Evrensel Yazarımız Yaşar Kemal?e… Ayşe Kaygusuz

?Yaşayan en büyük Türk yazarımız? olarak yorumlanırken, son günlerde bir haber dolaşıyor internet ağı üzerinde. “Yaşar Kemal’in 90. yaş gününü Alman basını kutluyor.” Sayın Yaşar Kemal, bu güzel bir duygu olmalı; hem 90. yaşa ulaşmak, hem de dış ülkelerin yaş gününüzü kutlaması…
İnsanın doğduğu gün toprakla buluşması nasıl bir şey bilmiyorum ama, geçen ay 27 Ekim 2013?de Adanalı hemşerin yazar ve iyi bir edebiyat eleştirmeni olan, sevdiğimiz bir abimizi, dostumuzu, arkadaşımız Tuncer Uçarol?u toprağa verdik. Tuncer Uçarol insan erdemlerini davranış biçimine dönüştürmüş bir insandı… Dostları çok üzüldü. Paylaşımlarımızın anısına bir mektup yazmak geldi içimden, yazdım da. Sonra bir mektup da size yazmak istedim ve vazgeçtim ama birkaç gün aklımdan çıkmadı. Düşündüm, size yazma isteğim de nerden çıkmıştı.
Bu birkaç gün içinde anladım ki, sizin ?En Üst Düzey Fransız Nişanı Legion D?honneur? aldığınız gün bende oluşan bir soru işaretiyle başlamıştı. Vazgeçmem ise belki de sizin gibi büyük ustanın karşısına çıkma cesaretim yoktu. Bunun bir korkaklık olduğu, yapılanı kabul etmenin, sessiz kalmanın aynı zamanda kaderciliği kabul eden insanlar ile benzeştiği düşüncesi belleğimi yormaya başlayınca, tekrar yazmaya karar verdim.
Korku deyince hemen aklıma geldi. Son çıkan kitaplarınızdan, ?Tek Kanatlı Kuş? için ?Bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkunun destanı? diyorlar ama ben henüz okumadım. Nasıl bir korku olduğunu merak ediyorum. Biz korkak insanları değil; yaşamı güzelleştirmek için emek veren, üreten ve paylaşan insanları seviyoruz. Korku, bela bir şeydir! İnsana akıl almaz kötülüklerin kapısını aralar. Hatta insanı insan olmaktan uzaklaştırır. Velhasıl biz açık sözlü ve cesur insanları severiz. İnsanca yaşam özlemini yüreğinde hisseden insanları? Sizin de aynı şeyi düşündüğünüzden hiç kuşkum yok. Siz ki, Çukurova insanının yaşam emeğini, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, toprak sorununu çarpıcı bir şekilde ortaya koyan büyük yazar… Dünyanın birçok dillerine çevrilmiş evrensel yapıtları olan bir insan…
Sayın Yaşar Kemal, beni rahatsız eden soruma dönmek istiyorum. Anadolu, insan hikâyelerinde, romanlarında gerçekçiliğin ve bir başkaldırının yazarı olarak, Fransız emperyalizminin size sunduğu, onların deyimiyle, ?Legion D?honneur Grant Officier?ü, ?büyük subay nişanı?nı nasıl kabul ettiniz? Bu nişanı size vereceklerinin haberi geldiğinde, hiç araştırmadınız mı? Siz ki dünyadan haberi olan insansınız. Louis Aragon, Albert Camus, Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir gibi isimlerin bu nişanı ellerinin tersiyle reddettiklerini nasıl bilmezsiniz ya da bu nişana kimler layık görülmüş hiç merak etmediniz mi? Örneğin ben birkaç isim hatırlıyorum; ABD Genel Kurmaylığı yapmış Mike Multen; Irak ve Afganistan?ı işgal eden güçlerin kuvvet komutanlığını yapmış David Petraeus; Gazze Savaşı (2008-2009) sırasında İsrail Cumhurbaşkanı olan ve hâlâ bu göreve devam eden Şimon Peres?tir. Ya elinden, ?büyük subay nişani?nı aldığınız zat, askere emir veren, eline insan kanı bulaşmış bir komutan, ?Orgenal Jean-Luis Georgelin?. Siz ise bir şair, yazar ve ressamsınız.
Siz ki komünist olmakla suçlanmış ve ceza almış… 1962’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış bir insan olarak; insanların iliğini kemiğini sömüren, hatta insan kanıyla beslenen kapitalist emperyalizmin size sunduğu nişanı nasıl kabul ettiniz?
Sayın Yaşar Kemal, size bu soruyu sorma hakkını; Çokurova?da ve Toroslar?da yarattığınız ?İnce Memed?den alıyorum. ?Yer Demir Gök Bakır?daki Anadolu insanından alıyorum. ?Bir Bulut Kaynıyor?un satırlarından alıyorum. Kısacası eserlerini okuyarak, film perdelerinde seyrederek büyüdüğümüz, kendi dünyamızda düş kurmayı öğreten Yaşar Kemal?den alıyorum!
1-2 Eylül tarihinde İzmir?in Dikili ilçesinde gerçekleştirilen, ?Dikili Barış ve Nâzım Hikmet Günleri? kapsamında ilk, ?Nâzım Hikmet Ödülü? size verildi. Nâzım Hikmet ile Fransız emperyalizminin bir araya nasıl gelebildiğini, ben hâlâ anlamakta zorlanıyorum… Tabii bütün bunlar, büyük yazar olmanızı eksiltmez; yazarlığınıza saygı duyuyorum. Yaşınıza saygı duyuyorum. Lütfen bunları bir saygısızlık olarak algılamayınız. Zaten öyle anlamayacağınızı da biliyorum. Yoksa başka türlü nasıl evrensel olabilir insan?
Heykel sanatına ?ucube? diyen bir hükümetin Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Kürt sorunu çözümünde sizin görüşlerinizi istemiş, nasıl bir yanıt verdiniz? Merak ediyorum açıkçası. Hükümetler sadece iktidarda kalmak için savaşırken, kimlerin öldüğü, kaç kişinin öldüğü umurlarında olur mu? Öyle olmasaydı bugün, sizin de yakından tanık olduğunuz gibi güney sınırlarımız insan eti yiyen yamyamlarla doldurulur muydu?
Asırlık tiyatroları kapatan, sanatın bütün dallarını yıkıp talan eden bir anlayışa sahip hükümetin bakanına, sanata karşı davranış ve tutumlarından dolayı eleştirel bir yaklaşım getirdiniz mi? Siz ki bütün hayatı sanat olan insan… Gerçi basın özgürlüğü için söylediğiniz ?Hepimiz karanlık bir duvarın önüne geldik, başımızı son hızla vurmak üzereyiz.? sözünüzü not aldım günlüğüme; bu konuşmalarınızın benzerlerini daha çok bekliyoruz. Çünkü sizler bu toplumun sorunlarını dile getirmekle yükümlüsünüz. Aydın olmanın, farkındalıklı olmanın ve en önemlisi evrensel olmanın yükümlülüğüyle sorumlusunuz. Çok uzattım galiba ama inanın elimde değil… Madem ki, yazmaya başladım bütün sorularım yanıt bulsun da, beynimi kemiren çelişkilerden, acabalardan kurtulayım.
?Türkiye farkındalıklarıyla tek ruh olsun?, dileğinde bulunan Adanalı büyük yazar; duydum ki, Hemiteli çocuklara atölyede, drama yöntemiyle okumalar düzenliyor, anılarınızı anlatıyormuşsunuz; ne güzel; ne şanslı çocuklar onlar. Adınızı bir parka vermişler; umuyor ve diliyorum ki, mutlulukların paylaşıldığı zamanlara mekân olur bu park…
Adınıza bir de kültür evi açılmış, ne güzel, bu da beni ayrıca umutlandırdı. Kitap okumak değin güzel bir şey olabilir mi? Her kitap ayrı bir hayat diye düşünür, herkesin başka hayatların tadına, rengine, kokusuna bakmasını isterim. Artık birçok yazarımız doğduğu yerde kendi adına kütüphane açıyor; bunlardan biri de Yusuf Ziya Bahadınlı. Epeyce bir zorluktan sonra Bahadın?da büyükçe bir kütüphanenin açılışını yaptı ama o kapıyı açık tutmak için bir görevli, gönüllü değil, ücretli bir görevli bile bulmakta zorlandı… Kitap okuma oranı gittikçe düşmekte… Kimileri öğrenme isteğiyle arayıp bulmaya, bilgi dağarcığına yeni şeyler katmaya çalışırken, kimileri kitaplara dönüp bakma ihtiyacı bile hissetmiyor, ne diyelim gidişat bu.
Okumasam nerden bilebilirdim; bir edebiyat dergisinin dosya çalışmasından öğrendim, yazın hayatınıza röportaj ile başladığınızı ve gerçek adınızın, Kemal Sadık Gökçeli olduğunu. Okumayan insanlar gerçek bilgilere nasıl ulaşabilir değil mi? Bir de, bazı arkadaşlarımın söylediğine göre, sizin kabul ettiğiniz yaşınızın 90 değil de 86 olduğunu söylüyorlar, ne kadar doğru bilmiyorum, lütfen, mektubuma yanıt verirken bunu da açıkça yazın.
Dilerdim ki bir gün oturup bu konuları yüz yüze konuşalım. Kısmet artık, yine de size yazdım ya, sağlıcakla mektubum elinize ulaşır umarım. Mektubuma son verirken, yeni yaş yılınızı kutluyor, daha nice yıllar diliyorum sağlık içinde.
Büyük Yazarımız Sayın Yaşar Kemal, selamlarımı iletiyor, saygılarımı sunuyorum. Yanıtlarınızı bekliyorum, unutmayın lütfen.

13.11.2013 Ankara

Kaynak: Ekin Sanat sayı: 95 (Ocak 2014)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir