O bir hümanist! O bir entel! O bir filozof! O bir serseri! O bir mucize !!!
O farelerin en kültürlüsü ve duyguları en gelişmiş olanıydı. Başka bir deyişle ?entel ama yalnız?dı? 60?lı yıllarda Boston?daki bir kitapçının bodrumunda doğmuştu. Alkolik bir anne ve anlayışsız kardeşleri yüzünden herkesten daha hassastı. Edebiyatı sevmeye en doğal şekilde başladı: onu yiyerek. Kitapları yedikçe okumayı söken Firmin zamanla kitapçıdaki tüm kitapları adeta yuttu. Sonrasında da insanlarla iletişime geçmeye, yalnızlığını sonlandırmaya çalıştı. Gün geldi bir şehir serserisi, gün geldi burjuva özentili biri oldu ama aslında o her zaman bir hümanist, değirmenleri bile olmayan bir Don Kişot?tu? ve gerçek bir âşıktı? Bu kitapta Firmin?in yaşadığı yabancılaşmayı, yalnızlığı, hayallerini ve hayal kırıklıklarını bazen gülerek bazen hüzünlenerek okuyacaksınız.
Sam Savage?ın Firmin adlı romanı, bir gün bir kitap okuyan ve bütün hayatı değişen bir farenin öyküsü. ?Tadına bakılacak kitaplar vardır, bir lokmada yutulacak kitaplar vardır, bir de pek az da olsa iyice çiğnenip sindirilecek kitaplar…? İngiliz dilinin ustalarından biri olarak kabul edilen devlet adamı ve filozof Francis Bacon?ın (1561-1626) bu sözü, Savage?ın romanının kahramanı Fare Firmin için söylenmiş sanki!..
Savage?ın ilk ve şimdilik tek romanı, 1960?ların Boston kentinde, Scolley Meydanı?ndaki Pembroke Books adlı bir kitabevinin kitaplardan geçilmeyen bodrumunda dünyaya gelen Firmin adında bir farenin ?entelektüelleşmesinin? öyküsünü anlatıyor. Firmin?in ?kaleme aldığı? bir özyaşamöyküsü de denilebilir.
Firmin, Flo Ana?nın dünyaya getirdiği çelimsiz bir yavrudur. Anasının, Moby Dick ve Don Quijote gibi koca koca romanların sayfalarından yaptığı konfetilerle döşeli bir ?beşik?te büyür. Kendisinden daha iri ve acımasız ağabeyleri ve ablaları yüzünden ana sütü ememeyen Firmin, açlığını gidermek için ortalıkta ne bulursa yemeye başlar. Ortalıkta bulduğu ise, yalnızca kitaplardır. Ne ki, kitapların kâğıt ve tutkalıyla yetinmeyecek, her nasılsa okumayı öğrenecek, zamanla kitapçıdaki tüm kitapları ?yalayıp yutacak?, çok geçmeden ?mürekkep yalamış? bir fare olup çıkacaktır.
Firmin, ?Hızlı okuma kursuna gittikten sonra ?Savaş ve Barış?ı yirmi dakikada okudum: Olay Rusya?da geçiyor,? diyen Woody Allen?ın uyarısına uyarcasına, ?sindire sindire? okur kitapları. Flaubert?den ders almıştır sanki: ?Çocukların yaptığı gibi eğlenmek için okumayın, hırslı insanların yaptığı gibi öğrenmek için de okumayın; hayır, yaşamak için okuyun!?
Ve sonunda tek dostunun kitaplar olduğunu fark eder; iflah olmaz bir ?kitap faresi?dir artık. Ailesine gittikçe yabancılaşır, giderek kendini kemirgenlerden çok insanlarla bir tutmaya başlar. Sevgisinin karşılık bulacağı umuduyla kitabevinin sahibi Norman Shine?ı uzaktan uzağa imrenerek izler; ta ki, Norman bizimkini zehirlemeye kalkışıncaya kadar. Ardından, sık sık kitabevine uğrayan sarhoş ve bahtsız bilimkurgu yazarı Jerry Magoon?la dostluk kurar. Jerry, Firmin?e caz müziği dinletir, sinemaya götürür, yazarların hayatının ne menem bir şey olduğunu anlatır.
Gel gör ki, Scollay Meydanı?nın yenilenmesi, meydandaki yapıların restore edilmesi ve kitabevinin kapanma tehlikesi karşısında, Firmin?in ?entelektüel hayatı? da altüst olacaktır…

Bir başkişi olarak fare
Sam Savage, yazarlara büyük saygı duyulan bir evde büyümüş. İlkgençliğinde gazeteci olmayı hayal edermiş. Nabokov ve Vonnegut gibi yazarlar, W. B. Yeats ve William Carlos Williams gibi şairler gözdeleri arasında. Hemingway?in Silahlara Veda?sını tekrar tekrar okumuş. Felsefe doktorası yaptığı Yale Üniversitesi?nde kısa bir süre ders de vermiş. Bisiklet tamirciliği, marangozluk, balıkçılık ve matbaacılıkla uğraşmış.
Firmin?i yazmaya başladığında, kahramanının bir fare olduğundan habersizmiş; giderek bir ?fare? olarak cisimleşmiş başkişisi. Kitabı yazabilmek için ayrıntılı bir araştırma yapmamış Savage. Boston?daki Scollay Meydanı?nı ve meydandaki kitabevini gençliğinden anımsadığını söylüyor. Yöre tarihiyle ilgili birkaç kitap ve bir ansiklopedideki fare maddesini okumuş, o kadar.
Savage, ABD?de üç yıl kadar önce Coffee House Press?ten yayımlanan bu beklenmedik, şaşırtıcı, benzersiz ve özgün küçük romanıyla epeyce ses getirdi. Kısa bir süre önce Özgür Yayınları?ndan, Kemal Küçükgedik?in çevirisiyle çıkan Firmin?in Türkiye?de de çok sevileceğini sanıyorum.
James Joyce?un Finnegans Wake?inin, başka bir deyişle gerek okurlar, gerek çevirmenler açısından edebiyat tarihinin çetin cevizlerinden birinin paramparça bir nüshasının içinde doğan, Jane Eyre ve Lady Chatterley?nin Sevgilisi?nin sararmış yapraklarıyla beslenen Fare Firmin?in fantastik yaşamöyküsünün okuyucuyu yakalayacağı kanısındayım.
Birçoklarının ?okunması olanaksız? diye niteledikleri Finnegans Wake?in, Firmin üzerinde mucizevi bir etki uyandırması ve küçük farenin birden okuyabildiğini fark etmesi, edebiyat beğenisinin kemirdiği kitapların edebi niteliğini ayırt edebilmesi sağlayacak kadar incelmesi, hiç kuşku yok ki, edebiyatın, kitapların uçsuz bucaksız düşgücü konusunda bize pek çok işaret vermektedir.
Sonunu tabii ki anlatmayacağım; insanoğlunun tüm özlemleri, düşkırıklıkları ve başarısızlıklarını içerdiğini söylemekle yetineyim.
Sözün kısası, yürek burkan, kahkahalarla güldüren, daha masum günlere özlemimizi kışkırtan sarsıcı bir roman Firmin. Diyebilirim ki, Firmin, bir fantezi, edebiyatın fantastikliği üstüne bir fantezi.
***
MÜREKKEBİ KURUMADAN

Küçük bir ısırık alın, seveceksiniz
Edgar Allan Poe, ?Bazı kitapları okurken yazarın düşüncelerine dalıp gideriz, bazılarını okurken de kendi düşüncelerimize,? demişti. Ama Firmin?i okurken, zaman zaman yazarın düşüncelerine, yer yer de kendi düşüncelerimize dalıp gidiyoruz.
İşte, Firmin?in ilk sayfalarından tadımlık satırlar:
?Hayat hikâyemi yazacak olsaydım, ilk cümlemin muhteşem olacağını hayal ederdim: Örneğin Nabokov gibi lirik bir cümleyle başlardım, ?Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi?; ya da lirik bir yazamayacaksam Tolstoy?un ?Tüm mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aile ise kendine özgü şekilde mutsuzdur? gibi sürükleyici bir cümle kurmak isterdim. İnsanlar kitabı tamamen unutsalar bile bu cümleleri hatırlarlar. Konu açılış cümlelerine gelince, bence en iyisi Ford Madox Ford?un ?İyi Asker?idir. ?Bu, hayatımda dinlediğim en hüzünlü hikâye.? O kitabı düzinelerce kez okudum ama hayranlığımda en ufak bir eksilme olmadı. Ford Madox Ford büyük bir yazardı.
?Yazmaya çabaladığım tüm hayatım boyunca, açılış cümleleri kadar hiçbir şeyle bu kadar yiğitçe, evet yiğitçe uğraşmadım. Her zaman sanki açılışı düzgün yapabilsem gerisinin kendiliğinden geleceğini düşünmüşümdür. O ilk cümleyi kitabın diğer tüm sayfalarını barındıran bir ana rahmi gibi görmüşümdür. Doğmak için can atan deha parçalarının yuvası. Bu geniş hacimli ilk cümleden sonra hikâye kendi başına akmaya başlamalıydı. Ne büyük bir yanılgı! Asıl doğru olan bunun tam tersiymiş. Elbette, hiç iyi cümle yok, demek değil bu. Mesela şunu bir okuyun: ?Gecenin 3?ünde telefon çaldığında, Morris Monk daha ahizeyi kaldırmadan arayanın bir kadın olduğunu biliyordu, bildiği bir diğer şey de: Kadınlar bela demekti.? Ya da şunu: ?Gamel?in sadist askerleri tarafından parçalanmadan önce, Albay Benchley, Cropshire?daki beyaz badanalı evini, karısını ve çocuklarını düşünüyordu.? Ya da şunu: ?Paris, Londra, Cibuti… Annesi, babası ve o salak Charles?la birlikte işte yine felaketle sonuçlanmış bir Şükrangünü yemeğinde otururken, tüm bu şehirler ona gerçek değilmiş gibi geldi.? Kim bu cümlelerden etkilenmez ki? O kadar çok anlama gebe cümleler ki bunlar, kitabın yazılmamış bölümlerinin kalbi bu cümlelerin içinde atıyor. Yazılmamış, ama yine de orada.
?Ne yazık ki gerçekte bu cümleler koca bir balonmuş. Hepsi ilüzyonun parçasıymış. Tüm bu güzel kelimeler, deyimler, ufak bir çocuğun ellerinde tuttuğu ve salladıkça çınlayan bir hediye paketi gibi; içini açtığınızda sadece taş, çakıl ve çöp bulduğunuz bir kutu. Çocuk paketin içinde şeker olduğunu düşünür ama gerçekte sadece çöptür. Ben de aynısını edebiyat için düşünmüştüm. Tüm bu cümleler ?bunlar gibi daha nicesi? mükemmel bir roman için zıplama tahtası olacağına, aşılmaz bir bariyer oluşturuyordu. Siz de görüyorsunuz, bu cümleler aşırı güzeldi. Böyle güzel bir cümleyle başlasam asla gerisini getiremezdim. Bazı yazarlar hiçbir zaman ilk kitaplarını aşamazlar. Ben ilk cümlemi aşamıyordum! Yazıklar olsun bana. Son eserime, hayatımın eserine nasıl başladığıma bir bakın: ?Hayat hikâyemi yazacak olsaydım, ilk cümlemin muhteşem olacağını…? Aman Allahım, ?yazacak olsaydım?mış! Ne kadar kötü olduğunu görüyor musunuz? Çok yazık. Sil gitsin…?
CELÂL ÜSTER 27/03/2009 Tarihli Radikal Gazetesi Kitap Eki

Entel fare Firmin on üç kardeşin sonuncusu olarak Boston’da bir kitapçının bodrumunda doğar. Kardeşleri arasında en minyonu olduğu için bir türlü anne sütü ememez ve açlığını gidermek için kitapları yemeye başlar. Kitapları yedikçe okumayı öğrenen Firmin, zamanla kitapçıdaki bütün kitapları okur ve sonra kendi kitabını yazmaya başlar. Bu aynı zamanda onun hayatıdır.
Herhangi bir fare değil, medeni bir fare olan Firmin’in insanlarla iletişime geçme çabası, yaşadığı yabancılaşma, hayalleri ve hayal kırıklıkları, edebiyatın gücünü anlatan bu muhteşem romanda saklı.

Kitaptan bazı bölümler
“…Nasıl bir soytarıyım ben ya. Gülüyorum ağlamak için; aslında ağlamayı da beceremezdim. Gülmeyi de beceremiyorum ya. Sadece kafamın içinde gülebiliyorum. Orada da kahkahalarım gözyaşlarımdan bile acı…”

“…Doğal olarak daha önceden aile efradımı görmüştüm ve sanırım onlara bakarak kendi görünüşümü de tahmin etmeliydim. Fakat o kadar önemli noktalarda birbirimizden ayrışıyorduk ki görünüşünmüzün de farklı olacağını tahmin e tmiştim; safça bir tahmin olduğunu anladım. Sonuçta kendimi ilk görüşüm sıradan bir fareyi görmekle aynı değildi. Çok daha kişisel ve acı bir deneyimdi. Shunt veya Pewee’nin iğrenç suretlerine bakmak kolay olsa da kendimin benzer haline bakmak korkunçtu. Bu acının yoğunluğunun kibrimle eşit orantıda olduğunu fark ettim ama bu beni daha büyük bir hayal kırıklığına itti. Sadece çirkin değil bir de kibirliydim, kibirli olduğum için aynı zamanda gülünçtüm de…”

“Tadı güzelse okuması da güzeldir,” diyen Firmin’e hak vereceksiniz..!

“Kitapseverler için muhteşem bir hazine.” Kirkus Review
“Edebiyat referanslarıyla dolu bu kitap edebiyatın gücünü ve yaşattığı hayal kırıklıklarını anlatan bir mücevher.” Booklist

“Son derece hümanist ve zeki bir fare.” Philip Pullman

Kitabın Künyesi
Firmin – Hümanist Entel Serseri ?
Sam Savage,
Sven Lindqvist
Çev. Kemal Küçükgedik,
Özgür yay. 2009
157 sayfa

1 Comment

  1. Bu kitabı okuyorum ama henüz bitirmedim.

    Firmin ‘in bazen sapıkça fantezileri var.
    Ama bunlar sadece insanı güldürüyor. Çok da zararlı olduğunu düşünmüyorum.

    Pek çok kitaptan bahsediliyor. Kitapta adı verilen eserlerin hepsi güzel eserler mi?
    ( Bu kişiden kişiye göre değişir tabi ki 🙂

    Yani hepsi okunmaya değer mi?

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

22. Ankara Uluslar Arası Film Festivali’nden Birkaç Not – Müslüm Kabadayı

Next Story

Arap Dünyasında Ayaklanma (Nedenler – Olasılıklar – Sonuçlar) – Mustafa Yalçıner

Latest from Romanlar

Sarsılmak – Zafer Köse

Sarsılmak, derin ve katmanlı bir roman. Gündelik dilin nüanslarını yansıtan akıcı bir dille yazılmış olması da önemli.Zafer Köse sadece bir depremi değil, toplumsal ve
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ