1933’te New Jersey’nin Newark kentinde doğan Philip Roth; şöhreti 1969?da ABD edebiyat çevresini karıştıran ?Portnoy?un Feryadı? ile yakalayan, çağdaş Amerikan edebiyatının en unutulmaz karakterlerini yaratan, her romanında değişik anlatım tekniklerini deneyerek farklı temaları işlese de Yahudi olmak, erkek olmak, bir kadının oğlu olmak, aydın olmak ve bütün bunlarla ilişkili her türlü sorunla baş eden bir ana temayla ? aidiyet duygusuyla – uğraşmakta ısrar eden bir yazardır.

?The Breast? ( ?Meme?) ile kahramanını kocaman bir memeye dönüştürerek Kafka?ya bir nazire yazan, ?My Life As a Man? ile başladığı Zuckerman serisinde erkeklik meseleleriyle ilgili biriktirdiklerini sıralayan, ?Deception? (?Aldatma?) da kitaba ismini veren konuyu acımasız bir samimiyetle betimlerken ?I Married a Communist?de ise birbirinin ihbarcısı durumuna dönüşen bir çiftin öyküsünden yola çıkarak McCarthy dönemini Zuckerman?ın bakış açısıyla anlatan Roth?un 1979 tarihli ?Ghost Writer? (?Hayalet Yazar?) adlı eseri nihayet bu senenin başında Burç İdem Dinçel?in Türkçesiyle YKY tarafından yayımlanarak okurla buluştu.

?Hayalet Yazar?da, Roth?un ünlü roman kahramanı Nathan Zuckerman?la tanışıyoruz. (Diğer romanlarını okuyanlar tanışmıştı zaten.) Roth?un pek çok romanında da karşımıza çıkan Zuckerman, bir bakıma yazarın ?alter ego?su: Tıpkı yaratıcısı P. Roth gibi New Jerseyli bir Yahudi ailenin yazar oğlu olan Zuckerman, hayatının farklı dönemlerini anlatan romanlarda Roth?la birlikte yaş alıp olgunlaştı. ?Hayalet Yazar?da Zuckerman?ı yirmi iki yaşında, heyecanla, hırsla, tutkuyla dolu ama aynı zamanda da kafası karışık parlak bir yazar adayı olarak tanıyoruz.

Zuckerman, idolü ve edebi anlamda babası olarak hissettiği ünlü yazar E. I. Lonoff?un New England kırsalındaki evine davet edilir. Dışarıdaki soğuk hava; içerdeki sıcak atmosferle tezat oluşturur gibi görünse de gerçekte Lonoff, eşi Hope ve Lonoff?un genç, gizemli asistanı Amy Belette arasında kopmak üzere olan bir fırtınanın sinsi habercisidir. Bu sessiz hengâmeye Zuckerman?ın düşleri ve tutkuları da eklenince, Lonoffların suskun evi, Zuckerman?ın kaldığı iki gün boyunca hiç kimsenin hayal dahi edemeyeceği olaylara tanık olur.

?Hayalet Yazar?da, Philip Roth, sanat- hayat, gerçeklik – kurgu arasındaki dinamik ilişkiler ile baba-oğul, topluluk-birey çatışması gibi önemli konuları sabırla irdelerken bu meselelerle birlikte aile, aşk, mutluluk, cinsellik gibi temaları da satır aralarında ele alıyor. Bu denli zengin ve karmaşık bir dünyayı bu kadar kısa bir romana sığdırmak, Yahudilik?le sınırlı kalmayan bir hesaplaşmayı evrensel boyuta taşımak, aidiyet konusunda bu denli yoğun kafa yormak gibi kolay olmayan bir işin peşine düşüyor.

Daha çok kimlik ve yabancılaşma konularıyla ilgilenen Philip Roth; yirminci yüzyılın en önemli Amerikan-Yahudi yazarlarından biri olarak ?Hayalet Yazar? adlı eserinde Zuckerman?ın / Roth?un benliğinde bir sorun olarak var olan ?aidiyet? kavramını derinlemesine sorguluyor. Öyküyü başkahramanın psikolojik durumu üstüne temellendirerek bireyi ve toplumun bakış açısını çözümlemeyi başarıyor. Zuckerman?ın düşleriyle örülen öyküde Lonoff’un yaşamından kesitler sunarak yaşlılık ve gençlik hakkında pek çok ilginç şey söylüyor. Gerçeklikle kurmacanın, yazarın egosuyla alterego’sunun iç içe geçtiği ?Hayalet Yazar?; hayallerimizin, hayal kırıklıklarımızın ve hayaletlerimizin birbirinden çok da farklı olmadığını, düş ve gerçek arasında sıkışan insanı, özellikle pek çok yazan insanda var olan şişirilmiş egonun hınzırca tebessüm ettiği alteregonun nasıl da ağladığını gösteriyor.

*Hayalet Yazar, Philip Roth, Çev: Burç İdem Dinçel, YKY, Ocak 2014.

ÖZNUR ÖZKAYA

Previous Story

Edebiyat Müzesi ve Yazın Belgeliği kapatılıyor

Next Story

Orhan Veli’nin “sere serpe” aşkı

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ