Yazar Richard T. Hammond, bu kitapta Evren’in en büyük, en küçük ve en ilgi çekici nesnelerini söyleşi formatında konuşturuyor. Mikrofonunu kâh bir kara deliğe, kâh sarmal gökadaya, kâh Güneş’e, kâh demir atomuna, kâh sicime, kâh antimaddeye ve hatta boşluğa uzatıyor.
Her bir doğal nesne epeyce görmüş geçirmiş; öznesi oldukları, milyarlarca yıl süren ve Evren’in bir ucundan diğer ucuna yayılan “yüksek enerjili” olaylarla dolu anılarını, tatlı tatlı anlatıyorlar. Astrofiziğin küçüklü büyüklü nesneleri, kendi ağızlarından birer birer tanıtılırken; her bir doğal nesnenin birbirine ve bütüne sıkı sıkıya bağlandığı geniş ölçekli bir Evren resmini de çıkarıyorlar.
Yazar, doğal nesneler hakkındaki pekâlâ teknik olabilecek bilgiyi, konuşma dilinin canlılığına, anlaşılırlığına ve yalınlığına ustaca yediriyor; bilimsel bilgiyi gazetelerin pazar eki söyleşilerinin akıcılığında sunuyor.
Astrofiziğin ve fiziğin konusunu oluşturan bu nesneler, oluşumları, keşfedilişleri, özellikleri, tarihleri ve kendileriyle ilgili kuramlara dair bilgi verirken insansı psikolojiler takınmış olarak da çıkıyorlar karşımıza. Jüpiter, bir yıldız olabilecekken ancak bir gezegen olabildiği için, ömrünü bir başarısızlık öyküsü olarak görmeye takılıp kalmıştır; sarmal gökada küçümsendiğini sanarak alınganlık göstermektedir; nötron nötr olmayı özelliksiz olmakla özdeşleştirerek, proton ve elektrona öykünmektedir; bozon ondan üstün olduğunu göstermeye çalıştığı fermiyonla didişmektedir; bir hidrojen bombası üretimine katılmış olan uranyum atomu insanlıktan umudunu kesmiştir…
(Tanıtım Bülteninden)
Evrenle aynı masada – Murat Naroğlu (Viyana Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü)
(http://kitap.radikal.com.tr/, 14.03.2014)
Richard T. Hammond Evrenle Söyleşiler?de günümüz fiziğinin ilgi çekici pek çok başlığını açıklamak amacıyla farklı bir yol izlemiş. Epey bir çaba harcayarak, hidrojen atomu, pozitron, boşluk gibi ünlü isimleri söyleşi yapmaya ikna etmiş.
Dostlarla bir araya gelip sohbet etmenin keyfi bir başkadır, bilirsiniz. Biz de geçen oturmuşuz, şöyle geniş bir masada, muhabbete dalmışız. Kimler yok ki yanımda; atomlar, atomaltı parçacıklar, sonra bir gezegen, yıldız, gökada. Unutursam darılır, bizim kuyrukluyıldız, nötrino, boşluk. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar bırakamadık birbirimizi.
Edip Cansever?in dizesi geldi mi aklınıza? ?Masa da masaymış ha? diye mırıldandınız sanki. Böylesi bir sohbetin özlemini duyuyorsanız üzülmeyin; çünkü raflarda bulabileceğiniz yeni bir kitapla siz de aynı heyecanı yaşayabilirsiniz. Richard T. Hammond?un kaleme aldığı Kuarklardan Kara Deliklere: Evrenle Söyleşiler başlıklı eser kitapçı raflarında sizi bekliyor.
Hammond, genel görelilik ve kuantum mekaniği konularında pek çok makalesi bulunan önemli bir fizikçi. Makro boyutlardan mikro boyutlara, günümüz fiziğinin ilgi çekici pek çok başlığını açıklamak amacıyla farklı bir yol izlemiş. Yorulmak bilmez bir gazeteci edasıyla, epey bir çaba harcayarak, hidrojen atomu, pozitron, boşluk gibi ünlü isimleri söyleşi yapmaya ikna etmiş.
Atomlar
Hidrojen ve demir atomlarının evrendeki yolculuklarını, kendi ağızlarından dinlemek mümkün olmasa da, Hammond hayal gücünü kullanarak ilginç bir deneyim sunuyor.
Hidrojen atomu, doğada en fazla bulunan, sadece bir proton ve nötrondan oluşan en basit atom. Bununla beraber, kendisini anlamamızın bir nevi evreni anlamak olduğunu söyleyecek kadar iddialı. Klasik mekaniğin ve enerjinin sürekliliği görüşlerinin çatırdamasını, kuantum mekaniğini yine ondan dinliyoruz. Hidrojen atomuyla yapılan söyleşi, doğada birbirinden ayrı gibi görünen pek çok olayın nasıl da ilişkili olduğunu göstermesi açısından çok yararlı.
Söyleşiler boyunca kimi zaman, aynı olgu ve süreçlere dair yorumların hem yorumlayana hem zamana ve duruma göre nasıl da büyük farklılıklar gösterebileceğine tanık oluyoruz. Örneğin demir atomu, bizim için yaşamsal olan oksijeni, paslanmasına sebep olduğu gerekçesiyle parazit olarak değerlendiriyor; ancak günü gelip de kılıç yapımında kullanıldığında, duyduğu üzüntünün sona ermesi için, oksijenle temas edip paslanmayı diliyor.
Atomaltı parçacıklar
Gündelik hayatımızda alışkın olduğumuz pek çok yöntem ve düşüncenin yetersiz ve eksik kaldığı, hatta neler olduğunu anlamamıza engel teşkil ettiği boyutlara inelim biraz, atomaltı dünyaya. Liseyi bitirdiğim dönemde, derslerde en fazla proton, nötron ve elektron öğretiliyordu; oysa gerçekte çok daha zengin, karmaşık parçacıklar ağı var. Bir parçacığın ya fermiyon ya da bozon olması belki vatandaşı ilgilendirmiyordur; ama ?fermiyonlar maddenin tuğlası ve bozonlar da harcı?ysa (s.57), birazcık da olsa meraklanmakta fayda var.
Hammond, parçacıklar ve karşı parçacıkların ne anlama geldiğini açıklamakta oldukça başarılı. Elektronun, pozitron (anti-elektron) için ?öteki ben? demesi, fazlasıyla şık bir anlatım. Yukarıda demir atomu ve oksijen örneği üzerinden bahsettiğim yorum farkı, burada da geçerli. CERN?de elektronlar ve pozitronları çarpıştırılarak, yeni bilgiler elde etmek için önemli miktarda emek ve zaman harcanırken, elektron bu durumdan hiç memnun değil mesela; bu çarpışma, onun tarafında yok olma tehlikesi demek. Bizim için deneyse; kendisi için katliam olduğunu belirtiyor.
Yıldızlarca oluşturulan nötrinonun keşfedilme sürecini okurken, biliminsanlarının çabasına saygı duymamak elde değil. Nötrino, 1930´ların başında nötron bozunması üzerine çalışan Wolfgang Pauli tarafından öngörülmüş bir parçacık. Kendisinin varlığını kanıtlamamız yirmi yılı bulmuştu. Bir madenin derinlerine yerleştirilmiş 400 bin litrelik temizleme sıvısıyla nötron avına çıkılmış ve sonunda istenen elde edilmişti; ancak bugüne kadar olduğu gibi, her cevap, beraberinde pek çok soru getirdi. Nötrino, bilimin tükenmek bilmeyen bu yolculuğuna dikkat çekerken, en özlü ifadelerden birini nötron dile getiriyor: ?Çözülmemiş problemler ve gizemler, bilimin yakıtıdır.?
Uzaktakiler, çoook uzaktakiler
Makro fizik, hayal sınırlarımızı ve düşünce yapımızı en az mikro fizik kadar zorluyor. Kuarklara, gravitonlara, fotonlara değinmedik belki; çünkü diğer yanda kara delikler, gökadalar, boşluk bekliyor.
Karanlık madde ve karanlık enerji ile beraber, kara delikler günümüz fiziğinin ve astronomisinin en sıra dışı araştırma alanlarından birini oluşturuyor. Bir kara deliğin oluşumu ve bir başka kara deliği yutacak kadar kuvvetli iştahı, zamana ve ışığa meydan okuması korku verebilir; ama söyleşiyi bırakıp kaçmaktansa dinlemeyi tercih ederseniz, pişman olmazsınız.
Bir sarmal gökada, barındırdığı milyarlarca yıldızı, hidrojen bulutlarını, pulsarları bir tarafa bırakıp, sabırla tavsiyelerde bulunuyor ve bilgisayarlarla ilgili söz açıldığında şunları ekliyor: ?Onu kullanın, geliştirin, ama ona tapmayın. Düşünmek zorundasınız. Ben çok şey gördüm, geçirdim; bütün Evren?deki en harika ve biricik eylem düşünmektir.?
Yıldız olamadığı için kederi bitmek bilmeyen Jüpiter`in, kendisine yaptığımız ziyaretlerden duyduğu sevinç, asteroit parçasıyken atom bombasında kullanılan uranyum atomunun isyanı ve boşluk… Evrendeki en heyecan verici varlık olduğunu öne süren boşluk, enerjinin korunumu kanununu, çok kısa bir süre için de olsa nasıl çiğnediğini, uzay ve zamanın sürekli olmadığını anlatırken, kendisine ilişkin pek çok kabulü yıkıyor.
Şimdiden keyifli sohbetler dilerim…
Kitabın Künyesi
Evrenle Söyleşiler
(Kuarklardan Kara Deliklere)
Richard T. Hammond
Bilim ve Gelecek Kitaplığı / Bilim Dizisi
Çeviri : Nalan Mahsereci
İstanbul, 2014
208 s.