Ertan Şahin?in ?Girift?i – Duran Aydın

N?olacak canım; herhangi bir sanat dalına ilgi duymasak da pekâlâ yaşayabilirdik; öyle değil mi?
Şu dağı dolanıp gelen rüzgâr, ta aşağılarda kim bilir hangi denizleri yalayıp geçerken yorulacak? Sonra da açacak kanatlarını martılarla bir, camgöbeği mavide güneşlenecek?
Bir kuşluk vakti, gönlümüz o derinliklere demir atarmış atmazmış; çok mu önemli?
Önemli, anlamlı ve ?yaşamsaldır!?
?Filler ve Çimen?in tasasına düşmek de gerek?
Ve bir de:

??
bulutların kucağındaki
kuşların ipi? (girift, s.5)

ni dert edinmek, bir şair için elbette zorunlu ve kaçınılmazdır!
Sokaktaki şiiri göremeyenler, sanatın büyüsünü tadamayanlardır. Onlar için sanatçılardaki böylesi ?fazladan? mutsuzluğun, acının yani duyarlılığın bir ?değeri? de yoktur! Aslında dünyanın ve hayatın yaşanası biricik anlamı, yalnızca anlık mutluluklarıyla sınırlıdır. Ayaklar kayalarda değil kaygan zeminlerde olsa da bir, olmasa da?
Ama biliyorum, sizce de bu iş?te, ?eksik? bir yan görülmektedir.
Çünkü hayatı ?yenilmişler? adına sahiplenmek ve savunmak tam da bu noktada şaire ve şiirlerine bir ?işlev? yükler.
Böylesi bir işlevin sorumluluğundaki şair de, bu od?un tam ortasında bulur kendini.
Batılı, neden 15 dakikalık bir yolculukta bile kitabına, gazetesine, dergisine gömülür? Türkiye insanının ?4? kişisine yılda ?1?, onların ?1? kişisine ?12? kitap düşerken, aramızdaki farkı nasıl olur da göremeyiz?
Değil mi ki, artık ülkemizde ?yazar? ve ?şair?lerin de okumadığı biliniyor! Yalnızca kendi yazdığını okuyan ?sanatçılar? giderek çoğalıyor.
Şu da biliniyor elbette; yarı uyuklar halde, ağırlaşan göz kapaklarıyla ?dinlemek?, ?izlemek? işin kolayı! ?Tablet kültür?e doğru adım adım?
Nasıl bir kültürse o?
Şiir neyse de, öykünün, romanın da ?dinlenilebilir? olduğundan söz ediliyor. Sabah haberlerinde köşe yazarlarının yazılarıyla birlikte gazeteleri de ?izler? olduk.
Okumamak, öğrenmemek, bilmemek; yanı sıra çözümsüz, eli kolu bağlı kalmak, yani gün gün yalnızlaşmak?
Bunun yarattığı sonuçsa, mutsuzluk!
Okuldaki öğrencilik yıllarından sonra, ?sittin sene? eline kitap, dergi almamış; öykü, roman, şiir okumamış ya da tiyatronun, sinemanın önünden bile geçmemiş ?diğer? insanlar, ?biz?lerden daha ?mutlu?, daha ?rahat?, ?huzur? içinde yaşadığını sanıyor. Gerçekten de öyledirler! Okuyarak bilmenin, öğrenmenin erdemine erişen ama ?bir şey? yapamayan insanın acısını sizden iyi bilecek değilim?
Peki sen; Ertan Şahin? Nasıl düştün bu sevdaya kardeşim? Şiir denen ateşten top gönlüne düşmeseydi, ?normal normal? yaşasaydın olmaz mıydı; zoru seçtin? Sanırım bunları bilmediğini söylemeyeceksin bizlere.
Üstelik, bir de oturmuş böylesi şiirler yazmışken:

??
penceremin pervazında soluklanırdı
sapan lastiğinden kaçan kuşlar
bindirmişler bir de gariplerin sırtına
sırf uçuyor diye
özgürlüğü? (cahil, s.66)

Şaşkınca bir ?huzur? içinde hayatı balkondan izlemek varken zoru seçerek, hayatın boyunca sürmesini dilediğim bu ?çile?nin, ?azap?ın, ?kahrın?, yani ?şiirin? derinliklerine kulaç attın?
İyi de ettin! İnsanlara böylesi güzellikler sunmanın nesi kötü?

?küçücük bir ağaç çiz
evi çizmeden içine
(?)
sözsüz kelimesiz çiz
ki
şiir olsun bu rüya? (çiz / ki, s.32)

Gördüğümce, bütün şairler gibi her zaman, hep çocuk kalmak isteğindesin. Senin de aynı körpelikte şair yüreğin. Bu nedenle sen de o çocukların ?en kral? arkadaşlarındansın. Onları hayatın kötülüklerinden korumak, anlamaktır dileğin. Şiiri çocuk cıvıltılarındaki sıcaklığın izinde, incecik dal uçlarında arıyor, yakalıyorsun:

?en çok yazın kokar
sıcaktır
çocuk sesleri

zarı titretir
örsün üstünde çekiç döver
adam eder sesleri
kulağımdan girmeden içeri? (çığlık, s.33)

Göze aldığın acı, mutsuzluk; yüreğine düşen cemredeki şiir, hangi aşklarla tanış kılacaktır şair yüreğini, farkındasın:

?elleri arkasında babamın
avucunda
saklanırım

bil bakalım anne
hangisindeyim

tut babamın
avuçlarına aynayı
büyüdüğümü olsun göreyim? (bil bakalım, s.55)

Bitirmeden, okura söylemek isterim ki; Ertan Şahin, nitelikli bir şairin olması gerektiği gibi, inceliklerden süzmüş şiirlerini. Bir de, bir kitapta toplamış; ?GİRİFT? demiş adına?
Ön kapakta Raif Zor, arka kapakta Hasan Yıldız bu genç, umut veren şairin şiirlerini, yine aynı incelikteki desenleriyle bir kucak gül gibi sarmalamış; sunuyor sizlere.
Avuçlarınızın içinde tuttuğunuz (içeriğiyle de) pırıltılı bu kitabı boş yere edinmediğinizi, okumaya doyamayacağınızı duyumsayacaksınız.
Yanılıyor olabilirim ve çok da önemsemiyorum ama, kimi şiirlerinde Orhan Veli, Can Yücel, ardından gelen kuşaktan da bir Sunay Akın söylemini andıran:

?denizi karaladım dalga çizdim
dalgayı karaladım deniz
dalga geçtim
iki dağın arasına bir güneş
gibi oturuverdim
derdim demesine ya
öyle olur şairlerin estiği
ilk hevesinde? (ilkin, s.19)

ve

?pır pır eden yüreğinle
fışfışçının
minnoşuna
mırıl mırıl
kaldırımda sallarsan kuyruk
tabii ki
küs olursun
ciğercinin kedisiyle
tanrı?nın günü? (benden söylemesi, s.51)

gibi şiirlerini, kitabına almasa da olurdu Sevgili Şahin?
Ama bu türden benzeşmeler, etkileşimler hangimizde olmamıştır ki? İlk şiirlerde, giderek ilk kitaplarda hele! Aşılamayacak bir sorun değildir. Ertan?da bu sevda, şiirlerindeki hayatı kuşanmışlık çabası, böylesi ?pürüzleri? aşacak güçte çünkü.
Ötesi; Ertan Şahin, şiirin sözcüklerle yazılabildiğinin farkında. Onunla birlikte duyguyu da ölçüyor, biçiyor, tartıyor. Dizedeki, giderek şiirdeki ağırlığını sınıyor sözcüklerin. Eliyle, duygularıyla, sezgileriyle yeniden dokunuyor sözcüklerin tenine. Anlamını, ?o şiirdeki? gücünü önce kendisi seviyor, ardından okur:

?denizin oğlu dere
koşarken annesine
ıslatır altını
geçtiği toprağın
atar suçunu kardeşine

yağmur en çok ona yağar
bulutların
yaş gününde? (bir tanesi, s.24)

* GİRİFT, Ertan Şahin?in şiirleri.
Eylül, 2011
TAY, Kültür-Sanat-Çevre Dergisi Yayınları,
P.K. 10, Karabük.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir