Enel Hakk’ın Hakkı, İlhan Selçuk

Enel-Hakk’ın Hakkı, tarihten kovulmuş bir büyük kitlenin son 36 yılının öyküsünü içeriyor. Alevi-Bektaşi toplumunun kör kuyulardan yükselen çığlığına “Penceresi”ni ardına kadar açan İlhan Selçuk, resmi ideolojiyle aynı paralele düşen aydın duyarsızlığına yüz vermeden, popülizme (halk dalkavukluğuna) saplanmadan 1962’den beri yazdıklarıyla bir projektör işlevi gördü. Konuya aklın aydınlığıyla halk sevgisi ve halk sevaşçısı olarak yaklaştı. Bu alanda dağarcığında olanı olmayı ortaya saçan günümüzün “modern çerçi”lerin yanında İlhan Selçuk’un yazılarıyla verdiği 36 yıllık mücadele, “zor zamanlarda konuşmak” diye tanımlanabilir. Alevi-Bektaşilerin, kanla yazılmış tarihinin yanısıra, beslendiği tasavvuf pınarlarından, sanatından ve mizahından esintilerin yer aldığı bu kitapta Mansur’un, Nesimi’nin, Pir Sultan’ın ve Hatayi’nin, kısaca “Enel-Hakk” deyip de dar’a çekilenlerin hakkı sorgulanıyor.
Evrendeki değişimle gerçekleşen birliğin özünü sezen bilgeler, kullarını cezalandırmak için insanın tepesine binmiş bir uzak Tanrı?dan söz açmıyorlardı. Tanrı ile insan birdi. Çünkü evren birdi, canlılar ve cansızlar, değişe dönüşe, dura savrula, al gülüm ver gülüm yaşıyorlar; zaman içindeki süreçlerde yelpaze gibi açılıp kapanıyorlar; doğarken ve ölürken birbirlerine kavuşuyorlardı. Tapanların tapılanın bütünlüğünde sevgi üretiliyordu. İnsan sevgisinde başlayıp bitiyordu her şey; yaratılanı yaratandan ötürü hoşgörmek gerekiyordu.
Bilge insan, kaç yüzyıl önce dile getirdi: “Enel Hakk” dedi. Söyleyenin derisini yüzdüler, ama bir söz bir kez söylendi mi dünya değişir; artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz.

Yazar: İlhan Selçuk
Yayınevi: Cumhuriyet Kitapları
Basım tarihi: Şubat 1999

En-el Hak (Arapça: ??? ????, Anal Haq), “Ben Tanrı’yım” anlamına gelir. Evrendeki tüm varlıkların bir ve bütün olduğuna inananların, Tanrı’yı gönüllerinde, kendi benliklerinde duyumsayanların kullandığı sözcük.

Hallac-ı Mansur veya Mansur el-Hallac (858 – 922) Hayatı
(Farsça: ???? ????? ???? Hasin Mansur Hallac) Tam adı Ebu el-Muğiz el-Hüseyn ibn Mansur el-Hallac, İranlı sûfî ve yazar. Ayrıca Alevi ya da Şii inancında Yedi Ulu Ozan’dan biridir.
858 yılında Tur şehrinde doğdu. Hallac “pamuk atan” demektir. Hallac’ın büyükbabası Zerdüşt inancına mensuptu. Hallac genç yaşında Kur’an’ı ezberlemişti ve sık sık kendini dünyevi meşgalelerden çekilip diğer sûfîlerin eserlerini incelemeye adamaktaydı.

Evlendikten sonra bir sene kalacağı Mekke’ye Hac ziyaretinde bulundu. Daha sonra uzun seyahatlere çıktı ve eserini kaleme aldı. Hindistan ve Orta Asya’ya ziyaretlerde bulundu. Abbasilerin başkendi Bağdat’ta ikamet etti.

Hallac yaşamının ilk dönemlerinde sûfî üstadları olan Cüneyd-i Bağdadi ve Emr el-Mekki’nin talebeliğinde bulunduğu fakat daha sonra onlar tarafından reddedildiği söylenmektedir. Ancak Hallac’ın da dahil olduğu Bağdat tasavvuf okulu tevhid konusundaki öğretilerinde ileri bir seviyeye ulaşmışlardı ve öğretilerinin halk tarafından yanlış yorumlanacağı endişesiyle kendilerini gizlemekteydiler. Bu okulun ileri gelenlerinden Cüneyd-i Bağdadi’nin tasavvuf’un esrarını sadece yakın çevresiyle konuştuğu ve kapıları örttürdüğü söylenir. Cüneyd’in yakınlarından birine yazdığı ve ilk tasavvuf teorisyen ve tarihçilerinden Serrac’ın Luma adlı eserinde aktardığı mektubundaki ifadeler de bunu kanıtlamaktadır: “Seninle mektuplaşmama engel olan şey, mektubumun, senin bilgine mâlik olmayan birinin eline geçmesi endişesidir. Çünkü ben bir müddet önce Isfahan halkından bazı kimselere bir mektup yazmıştım, mektubum açılmış, kopyası alınmış. Onda yazılan bazı şeyler o insanlara yabancı gelmiş. Bu insanlara acımak lazımdır. İnsanlara bilmediklerini söylemek, onlara anlamadıklarıyla hitabetmek, onlara acıma gereklerinden değildir.”

Öğretisi
Hallac diğer sûfîlerin halkla paylaşmayı uygun bulmadığı sûfî öğretilerini halkın önünde ve yazılarında açıkça ifade etmekten çekinmezdi. Bu tavrı düşman kazanmasına yol açtı ve yöneticiler tarafından varlığı tehdit olarak algılandı. Yaşadığı vecd hallerinden birinde “Enel Hakk”, “Ben Hakkım” anlamına gelen (??? ????) ifadeler sarfetti. Enel Hakk ifadesindeki Hakk’ın Allah’ın doksan dokuz isminden biri olması onun ilahlık iddiasında bulunduğu kanaatini doğurmuştu.

Abbasi yöneticileri Hallac’ın sözlerinin devletin güvenliğini tehdit ettiğini düşündüklerinden uzun bir mahkemeden ve onbir yıl Bağdat’da bir hapishanede tutulduktan sonra halkın gözü önünde işkence edilip öldürüldü. Bazı kayıtlar elleri ve ayaklarının kesildiğinden söz ederler. Yine bazı kaynaklarda Hallac’ın işkence sırasında bile sükûnetini bozmadığı ve kendisine işkence yapanlar için af dilediği yazılıdır. İnfazı 26 Mart 922’de gerçekleştirilmiştir.

Eserleri
* Kitab-ı Tavasin
* Ta Sin Al Azal

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir