Zahit Atam – Eleştiri Nedir? üzerine kısa bir yolculuk – Mustafa Demir

ELEŞTİRİ: KINAMAK MI ANLAMAK MI?
ELEŞTİRİ NEDİR? Üzerine Kısa Bir Yolculuk…
Daha önce gazetelerde ve internette ilgiyle takip ettiğim, Türkiye’nin Ruhu Direnmenin Trajedisi adlı üç ciltlik Yılmaz Güney’in dilinden Türkiye’yi anlattığı romanını okuduğum Zahit Atam, sinema üzerine yazdığı incelemeleri Eleştiri Nedir? adıyla yayınladı. Üretken yazar Zahit Atam’ın Eleştiri Nedir? adlı kitabının alt başlığı: Tarih, Felsefe, Siyasal İktisat, Psikoloji.

Gerçekten de yazar bu alt başlığa uygun olarak sanatı ve sinemayı çok boyutlu ele alıyor, bir yandan sinemanın tarihini, öte yandan kültürlerarası örnekler olarak Türkiye’deki tartışmalara yardımcı olacak Latin Amerika sinemasını ve 2 Avrupalı yönetmeni de tartışmaya açarak kitabı zenginleştirmiş:

Latin Amerika’dan Fırınların Saati ve Resmi Tarih adlı filmlerin birincisi 1968 hareketinin Arjantin’de bir manifesto ile birlikte yapılan bir filmi, o filmle aydını tartışmanın merkezine alıyor, Resmi Tarih ise Arjantin’deki darbenin yıkıcı sonuçlarını anlatıyor:

Dolayısıyla her ikisini okurken bir yandan da Türkiye’nin yıkım dolu tarihinin kaderortağı bir ülkenin sıradan insanını da aydınını da tartışmaya başlıyoruz.

Birçok filmi, şimdiye kadar hiç rastlamadığım bir şekilde inceliyor, yönetmenlerini değerlendiriyor, karşılaştırıyor. Bir yandan tarihsel dönemin analizi, öte yandan yönetmenin diğer filmleri, filmin ele alındığı sosyal ortamla birlikte toplumun tartışılmasını, filmlere basının tepkilerini, resmi ideolojiyi sorgulayarak inceleyince, ortaya sosyolojik bir araştırma çıkıyor.

Bununla da yetinmiyor, karakterlerin analizine giriyor, bu kez de karakter tahlillerinden psikoloji ve edebi bir inceleme alanı eleştiriye açılıyor.

Latin Amerika Sineması, Kieslowski Sineması, Wim Wenders Sineması incelenirken, bu kez değişik sosyo-ekonomik formasyonlar üzerine konuşmaya başlıyorsunuz, dolayısıyla tartışmaların bir ucu Doğu/Batı, bir ucu gelişmiş/azgelişmişlik üzerine yayılıyor.

Türkiye Sineması Tarihi incelenirken, bu kez Türkiye’nin siyasal tahlili ile başlanıyor, dünya kapitalist sistemi içindeki yerini tartışarak devam ediliyor, bu anlamda 1980 askeri darbesinin analizi ve dönemin Türkiye’nin insan ilişkilerinden insanların ruh haline, sanatçının üretim koşullarından Yeni Dünya Düzenine bir değişim ve geçiş dönemine eğilen bir eleştiriyle karşılaşıyorsunuz.

Tarihin arka planlarında unutulan Yeşilçam Sineması ise, hem iktisadi krizleriyle, krizlerden korunmak için popüler bir sinema olan Yeşilçam’ın ürettikleriyle hem de Yeşilçam’da üretilen filmlerin sosyal uzantılarıyla girişilince, aynı yazı yarım kalmamak için bir adım daha atıyor:

Dönemin önemli yönetmeni ve ortalamayı temsil eden, güldürü ile dram arasında gezinen Ertem Eğilmez ile tipik bir sanatçının dünya görüşü tartışmasına başlıyoruz. Her makale sanki yeni bir kapı açıyor, devam edince başka bir alana geçiyor, kitap bütünlüklü tasarlanmış ve genel ile özeli, parça ile bütünü diyalektik olarak yorumluyor.
Görüşüme göre Zahit Atam bu eseriyle çok önemli bir boşluğu başarıyla dolduruyor. Kader, Takva, Yazı Tura, Vizontele, Beynelmilel, Bitmeyen Yol, Bahoz, Fırınların Saati, Resmi Tarih, Bir Ayrılık, Bir Zamanlar Anadolu‘da, Umut, Arkadaş, Sürü, Yol, Düşman haklarında ilk defa böyle kapsamlı yazı yazılan filmler oluyor.
Yazar Eleştiri Nedir’in 229. sayfasında bu yazıların hakkını teslim ediyor.

“Bu konuda söylenebilecek en net olgusal bilgilerin eşiğindeyiz, bu filmler (Sürü, Yol, Düşman kastediliyor) 1978-82 arasında yazıldı, yönetildi ve çok sayıda uluslararası ödüller aldılar. Buna karşın, ne Türkçede, ne de başka dilde bu filmleri çözümleyen birisi çıkmadı, bu anlamda elinizdeki yazılar ilk kez bu filmlerin önemini, büyüklüğünü ve sanatını tartışmaya açıyor. Garip ama gerçek, tek bir metin bile bu filmleri büyük oranda tartışmaya açmamıştır, buna karşın aklı başında herkes bu filmlerin büyüklüğünü kabul etmektedir.”

2014 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde Türk Filmleri Haftası düzenlenir. Kimi sanatçılara onur ödülü dağıtılır. Bir saatlik açılış konuşması yapılır, Yılmaz Güney adı bir cümle ile anılır. Toplantıya dinleyici olarak katılan bir arkadaşım: “konuşma eksikti” dedi, “çünkü Yılmaz Güney Türkiye Sinemasındaki yerine konamadı”
Zahit Atam Eleştiri Nedir’in 262. sayfasında:

“Yılmaz Güney’in Sineması hakkında konuşmak aslında Türkiye siyasi tarihinin de üzerinde konuşmak, edebiyat alanında da 1950’li yıllardan itiberen Türkiye’deki gelişmeler hakkında konuşmak anlamına geliyor. Bunun yanısıra Yılmaz Güney üzerine konuşmak Türkiye’de belirli bir direniş geleneği üzerinde de konuşmak anlamına geliyor.”diye yazıyor. Evet Türkiye’de sinema-sanat-siyaset üzerine konuşulurken Yılmaz Güney yok sayılamaz!.. Aslında siyasi iktidar özellikle onun eserlerini yok etmekle kalmadı, savunduğu ve bir parçası olduğu devrimci hareketle bütünleşen eserleri ve onlardan yola çıkarak toplumu anlatma çabasını da mahkûm etti. Belki Yılmaz Güney’in adını unutturamadılar, çünkü uluslararası büyük başarılar elde etmişti, buna karşın, savunduğu fikirler ve dünya görüşü büyük oranda adı anılırken bile tartışmanın dışında bırakıldı. Oysa o direniş geleneğinden geliyor, haksızlığa karşı açılan her bayrakta direniş alanlarında fikirleriyle mücadele ediyor, direnenlerin safında yerini alıyor.
Onun Türkiye Sinemasındaki yeri belirlenmeden yapılacak konuşmalar, tartışmalar “eksik” olacaktır. Zahit Atam bunun bilincinde olan az sayıdaki aydınlardan biridir. Yılmaz Güney’in yeri belirlenirken de Zahit Atam’ınEleştiri Nedir?adlı eserindeki Yılmaz Güney ve filmlerinin değerlendirmeleri dikkate alınmadan yapılan çalışmalar “eksik” olacaktır kanısını taşıyorum. Zahit Atam kitapta Yılmaz Güney’e 100 sayfa ayırıyor, bunların içinde ilginç bir de anma konuşması var:

İlginç çünkü anma konuşması basit bir başarı hikâyesi değil, bizzat Türkiye’nin tartışıldığı ve bunu da olgusal hayat hikâyesiyle, sanatıyla ve siyasi iktidarla mücadelesi açısından anlatılarak yapıyor.
Zahit Atam Eleştiri Nedir? sorusunu yöntem olarak eleştiri örnekleriyle cevaplamış. Derinlikli bir çalışma.
“Merak insanı zorlayabilir, dengelerini bozabilir. Ama aynı merak bir insanın hayatına anlam da katabilir, tutkuya dönüşebilir ve yeni bir şey keşfetmesinin yollarını da açabilir ve yine merak imana da götürebilir, imanı da kaybettirebilir.” (Eleştiri Nedir?, s. 86)

Bu anlamda Türkiye’yi, sinemayı, insanımızı ve tarihsel olarak yaşadıklarımızla dünyanın değişik yerlerinde benzeri yıkımları yaşayan halkların sanatıyla karşılaştırarak okumak için Zahit Atam’ın Eleştiri Nedir?kitabını öneriyorum.

Mustafa Demir
26 Ocak 2015, Berlin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir