“Eleştirenler bu karikatürleri anlamadı” Stéphane Charbonnier

Charb’ın yorgun hali beni hüzünlendiriyor, diye not düşmüştü usta çizer Tuncay Akgün, Charlie Hebdo’nun Hz. Muhammed karikatürlerini yayımladığı sayının ardından, Yeni Harman için yaptığı söyleşinin girişinde. Stéphane Charbonnier’nin anısına, saygıyla..

Bir karikatür yüzünden ortalığın nasıl allak bullak olduğunu, gerilimin nasıl tavan yaptığını Paris’te yaşadım. Charlie Hebdo bir kez daha Hz. Muhammed karikatürleri yayımladı ve bu da Paris’te olduğum zamana denk geldi… Sabah dergi her yerde tükenmişti. Cuma gibi yaptıkları ikinci baskıyı da bulamadım. Bazı bayilerin satamadığı söyleniyor. Tanıdık bir arkadaştan fotokopilerini edindim. Bu röportajı Charb’la (derginin yayın yönetmeni) yapmaya ofislerine gidene kadar derginin basılı nüshasını görmemiştim…

Gerilim ve hareketlenme aslında Charlie’nin çıkış gününün bir gün öncesinde başladı. Televizyon kanalları ve internet siteleri, “Charlie Hebdo’nun yarın çıkacak sayısında Hz. Muhammed karikatürleri var” haberleriyle yıkılıyordu. Öyle ki Başbakan Jean Marc Ayrault, bu karikatürleri onaylamadığını belirten bir açıklama yaptı. Olay ertesi gün soldan sağa bütün gazetelerde birinci haberdi. Sokaklar ve kahvelerde dönen muhabbeti baş konusu da buydu…

Konuştuğum ve tanıdığım Araplar öfkeli, tepkiliydiler… Cezayirli taksici, iki üniversite bitirmiş Tunuslu genç kız, her gün gittiğim kahvenin Faslı garson ortak bir ruh haliyle tepki gösterirken, Fransızlar ürkek ve temkinliydi. Öyle ki bizim Bayan Yanı dergisi için tanıdık bir ortamda çekeceğimiz “İslami Bisiklet” konulu bir fotoromanda rol alması için kimseyi ikna edemedik. Çekimler için baştan gönüllü olanlar, konuyu duyunca hemen yan çizdi. Açık açık, “Bizi öldürürler” diyenler oldu. Radikal İslam korkusu Fransızları esir almıştı…

Muhabbet açtığım Araplar da Fransızlar da biraz gazeteci havasıyla sorduğumdan isimlerini yazmamam konusunda beni sıkı sıkı tembihlediler.

Charlie Hebdo’nun Hz. Muhammed karikatürleri yayımlaması ve oluşan tepkiler konusundaki düşüncelerimi daha önce yazdığım yazılarda, arayıp soran basın mensuplarına verdiğim görüşlerde belirtmiştim. Bu röportajda nötr kalmaya çalışarak daha çok bu tarafın anlaşılmaya çalışılmasına gayret edeceğim.

On yıl önce İstanbul’da misafirimiz olan Charlie Hebdo-Leman buluşmasından aklımda kalan Güneri’ye (İçoğlu) ait bir cümle…

Dünyada biri Batı’da biri Doğu’da birine en çok benzeyen iki dergi… On yıl önce Charlie ekibiyle (gelenler arasında Charb yoktu) İstanbul’da buluştuk, gezdik, tozduk, yedik içtik, dansöz oynattık, dans ettik, hamam kapattık, kese attırdık, boğaz gezisi yaptık, muhabbetin dibine vurduktan sonra bizim Leman Kültür’de iki ekip basına ve okurlara açık bir konferans toplantısı yaptık. Sorular, cevaplar, tartışmalar derken Güneri’nin yukarıda “aklımda kalan” diye bahsettiğim şok edici cümlesi geldi; “Doğu ve Batı kültürlerinin birbirleriyle anlaştıkları tek nokta birbirlerini anlayamamalarıdır.”

Efsanevi çizer Wolinsky, bu cümleyi unutmamış, yıllar sonra Fransa’nın en yüksek tirajlı dergisi Paris-Match’da Türkiye’nin AB üyeliğine destek için çizdiği sayfasından Güneri’nin ağzından söylemişti…

Ve işte yorgun, süzülmüş görünen Charb’la baş başayız. İçeride bir mizah dergisinin, bizimkinden ve daha önce yerlerinden bildiğim açık veya gizli neşesi yerine kasvetli diyebileceğim bir hava hâkim. Bu manzara ve Charb’ın yorgun hali beni hüzünlendiriyor…

Tuncay Akgün: Charlie Hebdo bu filmi destekliyor sanıyor herkes…
Charb: Bu sayıdaki karikatürler, hem çok iğrenç-aptal bir filmle hem de aşırı tepki veren İslamistlerle dalga geçiyor. Fransa’da da aynı şekilde. Yanlış anlaşıldı. Fransa’daki insanların bir kısmı da anlamadı bunu. Bu filmle dalga geçtik, aşırı tepki verenlerle de…

Biraz açar mısınız?
Bu konuyla ilgili Fransa ikiye ayrılmış durumda. İki araştırma yapıldı bu konuda; Charlie Hebdo haklı mıydı –değil miydi, diye. Bir tanesinde “Evet, Charlie-Hebdo haklı” yüzde 55’e yüzde 45 gibi pozitif, diğerinde aynı oranlarda negatif çıktı…

Medyada da çok tartışıldı…
Gazetenin yazı işleri politikalarında benzer bir durum oldu. Aynı gazetede bizi eleştiren ve destekleyenler bulunuyordu. Dolayısıyla tam bir ikiye bölünmüşlük var…

LCI kanalında her salı çizgi roman programım var. Onu kaldırdılar. “Gelirseniz koruyamayız sizi,” dediler. Bunu duyan ve reaksiyon gösteren birçok gazeteci oldu. Tekrar programı yayına aldılar. Gidebildim böylece.

Entelektüellerden de çok tepki geldi…
Bu karikatürlerin yayımlanmasını eleştiren yazarlar ve düşünürler iki sebepten dolayı bizi eleştirdiler. Zaten dünyada İslam’la ilgili hassas bir durum var. Hem Fransa için kötü oldu, hem de Fransa dışında Müslüman ülkelerde yaşayan Fransızlar için… Hayatlarıyla ilgili tehlike yaratabilirsiniz…

Charlie Hebdo yüzünden mi?
Zaten terörist bomba koymak istiyorsa illa bir sebebi var. O kılıf bizim karikatürlerimiz de olabilir. Bir şey yapmak istiyorsa kılıf onlar için sorun değil.

Yılların dergisi ama şimdi bununla anılıyor…
Yirmi sene bin 58 sayı… Bunlar arasında üç sayımız problem çıkardı. İlki Danimarka’da yayımlanan karikatürler, ikincisinde kapakta vardı. Ve şimdi de derginin içinde olan karikatürler…

Tepki alanlar asıl içeride olanlar değil mi?
İçeride son sayfada olanlar. Özellikle ikinci karikatür çok eleştirildi. Ama eleştirenler bu karikatürleri anlamadı aslında. Normal şartlarda kendi okurlarımız kendi okurumuza bir karikatürümüz ulaştığında sorun yok. Böyle medyatize olduğunda herkes aldığı için böyle bir problem oluşuyor. O çizginin içinde ne olduğunu anlamıyorlar…

Ama asıl reaksiyon Muhammed çizdiğiniz için…
Evet tabii…

Kapaktaki Muhammed değil ama. Öyle bir algı var. Türkiye’de bütün gazeteler haberi o kapağı mozaikleyerek verdi.
Hayır! Kapakta “Dokunulmazlar” (The Untouchables) filmine atıfta bulunuluyor. Biri burjuva, biri yoksul siyah. Onların bir araya gelmesi mümkün değil aslında. O filmde bir araya geliyorlar. Biz de o yüzden bir Müslümanla bir Yahudiyi birlikte kapakta kullandık.

O filme atıfta bulunarak hem Müslüman, hem Yahudi’nin bir gün sansür konusunda hemfikir olacaklarını hayal ederek yaptık.

2006’dan önce, yani Danimarka karikatürleri yayımladığımız sırada kopan skandaldan önce de Muhammed karikatürleri yayımlamıştık ama hiç tepki olmamıştı.

Fakat biraz da siz tetiklemiyor musunuz. Dergi çıkmadan haberleri çıkıyor. Reklamını yapıyormuşsunuz gibi…
İnternette Charlie Hebdo yok. İnternetten alamazsın. Böyle bir reaksiyon olacağını düşünmüyorduk. İnternetten biz duyurmadık yani. Bunu takip eden gazeteciler var; Charlie Hebdo’da bu konuyla ilgili karikatür çıkacak mı, diyen… Dergi çıkmadan önce birtakım gazeteler tahmin yürüyorlar… Bir de Başbakan Ayrault ve Dışişleri bakanı Laurent Fabius bu konuyla ilgili “çok yanlış bir şeydi” açıklamalarını yaptılar…

Onlar nereden biliyor?
Laurent Fabius Mısır’a gidecekti. Mısır’ın Fransa Büyükelçisi Charlie Hebdo’da böyle karikatürler var mı öğrenmeye çalışıyor. Orada oluşabilecek reaksiyondan korktuğu için…

Ve o yüzden hem Başbakan hem Fabius böyle bir açıklama yaptılar. Çok medyatize olması bu nedenle. Neticede devlet de karışmış oldu…

Devlet karşı mı şimdi?
Başbakan “yanlış” diye açıklama yaparken Eğitim Bakanı ve İçişleri Bakanı bizi çok destekledi.

Hollande?..
Cumhurbaşkanı Hollande şu ana kadar bir açıklama yapmadı. Ama 2006’daki Danimarka karikatürlerini yayınladığımız zaman bizi desteklemişti dava açıldığı süreçte… Dolayısıyla devletin içinde bir bölünme var…

Daha soldan tepkiler nasıl? Kızıl Danny (Daniel Cohn Bendith) size “mazoşist ve aptallar” dedi.
Evet! Radikal soldan Le Nouveau Parti anticapitaliste’in sözcüsü Besoncenot şiddetle eleştirdi bizi. 2007’de adayken desteklemişti. Aynı partinin 2012 adayı ise bizi destekliyor. Her yerde bölünmüşlük var bu konuda…

Gerçek kemik okurunuz destekliyor mu sizi peki?
Çok az bir kısmı dışında evet… İnsanları özellikle şoke eden şey politikacıların tepkisi.

Neden sence?
Korktular. Politikacılar bu şekilde reaksiyon göstererek korktuklarını gösterdiler. Hem Fransa’daki, hem Kuzey Afrika’da Fas gibi yerlerde Charlie Hebdo’yu destekleyen okurlar şöyle düşünüyordur: Aşırı İslamistleri muhatap alarak onlara, onların gücünü aşan bir önem verdiler.

Gösteriler yasaklandı Fransa’da. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Ben gösterinin yapılmasını tabii ki istiyorum. Yasaların izin verdiği ölçülerde… ABD elçiliğinin önünde olan gösterilerde sadece 250 kişi vardı. İzinli değildi. Ne taş attılar ne polis yaralandı. Sakallı radikaller vardı ama şoke edici tek şey sokakta namaz kılmalarıydı…

Bu gösterilerde iki şey cezalandırılabilirdi; izinsiz olması ve Arapça “Yahudilere ölüm” diye slogan atmaları…

İslamı kritik ettiğimiz zaman hemen Yahudi olduğumuzu söylüyorlar. Geçen yıl bizim ofisi yakarken internet bloglarında benim Yahudi ve i..e olduğumu yazdılar.

Sahi mi? 🙂
Bir gazeteye demeç verirken, “Artık bu saatten sonra Yahudi olmam mümkün değil ama…” deyip bir gazeteciyi dudaklarından öptüm. İslamistler sevindi; “Bakın gerçekten i..eymiş” diye…

Birtakım tartışma ortamlarında konuşurken kesinlikle İsrail’e değil Filistin yanlısı demeçler verdim. Filistin’e çok gittim…

Çok da çizdin, çizdiniz…
Her zaman… Hamas’ın saldırılarından dolayı onları eleştiren şeyler de çizdim ama İsrail politikalarını eleştiren, dalga geçen karikatürler de çok yaptım. Hiçbir zaman İsrail yanlısı olmadım. Tam tersi Filistin’i savundum hep…

Fransa’daki entelektüellerin bir kısmı ve bazı Müslümanlar, bir etniğe ait olmakla Müslümanlığı karıştırıyor… İslam’ı kritik etmek mümkün; filozofiyi kritik etmek gibi… “Araplar alt insan” dersem o zaman ırkçı olmuş olurum…

Yahudilerle ilgili konuda bu daha zor. Fransızca’da biz “juif” sözcüğünü hem Yahudi halk için hem de Yahudi dini için kullanıyoruz. Oysa Arap sözcüğü başka İslam başka… Mesela biz Yahudi dini için komik diyebiliyoruz ama halkı için diyemiyoruz… Bunu söylememin nedeni dini kritik etmenin ırkçılık olmadığını söylemek istemem…

Peki ama Charb, bunları yaparken burada, Batı’da yükselen İslamofobiyi beslemiyor musunuz?
Evet, bu karikatürlerimiz Charlie Hebdo dışında yayınlansa ırkçı görünebilir. Mesela radikal sağ bir gazete yayımlasa kontekstin dışında öyle görülebilir…
Not: Ekim 2012’de yayımladıkları söyleşiyi bize ulaştıran Yeni Harman’dan Mesud Ata’ya yardımları için teşekkür ediyoruz.

TUNCAY AKGÜN
08.01.2015 http://kitap.radikal.com.tr/

Previous Story

‘Ölüm listesi’nde 3 karikatürist daha var

Next Story

Kahkahayı katledenler – Ahmet İnsel

Latest from Söyleşi

Arif Damar ‘ın şiir serüveni (kendi sözleriyle)

Henüz 15 yaşındayken, bir öğretmeninin çıkardığı “Yeni İnsanlık” dergisinde “Edirne’de Akşam” şiiri yayınlanıyor ve “yetenekli çocuk” olarak dikkatleri üzerine çekiyor. Şiir serüveninin sonrasını Arif
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ