Bir gün Hakan, ?Baharcığım, seni babaannemle tanıştırmak istiyorum. Onunla tanışmak ister misin? Babaannemin, benim için ne kadar değerli olduğunu sana daha önce anlatmıştım? diyerek, duygularını hissettirmeye çalıştı. ?Çok iyi olur ? dedi Bahar. ?Babaanneni ben de merak ediyorum doğrusu. Kendisini anlata anlata bitiremediğine göre, çok iyi birisi olmalı. Kendisiyle ben de tanışmak istiyorum? diye belirtti, mutlu bir gülümsemeyle. ? İnan onu sen de çok seveceksin. Okuması yazması yok ama çok akıllı bir insan. Bizim doğu insanını bilirsin. Eskiden kızları okutmak ayıpmış. Şimdi öyle şeyler kalmadı ama, eskiden öyleymiş. Babaannem ağa kızı. Umur görmüş bir kadın. Babamı ve annemi sana anlattığım kazada yitirince köyünü bırakıp bizim yanımıza yerleşti. Senin anlayacağın, bana ve kız kardeşime hem annelik, hem de babalık etti? dedi, biraz da gururlanarak. ?Dedem çok erken ölmüş. Genç yaşta dul kalmış. Amcalarım hâlâ köyde toprakla uğraşıyorlar. Bize de sık sık uğrarlar ? diyerek, tatlı tatlı Bahar?ın yeşil gözlerine baktı. ?Öyleyse, bu hafta sonu seni babaannemle tanıştırayım? ? dedi, genç âşık. ?Olur? dedi, ?neden olmasın ki? O günü merakla bekleyeceğim? diye konuştu Bahar ay gibi bir gülümsemeyle.
Hafta sonu gelip çatmıştı. Bahar kendisini beğendirmek için çok şık giyinmişti. Giysilerinin hepsi uyum içindeydi. Hafif makyaj yapmıştı. Çok tatlıydı.? Babaannem seni görünce çok sevineceğinden eminim. Kız Bahar fıstık gibi olmuşsun ? diyerek, Bahar?a takıldı Hakan.
Hakan?ların evinin önündeydiler. Hakan kapının zilini çaldı. Kapı ağır ağır açılmaya başladı. Kapıyı Hakan?ın babaannesi açmıştı. Yaşlı kadını gören Bahar cin çarpmış gibi donakaldı. Hakan,? Tanıştırayım babaannem Nuriye? der demez, Bahar yere devrildi. Hakan da yaşlı kadın da şaşakaldılar. Ne oldu ki Bahar birdenbire bayılmıştı? İkisi de şaşkın şaşkın birbirine baktılar.
Hakan, koşup kolonya getirdi. Bahar?a kolonya koklatıp, yüzüne sürdüler. Genç kız yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Hakan,? Ne oldu bahar, neden birdenbire bayıldın? Çok mu heyecanlandın ? diyerek, üzüntüsünü dile getirdi.? Bu kadar heyecanlanmana gerek yoktu.? dedi telaşla. Hakan, Bahar?ın heyecandan bayıldığını sanıyordu. Oysa bayılmasının nedeni babaannesiydi. Babaannesi daha önce Bahar?ın evine gelip düşüne bakan kadına çok benziyor-du.? Eğer o değilse ona çok benzeyen birisidir. Fakat bu kadar benzerlik olabilir mi? ? diyor- du içinden.?Çok özür dilerim. Birden babaannenizi birine benzettim? dedi, utanarak. Bahar yaşlı kadına dönerek,?Siz, hiç bizim eve geldiniz mi? Bizim eve gelen bir kadına benzettim sizi. Tıpkı ona benziyorsunuz. Gözleriniz, giyiminiz, duruşunuz; hatta bakışlarınız bile ona benziyor? dedi, sıkıla sıkıla. ?Hani ?düş satan? teyze misiniz?? diyecekken, vazgeçti. Umur görmüş yaşlı kadın, ?Kızım insanoğlu çift yaratılmıştır; böyle şeyler olabiliyor ? diyerek, yanıtladı Bahar?ı. Genç kız,? Bakın gülüşünüz bile ona benziyor ? dedi tekrarla. Bunun üzerine Hakan gülümsedi.? Bunun olması mümkün değil Baharcığım. Çünkü babaannem oturduğumuz yerin iki kilometre ötesini bilemez. Sizin oraya nasıl gelebilir ki? ? dedi, sevimli gülümsemesine devam ederek. Bahar, ? Öyleyse ben yanılıyorumdur ? diyerek, üzüntüsünü belirtti.
Tuhaf bir karşılaşma olsa da Hakan, Bahar?ı babaannesine tanıştırdı. ?Memnun oldum? dedi, yaşlı kadın. ? Torunum sizden hep övgüyle söz ediyordu. Doğrusu, ben de sizi merak ediyordum. Torunumu bu kadar etkilediğinize göre, çok güzel olmalı diyordum ? diyerek, genç kızın gözlerinin içine baktı. Genç kız bu gözleri daha önce gördüğünden bir daha emin oldu.
Bu o olmalıydı. Ondan başkası olamazdı. Bu işte bir tuhaflık vardı. Yaşlı kadın, daha ön-ce kendisini nasıl şaşırtmışsa, şimdi de şaşırtmaya deva ediyordu. Ama bunu neden yaptığına bir anlam veremiyordu. Bir tuhaflık olduğunu seziyordu ama nerdeydi onu çıkaramıyordu.? Teşekkür ederim. Hakan da her zaman sizden övgüyle söz ediyor, ben de sizi merak ediyordum? de-di, nazikçe. ? Torunum, Bahar kızım senin dediğinden de güzelmiş ? diye, düşüncesini belirtti gülümseyerek. Bahar bu gülümsemeyi görünce yine tuhaflaştı. Fakat bir şey sezdirmedi.
Uzun bir sohbetin ardından, yemekler yenilip çaylar içildikten sonra, Bahar?ın gitme vakti gelip çatmıştı. Hakan ile Bahar yola çıkmadan önce, yaşlı kadın Bahar?a bir hediye vermek istediğini söyledi. ? Bu bizde adettir ? dedi. Gidip önceden hazırladığı hediyeyi Bahar?a verdi. Genç kız bu davranış karşısında babaanneye teşekkür etti.
Evden ayrıldılar. Taksiyle yapılan bir yolculuktan sonra, Bahar?ın apartmanlarının önündeydiler. Bahar, ? Her şey için teşekkür ederim? dedi kibarca.? Ben de seni ailemle tanıştırmak istiyorum. Ailemle tanışmak ister misin? Onlara senden söz ettim. Onlar da seninle tanışmak istiyorlar? diyerek, mahcupça gülümsedi. ? Tabi ? dedi Hakan; ? neden olmasın ki. Ailenle ta-nışmak beni mutlu eder. Gününü belirle, bana haber ver. Seve seve gelirim ? diye belirtti, sevecen bir şekilde. Öpüşerek ayrıldılar.
Genç kız yaşadıkları karşısında çok yorulmuştu. Annesi ve babasıyla merhabalaştıktan sonra odasına çekildi. Yatağına sırt üstü uzandı. Hakan?ın evinde olanları yeniden düşünmeye başladı. ? Böyle bir benzerlik olamaz ? dedi, kendi kendine. ? Eğer gördüklerim hayal değilse ; ki hayal olmadığından eminim, Hakan?ın babaannesi, ? Düş Satan Kadın? olmalı ? diyordu.
Yaşlı kadının verdiği hediyeyi çalışma masasının üstüne koymuştu.
Uzandığı yerden kalktı, hediye paketini açmaya başladı. İpekten dokunmuş bir şala benziyordu. Şalı açarken birdenbire şok oldu. Gördüğü şey, adeta onu çarpmıştı. Şalın içinde kâğıt bir on YTL vardı. Düş satan kadına verdiği para olmalıydı. Bunu hediyenin içine işaret olarak koymuş olmalıydı. Kafası iyice karışmıştı.? Peki Hakan?ın babaannesi ?düşçü kadın?sa, bizim eve geldiğini neden kabul etmedi. Ben defalarca bizim eve gelen bir kadına benzettiğimi söylediğim halde; neden gizledi ? dedi, çelişkiler içinde.
Bütün gece yatağında dönüp durdu. Bir türlü uyuyamıyordu. Kafası karışmış, işin içinden bir türlü çıkamıyordu.? Sabah, Hakan okula gidince ben de yaşlı kadını ziyaret ederim ? dedi, karışık duygularla.
Gece bitmek bilmiyordu. Gözüne bir damla uyku girmemişti. Öylesine farklı duygular içindeydi ki tanımlaması imkansızdı. ? Kimdi bu ?düşçü kadın?? Neyin nesiydi? Ne yapmak istiyordu? Benimle ne alıp veremediği vardı ? ? diyordu, için için öfkelenerek.? Peki benim Hakan?la o gün tanışacağımı nerden bildi? Yoksa bir tesadüf müydü? Ya Hakan?ı eksiksiz tarif etmesine ne demeli? ? diye, söylendi kafası karışmış bir şekilde. ? Bütün bu soruların yanıtı Hakan?ın babaannesinde olmalı. Bunu sabah gidip kendisine mutlaka sormalıyım. Bu sorularımı yanıtlamak zorunda? dedi, telaşlı bir merakla.
Nihayet vakit gelip çatmıştı. Hakan okula gitmiş olmalıydı. Bahar annesine, ? Okula gidiyorum? diye evden çıktı. Soluğu yaşlı kadının evinde aldı. Kapıyı telaşla üst üste iki üç defa çaldı. İçeriden, ?Geliyorum!? diyen yaşlı kadının sesi duyuldu. Kapı ağır ağır açıldı.Yaşlı kadın, Bahar?ı karşısında görünce gayet sakin, ?Geldin mi, ben de seni bekliyordum? ?diyerek, Bahar?ı karşıladı. Bu konuşmadan sonra Bahar daha da şaşırdı. ?Demek ki benim geleceğimi biliyordun? diye belirtti, şaşkınlığını gizleme ihtiyacı duymadan. ?Evet? dedi, yaşlı kadın, ?senin gibi zeki bir kızın böyle davranması gerekirdi. Gel otur her şeyi sana baştan anlatacağım. Yalnız sözümü kesmeyeceksin. Beni sonuna kadar dinleyeceksin. Sorularını sonra soracaksın!? diyerek, otoriter bir tavır sergiledi. Bahar, ?Peki öyle olsun? dedi, sakinleşmeye çalışarak. Ne de olsa sevgilisinin babaannesiydi.
Yaşlı kadın ağır ağır anlatmaya başladı: ?Oğlum ve gelinimin kazada ölmesinden sonra, Hakan iyice içine kapanan, herkesten kaçan kimseyle konuşmayan biri olmuştu. Bu durumu beni çok endişelendiriyordu. Bir gün uykusunda bir şeyler sayıkladığını duydum. Oda kapısı açık olduğu için yatak odasına girdim. Onu dinledim. Senin adını sayıklıyordu. Bu durum haftalarca devam etti. Bana da bir şey söylemiyordu. Bizlere açılsa belki rahatlayacaktı. Ama bize de bir şey anlatmıyordu. Bir gün, ?Yok mu okulda ilgilendiğin bir kız arkadaşın?? diye sordum. ?Yok babaanne? diye, yanıtladı. Doğruyu söylemiyordu. Sana da açılamıyordu. Bizlere
itiraf etmekten de çekiniyordu. Melankolik bir hal almıştı. Bu duruma müdahale etmem gerektiğine karar verdim ve bir plan yaptım. Sizin eve gelmemin, ?düşçü kadın? olmamın sebebi de budur kızım? dedi, ağlamaklı gözlerle. ?Ben bir babaanneyim. Hepsini torunumun sağlığı için yaptım. Torunum bir başlangıç yapamıyordu. Belki sen onun yapamadığını yaparsın diye, bu düş numarasını uydurdum. Bir başlangıç yapmanız için yaptım her şeyi. Anladığım kadarıyla
da başarılı olduğumu görüyorum? diyerek, gülümsemeye çalıştı. ?Yalnız bundan Hakan?ın haberi yok. Onun için dün ?Düşçü Kadın? olduğumu kabul etmedim. Bu seninle benim aramda sır olarak kalsın. Tamam mı?? dedi, Baharı sıkılayarak. ?Gerisini ne sen sor, ne de ben söyleyeyim. Gerisi uzun bir dedektiflik öyküsü? diyerek, tatlı tatlı gülümsedi.
Bu konuşmadan sonra, Bahar ayağa kalktı, yaşlı kadını kucakladıktan sonra elini öptü.
?Çok teşekkür ederim? diyerek, bir daha yaşlı kadına sarıldı. ?Artık bu konuda size hiçbir şey sormayacağım, benim güzel ?DÜŞÇÜ BABAANNEM ? ? dedi, yüzünden ışıltılar saçarak.
Kafasındaki sorular tamamen yanıtlanmamış olsa da yaşlı kadının yanından, sevgilisiyle buluşmak için yola çıktı. Diğer şeylerin artık hiç önemi yoktu. Öylesine mutluydu ki yoldan karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarının kırmızı yandığının farkına dahi varmadı.
İnsanın tüylerini ürperten açı bir fren sesini duyduğunda artık çok geçti. Kısa bir süre hiç acı duymadı. İnsanların başına toplandığını, ?çok gençmiş yazık? dediğini duydu sadece. Sonra dayanılmaz bir acı hissetti. Acı bütün bedenini sarmıştı. Gözleri istemi dışında ağır ağır kapanıyor, kapanıyordu. Gözlerini ne kadar açmaya çalışsa da bunu bir türlü başaramıyordu.
Mehmet Ercan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir