Ezilenin Direnişçiye Dönüşmesi

(*) Franz Fanon ve Albert Memmi , 20. yüzyılda sömürgeci dünya düzenine karşı sömürgelerde yükselen direnişin Afrikalı seslerinden yalnızca ikisiydi. Karaip Adaları’nda eski bir Fransız sömürgesi olan Martinik doğumlu Fanon’un en önemli eserlerinden sayılan Siyah Deri, Beyaz Maske ilk kitabıdır. Onu, ölümünden sonra 1961’de yayımlanan Yeryüzünün Lanetlileri izler. Ayrıca Toward the African Revolution (Afrika Devrimine Doğru) ve Cezayir Bağımsızlık Savaşının Anatomisi’nin yanı sıra yayınlanmamış tiyatro eserleri vardır. Eserlerini büyük ölçüde,Fransız sömürgeciliğine karşı yürekten bağlandığı FLN önderliğindeki Cezayir ulusal kurtuluş mücadelesinin deneyimleriyle örmüştü. Tunus doğumlu Albert Memmi?nin 1957’de yayımlanmış olan Sömürgecinin Portresi, Sömürgeleştirilenin Portresi ise, Sartre’ın deyişiyle, sömürgeciyle sömürgeleştirileni yüzleştirerek sömürgeciliğin ezilene yıkım, ezene de çürümeden başka bir şey sunmayan çözümsüzlük maskesini aşağı indiriyordu. Tıpkı, ebeveynlerinin bir gün çocuğa, onun gerçek anne ve babası olmadıklarını söylemeye karar verdikleri zaman gibi, çocuğun içinin kıyılmasına benzer bir reddediş ve kabullenişin eş zamanlı saldırısına uğradı zihinleri… O güne dek herkesinkine benzeyen hayatlarının yalnızca bir görüntü olduğunu; aslında ?bildiklerine? benzeyen türde bir tarihlerinin olmadığını öğrendiler. O zaman, ?geçmiş?, bildikleri bir ?geçmiş? olmaktan; ?gelecek?, anladıkları biçimde bir ?gelecek? olmaktan çıktı… Kim böyle bir ?tarih?e sahip olmak, onun bir parçası olmak ister ki? Ve ama kim, artık ona biçilmiş bulunan ?tarih?i reddedebilir? Bir ezilen, bir direnişçiye dönüşürken bir amacı olmayacağı, tarihte yer almak falan da istememiş olabileceği hiç aklınıza gelir miydi? Ya da tarihini reddetme güdüsüyle bile bilenmediğini düşünür müydünüz? Artık hiçbir şey olduğunun bilinciyle; onca zaman bir şey olduğunu düşünerek biçimlendirmeye çalıştığın kişiliğinle yüzleşmek! Fanon, Memmi ve tüm ötekilerin başına gelen buydu! Kendi ruhlarında hem semirmesine izin verdikleri sömürgecinin kimliği; hem de o kimliğin tepikleye tepikleye benliğin en ücra köşelerine itelediği sömürgeleştirilen kimliğiyle aynı kişilikte karşı karşıya gelmek, onunla yüzleşmek ve hesaplaşmak zorunda kalmak… Fanon ve Memmi de hareket noktası bu yabancılaşmadır. Bu çelişkili benliği tanıyıp, kavramaya, bu yabancılaşmanın sebep ve sonuçlarına odaklandılar. Bu düğümün arasında gizlenenleri gördüler. Fanon’u Memmi’den farklılaştıran ise bir kurtuluş teorisini, bir ütopyayı biçimlendirme yönelimidir. Bir seçkin aydınlar grubunun sınıflı topluma karşı diktatörlüğünü savunur. Ancak onun bu denli, eski Yunan düşünürlerinin tarzına benzer türde bir ütopyanın peşine düşmesi; aynı zamanda, düşüncesini biçimlendiren koşulların belirsizliği karşısındaki mahkumiyetten kurtuluş iradesidir de… Cezayirli tarihçi Muhammed Harbi; kapitalizmin acımasız dünyasıyla, Marksizmin değersizleştirilmiş hali olan “reel sosyalizm” arasına sıkışmış Üçüncü Dünya?nın farklı bir gelişme çizgisi arayışına cevap vermesinin fanonculuğa güç verdiğini belirler. Avrupa’nın direnen halklara karşı Afrika?yı da kana bulayan sömürge kaybetmeme savaşları da aslında: İkinci büyük savaş sonrası ?iki kutuplu? hale getirilen dünyada, Avrupa?nın sömürgeci iştahını; emperyalist ABD’nin sözde “bağımsız” ama ?Batı kutbu?na göbekten bağımlı ulusdevletler yaratma fikriyle değiş tokuş etmeden önceki son kararsızlıklarıdır..

Bir avrupalıyı öldürmek Memmi de, Fanon da farkındadır bu nafile hırçınlığın. Ama Afrika, Avrupa?nın aklını başına alıp da bu çılgınlığa bir son vermesini bekleyecek ?büyüklüğü? gösterme niyetinde de değildir. Çünkü Avrupa onu hep bu biçimde davranarak küçülttü. Öyleyse rüzgar eken fırtına biçecektir. ?…Bir Avrupalıyı öldürmek bir taşla iki kuş vurmak, tek bir atışta hem ezeni, hem de ezileni yok etmektir. Geriye bir ölü ve bir özgür insan kalır.?(Yeryüzünün Lanetlileri) Bu sözler Fanon?u ve şiddeti zorunlu gören yaklaşımını savunan Sartre’ın bile, Yeryüzünün Lanetlileri?ne yazdığı önsözde “…şiddeti değil, bireysel cinayeti onaylar gibidir” eleştirisine hedef olmuştu. Kitabı değerlendiren bir başkasının aktardığına göre, Fanon bu önsözü okurken hiç yorum yapmamış hatta, her zamankinin aksine son derece sessiz kalmış… “…konuşmak demek, bir kültürü özümlemek, bir medeniyetin yükünü omuzlarında taşıyabilmek demektir her şeyden önce… Her sömürge halkı, başka bir deyişle kendi yerel ve orijinal kültür kaynakları söndürülmek ya da toprağa gömülmek suretiyle ruhunda onulmaz bir aşağılık kompleksi yaratılmış her halk, neredeyse bir varoluş şartı olarak başka ve yeni bir uygarlığın yaratıcısı durumundaki ulusun diliyle yani metropol kültürüyle gögüs göğse bir hesaplaşma içinde bulur kendini…” (Siyah Deri, Beyaz Maske) Sömürgecinin tahakkümü altındaki bireysel kimliğin, toplumsal kimlikten nasıl bağımsızlaşabileceğinin farkında mıydı Sartre, sömürgeci bir ulusun bireyi olarak! “…Tarihsel olanın karşısında her zaman varlığı önceden tahmin edilemeyen unsurlar da boy göstermiştir. Bunu hesaba katmıyordu Sartre. Benim ihtiyacım ise zenciliğimin içine gömülüp, mutlak manada kaybolmaktı onda. Çünkü belli mi olur, gün gelir bu bahtsız romantizmin derinliklerinden aydınlık, kurtarıcı bir bilinç çıkarabilirdi insan… Her halükarda belirsiz olana, tanımlanmamış olana, hatta körlüğe muhtaçtım ben…? (Siyah Deri, Beyaz Maske) Memmi ve Fanon, Üçüncü Dünyacılık?la; idealist olmakla; kadınlara yaklaşımının yanlışlığıyla; tekil deneyimleri genelleştirmekle eleştirilmiş, Fanon ayrıca şiddet yanlısı olmakla suçlanmıştır. Fanon?u ve Memmi?yi okuduğunuzda onları birçok yönüyle eleştirebilir, hatta suçlayabilirsiniz. Ama onların; ezilenin benliğinde birbirine yapışık duran sömürgeci ve sömürgeleştirilen kimliği ile yüzleşmelerini, yabancılaşmalarının farkına varışlarını ve yapışık ikizleriyle kendi ruhlarında çatışmalarını engellenemezdir. Onlara bu bir tek şeyi kimse yapamaz: Onları durduramaz! Bir ezilenin bir direnişçiye dönüşmesini durduramaz. Bunu yapıtlarıyla bize göstermekle Fanon ve Memmi pek fena da bir şey yapmış sayılmazlar.

?Zamanı gelmişti? Fanon ve Memmi?yi ortak kılan, sömürgeciliğe karşı direnişin Afrikalı sesleri olmalarıydı. Ama onlara böyle bir pozisyonu sağlayanın, kişiliklerindeki ?olağanüstü?lükler olduğunu düşünmek, yanıltıcı olur: Her ikisi de sömürgecinin kullandığı dilde eğitim alma imkânına sahip olmuş orta sınıf aile çocukları, az sayıdaki eğitimli sömürge insanlarındandılar. Biri psikiyatri, diğeri felsefe alanında; biri doktor, öteki öğretmen olarak uzmanlaşmaya çalışırlarken; doğdukları andan itibaren yaşadıklarının, hiç de zannettikleri gibi örülmemiş olduğunun farkına varmaya başladılar. Bunun için “özel” birşey yapmalarına gerek olmadı. Sadece fark etmelerinin ?zamanı gelmişti?… (*) Murat Tanakol ‘un 02/10/2009 tarihinde Radikal Gazetesi Kitap Eki’nde yayınlanan yazısı

Kitapların Künyeleri

Okumak için kitapları tıklayınız

Siyah Deri Beyaz Maske Frantz Fanon, Çev. Cahit Koytak, 2009, 261 sayfa

Yeryüzünün Lanetlileri Frantz Fanon, Çev. Şen Süer, 2009, 320 sayfa

Sömürgecinin Portresi Sömürgeleştirilenin Portresi Albert Memmi, Çev. Şen Süer, 2009, 164 sayfa

Kitaplar, Versus Kitap tarafından yayımlandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir