Mayıs 68 bitti mi? Bitmedi mi? Ocak 2008?de Daniel Cohn-Bendit?e kulak verenler kulaklarına inanamadılar. Çünkü Mayıs 68?in öğrenci liderlerinden en ünlüsü aynen şunu söyledi: ?Mayıs 68 bitti! Bir daha ortaya çıkmamak üzere tonlarca tarihi kaldırım taşlarının altında kaldı.?
Ondan bir yıl kadar önce de Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, ?Mayıs 68 ile bütün ilişkilerimizin koparılması şarttır.? diyordu.
Oysa 2008?de, kırkıncı yıldönümü dolayısıyla, yeniden dünya kadar kitap yayınlandı. İki aydan daha az süren Mayıs 68 üzerine şimdiye kadar yayınlanan kitaplar 1789 Burjuva Devrimi?ne ilişkin olanlardan daha çok. Paris Komünü üzerine yazılanlardan da? Mayıs 68 üzerine yazılanların sayısı 1914-1918 ve 1939-1945 savaşlarına ilişkin olanlar kadar. Veya birazcık fazla? İnanılacak gibi değil ama daha Ekim 1968?de Mayıs 68?e ilişkin kitapların sayısı 124?ü bulmuştu.
Fransızlar için ?Mayıs 68, 20. Yüzyıl?ın İkinci Dünya Savaşı?ndan sonraki en önemli olayıdır.?
O zaman bitmesi ve/veya bitirilmesi istenen bu tarihi başkaldırının önemi nereden kaynaklanıyor?
Fransa Cumhuriyeti çağdaş tarihinde, siyasi hayatı, toplumsal yapıları, kadınlık durumunu, entelektüel ortamı, ekonomiyi ve bilhassa emekçi-patron ilişkilerini etkileyen bunca kapsamlı bir olay, bir başkaldırı, bir eylemler bütünü yaşanmadı.
Hele bu kadar kısa zaman dilimindeki eylemler dizisi içinde, sonunda ve hemen sonrasında.
Başlangıcı bakımından Mayıs 68 bir tür başkaldırıdır. İhtilal değildir : Çünkü öğrenci hareketinin ve onu izleyen işçi hareketinin hedefi veya hedeflerinden biri siyasi iktidarı almak olmadı. Kimi küçük siyasi gruplar ?iktidarı almak? tan söz ettiler elbette. Ama bu sadece sözde kaldı.
Ancak Mayıs 68 kültürel bir devrim boyutunu kazandı. Çünkü tutucu, içine kapanık, korkak, sinmiş ve sindirilmiş Fransız toplumunu a?dan z?ye titretti. Ve birçok sorunun sorulmasına olanak sağladı.
O günlerin ?Kültür İşleri? Bakanı ve Cumhurbaşkanı general Charles de Gaulle?ün en önemli danışmanı, hatta ?fikir babası? André Malraux, Mayıs 68 için boşuna ?Medeniyetimizin tanık olduğu en derin, en önemli krizlerden biridir? demedi.
Dönemin burjuva ve küçük burjuva ailelerinin, -ki bunların kimi öteden beri komünistti- çocukları, kız ve erkek çocukları isyan ettiler : Önce ?ana-babalarının toplumuna.?
Sonra çocuklar birey olarak da kendilerini ispat etmek ?Biz de varız!? demek olanağı buldular. Başka olanak, başka yol bırakılmadığı için ?kaldırım taşlarını? konuşturmak zorunda kaldılar. Anımsamak gerek: O yıllarda Fransa?da oy kullanabilmek için 21 yaşını doldurmuş olmak gerekiyordu. Oysa 18, 19 veya 20 yaşındaki gençler askere alınıyor ve Fransız sömürgeciliğinin ve/veya emperyalizminin ?geleceği için? cephelere gönderiliyordu. Oysa çocuklar sadece askere alınmak için anımsanmak istemiyorlardı, aynı zamanda konuşmak ve düşüncelerini açıklamak istiyorlardı artık.
Gençlerin ana-babalarına isyanlarıyla birlikte, o güne kadar entelektüel ortama, işçi hareketine, toplumsal mücadelelere damgasını vurmuş olan ve bu tekelini kimseyle paylaşmak istemeyen Fransız Komünist Partisi?ne (FKP) karşı da başkaldırı söz konusudur. FKP elbette bundan hiç memnun olmadı ve bunu göstermekten de çekinmedi : O zaman gençlerle arasındaki farklar giderek ?uçuruma? dönüştü.
Öğrenci gençlere hızla genç kadın ve erkek emekçiler katıldılar. Öğretmenler, öğretim üyeleri de? Sanatçılar da? Sinema dünyasının önemli isimleri de… Öğrencilerle ve genç emekçilerle kendilerini dayanışma içinde hisseden ve dönemin egemenlerine kafa tutan bu çocuklara sempati duyan yurttaşlar. Böylece eylemler dizisi bütün toplumu kapsayan boyutlara ulaştı.

Fotoğraf: Sorbonne Öğrenci Komünü

Mayıs 68 boyunca, heyecanlı toplantılarla, tartışmalarla, gösteri ve yürüyüşle, grevle ve işgalle tanışmayan tek köy, tek kasaba ve tek kent kalmadı.
Mayıs 68?e giden yol, önce taşra üniversitelerinin yurtlarında, sonra Nanterre?de neredeyse masum denebilecek öğrenci eylemleriyle başladı: Erkek öğrenciler ?kız öğrencilerin yurtlarına serbestçe girmek ve kız arkadaşlarını kaldıkları yurt odalarında ziyaret edebilmek için? yıllardır süren isteklerine olumlu yanıt verilmemesi üzerine harekete geçtiler. Reşit ( 21 yaşını doldurmuş) kız öğrenciler erkek öğrencilerin yurtlarına girebiliyorlardı ama bunun tersi yasaktı. Öğrenciler yurtlardaki modası geçmiş iç yönetmenliğin değiştirilmesini ısrarla ve yıllardır dile getiriyorlardı.
Öğrenciler aynı zamanda üniversitede geniş bir reform yapılmasını arzuluyorlardı. Ve ders programlarının saptanmasından yönetime ilişkin konulara kadar her alanda kendileri de kararlara katılmak istiyorlardı.
1964?de yükseköğrenime açılan Nanterre?deki Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü?nün kız ve erkek öğrencilerinin başını çektiği yasal ve son derece barışçıl eylemlere rağmen Milli Eğitim Bakanlığı yasakta ısrar edince, ve hükümet öğrencilere karşı son derece yersiz ve alışılmamış bir biçimde polisini gönderip sert ve acımasız davranınca ve başka etkenlerin de katkısıyla öğrenci eylemleri yeni boyutlar kazandı?
Vietnam?da yıllardır süren ABD işgalini ve akıl almaz saldırılarını kınamak için bin bir eylem yapan, Filistin halkının kurtuluş mücadelesini desteklemek için gösteri ve yürüyüşler, toplantılar düzenleyen son derece bilinçli siyasi kümelerin, ?ihtilalcilerin?, Troçkistlerin, Maocuların, Gueveracıların, Anarşistlerin (asli ve asil anlamında) örgütlü katkısıyla eylemler dal budak saldılar.
İktidarın öğrencileri dinlememekte ısrarı ve gösteri ve yürüyüşlerin üzerine Fransa?da o zamana kadar alışık olunmayan, akıldan geçirilmesi bile mümkün olmayan feci bir saldırganlıkla yürümesi üzerine olaylar yeni boyutlar kazandı…
Nanterre?de fakültenin kapatılması üzerine, öğrenciler Sorbonne?a yani Paris?in merkezine yöneldiler.
Nanterre o tarihte Fransa?nın Afrika?daki, bilhassa Kuzey Afrika?daki eski ve/veya yeni sömürgelerinden ve çoğu Cezayir?den getirilmiş veya gelmiş ?göçmenlerin? tıka basa oturduğu, oturtulduğu gecekondularla çevrili şantiye halinde küçücük bir kasabaydı. Bu kasabada çocuklar için okul yoktu. Bırakın hastaneyi bir sağlık odası bile yoktu. Doktor da yoktu. Tam anlamıyla yoksulluk ve terk edilmişlik içindeki bu gecekondu kasabada, henüz tam anlamıyla yerleşememiş bir fakülte ve çevrede oturanların yaşam biçimlerine duyarsız kalamayan öğrenciler vardı? Öğrencilerin ?Üçüncü Dünya?ya kadar gitmelerine gerek yoktu: Çünkü ?Üçüncü Dünya? ile komşuydular. Öğrenciler diğer mahallelerdeki ?Fransızların? nasıl yaşadıklarını biliyorlardı ve aradaki ?uçurumu? çok yakından görebiliyorlardı. Yeni kurulmakta olan yükseköğrenim binalarının inşası da bu terk edilmişlik bu yoksulluk ve bu karman çorman havaya katkıda bulunuyordu? Öğrencilerin inşaat işçileriyle ve çevredeki Citroen Fabrikası çalışanlarıyla ilişkileri dostçaydı…
Eylemler başlar başlamaz öğrencilerin yurtlara ve üniversiteye ilişkin istekleri hemen kabul edilseydi veya kabul edilmeleri için ciddi görüşmeler başlatılsaydı, belki ve büyük ihtimalle, hareket bu küçücük kasabanın ve üniversitelerin sınırlarını aş(a)mayacaktı.
Belki diyorum, çünkü öğrenci hareketi sadece öğrencilerin kendilerine özgü ve bazıları neredeyse ?sudan? taleplerini kapsamıyordu: Bütün toplumu ilgilendiren birçok talebin kristalize edilmiş biçimini sunuyordu?
Ama işte o küçük ve ?sudan? taleplerin en otoriter biçimde reddi ve anında polisin gönderilerek ?dayakla? sorunun çözülmek istenmesi bardağı taşıran damla oldu? Ve böylece taşan su, kısa zamanda, başka etmenlerin de devreye girmesiyle ve yıllardan beri asla tatmin edil(e)memiş ve gittikçe birikmiş bütün isteklerin aniden ve artık patlaması üzerine durdurulamaz bir sele dönüştü.
Mayıs 68, o günlerden bugüne birçok ve hepsinin listesini yapmak bile bir kitap dolduracak kadar çok olan son derece ilginç ve kalıcı miras dizisi bıraktı. Bu miras birçok yönlüdür.
Mayıs 68?in miras bıraktığı birçok şeyi milyonlarca insan paylaşıyor. Örneğin Mayıs 68?den gelen ve dillerden hiç düşmeyen sloganlar:
?Sous les pavés, la plage!? (?Kaldırım taşlarının altında, plaj!?)
?CRS, SS!? (?Toplum polisi, SS!?) Bu sloganda öğrencilerin İkinci Savaş yıllarına göndermesi çok açık.
?İl est interdit d?interdire!? (?Yasaklamak yasaktır!?)
?Ce n?est qu?un début, continuons le combat!? (?Bu sadece bir başlangıç, mücadeleyi sürdürelim!?)
Kimi, döneminin renklerini taşısa, kimi epey abartmalı olsa bile bu sloganlar o günlerde bir isyan, bir başkaldırı rüzgarının estiğinin göstergeleridirler. Mutlaka bu nedenle günümüze kadar gelebildiler.

Fotoğraf: Renault İşgali.

En önemlileri ise İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ELDE ETMEYE YÖNELİK OLANLARIDIR: Örneğin; ?Yasaklamak yasaktır!? başlı başına bir programdır : Bununla yasaklamanın hiç bir meseleyi çözmediği, yasaklamanın hiç bir somut sonuç getirmediği vurgulanmak isteniyor(du). İşin en ilginç tarafı da bu cümlenin slogan olarak öğrenciler tarafından yaygınlaştırılmasından önce ilk kez o günlerin ünlü komiği ve sinema oyuncusu Jean Yanne tarafından kullanılmış olmasıdır. Elbette öğrenciler bu cümleye daha farklı ve daha kapsamlı yeni anlamlar yüklediler.
Mayıs 68 bireysel özgürlük için yakılan bir türkü olarak da algılanabilir.
Bu sloganlar ve bu devrimci nitelikli arzular sonucu Mayıs 68 Fransa?da ve dünyada yankılandı, ses getirdi.
Elbette her ülkenin kendine özgü gençliği, kendine özgü iç ve dış dinamikleri mevcuttu ama Fransa?dan yükselen bu sloganlar ve bu ses birçok ülkede, pek çok kentte ve fakültede yankılandı. Binlerce genç etkilendi ve her gençlik grubu kendine özgü dersler ve deneyimler çıkardı. Böylece Mayıs 68 sınırötesi bir etki yarattı.
Bu dinamik güç her ülkeyi ondan sonraki günlerde, ondan sonraki dönemlerde etkilemeyi de sürdürdü. Böylece gerçek bir eylemlilik süreci başladı. Bizde ve başka coğrafyalarda?
Mayıs 68 Fransa?da çok başlı, çok nitelikli bir özellik, bir boyut kazandı?
Büyük olasılıkla diğer ülkelerdeki öğrenci eylemlerinden en belirleyici farkı, Fransa?da Mayıs 68?in, öğrenci eylemi olarak başlaması ve mayıs ayının ortasından itibaren işçilerin katılımıyla bütün ülkeyi etkisi altına alan işyerlerinin işgal edildiği genel grev niteliğine bürünmesidir. Ve işte o zaman general Charles de Gaulle?ün on yıllık iktidarını ve bizzat kurduğu V. Cumhuriyet?ini radikal biçimde silkelemesidir.
Fransa?daki eylemler demeti bir yıl öncesinden ve 1968 başından beri Almanya Federal Cumhuriyeti, İtalya Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Meksika Birleşik Devletleri, İngiltere Krallığı, Cezayir Sosyalist ve Demokratik Cumhuriyeti, Çekoslovakya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Belçika Krallığı, Hollanda Krallığı ve diğerlerinde değişik biçimlerde kendilerini gösteren ve türlü boyutlar kazanan öğrenci ve emekçi eylemlerinden kopuk değildiler. Tam aksine birbirleriyle iletişim ve etkileşim içindeydiler. O günlerde, o aylarda Fransa öğrenci liderlerini Almanya, Belçika, Hollanda ve İngiltere öğrenci hareketi liderleriyle değişik ve uluslararası toplantılarda, gösteri ve yürüyüşlerde bir arada görmek istisna sayılmıyordu. Zaman zaman IV. Enternasyonal?in değişik yerlerdeki, başkentlerdeki toplantıları çerçevesinde de değişik ülkelerin Troçkist öğrenci lideri bir araya geliyorlardı.
Öğrenci hareketinin uluslararası boyutu deneyimlerin paylaşılmasında, kimi isteklerin uluslararası nitelik kazanmasında ve dayanışma gösterilerinde birincil derecede rol oynadı.
Hemen söylemekte yarar var: Mayıs 68, Fransa?da başından itibaren birçok kesimden tepki aldı. Yani Fransa?da herkes ?Aman ne iyi ki Mayıs 68 geldi, yapıldı? demedi.
Birçok Fransız için Mayıs 68, bir ?rüya?ydı ama birçoğu için de ?kabus?tu.
Mayıs 68?in fena halde korkuttukları pek çoktur: Yaşlı ve içi geçmiş ama toplumsal hayattaki etkinliğini yitirmemiş Katolikler ve Katolik Kilisesi en başta? Katoliklerin daha aşırı dinci olanları yani Entegrist Katolikler? Bunlar kadınların dinin etkisinden kurtulmaya yönelmeleri ve daha bir dizi neden sonucu Mayıs 68?e ve getirdiklerine fena halde karşıydılar ve hala karşılar.
Özgürlükçü yönüyle Mayıs 68, aşırı sağcıları ve onların küçük büyük parti ve derneklerini de korkuttu…
Klasik sağ: Charles de Gaulle ve çevresinde toplanan ve kendilerini tarihi ?Golistler? (?Gaullistes?, ?De Gaulle taraftarları?) olarak isimlendiren André Malraux, Michel Debré, Alain Peyrefitte, Christian Fouchet gibi siyasetciler ve diğerleri de Mayıs 68?e muhaliftiler?

Fotoğraf: Cesaretin adı

Mayıs 68?in en önemli yönlerinden biri de, sonraki dönemlerde Fransa siyaset sahnesinin ünlü aktörleri olacak birçok kişinin kendilerini ilk kez veya yeni yeni gösterdiği bir arena olmasıdır: Öğrenci liderlerini artık herkes biliyor. Yine de Daniel Cohn-Bendit?in o günlerde ?Kızıl Dany? değil ?Dany Le Noir? (?Kara Dany?) veya sadece ?Dany? olarak anıldığını belirtmek isterim. O günlerde anarşist ve radikal bir biçimde FKP karşıtı olduğu anımsanırsa ona ?Kızıl? denmesi doğru olmazdı ve ?Kara Dany? adıyla Anarşizmin rengini alarak ortaya çıkması doğaldı… Dany ?renklerle dansını? çok ta uzatmadı ve, bildiğiniz gibi, ?Yeşil?de karar kıldı…
Bu vesileyle Mayıs 68?de Troçkistler ve Maocular yanında Anarşistlerin de oldukça etkili olduklarını eklemek gerek: ?Front Noir? (?Kara Cephe?) gibi değişik kümeler içinde…
Öğrenci liderleri olarak tanıtılanların bir kısmı sadece öğrenci lideri değildi: Örneğin, Alain Geismar sadece öğrenci lideri olarak anımsanmamalı. O o günlerde genç bir öğretim üyesiydi ve SNE-Sup (Yükseköğrenim Ulusal Sendikası) Genel Sekreteri?ydi. Mayıs 68?in hemen sonrasında Maocu bir örgütün liderliğini üstlenen Geismar, bir süre hapsedilecek, daha sonra da ?Baba Evi?ne yani Sosyalist Parti?ye üye olacaktır.
Önemli liderlerden üçüncüsü ve artık neredeyse unutulmuş gibi olan Jacques Sauvageot genç bir öğrenciydi ve UNEF?in (Fransa Öğrencileri Ulusal Birliği) Başkan Yardımcısı?ydı. Başkanın istifası üzerine bu görevi üstlenmek durumunda kalacak, bir süre sonra o da öğretim üyesi olacaktır. UNEF, Sauvageot ve yoldaşlarıyla o günlerde soldaki küçük ama etkili PSU?nün (?Parti Socialiste Unifié?, ?Birleşik Sosyalist Parti?) öğrenciler içindeki yankısıdır. UNEF yönetiminde başka devrimci grupların da temsilcileri bulunuyordu. Sauvageot daha sonra yaşamını bir bilim adamı olarak mütevazı bir biçimde sürdürdü.
O günlerin devrimci öğrenci örgütlerinden ve IV. Enternasyonal?in ?Fransa şubesi? JCR?in (?Jeunesse Communiste Révolutionnaire?, ?Devrimci Komünist Gençlik?) liderlerinden Alain Krivine, Daniel Bensaid (O günlerde Nanterre?in ?İkinci Daniel?i olarak tanınan, günümüzde filozof ) ve Henry Weber de unutulmamalı. Krivine ve Bensaid hep aynı partide kaldılar. Krivine partisini temsilen birçok kez cumhurbaşkanlığına aday oldu. Weber ise bir süre sonra ?Baba Evine? yani Sosyalist Parti?ye (SP) geçti. Birkaç defa milletvekilliği yaptı. Hala SP?de ve SP?nin Avrupa Parlamentosu?ndaki temsilcilerinden biri.
Birçok sendikacı lider de o günlerde ilk ciddi sendikal ve siyasi deneyimlerini yaşadılar. CGT Genel Sekreteri Georges Seguy, CFDT Genel Sekreteri Eugène Deschamps, CGT-FO Genel Sekreteri André Bergeron ilk akla gelenler.
O günlerde iktidar saflarındaki birçok isim de daha sonra kendilerinden söz ettirdiler: Örneğin Jacques Chirac o günlerde ?İş ve İşçi Bulma Devlet Sekreteri?ydi. Aslında bir tür bakan yardımcılığı veya ikinci derecede bakandı. Yani bizzat bakanlık teşkilatına sahip olmayan ve başka bir bakanlığa, bu örnekte Toplumsal İşler/Çalışma Bakanlığı?na, bağlı. Türkiye?de tam karşılığı olmayan bir makam: O nedenle Fransızcasını da yazıyorum : ?Secrétaire d?Etat à l?Emploi.? Chirac, Çalışma Bakanlığı?na bağlı olarak çalışıyordu. Ama Mayıs 68?de Çalışma Bakanı?ndan daha çok kendinden söz ettirmesini bildi. Asıl önemlisi işçi sendikalarının temsilcileriyle hükümeti adına, önce ?gizlice? sonra açıkça, ilk ilişkileri kurmasıdır.
Yine aynı günlerde Başbakan Georges Pompidou?nun ?Toplumsal İşler? (?Affaires Sociales?) Danışmanı Edouard Balladur?du. Balladur da birçok sendika lideriyle bizzat ve gizli bir biçimde görüşerek işçilerin, grevci emekçilerin öğrencilerle birlikte hareket etmelerinin önünü kesmeye çalıştı. Ve işçi sendikaları yöneticilerinin feci biçimde korkmaları sonucu amacına ulaşabildi.
Burada ismi geçenlerin her ikisi daha sonra birçok kez bakanlık yaptılar, başbakanlık görevini üstlendiler ve cumhurbaşkanlığına aday oldular. Birbirlerine rakip bile oldular: Chirac, Balladur?u ilk turda geçtikten sonra 1995?te cumhurbaşkanı seçildi ve bu görevini 2007?ye kadar sürdürdü.
İşte bu açılardan bakınca Fransa?da Mayıs 68 yakından incelenmeyi hak ediyor.
399 sayfalık bu çalışma toplumsal tarihi bakış açısıyla ve olayların tarihsel çerçevesinde
gerçekleştirildi. Umarım okur da, anlatılanlardan yararlanır ve böylece Mayıs 68?i yeniden değerlendirmek olanağı bulur. Yazar o zaman amacına ulaşmış olacaktır.
Kimi kitap ömür törpüsüdür, çünkü konuya ilişkin araştırmaların yapılması, yazımı, yayını birkaç yılınızı alır. İşte Fransa Mayıs 68 bu tür kitaplardan biridir. Burada bu çalışmanın okuyucuya ulaşmasına yardımcı olan iki değerli dosta teşekkürümü mutlaka bir kez daha yinelemeliyim :
İlki değerli dost, iyi insan Eşber Yağmurdereli?dir : Onun yazın ve kültür dünyamıza bir tür armağan olarak sunduğu Kibele Yayınları sayesinde bu kitap okuyucuya sunulabildi. Eşber Yağmurdereli?ye, yakın çalışma arkadaşlarına ve kitabın yayını için emek harcayanların tümüne ne kadar teşekkür etsem azdır.
İkincisi ise iyi şair, iyi yazar ve önemli yaratıcılarımızdan Sezai Sarıoğlu?dur. Onun sıkı ve harbi okumasından ?sınıf geçen? kitabı artık « son okumasını » yaptıktan sonra matbaaya göndermek ve yayınlanmasını beklemek çocuk oyuncağıydı. Bu da birkaç ay sürdü, o da ayrı bir serüven oldu, anılarımızda yerini alarak.
Dünya kadar kitap okuduktan (kaynakça epey yüklü, mutlaka bir göz atmalısınız, belgesel filmlerden kurgu filmlerine dünya kadar kaynak var, bir kısmını internet aracılığıyla ücretsiz izlemek te mümkün) ve olaylara bizzat tanık olmuş, birkaçını mutlaka sizlerin de tanıdığından emin olduğum, Abidin Dino, Güzin Dino, Tacettin Karan, Fahri Petek gibi yakın dost ve arkadaşlarla yaptığım söyleşilerden sonra yazdığım ve değişik aşamalardan geçen kitap artık okuyucunun ilgisini bekliyor. 399 sayfalık ve epeyce orijinal fotoğraf ve belgeyle de donatılmış bu kitapta mutlaka yeniden düşünülmesi ve gözden geçirilmesi gereken noktalar olabilir. Bunun için siz değerli okuyucularımın katkılarınıza ihtiyacım olacak. Kitabı okuma fırsatı bulursanız ve varsa eleştiri, gözlem ve saptamalarınızı bildirebilirseniz mutlu olurum. Hepinize en derin sevgi ve selamlarım ve başarı dileklerimle kolay gelsin.

Yazan: Prof. Dr. M. Şehmus Güzel
27 Temmuz 2010

Kitabın Künyesi
M. Şehmus Güzel
Fransa
Mayıs 68
Kibele Yayınları
İstanbul, 2010
399 Sayfa.

Previous Story

Kod Adı Küreselleşme / 21. Yüzyılda Emperyalizm – Sungur Savran

Next Story

Çalılar Dünyası – Altay Öktem

Latest from Politika

SLAVOJ ŽIŽEK: Tabiat zaten kaotiktir, en vahşi afetleri, anlamsız ve öngörülemez felaketleri yaratmaya eğilimlidir. Bizlerse onun hain kaprislerine acımasızca tabiyiz, bizleri kollayıp gözeten Tabiat Ana diye bir şey yok. Tabiatın dengesini bozuyor filan değiliz, sadece onu sürdürüyoruz.

Sakınmanın Yolları Peki, ekolojik tehditler gerçekten de o kadar başa çıkılamaz mı? Liberal kapitalizmin bazı müdafileri çevreci harekete “XXI. yüzyılın Komünizmi” diye dudak büküyor;
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ