1936 – 1939 tarihlerinde yaşanan İspanya İç Savaşı’nda Franko faşizmi tarafından henüz otuz sekiz yaşındayken kurşuna dizilerek katledilen Federico Garcia Lorca ‘nın şiirlerinden örnekler sunuyoruz.

UYKUDA GEZEN AŞK MACERASI
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Yeşil rüzgâr. Yeşil dallar.
Uzaktaki denizin üstünde vapur
ve dağın üstünde at.
Belinin çevresinde gölgeyle
o balkonun üstünde görür rüya.

yeşil et, yeşil saç onun,
gümüş gözlerle soğuk.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Çingene ayının altında,
bütün şeyler onu gözetliyorlar
ve göremez onları o kız.

Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Büyük kırağı düşmüş yıldızlar
gölgenin balığıyla gelirler
şafağın yolunu açan.
İncir ağacı rüzgârını ovalar
zımpara kâğıdıyla dallarının,
ve, kurnaz kedi, orman,
kolay kırılan liflerini diken diken yapar.
Fakat kim gelecek olan? Ve nereden?
O hâla balkonda
yeşil et, yeşil saç onun,
rüya görerek içinde acı denizin.

–Arkadaşım, değiş tokuş etmek istiyorum ben
atımı onun evi için,
semerimi onun aynası için,
bıçağımı onun battaniyesi için.
Arkadaşım, ben kanayarak gelirim
Kabra?nın geçitlerinden.
–Mümkün olsaydı eğer, oğlum benim,
Yardım ederdim sana ben bu değiş tokuşu saptamak için.
Fakat şimdi ben, ben değilim,
Ne de evimdir benim, şimdi benim evim.
–Arkadaşım, ölmek istiyorum ben
temiz bir şekilde, yatağımda benim,
demirden, mümkünse eğer,
ince battaniyelerle iki renkli pamuklu kumaştan.
Aldığım yarayı görmez misin sen benim
bağrımdan ta gırtlağıma kadar?
–Senin beyaz gömleğin büyüttü
susuz kalmış koyu kahverengi güller.
Kanın sızar ve yok olur gözden
kuşağının köşeleri etrafında.
Fakat şimdi, ben ben değilim,
Ne de evimdir benim şimdi benim evim.
–Bırak beni çıkayım yukarıya, en azından,
yüksek balkonlara kadar.
Bırak beni çıkayım yukarıya! Bırak beni,
yeşil balkonlara kadar.
İçlerinde suyun gümbürdediği
ay parmaklıklarına.

Şimdi yukarı çıkar iki arkadaşlar,
yüksek balkonlara kadar.
Bir iz bırakarak kandan.
Bir iz bırakarak gözyaşlarından.
Teneke çan sarmaşıklar
titriyorlardı üstünde çatıların.
Bin adet kristal darbukalar
şafak ışığında vurdular.

Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar,
yeşil rüzgâr, yeşil dallar.
İki arkadaşlar yukarı çıktılar.
Bıraktı ağızlarında
şiddetli rüzgâr, garip bir tad
safradan, naneden ve reyhandan.
Arkadaşım, nerededir o?söyle bana?
nerededir acı kızın senin?
Kaç defa bekledi o senin için!
Kaç defa beklerdi o senin için,
soğuk yüz, siyah saç,
üzerinde bu yeşil balkonun!
Üzerinde sarnıç ağzının
sallanıyordu çingene kız,
yeşil et, yeşil saç onun,
gözlerle soğuk gümüşten.
Bir saçağı ayın
yukarda onu suyun üstünde tutar.
Gece samimi oldu
sanki küçük bir meydan.
Sarhoş ?Guardia Siviller?
yumrukluyorlardı üstünde kapının.
Yeşil, isterim seni yeşil ne kadar.
Yeşil rüzgâr. Yeşil dallar.
Uzaktaki denizin üstünde vapur
ve dağın üstünde at.

Çeviren: Vehbi Taşar
İspanyolca?dan İngilizce çeviri: William Logan

Not: / Yazan: Vehbi Taşar
İspanya iç savaşı konusunda yazılan en güzel şiir olarak bilinen ve Picasso?nun gene İspanya İç Savaşı konusunda yaptığı çok ünlü Guernica isimli resmiyle karşılaştırılan bu şiir üç kişinin harbin zalimliği karşısında nasıl biraraya geldiğini anlatan bir masaldır. Bu üç kişiden birisi şiir başlamadan önce öldürülmüş olan bir çingene kızı. İkincisi dağlarda kaçakçılık yaparken vurulup yaralanan ve kızı babasından istemeye gelmiş olan genç bir adam. Kızın ölü olduğunu anlayınca babasıyla arasında geçen konuşma şiirin üçüncü kıtasında başlıyor. Bildiğiniz gibi Lorca?nın kendisinin de ?Guardias Civiles? denilen Franko faşizmi tarafından kurşuna dizildiği bu savaşta, ilk hedef komünistler, çingeneler, homoseksüeller ve Franko taraftarı olmayan sanatçılar olmuştur.

ÜÇ NEHİR ÜSTÜNE KÜÇÜK BALAD
Akar Guadalkuivir
Portakal ve zeytin bahçelerinin gölgesinde
Senin iki nehrin Granada
Düşer karlardan, vadilere

Ah sevda
Geri gelmez bir daha

Guadalkuivir kıvrımlarında
Yanar tutuşur nar çiçekleri
Akar nehirlerin Granada
Bir kanla, gözyaşıyla öteki

Ah sevda
Karıştı rüzgâra

Sevilla’da zarif
Yollar açılmıştır yelkenlilere
Senin nehirlerinde Granada
İniltilerdir yüzen sade

Ah sevda
Geri gelmez bir daha

Guadalkuivir? Çan kulesi
Ve rüzgâr, limon bahçesinde.
Dauro, Genil, ölü kilisecikler
Nehirlerin denize kavuştuğu yerde

Ah sevda
Karıştı rüzgâra

Sular taşıyıp götürürler mi
Çürüyen acının ateşlerini?

Ah sevda
Geri gelmez bir daha

Endülüs, portakal çiçeği alır
Ve zeytin dalları, denizlere

Ah sevda
Karıştı rüzgâra

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU

SU KIYISINDA İKİ GEMİCİ
I
Bir balık vardı kalbinde;
Çin denizlerinden getirmiş;
Ufacık, gelir geçerdi bazen
Gözlerinin içinden.
Gemici idi ama unutmuştu
Meyhaneleri, portakalları;
Gözleri suda.

II
Ötekinin sabun vardı dilinde;
Yıkadı sözlerini, sustu
Dünya dümdüz, deniz dalga dalga;
Yüzlerce yıldız ve gemisi;
Çeşmeler görmüştü Roma’da
Ve yanık yüzler Küba’da
Gözleri suda.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Sabahattin EYUBOĞLU

SEZİLMEMİŞ AŞKA GAZEL
Karnındaki karanlık manolyanın
Kimseler anlamadı kokusunu.
Acıttığını kimseler bilemedi
Dişlerinle sıktığın o aşk kurşunu.

Binlerce Acem tayı uykuya yattı
Alnının ay vurmuş alanında,
O senin kar düşmanı göğsünü
Kucaklarken dört gece kollarımla.

Bakışın, tohumların solgun dalıydı
Alçılar,yaseminler arasından,
Aradım vermek için yüreğimde
O fildişi mektupları her zaman diyen,

Her zaman: acımın bahçesi benim
Gövden her zaman, her zaman şaşırtıcı
Damarlarının kanıyla dolu ağzım,
Ağzın ölümüm için söndürdü ışığını.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Ülkü TAMER

SEVİLLA NİNNİSİ
Deniz nedir bilmiyor
bu küçük kaplumbağa;
onu çingene doğurmuş,
atıvermiş sokağa.
Ya! denizi yok,
yo! denizi yok;
denizi yok,
salıvermişler sokağa.

Bu minnacık oğlanın
beşiği yok;
babacığı marangoz,
yapıverir bir tane.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Sait MADEN

ÖLÜ ÇOCUĞA GAZEL
Her akşam üzeri bir çocuk ölür,
her akşam üzeri Granada’da.
Her akşamüzeri yerleşir de su
dostlarıyla konuşur baş başa.

Yosundan kanatları var ölülerin.
Bulutlu yel ve duru yel yan yana
süzülen iki sülündür kuleler üstünde,
gündüzse yaralı bir oğlan.

Havada kalmazdı tek kırlangıç gölgesi
şarap mağarasında rastlayınca ben sana,
tek bulut kırıntısı kalmazdı yerde
sen ırmakta boğulup gittiğin zaman.

Yuvarladı vadi köpeklerle süsenlerini
bir su devi yıkılınca dağlara.
Gövden, ellerimin mor gölgesinde,
bir soğuk meleğiyle, kıyıda cansız yatan.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Sait MADEN

LA SOLEÂ
Kızlar karalar giyinmiş,
düşünüyor, dünya ne kadar küçük
ve yürek ne kadar geniş.

Karalar giyinmiş.

Düşünüyor iç-çekişler, çığlıklar
nasıl da yitiyor rüzgârda.

Karalar giyinmiş.

Açık kalmış balkonundan
şafak vakti,
gökle dolmuş içeri.

Ay! Ah!
Giyinmiş, ya, karalar giyinmiş !

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Sabri ALTINEL

KAÇIŞA GAZEL
Birçok kere yitirdim denizde kendimi
Yeni kesilmiş çiçeklerle dolu kulaklarım
Dilim sevgiyle, acıyla dolu.
Birçok kere yitirdim denizde kendimi
Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi.

Kimse yoktur duymasın öpüşürken
Yüzü olmayan insanların gülümseyişini
Kimse yoktur dokunurken bir bebeğe unutsun
Durgun kafataslarını atların.

Çünkü aranır alında güller
O katı görünüşünü kemiklerin.
Başka işe yaramaz erkeğin elleri
Toprağın altındaki köklere benzemekten.

Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
Birçok kere yitirdim denizde kendimi.
Gidiyorum aramaya, suyu bilmeden,
Beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Ülkü TAMER

HOŞÇA KALIN
Ölürsem
Açık bırakın balkonu.

Çocuk portakal yer.
(Balkonumdan görürüm onu.)

Orakçı ekin biçer.
(Balkonumdan duyarım onu.)

Ölürsem
Açık bırakın balkonu!

Federico Garcia LORCA
Çeviri: A. KADİR – Afşar TİMUÇİN

GÖĞÜN YEŞİLİNDE
Göğün yeşilinde
yeşil bir yıldız
ne yapabilir, sevdiğim,
yitmekten başka?

Soğuk siste
gömülen kuleler
nasıl seçiyor
bizi pencerelerimizden?

Göğün yeşilinde
yüz yeşil yıldız
görmüyor yüz kuleyi
karın içinde bembeyaz.

Canlansın diye
acımı,
söylemek istiyorum
kırmızı gülümsemelerle.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: O. Serhat ERKEKLİ

DÖVÜLEN ÇİNGENENİN ŞARKISI
Yirmi dört şamar!
Yirmi beş şamar!
Anacığım sarar beni
gece gümüş kâğıtlara.

Ah, yol muhafızı,
ah, yol muhafızı,
ne olur bir yudum su!
Balıklardan, kayıklardan,
ne olursun, bir yudumcuk!

Ah, muhafız komutanı,
ah, muhafız komutanı,
yan gelmişsin odanda!
Hani ipek mendiller,
kurulayım yüzümü!

Federico Garcia LORCA
Çeviri: A. KADİR – Afşar TİMUÇİN

DENİZ SUYU TÜRKÜSÜ
Deniz
gülümsüyor uzaktan.
Dişleri köpükten
dudakları gök.

“Ne satarsın, deli kız,
rüzgârda memelerin?”

“Suyunu denizlerin, yiğit,
suyunu denizlerin.”

“Ne taşırsın, kara oğlan,
kanınla karıştırıp?”

“Suyunu denizlerin, yiğit,
suyunu denizlerin.”

“Bu tuzlu gözyaşları, ana,
nerden gelirler?”

“Ağlarım suyunu denizlerin, yiğit,
suyunu denizlerin.”

“Bu derin sızı, gönül,
nerden doğdu oy?”

“Ne acıymış, ne acı
suları denizlerin!”

Deniz
gülümsüyor uzaktan.
Dişleri köpükten,
dudakları gök.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Cevat ÇAPAN

AYAĞI KARINCALI
Yalnız bir kadın sanmıştım önce
Oysa kocasını aldatan biri
Irmağın orda buluştuk
Gece, Santiago gecesi,
Işıklar sönüp birer birer
Yanmaya durunca ateşböcekleri.
Son birikintisinde şehrin
Dokundum uykulu memelerine
Türkülü çiçeklerin dalları gibi
Göğsü gözlerime açılıverdi.
Ve on iki hançerin bir kerede
Yırttığı ipek gibi sinirli
Hışırtısı kulaklarımda
Kolalanmış eteklerinin.
Işıksız tepeleri ağaçların
Yollar boyunca kocaman kocaman
Ve ufuk köpeklerin ufku
Irmaktan ötelere havlıyordu.
Ne varsa üstünde atlayıp geçtik
Böğürtlenler, dikenler, karaçalılar.
Saçındaki topuzun yere yatınca
Yumuşak toprakta açtığı çukur,
Ben boyunbağımı attığım zaman
Çözüşü onun da düğmelerini,
Sıra silahlı kemerime gelince
Sıyrılışı giysilerinden art arda,
Sümbüllerin mi, kurbağaların mı
Olamaz hiçbirinin böyle bir teni,
Ne de billurun ayışığında
Sunabildiği var bu ışıltıyı
Kalçaları altımda kaçışıyordu
Hani ürkmüş balıklar gibi
Bir yanı tutuşmuş, ateş çemberi
Bir yanı buza kesmiş, sepserin,
O gece dörtnala gördüm kendimi
Sedeften, küçük bir taya binmişim
Gördüm, ne dizgin ne de üzengi
At koşturuşlarımın en güzelini.
Neler anlattı sevişirken
Ama söyleyemem erkeğim ben
Hem böyle ağzı sıkı görünmemi
Aydınlık akıl da istiyor zaten.
Öpüşlere, toz toprağa bulanmış
Uzaklaştık kıyının ordan
Süsenler silahlarını ayarlıyordu
Gecenin esintilerine karşı.
Dürüst bir çingene olarak
Üstüme düşeni yaptım ben de
Koca bir dikiş sepetini
Armağan ettim ayrılırken,
Ama kuşkusuz sürekli bir aşkı
Aklımın ucuna bile getirmemiştim,
Çünkü hâlâ, evli değilim, diyordu
Kocasına bunu, bunu yapıp da
Yürüdüğümüzde ırmağa doğru.

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Cemal SÜREYA

ATLININ TÜRKÜSÜ
Kurtuba
Uzakta tek başına

Ay kocaman at kara
Torbamda zeytin kara
Bilirim de yolları
Varamam Kurtuba’ya

Ovadan geçtim yel geçtim
Ay kırmızı at kara
Ölüm gözler yolumu
Kurtuba surlarında

Yola baktım ama yol uzun
Canım atım yaman atım
Etme eyleme ölüm
Varmadan Kurtuba’ya

Kurtuba
Uzakta tek başına

Federico Garcia LORCA
Çeviri: Melih Cevdet ANDAY – Sabahattin EYUBOĞLU

ANIŞ
Ben ölünce
gömün gitarımla beni
kumlara.

Ben ölünce,
portakallarla
naneler arasına.

Ben ölünce
gömün isterseniz
rüzgâr gülüne.

Ölünce ben!

Federico Garcia LORCA
Çeviri: A. KADİR – Afşar TİMUÇİN

İSPANYA İÇ SAVAŞI HAKKINDA KISA BİLGİ
İspanya İç Savaşı, 17 Temmuz 1936 – 1 Nisan 1939 tarihlerinde İspanya’da milliyetçiler ile cumhuriyetçiler arasıda gerçekleşmiş iç savaştır. Savaş, 17 Temmuz 1936’da General Francisco Franco’nun komutasındaki milliyetçi / faşist güçlerin seçimle işbaşına gelen Cumhuriyetçi “Halk Cephesi” koalisyonuna karşı ayaklanmasıyla başlamıştır. Üç yıl süren ve İspanya’da büyük yıkıma yol açan iç savaş, 1 Nisan 1939’da milliyetçilerin zaferi ile sonlanmıştır. Savaşın sonucunda İspanya’da Franco’nun, 1975’deki ölümüne kadar sürecek olan, diktatörlüğü dönemi başlamıştır.
Hitler ve Mussolini isyanın başlamasından hemen sonra Franco’nun emrine birer uçak filosu göndererek 13,500 kişiyi Fas’tan İspanya’ya taşıdılar. Müteakip günlerde de 200,000’i geçen Alman, İtalyan ve Arap askeri bölgeye sevk edildi. Bunun karşısında Cumhuriyetçiler, SSCB’nin desteği ve muhtelif ülkelerden gelen gönüllülerin desteğini aldılar. Bu savaşta Alman Kondor Lejyonu hava taktiklerini ve teorilerini denemek fırsatı buldu. Bunlar içinde en önemlisi 27 Nisan 1937 yılında Guernica’nın yoğun hava bombardımanı ile yokedilmesiydi.
İspanya’ya oldukça fazla miktarda tank ve zırhlı araç gönderilmişti. Ne var ki, bunlar, zırhlı birlik teorisine uygun olarak kullanılmadı. Tanklar, piyade destek elemanı olarak kaldı. Bu durum, batılı gözlemcilerin zihinlerinde yanlış imaj bıraktı ve onlar tankın stratejik bir unsur olmadığı yanılgısına düştüler.
Mart 1939’da Falanjistler, yarım milyon ölü-yaralı, bir milyondan fazla sürgün ve sınırsız tahribata sebep olarak ülkeye hakim oldular. Almanlar deneyim açısından en kazançlı çıkan ülke oldu. İspanya İç Savaşı Hitler’in durumunu güçlendirdi. Fransa üçüncü bir Faşist komşuya sahip oldu.
Ayrıca Akdeniz’deki bu gerginlik Hitler’in Orta Avrupa’da rahat hareket etmesini; Avusturya ile Çekoslovakya’yı ilhakını kolaylaştırdı. Ayrıca Madrid’i Berlin-Roma Anti Kominterin paktına yakınlaştırdı. 1940’da Çelik Pakt adını alacak olan üçlü dayanışmanın temelleri de atılmış oldu.

Previous Story

Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor – Erdem Sönmez

Next Story

YARI-PUSARIK / ILGIM – Nejdet Evren

Latest from Federico Garcia Lorca

Go toTop