Edebiyatta ?hayvan masalları? ya da ?fabl? olarak kavramlaştırılan anlatıların, çocukların eğitiminde ne denli etkili olduğu bilinir. İlk kez Hititlerin tabletlerinde yazılı anlatımlarına ve resmedilmelerine tanık olduğumuz fabllar; toplumsal, siyasal olay ve kişileri yergi yoluyla topluma ders vermek amacıyla değerlendirilmiştir.

Dünya edebiyatında Ezop başta olmak üzere Beydeba ve La Fontaine bu türün ustalarıdır ve ?Karga ile Tilki? fablını bilmeyen yoktur. Toplumsal ilişkilerde insanların gösterdikleri kişilik özelliklerini hayvanlarla anlatmak geleneği Kazak Abdal başta olmak üzere bizim halk edebiyatımızda da yaygındır. Divan şiirimizde 15. yüzyılda Şeyhi?nin kaleme aldığı ?Harname? mesnevisi, önemli siyasi fabllardan biridir. Dünya edebiyatında çağdaş fabl yazarları olarak da ABD’li James Thurber ve İngiliz George Orwell öne çıkmaktadır. Türkiye?de bugünlerde derin siyasi betimlemeleri fabl türünde veren bir kalem dikkat çekmektedir. Estetik, kavram ve algı konularında yoğunlaşmış yazılarından tanıdığımız Ali Mert, ?Büyüklere Fabllar-Tavşanın İntikamı?nı şöyle bitirmektedir: Büyüklerin en büyüğü Zatopek. Vardı böyle biri. Hatırladınız mı? Hatırlamanın zamanı mı şimdi? Peki, nasıl bilirsiniz ey cemaat siz beni?Upuslu, verdiği sözden asla dışarı çıkmayan, görev ve sorumluluklarının tümü ile bilincinde ve onları harfiyen yerine getirmek için nefesini erkenden tıkayıveren, boynu bükük, isimsiz, kıtipiyoz bir tavşan, öyle değil mi?..Siz öyle sanın. Tavşan boku değil, intikamıyım ben artık tavşanın; Zatopek?im, dağılın?? (www.sol.org.tr, 15.09.2011)

Klasik fabl anlatımında serim, düğüm, çözüm ve öğüt bölümlerinin bulunduğu, lafın gediğine ?öğüt?te dayandığını biliyoruz. Son zamanlarda yazılanlarda ?öğüt?ün ya da dersin, birkaç yerde bir biriyle ilişkili biçimde sıralanarak verildiğini de görüyoruz. Bu da karmaşıklaşan yaşamın, gündemin vurgulanması, ilişkilendirilmesi gereken birçok boyutun iç içe gelişiyor olmasından kaynaklanıyor. Usta kalemler bu ilişkileri, güçlü betimleme, gönderme ve çağrışımlarla kurabiliyorlar. Ali Mert?in söz ettiğimiz yazısı bu açıdan güzel bir örnek oluşturuyor. Fabl türünde siyasi ve toplumsal taşlamalarıyla son zamanlarda dikkat çeken şairimiz ise Mehmet Ercan. Konya Kulu?ya bağlı Zincirlikuyu beldesinde yaşayan, hayvan, bitki ve toprakla hemhal olan bu şairimizin, zor koşullarda yaşamasına karşın edebiyat ve siyaset dünyasıyla bağını hep diri tutmasını çok önemsiyoruz. Hayattan sürekli beslenen, hayat-sanat gerçeği ikiliğini ustaca yoğuran böyle sanatçılarımızın ülkemizde çoğalmasının elzem olduğunun da altını çiziyoruz.
Doğrusu, fabl yoluyla siyasi mizahın çok güzel bir örneği olduğu için siyaset-edebiyat ilişkisi bakımından da ayrıca değerlendirilmesi gereken ?Şaştım Kaldım Ben Bu İşe? şiirinde Mehmet Ercan, ?sentetik metinler? yoluyla sanatı hayattan ve toplumdan koparanları da ?papağanlar şiir yazar? dizesiyle taşlamaktadır. Her şeyin ters yüz edildiği postmodern dönemin yerildiği bu şiirde hayvanların yaşamdaki rollerinin zıddı davranışlarla betimlendiği görülmektedir. ?Yılanın fareyi beslemesi?nden ?ayının arıyı beslemesi?ne, ?bakan olmuş bizim şebek?ten ?şeyhim şeyhim diyen teke?ye kadar geniş bir panoramada ülkemizin pürmelali bir bakıma resmedilmektedir. Diğer yandan halk ağzından sözcüklere yer verildiği, hatta ?argo?nun şiir diline taşlamaya uygun bir biçemde yedirildiği bu şiirde ?tilki ölmüş, tavuk yasta // koç doğurur patır patır? dizelerinde olduğu üzere tezat sanatının kullanım biçimi de dikkat çekmektedir. Şiirdeki iletinin, anlamın daha açık algılanması için, yaygın kullanılmayan ?zağlamak: bir şeyin kaymasının kolaylaştırılması?; ?salık: bırakmış? sözcüklerinin bilinmesinde yarar görmekteyiz.
?Özel görevli mahkemeler?in, toplumsal ve siyasal duyarlığı olanlara gözdağı vermek için devreye sokulduğu günümüzde şairin, ?bunu mahkemeye bildir? dizesiyle şiiri bitirmesi de bir başka ironidir. Böyle bir güncelleme yapılması için de not düşelim.
Gelenekten beslenerek modern şiirimize yeni soluk katan ve çağdaş fabl ustaları arasına giren Mehmet Ercan?ın, sağlam doğal-toplumsal gözlemleriyle keskinleştirdiği taşlamasını, başka şiirleriyle zenginleştirmekte olduğunu bildiğimizden, onu bu çabasından dolayı kutluyoruz. Böyle şiirlerin geniş kitlelerce bilinmesi için toplumcu bestekârlara da iş düştüğünü vurguluyoruz.
ŞAŞTIM KALDIM BEN BU İŞE
yılan fareyi besliyor,
şaştım kaldım ben bu işe.
kurtlar kuzuyu süslüyor,
şaştım kaldım ben bu işe.
serçe şahini tersledi,
ceylan aslanı payladı,
eşek bana deh deh dedi,
şaştım kaldım ben bu işe.
kirpi sürüyor tarlayı,
tavuk topluyor meyveyi,
ayı besliyor arıyı,
şaştım kaldım ben bu işe.
puhukuşu ezan okur,
cümle kirpi kilim dokur,
çekirgeler ağıt yakar,
şaştım kaldım ben bu işe.
horoz bize nutuk çeker,
köstebekler dikiş diker,
guguk kuşu tespih çeker,
şaştım kaldım ben bu işe.
papağanlar şiir yazar,
kırlangıçlar resim çizer,
keklik atmacayı süser,
şaştım kaldım ben bu işe.
köylü olmuş koca filler,
arpa, buğdayları eler,
ağaç budar, bahçe beller,
şaştım kaldım ben bu işe.
tımar eder kene atı,
at keneyi pek zağlattı,
hem oynattı, hem ağlattı,
şaştım kaldım ben bu işe.
hürmet eder insan bite,
başköşeyi vermiş ite,
başlar uşak olmuş göte,
şaştım kaldım ben bu işe.
hacı baykuş eder paraf,
saksağanlar olmuş sarraf,
bokböceği tutar taraf,
şaştım kaldım ben bu işe.
zürafalar giysi biçer,
kaplan küple şarap içer,
çakallar keçiden kaçar,
şaştım kaldım ben bu işe.
siyasetçi olmuş leylek,
bakan olmuş bizim şebek,
asker olmuş yavuz köpek,
şaştım kaldım ben bu işe.
zurnayı üflüyor turna,
boyun selvi, elde burma,
kirpik süzme, gözler hurma,
şaştım kaldım ben bu işe.
suaygırı elek eler,
etçil timsah bebe beler,
devekuşu halay çeker,
şaştım kaldım ben bu işe.
kedi, köpek okey oynar,
hain köpek taşı çalar,
kedi ite tokat atar,
şaştım kaldım ben bu işe.
tarikatçı olmuş kazlar,
yeşil başlı güzel kızlar,
tilkiyi mangalda közler,
şaştım kaldım ben bu işe.
teke şeyhim şeyhim diyor,
gece gündüz haram yiyor,
keçi ile zikrediyor,
şaştım kaldım ben bu işe.
aç pumada bu ne hatır,
ebe olmuş meşhur katır,
koç doğurur patır patır,
şaştım kaldım ben bu işe.
akrep, atla eder yarış,
tavşan, tazı yapmış barış,
av, avcıyla olmuş tanış,
şaştım kaldım ben bu işe.
inek kurda sunar otu,
kurt ineğe verir eti,
kaz tilkiyi sardı gitti,
şaştım kaldım ben bu işe.
serçe besler akbabayı,
sıçan yutuyor kobrayı,
horoz yapar yumurtayı,
şaştım kaldım ben bu işe.
zürafalar konmuş dala,
selam verir sağa, sola,
dana âşık olmuş güle,
şaştım kaldım ben bu işe.
deve karıncaya çıkar,
sincap dalda puro yakar,
deli karga küpe takar,
şaştım kaldım ben bu işe.
konser verir sığırcıklar,
tempo tutar bıldırcınlar
gitar çalar güvercinler,
şaştım kaldım ben bu işe.
firar etmiş sudan balık,
dolaşıyor alık alık,
köpek balıkları salık,
şaştım kaldım ben bu işe.
balık tutar balıkçıyı,
yakalanmış amca, dayı,
mangalda közler halayı,
şaştım kaldım ben bu işe.
kuş yılana sunar pasta,
dans etmekten manda hasta,
tilki ölmüş, tavuk yasta,
şaştım kaldım ben bu işe.
hey ERCANİ bu ne haldır,
çakıl, diken sana yoldur,
bunu mahkemeye bildir,
şaştım kaldım ben bu işe.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Sosyalizm Mücadelesi, Havuz Problemi ve Metin Çulhaoğlu ? Suat Kamil Aksoy

Next Story

“Arkadaş” ile Arkadaş Kalabilenler ve Düşman Olanlar Üzerine – Zahit Atam

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ